|

Minimum müdahale maksimum koruma

Tarihi eserlerin restorasyon ve korunma yöntemleri I. Kültürel Mirasın Korunması ve Sürdürülmesi Konferansı’nda konuşuldu. Yerli ve yabancı isimlerin katıldığı etkinlikte Monica Morbidelli, “Minimum müdahale maksimum koruma parolasıyla eserlere yaklaşmalıyız” dedi.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 20/02/2019 Çarşamba
Güncelleme: 23:49 - 19/02/2019 Salı
Yeni Şafak
İstanbul (Arşiv)
İstanbul (Arşiv)

Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İstanbul Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından düzenlenen I. Kültürel Mirasın Korunması ve Sürdürülmesi Konferansı’nda yerli-yabancı akademisyenler ile mimarlar restorasyon teknikleri ve anıtı koruma yollarını konuştular.


MİRASLAR ARASI ÜLKE AYRIMI YAPILMAMALI

  • İstanbul Ticaret Odası’nda gerçekleştirilen konuşmada söz alan Monica Morbidelli, “Minimum müdahale maksimum koruma parolasıyla eserlere yaklaşmalıyız. Miraslar arasında İtalya, Türkiye ayrımı yok. Bilgiyi başka ülkelerle de paylaşıp uluslararası kültürel alışverişte bulunuyoruz. Her yeni teknoloji daha iyi koruma sağlayacaktır. Kültürel mirasın rölövesi başta olmak üzere fotoğrafları, detayları kayıt altına alınıyor. Araştırma ve kataloglama sayesinde de sürdürülebilir koruma sağlanmış oluyor” dedi. Prof. Dr. Zeynep Ahunbay görsel kirlilik, hatalı ve bilinçsiz restorasyona dikkat çekti. Koruma yönteminin eksikliği hakkında şu ifadeleri kullandı: “Bakımsızlık ve yangınlar eserlerin en büyük sorunu. Kültürel varlıkların sürekli izlenmesi ve denetimi gerekiyor. Detaylar ve malzemeler çok önemli. Malzemeler İstanbul’da analiz ediliyor. Restorasyon konusunda dünyada iyi bir yerdeyiz. İnsan ve zamanın etkilerine karşı bakımlar sayesinde bozulmalar önlenmeye çalışılıyor. Yıkılan ahşap yapılar yerine beton binalar yapılıyor. Bu şehrin çehresini değiştiriyor.”

KENTİN RUHUNU KAYBETMEMEK GEREK

Prof. Dr. Nur Urfalıoğlu, “Büyük dönüşümler yapılmadan anıt binalar günlük kullanıma uygun hâle getirilmeli. Rutubet önleyici paneller, zeminle uyumlu engelli işaretleri, güvenlik amaçlı korkuluklar yapıya eklenebilir” dedi. Turizm ve alan yönetiminin elzem olduğunu belirten Prof. Dr. Can Binan, şöyle konuştu: “Seneler içinde turist sayısı artıyor. Modern yaşamdan dolayı geleneksel yaşam yok oluyor. Kentin ruhunu kaybetmeden turizm talebi karşılanmalı.” Kızıldeniz çevresindeki yapılar hakkında bilgi veren Dr. Ömer Dabanlı ise mahremiyet konusunda evlerin mimarisine sirayet eden İslami hassasiyete dikkat çekti.

KORUMA, SÖZLE VE ZİHİNLE BAŞLAR

  • Kültürel varlıkların korunmasına farklı açıdan bakan Prof. Dr. Handan İnci, "İstanbul dediğimizde aklımıza edebiyat ve şiir gelir. Bu kaynaktan yararlanmamız lazım. Köprüden her geçtiğimde aklıma Sait Faik gelir. Zihnimizde de bir şehir var. İki şehri birleştirdiğimizde oraya ait oluruz. Koruma, sözle ve zihinle başlar" dedi. İstanbulu Tanpınar'la sevdiğini belirten İnci sözlerine şöyle devam etti: "Prag'da Kafka, Moskova'da Dostoyevski'yle gezersiniz. İstanbul'u koruma refleksiyle edebiyata bakabiliriz. Tanpınar, İstanbul rüyasını gösterdi fakat Orhan Pamuk'un romanlarında okuduk ki İstanbul kabusa döndü."
#Kültür
#Tarih
#Miras
#Monica Morbidelli
5 yıl önce