|

Milli şairin oğlundan kırık karne

Milli Şair Mehmet Akif Ersoy’un oğlu Emin Akif’in altıncı sınıf öğrencisiyken aldığı karne Türkçe dahil kırık notlarla dolu. İlk kez Yeni Şafak Pazar’da yayımlanan karnenin hikayesini anlatan araştırmacı yazar İbrahim Öztürkçü, talihsiz bir şekilde vefat eden Emin Akif’in geleceğini kurtarmak için milli şair büyük çaba sarf etse de başarılı olamamıştır.

Ayşe Olgun
04:00 - 20/01/2019 Pazar
Güncelleme: 14:03 - 19/01/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Mehmet Akif Ersoy ve oğlu Emin Akif
Mehmet Akif Ersoy ve oğlu Emin Akif

Her evde karne heyecanı var. Yaklaşık 18 milyon öğrenciden kiminin evinde sevinç kimininkinde de hüzün hakim. Bizim elimizde ise Mehmet Akif’in oğlu Emin Akif’in 1924-25 yılları arasında Üsküdar Mektebi Sultanisi’nde okurken aldığı karne bulunuyor. Dramatik bir ölümle hayata veda eden Emin Akif’in altıncı sınıf öğrencisiyken aldığı ve kırık notlarla dolu karnesini ortaya çıkaran araştırmacı yazar İbrahim Öztürkçü’den hikayesini dinliyoruz.

Karne Emin Âkif’in 1924-1925 yılları arasında Üsküdar Mekteb-i Sultanîsi’nde okurken derslerinden aldığı notları gösteriyor. 7 Eylül 340 (1924) tarihinde Üsküdar Orta Mektebi 1. devresine kaydı yaptırılan ve mektebe kabul edilen Emin Âkif’in okul numarası 120. Dil öğrenme azmi ve yeteneği herkes tarafından takdir edilen şair bir babanın oğlu olarak Emin’in Türkçe dersi de dâhil dil dersleri kötü. Fransızca’dan ikmale kalmış. Müzik, Matematik ve geometriyle de arası pekiyi olmayan Emin’in Din, Tarih dersi, genel tavır ve ahlak konusunda babasını pek mahcup etmediği anlaşılıyor. Baytar bir babanın oğlu olarak Hayvanât derslerinden de sınıfta kalması son derece düşündürücü iken, Terbiye-i Bedeniye konusunda pehlivan babasına çektiği de dikkatlerden kaçmıyor…


SINIF TEKRARINA KALMIŞ

“Mehmed Emin, o sırada orta mektepte 6. sınıf öğrencisidir. Karneden anlaşılacağı üzere Mısır’a babasının yanına gitmeden önce Emin’in okul durumu pek iç açıcı değildir” diyen Öztürkçü sözlerini şöyle sürdürüyor: “1924-1925 ders yılında 6. sınıfta Fransızca, Hayvanat, Hesab ve Hendese derslerinden geçemeyerek sınıf tekrarına kalmıştır. Emin 1 Kasım 1341 (1925) tarihinde 6. sınıftan 1581 numaralı tasdiknamesini alarak mektebi terk etmiştir. Âkif mektuplarına da yansıyan bu başarısız sonuçlar nedeniyle Emin’in 1925 Kasım sonlarında babasıyla birlikte Mısır’a gittiği anlaşılıyor.”

EN BÜYÜK OĞUL

“Türk edebiyatında babalar ve oğullar metaforunun ilk sırasını, hikâyelerinin acı katmanlarının fazlalığı sebebiyle Tevfik Fikret ile Mehmet Âkif işgal etmektedir. Bu açından Tevfik Fikret adı yanında Haluk, Mehmet Âkif ismi yanında Emin hemen akla gelmektedir” diyor Öztürkçü. 1908’de İstanbul’da doğan Emin Âkif’i, babası Mehmet Âkif İstiklâl Savaşı’na katılmak üzere İstanbul’dan yola çıkarken yanına aldığında henüz 12 yaşında bir çocuktu. İlk gençlik günlerini, ölüm-kalım savaşının yapıldığı yıllarda tehlikeli Ankara ve Anadolu yollarında idrak eden bu çocuk Âkif’in -küçük yaşta vefat eden İ. Naim hariç- Tahir ile birlikte iki erkek çocuğunun en büyüğüydü. Günümüzde de hazin örneklerini gördüğümüz, savaş ortasında sağlıklı bir eğitimden, huzurlu bir aile ve sosyal ortamdan mahrum kalarak birtakım sorunlar yaşayan çocuklar kervanının en talihsiz örneklerinden biridir o. Babası Mehmet Âkif, 1920 baharından itibaren 3 yıl mebus sıfatıyla Ankara’da ve Anadolu’da çeşitli vazifelerde bulunup şehir şehir dolaştığında zaman zaman yanında o da vardı.


