|

Modern estetiğin pürüzleri

Son yıllarda Almancada neşrettiği ondan fazla eserle dünya çapında bilinir bir düşünür Byung-Chul Han. Kitapları birçok dile çevrilen ve her metni ilgiyle karşılanan felsefecinin yaşadığımız çağa dair eleştirileri geniş çevrelerce beğenilmekte. Han’ın Güzeli Kurtarmak adlı kitabı İnsanart Yayınları arasında okurla buluştu.

Yeni Şafak
04:00 - 10/11/2018 Cumartesi
Güncelleme: 09:43 - 9/11/2018 Cuma
Yeni Şafak
Güzeli Kurtarmak, yazarın estetiğe ve sanata dair eleştirel ve derinlikli değerlendirmelerinden oluşan önemli bir kitap.
Güzeli Kurtarmak, yazarın estetiğe ve sanata dair eleştirel ve derinlikli değerlendirmelerinden oluşan önemli bir kitap.

ALİ ŞAHAP

Metinlerinde “negativite”yi merkezî ve kurucu bir kavram/olgu olarak kullanan ve buradan hareketle işlediği meselenin künhüne varabilen, konunun varoluşsal boyutunu net ve derinlemesine kavrayan Byung-Chul Han’ın Türkçeye Kadir Filiz tarafından orijinal dili Almancadan çevrilmiş son metni Güzeli Kurtarmak, İnsan Yayınları’nın alt birimi olan İnsan Sanat’tan yayımlanmış bulunmakta.

1959 yılında Güney Kore’nin başkenti Seul’de doğan Han, metalürji mühendisliği eğitiminden sonra Almanya’da felsefe ve teoloji eğitimi alır. Sonradan Heidegger’in Kalbi ismiyle kitaplaştırdığı doktora tezinde ve sonraki eserlerinde filozofun Heidegger’ci yoldan gittiğini ve tıpkı Heidegger gibi Alman dilinin kendine özgü karakterini yansıttığını görmek mümkündür. Berlin Sanat Üniversitesi’ndeki hocalık görevine devam etmekte olan Han’ın Türkçeye çevrilmiş diğer eserleri şunlar: Yorgunluk Toplumu (Açılım Kitap), Şeffaflık Toplumu, Şiddetin Topolojisi, Zamanın Kokusu (Metis Yayınları).

GÜZELLİK VE PÜRÜZLERİ

Güzeli Kurtarmak, yazarın estetiğe ve sanata dair eleştirel ve derinlikli değerlendirmelerinden oluşan önemli bir kitap. Byung-Chul Han, estetik/güzellik meselesine çağımızı ilgilendiren çok belirgin bir sapmadan başlıyor: “pürüzsüzlük” sapmasından/saplantısından. Pürüzsüzlüğün çağın alameti ve “pozitif toplum”un belirtisi olduğunu dile getiren yazar, estetize edilmiş güzellik algısının reel ve dijital yansıması olan pürüzsüzlüğün sadece canlıya (insana) değil cansıza (nesneye) değen (daha doğrusu modern nesneyi/aracı inşa eden) yönlerini (dijital araçların pürüzsüz yüzeylerini) ele alarak, eleştirerek başlıyor metnini kurmaya. “Negativite”yi (yani hayatın kaotik, kurucu zıt unsurunu) dışlayan/örten modern pratiğin ve teorinin kusurları (kusursuzluk kusuru, diyebiliriz buna) kendini en çok güzelliğin pürüzsüzlüğü noktasında ifşa etmektedir.

DOKUNMAK GİZEMİ BOZAR

Yazara göre dijital araçların sadece yüzeyi değil, bu aletlerle kurulan ilişki türünün de pürüzsüz (olumsuzlukları/negatiflikleri saf dışı bırakan) bir biçimde geliştirilmesi söz konusudur. Pürüzsüz dijital güzel karşısında Katip Bartelby gibi “-mamayı tercih edebilecek”, pasif de olsa bir iradeye sahip değilizdir artık. Han, “görme”den çok “dokunma”ya yönelik olan “pürüzsüzlüğün” ve onunla temasın, yani “dokunma”nın -R. Barthes’tan hareketle- “görmenin aksine gizem bozucu” olduğunu aktarır. “Görme”deki mesafeyi (mesafe demek ontolojik aralık demektir) kaldırması bakımından “dokunma”nın doğrudan ve kuşatıcı, dolayısıyla da “gizem bozucu” bir algı türü olmaklığı doğru olabilir ama bizce algı türleri arasında “dokunma”nın yüzeyden içeri sızan derinlikli yapısı; “görme”nin, kişilerin ve şeylerin sathında yüzeysel, temassız ve b/akışkan ilişkisinden varoluşsal açıdan daha sağlıksız ve değeri daha düşük bir algı türüdür. Pek tabii Han, dijital temastan/dokunmadan bahsetmekte burada daha çok: “dokunmatik pürüzsüz ekran” gizemin bozulmasına (dolayısıyla güzelin s/açılmasına; zira güzel biraz da örtük olduğu için güzeldir), dokunulan şeyin nesneleşmesine/metalaşmasına ve dolayısıyla da tüketimin aracı olmasına sebep olur.


