|

Mücadele sıfırdan başladı

Kırım’ın bağımsızlığına ömrünü adayan Mustafa Kırımoğlu, 76 yaşında olmasına rağmen mücadeleye devam ediyor. Adına düzenlenen saygı gecesinde bir araya geldiğimiz kahraman, “Kansız şekilde Kırım’a dönüşü başlattık. 2014’te Ruslar geldi ve biz sıfırdan başlamak durumunda kaldık. Halkımız büyük tehlikede” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 1/12/2019 Pazar
Güncelleme: 00:45 - 1/12/2019 Pazar
Yeni Şafak
Mustafa Kırımoğlu
Mustafa Kırımoğlu

Kırım denince akla gelen ilk isim olan Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, ilerlemiş yaşına rağmen işgal altındaki Kırım’ın özgürlüğü için mücadeleye devam ediyor. 1975-76 yıllarında yaptığı 303 günlük açlık greviyle beraber adını dünyada duyuran Kırımoğlu, dünyadaki esir Müslümanların, Türklerin adeta sembolü haline geldi. Türkiye’de özellikle milliyetçi muhafazakar çevrelerde onu duymayan kalmamıştı. Ona destek için ülkemizde de açlık grevleri yapıldı. Bir ara öldü diye haber yayıldı, gıyabi cenaze namazı kılındı. 70’ler boyunca bir yandan hakkında efsaneler duyuluyor bir yandan da gerçek bir kahraman olarak milleti için eylemlerde bulunuyor, özel savunmalar yapıyordu. Emel Kırım Vakfı ve Üsküdar Belediyesi işbirliğiyle düzenlenen “Doğumunun 76. Yılında Kırımoğlu Saygı Gecesi”ne katılan Kırımoğlu’na önce sağlığını sorduk, sonra Kırım’ı soracaktık ancak o bize şu cevabı verdi: “Sağlığım yaşıma göre iyi galiba. Bu yaşta problemsiz olmaz. Ayak üstünde yürüyoruz daha. Niyetim, Kırım serbest oluncaya kadar hayatta olmak. Kırım’ın serbestliğini görmek istiyorum.” Beş yıldır işgal altında olan Kırım’daki durumun her geçen gün daha kötüye gittiğini belirten Kırımoğlu, Rusya’nın esas niyetinin Kırım Tatarlarını göçe mecbur etmek olduğunu söylüyor.


HAYATI BOYUNCA HALKLA BİRLİKTE KALDI

Kırım’ın kahramanıyla 30 yıllık dostluğu bulunan Emel Kırım Vakfı Başkanı Zafer Karatay, onun hayatını kitaplaştırdı. Hakkında çekilen belgeselin yapımcılığını üstlendi. Karatay, dostu için şunları söylüyor: “Mustafa ağa kişilik olarak sakin, sabırlı, herkesi dinlemeyi bilen, istişareye açık biridir. İnanılmaz okuyan, dünyayı takip eden, kendini sürekli yenileyen, kültürlü ve zeki biri olarak Kırım için çalışan diğer herkesten ayrılır. Hem eski dostlarını kırmadı hem de yeni nesille birlikte yürüdü, kimseyi kırmayarak halka liderlik yaptı. Hayatı boyunca halkla birlikte kalmıştır. Çile ve sürgünün içine doğan Mustafa ağa, Kırım hikayeleri ve dönüş özlemiyle büyüdü. Okumaya ve araştırmaya meraklı birisiydi. Zekasıyla da birleşince özellikle üniversite yıllarında, yaşıtlarından düşünce ve yorumlama kabiliyeti olarak farklı bir konuma geliyor. Açlık grevi yaptığı dönemde Emel dergisini çıkartıyorduk. Elimize geçen belgeleri, bilgileri burada yayınlıyorduk. 1989 yılında tanıştık. Bana Sovyetler Birliği’nde Kırım Tatar Milli Teşkilatı’nın kurulduğunu ve temsilcisi olmamı teklif etti. Devlet memuruydum, acaba nasıl olur diye düşünmeye başladım. Sonra dedim ki, Sovyet rejimi altında bu insanlar gözlerini karartmışlar, bana nolur diye hesap etmemişler. Kendim benim için utanç verici bir şey dedim ve temsilci oldum. Herkes yaşadığı yerde gönüllü teşkilat kurmuştu. Bütün teşkilatın ortak gayesi Kırım’a dönmekti.”


SAYGI DUYULAN KAHRAMAN

Kırımoğlu’nun 1986’nın Kasım ayında hapishaneden çıktıktan sonra insanları bir araya getirdiğini belirten Karatay, “Sovyetler Birliği de hemen devlet düşmanı, ajan gibi ithamlarla karalama kampanyası başlattı. Ancak bunun bir faydası olmadı, teşkilat başkanı seçildi. Halkımız 91’de Kırım’a dönmeye başlayınca da Kırım Tatar Milli Meclisi’ni kurdu. Seçimlere müdahale etmedi, halk kimi seçtiyse onunla çalıştı. Sovyetler dağıldığından beri koltuğu değişmeyen insanları düşünürsek bu demokratik ortamın önemi daha iyi anlaşılacaktır. Türkiye’den gelen milletvekilleri Kırım’a geldiklerinde hayret ettiler. Kırımoğlu’nu nasıl eleştirildiğini gördüler. Kürsüden Mustafa ağayı sert şekilde eleştirirlerdi, o da sabırla dinlerdi. Seçimle teşkilat başkanı, seçimle meclis başkanı oldu. 91’den 2013’e kendi isteğiyle bırakana kadar devam etti. Bırakıyorum demesine rağmen yine seçildi. Sovyet rejiminde ayrı, Ukrayna döneminde ayrı ve şimdi Putin Rusyasında karalama kampanyaları yapılıyor ancak buna rağmen halkın sevgilisi, saygı duyduğu bir kahraman” diyor.