ÇENGELKÖY’DE OTURUYOR

Karneyi ilk kez Yeni Şafak Pazar okurlarıyla paylaşan İbrahim Öztürkçü Emin Akif’in hikayesinin devamını şöyle anlatıyor: “Birinci Meclis’in ve yeni kurulan devletin teşekkülünde ön safta olmasına rağmen, ikinci meclise alınmayan ve bir emekli maaşından da mahrum bırakılan İstiklal Marşı şairi, ailesini de yanına alarak 1923 yılı Ramazan’ında Ankara’dan İstanbul’a dönmüş ve ailece Çengelköy tepelerindeki bir eve yerleşmişlerdir. Aile daha sonra 1924’te buradan Üsküdar Selimiyye’de, Eczahane’ye bitişik olan Şevket Paşa’nın evine taşınır. Bu esnada Emin, Çengelköy’deki Havuzbaşı Numune Mektebi’ne kaydedilir. Bu mektebin beşinci sınıfını zor-zar geçebilen Emin, Numune Mekteplerinin altıncı senesi kaldırılınca, evlerine yakın olan Üsküdar Sultanîsi’ne kaydettirilir. Mehmed Âkif ise 1923 ve 1924 kış aylarını geçirmek üzere Abbas Halim Paşa’nın davetlisi olarak Kahire’ye gitmiş, 1924 ve 1925 baharlarında İstanbul’a dönmüştür. Fakat Mısır’da kaldığı ilk iki kış döneminde İstanbul’da bulunan Emin Âkif, haylazlık yaptığı için çok üzülmüş ve 1925 Kasım sonunda uzun süreli olarak Kahire’ye giderken onu da yanında götürmüştür. Âkif daha sonra eşini ve küçük oğlu Tahir’i de yanına aldırtmıştır.”

“Âkif’in Mısır’da iken Emin sebebiyle ne kadar tedirgin olduğunu, Kahire’den dostu Fuad Şemsi İnan (1886-1974)’a yazdığı mektuplar ve Uğur Derman tarafından Kubbealtı Akademi Mecmuası’nda neşredilen mektuplar yeterince gösteriyor” diyen Öztürkçü, Akif’in Mısır’dan gönderdiği 3 Mart 1925 tarihli mektuptan yola çıkarak hem Emin’in o sırada Üsküdar Sultanîsi’nde olduğuna, hem de Âkif’in oğlu hakkında gittikçe derinleşen endişelerine dikkat çekiyor: “Bizim Emin çok haylazlık ediyormuş; müdavim bulunduğu Üsküdar Sultanîsi’nden savuşup çarşılarda, pazarlarda dolaşıyormuş. Annesi, ben başa çıkamıyorum diyor. Dünden beri kafam alt-üst oldu!” diyen Âkif’i evden gelen son mektup daha çok üzmüştür. Zira Emin’e artık “verilen nasihatlerin de hiçbir kârı” olmamaktadır. Bu mektuplarda Âkif, kendisi Mısır’dan dönünceye kadar, Emin’in öğrenim mes’elesini yoluna koyup, veliliğini üzerine almasını Fuad Şemsi İnan’dan rica etmektedir.”


