|

Müslüman bilgeleri erken unuttuk

Son dönemde yazdığı tarihi romanlar ile gençlerin merakını arttıran şair Ali Emre, bu kez Jules Verne’in ‘İnatçı Keraban’ı hakkında bir kitap yazdı. Yeryüzüne hürmetle bakan insanlarımız yok oldukça kötürümleştiğimize dikkat çeken Ali Emre, “Jules Verne’in müslüman atalarını çıkaran bir inancın mensuplarıyız. Bilgelerimizi erken yitirdik. İnsanlığın ortak birikimine daima kalbini açık tutan güzidelerimizin arkası gelmeyince ev boylu boyunca üstümüze çöktü. Kendi Verne’lerimiz olsaydı öğrenme isteğiyle yeniden doğrulabilirdik” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 2/02/2020 Pazar
Güncelleme: 21:42 - 1/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Ali Emre
Ali Emre

Yazar ve şair Ali Emre son yılarda gençlere yönelik kaleme aldığı kitaplarla büyük ses getirdi. Gençliğimiz, içimizdeki kahramanları niçin tanımıyor sorusunu kendine dert edinen Emre, Nureddin Zengi ve Selahaddin’den sonra Jules Verne’in Osmanlısı İnatçı Keraban adı kitabıyla bir kez daha sorumluluk aldı. Emre’nin bu kitabı bir roman değil, Fransız yazarın 1883 yılında kaleme aldığı İnatçı Keraban romanı üzerine bir inceleme. Bütün dünyada kitapları büyük ilgi gören yazarın bu romanında anlattığı Osmanlı’yı ayrıntılı şekilde ele alan Ali Emre ile hem Jules Verne’i hem de gençlik romanlarını konuştuk.


İnatçı Keraban ile yolunuz nasıl kesişti?

Kitap, Fransa’da 1883’te yayımlanmış. Türkçeye geç çevrildiği söylenebilir. Fransızca baskısından otuz, kırk yıl sonra. İlk çeviriler eksik, bölük pörçük. Keraban adı yadırgandığı için, İnatçı Kahraman Ağa adıyla çevrilmiş üstelik. Özet çeviriler, çocuklar için hazırlanan örnekleri de var. İthaki Yayınları iki cilt hâlinde düzgün ve tam bir çevirisini yapmıştı. Hakkında bir yazı yazdım önce, bir dergide yayımladım. Bu arada, Fransa’daki bir dostum, iki ciltlik Fransızca baskısını da gönderdi bana, sağ olsun. Sonra notlar alarak, Fransızca nüsha ile kıyaslayarak, eleştirel bir gözle yeniden okudum. Ardından, daha önceki yazımı genişletmeye, kitabı çeşitli yönleriyle ele alan derli toplu bir inceleme yazmaya karar verdim.

Jules Verne’in bu romanı üzerine müstakil bir kitap hazırlama fikri nasıl doğdu?

Bu fikrin temelinde, öncelikle, kesintisiz Jules Verne okumaları var elbette. İlkokuldan beri ilgiyle okuduğum bir yazar. Bazı kitaplarına fırsat buldukça yeniden dönüyorum. İkinci, üçüncü kez okuyorum hatta. Kitaba, okumaya, öğrenmeye, yeryüzüne ve insanlığa dikkatle bakma noktasında gözümü açanlardan biridir. Merakımı hep celbetmiş, öğrenme hevesimi diri tutmuş, gürbüz insan ağacına dönük inancımı pekiştirmiştir. Zorluklara direnme, sürekli arama ve imar etme düşüncesine yakın tutmuştur beni. Enerjisi, çalışkanlığı, azmi de fazlasıyla etkileyicidir. İnsana sadece okuma ve öğrenme isteği değil, yazma coşkusu da aşılar. Bendeki hakkı, emeği de büyüktür Verne’in. Benim bu incelemem, bir yönüyle vefa borcudur o yüzden.

HAKKINDA YAZILMAMASI
UTANÇ VERİCİ


Nedir Keraban Ağa’yı önemli yapan özellikler?

İnatçı Keraban, edebî yönden birinci sınıf bir roman olmasa da bizim için önemli bir eser. Önemi de başkahramanından çok, hikâyenin üzerinde gövdeleştiği toplumdan ve mekânlar bütününden geliyor. Bizdeki pek çok hayranı bile farkında değil ama konusu Osmanlı coğrafyasında geçiyor. Kahramanlarının çoğu Osmanlı halkından seçilen tek romanı Verne’in. “İmparatorluğun en uzun yüzyılı”nda, Boğaz’dan geçiş vergisine yönelik bir itirazla İstanbul’da, Tophane’de başlıyor olaylar. Rumeli istikametinden, serüvenlerle dolu ilgi çekici bir Karadeniz turunun ardından yine aynı yerde sona eriyor hikâye. Yazar, hiç görmediği hâlde Karadeniz kıyılarını santim santim biliyor neredeyse. Kitap, ilk sayfalarındaki Ramazan akşamı tasvirleri için bile okunmaya değer.

Peki kitap hakkındaki geçmiş araştırmalar için ne söylenebilir?