PORNOGRAFİK BAKIŞLA ZEDELEMEK

Pürüzsüz görsel ve dijital iletişimin estetik mesafeden yoksun oluşu ve nesnelerin kusursuz görünüşünün bakışa zarar verdiğini belirten Han, meseleyi pornografiye getirir. “Bakış”ın akışkanlığını donduran (mesafesiz) pornografik bakış bizce de modern estetik içinde güzeli en çok zedeleyen unsur olarak çıkmakta karşımıza. Sadece güzelin değil çirkinin bile pürüzsüz hâle geldiği/getirildiği modern duyuş/duyumsayış (esthetica), varlığı doğal kusurlarından (varoluşsal elbisesinden) sıyırıp çırılçıplak (pürüzsüz ve pornografik) hâle sokarak bir duyum/duyuş (sensetion) olmaktan çıkarmakta ve onu sadece göze hitap eden görüye/görüşe (ve hatta voyoristik/dikizci bakışın nesnesi hâline) indirgemekte/sabitlemektedir. Göze indirgenen güzelin hayattan ve hissiyattan kopuk hâli “pürüzsüzün estetiği”ni meydana getirmektedir. Han’a göre pürüzsüzün estetiğinde güzel ve yüce birbirinden ayrılmıştır.

Klasik sanatların (inançtan mülhem inşa olunan bütün geleneklerin klasik sanatlarının) güzellik anlayışının merkezinde olan yüce ve yücelik, Tanrı’nın kovulduğu ve insanın (süfli hislerinin ve amaçlarının) merkeze konulduğu modern güzellik algısı içinde yoktur artık. Güzelin yüceyle olan göbek bağının kesilmesini konu olan bölüm, Han’ın düşünce yapısının -farklı bir damardan da olsa- bizimle olan yakınlığını sergilemektedir. Güzelin, sadece beğeniye yönelmiş pozitif hâlinin, yücenin “doğrudan haz vermeyen negatifliği”nden dolayı karşıtı olduğunu dile getiren Han, güzeli haz-acı karşıtlığı üzerinden değerlendirmeye devam eder. Çirkinin, acının, örtüğün dışlandığı modern güzellik algısının ve anlayışının yücenin ontolojik olarak barındırdığı korkutucu, sarsıcı, güçlü yansımalarını da dışta bırakarak âdeta “steril”, “naif”, “kırılgan” ve “sağlıksız” (dolayısıyla tek bacaklı/kanatlı, bütünlüksüz) bir güzel inşa ettiğimizi dolaylı olarak yüzümüze çarpar yazar. Önerisi de şudur: “Yüceyi güzelin karşına koymak yerine; güzeli, içselleştirilemeyen ve öznelliğin yitirildiği yüceliğe irca ettirmeliyiz.”

Kısa bir değerlendirme yazısında temas edemediğimiz başka esaslı konulara giren bu ince ama besleyici metin estetik konusuyla ilgilenen her okuyucunun hazzedeceği bir kitap olarak durmakta önümüzde.

Belki başta söylememiz gerekeni sonda söyleyelim son olarak: etimolojik olarak göz ve görk ile bağlantısı kurulan güzel kelimesi (Almancada: “skauniz” izlenebilir, görülebilir; “schein” parlamak, zuhur etmek) ontolojik olarak da içinde “yüce”yi barındırır. Daha doğrusu tasavvufi bir eda ile söyleyecek olursak; güzel, yücenin görkeminin yansıması ve zuhur etmesidir, diyebiliriz. Güzeli kurtarmak ise; güzeli gözün tahakkümünden, derinliksiz bakıştan, yüzeysel algıdan, metalaşmış zihniyetten, pornografiden, modern estetikten ve pürüzsüzlükten kurtarmaktır.

#ali şahap
5 yıl önce