Akif oğluna ilgisiz mi kaldı

Öztürkçü, Emin’in babası tarafından vatan millet davası yüzünden ihmal edildiği fikrinin kısmen doğru olacağını söylese de tamamen katılmadığını dile getiriyor ve bu algının kaynağının Reşat Ekrem Koçu’nun İstanbul Ansiklopedisi’nde Burhaneddin Olker tarafından yazılan “Mehmed Emin Ersoy” maddesine dayandırıldığının altını önemle çiziyor. Zira Emin’in “babasının yokluğunda, uygunsuz arkadaşlar edinip onlarla düşüp kalkarak içki ve esrara alıştırıldığı” ilk defa burada dillendirilmiştir. Öztürkçü’ye göre Mehmed Âkif’in geçim kaygısı ve memleket meseleleri sebebiyle ailesini ve çocuklarını zaman zaman ihmal ettiği bir vakıa ise de ilgisiz bir baba olduğunu söylemek doğru değildir. Doğru olan şey, Emin’in babasının yokluğunu fırsat bilmesidir. Emin ile ilgili sürekli bu perspektiften bakılmasının Safahat şairinin çırpınışlarına bir haksızlık olduğunu düşünüyor.


Mısır’da edinilen kötü çevre

Geçtiğimiz yıl Doğan Kitap’tan çıkan Rasim Cinisli’nin Bir Devrin Hafızası adlı anılarında Cinisli, Emin Akif ile tanışıklığından ve ölüm haberinden bahseder. Kitapta Selami Yılmaz’ın “Emin amca, siz Mehmet Âkif gibi büyük bir insanın evladısınız. Bu illete nasıl kapıldınız?” şeklindeki sorusuna Emin Âkif bu tarz alışkanlıklara, bilinenin aksine, Mısır’da müptela olduğunu belirterek şunları söyler: “Gençlik yıllarımız Mısır’da geçti. Mısır’ın zengin çocuklarıyla arkadaşlık yapardım. Bol zaman, bol para, avarelik, gençlik ve cahillik…”

Emin Âkif’in karnesinin bulunma hikayesi

Karnenin bulunma hikâyesini ise araştırmacı yazar İbrahim Öztürkçü şöyle anlatıyor: “Üsküdar Sultanîsi Tasdikname Defterleri üzerinde çalışma yaptığını öğrendiğim değerli dostum Doç. Dr. Nuri Güçtekin’e Emin Âkif’in de bu defterlerde olabileceğine dair ricamı kendisine bildirmiştim. Sağ olsunlar o da büyük bir kadirşinaslık göstererek söz konusu defterleri günlerce taradıktan sonra müjdeli haberi verdi. Bu vesileyle kendilerine teşekkürü bir borç biliyorum. Günümüzde Burhan Felek Anadolu Lisesi olarak hizmet veren Üsküdar Sultanîsi, Türk Eğitim Tarihi’nin en köklü eğitim kurumlarından biri. 1847 yılında “Üsküdar Merkez Rüşdiyesi” adıyla açılmış olan bu mektep, çeşitli adlarla günümüze kadar ulaşmış. 1 Eylül 1913-28 Ekim 1929 tarihleri arasında 51-2069 sıra numarasıyla tasdikname alan öğrenci kayıtlarını içeren ve bir kısmı I. Dünya Savaşı’nda Üsküdar Mekteb-i Sultanîsi adıyla araştırmacı Nuri Güçtekin tarafından neşredilen Üsküdar Sultanî /Orta Mektebi/Erkek Lisesi Tasdikname Defterleri, A4 boyutunda toplam 217 sayfadır. Mehmed Emin Ersoy’un tahsil gördüğü 1924-1925 ders yılında kurum “Üsküdar Erkek Orta Mektebi” adıyla eğitim vermekteydi. Defterlerden 1924-1925 ders yılında Üsküdar Erkek Orta Mektebi’nde 4. sınıf, 5. sınıf, 1. devre 1. sınıf (6. sınıf), 1. devre 2. sınıf (7. sınıf) ve 1. devre 3. sınıf (8. sınıf) mevcut olduğu anlaşıyor. 1. devre 3. sınıftan sınıf geçmeye muvaffak olan öğrencilere orta kısım şahadetnamesi veriliyor.”

#Mehmet Akif Ersoy
#Emin Akif
#İbrahim Öztürkçü
5 yıl önce