TÜRKİYE’Yİ KAYBEDERSEK HİÇBİRİNİ KURTARAMAYIZ

Mustafa Kırımoğlu, altı aylık bebekken sürgün edildiği Kırım’a 1989’da döndü. Kırım’da toplam 24 yıl yaşadı. Tam meclis başkanlığını bırakayım, rahat edeyim, başka şeylerle ilgileneyim derken 2014’te Kırım işgal edildi. Şimdi 76 yaşında, Amerika’dan Arabistan’a Avrupa’dan Balkanlara ziyaretlerde bulunarak mücadelesine devam ediyor. İşgal altındaki Kırım’ın bugünkü halinin Brejnev döneminden kötü olduğuna değinen Zafer Karatay, şöyle devam ediyor: “O dönemki KGB’nin bir usulü vardı, dünyadan korkuyorlardı, yargılatıyorlardı. Komünist rejimi iyi göstermek istiyorlardı. Bugünkü gibi insanlar sokakta öldürülmüyordu. Putin döneminde bir mafya rejimi var. İnsanlar kaçırılıyor, mafya metodlarıyla kaçırılıyorlar. Yakın yerlerden az çok haberdar olabiliyoruz ama Rusya’nın iç taraflarında dövülen, kaybolan, öldürülen gazetecileri, siyasetçileri kimse bilmiyor. Kırım’dakileri en çok üzen ise bu baskıdan ziyade, Türkiye’deki Putin hayranlığı. Kırım 1783’te de işgal edildi, yine mücadele etmiştik. Kırım ara ara işgal oldu, olacaktır. Kırım’ı tekrar kurtarabiliriz ama Türkiye’yi kaybedersek hiçbirini kurtaramayız. Coğrafyadaki bütün Türk Müslüman dünyasının hayatı biter. Bu bilinçle hepimize ciddi sorumluluk düşüyor.”

  • HALKIMIZ BÜYÜK TEHLİKEDE

    Rusya’nın nüfusu değiştirmeye çalıştığını aktaran Mustafa Kırımoğlu, “Kansız, demokratik bir şekilde halkı Kırım’a getirmeye çalıştık. Yavaş yavaş da olsa kendi milli hayatımızı kurmaya başlamıştık. Ama 2014’te Ruslar geldi ve biz sıfırdan başlamak durumunda kaldık. Onlar kendilerinden başka kimseyi sevmiyorlar. Kendilerini de sevmiyorlar ama neyse. Oraya askeri bir üs yaptılar ve Rusya’ya sadık olanları getirmeye çalışıyorlar. Ağustosta Birleşmiş Milletler rapor yayınladı. İşgalden bu yana Kırım’a 140 bin Rus getirmişler. Ancak bizim rakamlarımıza göre 3 kat daha fazla. Bu politikayı 1783’te, Katarina zamanında da uyguladılar. Şimdi baktığımızda Türkiye’de, Kırım’dakinden 10 kat daha fazla Kırım Tatarı var. Halkımız büyük tehlikede” diyor.
  • Özgürlüğü kurban etti
  • Safinar Kırımoğlu “Bütün ömrünü komünist rejimin zulmüne karşı mücadeleyle geçirdi” dediği eşi Mustafa bey için “En kıymetli şeyi olan özgürlüğünü kurban etti. Milleti ve devleti için elinden geleni yaptı. Altı defa hapishaneye girip çıktı. Ancak şimdi vatanımızda milletimiz yaşıyor ancak devlete sahip değiliz. O çalışmaya devam ediyor. Vatanımızı özgürlüğe kavuşturmak için hepimiz bir olup mücadele etmeliyiz” diyor.
  • Açlık grevi dünyada yankı buldu
  • Mustafa Kırımoğlu’nun ismi belli bir tanınma çizgisini geçtikten sonra Sovyetler artık onun ölmesinden korkar olmuş. Açlık grevi döneminde Sovyet müdürün değişen tavrını Zafer Karatay’dan dinliyoruz: “Hapishane müdürü koşarak yanına gelmiş ve ona oğlum, yemeğini ye, başına bir şey gelecek demiş. Ona da anlamış ki açlık grevi dünyada yankı bulmuş. Sonra elini ayağını bağlayıp dişçilerin çeneyi açık bırakmak için taktıkları ağızlıkla yemek veriyorlar zorla.”
  • Çektiklerini anlatmadı
  • Mustafa Kırımoğlu, acılarını kendi içinde yaşayan bir insan olarak biliniyor. İftiralara, haksızlığa, mahpusluğa, yalnızlığa, işkencelere, tehditlere, sürgüne karşı yaşadıklarını kimseye anlatmıyor. Daima güçlü, dimdik çıkıyor dünyanın karşısına. Kırımoğlu belgeselinin yönetmeni Neşe Sarısoy Karatay, hayata karşı espriyle bakan, en sıkıntılı havaları sözleriyle yumuşatan biri olarak tanımlıyor onu. Karatay o günler için şunları söylüyor: “93’te bir araya geldik. Normalde sessiz biri ama konuşmaya başladığında da fıkralar, anektodlar paylaşan biriydi. İki gün boyunca karanlık bir odaya kapattık onu ve başından geçenleri anlatmasını istedik. Çektiklerini anlatmadı. Onun yerine her gün aynı saatte yavrusuyla gelen fareye yardım etmesini ve saati onlardan tahmin etmesini anlattı.”
#​Kırım
#Mustafa Kırımoğlu
4 yıl önce