Roman hakkında müstakil hiçbir kitap yayımlanmamış şimdiye dek. Bir iki yazı yazılmış, görebildiğim kadarıyla. Tarih, dil, coğrafya, sosyoloji gibi alanlar bir tarafa, neredeyse her şehirde edebiyat bölümü var. Bu bölümlerde çalışan binlerce akademisyen, doktora ve master öğrencisi var. Yaklaşık yüz elli yıl önce yayımlanmış böyle bir kitap hakkında bir inceleme, eleştiri kitabı olmaması ilginç değil mi? Kitabı didik didik eden onlarca çalışma olmalıydı oysa şimdiye dek. Bunu bile yapamayacaksak, bu bölümleri niye açıyoruz ki? Hem üzücü hem de utanç verici bir durum aslında. İş başa düştü, dedim ben de. Bu ilginç romanı olay örgüsü, mekân, zaman ve kahramanlar yönünden değerlendirmeye çalıştım. Kendi görüş ve izlenimlerimi de yeri geldikçe serpiştirdim. Léon Benett imzalı yüz civarında çizim var kitapta, onlara da değindim.

UYUŞUKLUĞUMUZU DAHA KOLAY ATLATABİLİRDİK

İncelemenin giriş yazısında, Müslüman Şark’ın bir Jules Verne’inin olmamasından yakınıyorsunuz. Onun gibi yazarların yokluğu bize neyi kaybettirdi?

Yüzlerce yıl önce, bünyesinden Jules Verne’in ilk örneklerini, Müslüman atalarını çıkaran bir inancın mensuplarıyız biz. Öyle diri bir kültürün, renkli ve enerjik bir medeniyetin çocuklarıyız. Yeryüzüne ve tüm evrene olumlu bir heyecanla, merakla, sevgi ve hürmetle bakan insanlarımız kaybolunca kötürümleştik. Hayatın bütün ünitelerini ilim ve amel eşliğinde ayağa kaldıran bilgeleri erken yitirdik. İnsanlığın ortak birikimine daima kapısını, kafasını ve kalbini açık tutan güzidelerimizin arkası gelmeyince, ev boylu boyunca üstümüze çöktü. Jules Verne’in eserlerinin Doğu dillerine çevrilmeye başladığı yıllarda, Muhammed İkbal veya Mehmed Âkif’in feryatlarına, yanıp dövünmelerine konu olacak bir perişanlık içindeydik. Kendi Verne’lerimiz olsaydı, yazsaydı, okunsaydı tutuşkan bir merak ve öğrenme isteğiyle yeniden doğrulabilirdik. Uyuşukluk ve sersemliğimizi daha kolay atlatabilirdik. Okuma yazmayı kadınları, kızları da kuşatacak şekilde daha geniş kitlelere yayabilirdik. İstilacıların ağzına bakmazdık. Batı’ya tahsile giden çocuklarımızı o kadar kolay kaybetmezdik. Hem bütün bir yeryüzü hem de kendi büyük bahçemiz daha farklı olurdu, daha erken ve daha gür yeşerirdi. Ancak bizim payımıza düşen, en iyisinden, Ahmet Mithat Efendi oldu. Onu bile yeterince hak ettiğimizi söylemek zordur.

Eleştiri olduğu kadar takdir ve övgü de var romanda. Peki tütün tüccarı, eski kafalı baş kahramanımız üzerinden nasıl bir Osmanlı yaratılmaktadır?

Jules Verne’in bu romanı algı oluşturmaya çalışarak yazdığını söylemek haksızlık olur. Romanı sert cümlelerle eleştirenler, “bir Osmanlı hicvi” olarak görenler de var zira. Ben nihai bir hükme varmadan önce, romanı olabildiğince soğukkanlı şekilde okuyup değerlendirmeye çalıştım. Keraban Osmanlı’yı, bütün bir imparatorluk halkını temsil eden, böyle bir iddia ve tasvirler toplamıyla oluşturulan bir karakter değil. Hatta bırakalım milyonlarca insandan, farklı inanç ve milletlerden oluşan koca bir toplumu, kendi yakınlarına, akrabalarına bile hiç benzemeyen biri. Yazarın ara sıra vurgulamak durumunda kaldığı gibi bazı huyları, tutumları nedeniyle ‘dünyada bile benzeri kolay kolay bulunamayacak’ biri. O yüzden Keraban’a yönelik iğnelemeleri, kızgınlıkları genelleştirmek, toplumun bütününün üstüne kapaklamak haksızlık olur.


Akif’in duruşunu örnek alıyorum

  • Şairliğiyle tanınan birisiniz ve son dönemde yayınladığınız kitaplar gençlerin tarihe, kültüre, kitaba önem vermesinde rol oynuyor. Tarihi şahsiyetlerin portre-hikayelerini yazdığınız ‘Diz Çökmeyen’ adlı kitabınız da var. Bu çeşitlilik hakkında ne söylemek istersiniz?
  • Hayat gibi edebiyata da bölerek, parçalayarak bakmıyorum temelde. Kendimi insanî çabaların, birikimlerin hiçbirine bîgâne, mustağni tutmuyorum. Elbette aslolan okumak, iyi bir okuyucu olmak. Yazdıklarımızın çoğu, okumalarımızın ve tanıklıklarımızın hasılası zaten. Bütün bunları insanî ve İslamî bir bakışı, bilinci gözeterek hazırlamaya çalışıyorum elbette.
  • Roman yazmaktaki hedefiniz neydi?
  • Eksikliğini gördüğüm konuları öncelemeye gayret ediyorum. Edebiyatı salt bir eğlence unsuru, hoşça vakit geçirme aracı olarak görmüyorum. İnsanî hizayı dikkate alıyorum gücüm yettiğince. Çerçöp yığınına mahkûm edilmek istenen gençleri daha sahici, esaslı ve yakıcı konular üzerinde düşünmeye çağırıyorum. Bu konuda, halk içinde halkla beraber yürüyen Mehmed Âkif’in tutumu ve duruşu örnektir benim için.

#Jules Verne
#Mehmet Akif Ersoy
#Yazar
#Ali Emre
4 yıl önce