|

Mutlu kadın güzel yemek yapar

Moda sektöründe iş hayatına atılan Güzide Mertcan Masterchef Türkiye yarışmasıyla tanındı. Şimdi ise Bahçeşehir’de küçük bir restoran açmak için son hızla çalışıyor. Mutlu kadının evinde yemek yapacağını yemekle mutluluğun birbiriyle alakalı olduğunu söyleyen Mertcan, “Ne zaman mutlu olsam kendimi kek yaparken bulurum” diyor.

Ayşe Olgun
04:00 - 1/03/2020 Pazar
Güncelleme: 22:08 - 29/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
FOTOĞRAF: SEDAT ÖZKÖMEÇ
FOTOĞRAF: SEDAT ÖZKÖMEÇ

Güzide Mertcan’ı her ne kadar yemek yarışması Masterchef Türkiye ile tanısak da o yemekler kadar modayla da yakından ilgileniyor. Hatta bundan 10 yıl önce evlenip İstanbul’a geldiğinde ablasıyla birlikte Fatih’te bir moda evi açmış. Bugünlerde ise Bahçeşehir’de küçük ve sevimli bir restoran açma hazırlıklarında. Anadolu’nun unutulan tatlarını bu mekanda yeniden müşteriyle buluşturmak istiyor. Ahna adlı bu mekanda bir yandan ustalarla birlikte harıl parıl çalışırken bulduğumuz Ertürk’le yemekten modaya uzun uzun sohbet ettik.

Öncelikle Güzide Mertcan için şu yorumu yapmak istiyorum: Konuşurken, kendini ifade ederken çok doğal ve samimi. Son derece de çalışkan. iş dünyasına okuma yazmayı bile öğrenmeden atılmış desem yeridir. Zira o yaşlarda İzmir’de market işleten babasının reklam broşürlerini apartmanları gezerek dağıtıyormuş. Lise yıllarında ise okuldan çıkışında babasının marketinde çalışmaya başlamış. Her daim üretmeyi, çalışmayı seven biri olmuş diyebiliriz.

DEVLET BURSUYLA OKUDULU BİTİRDİM

Üniversite sınavında ilk yıl Ankara Gazi Üniversitesi’ni kazanmış ancak bir süre sonra İzmir’e geri dönüp sınavlara yeniden hazırlanmış. O günleri şöyle anlatıyor: “Bu defa Celal Bayar Üniversitesi Peyzaj’ı kazandım. O yıllarda devlet iyi burs veriyordu. Okul ile yurt ise yan yana olunca fazla masrafa girmeden okulumu bitirebildim.” Okul yıllarında eşiyle tanışan Mertcan, evlenince İstanbul’a yerleştiklerini söylüyor.

ÖNCE TEKSTİL İŞİNE GİRDİK

Tesettür modasının tam değişim yaşadığı yıllarda İstanbul’a gelince ablasıyla birlikte Fatih’te Minel Aşk adlı bir moda evi açmışlar. O yılları şöyle anlatıyor Mertcan: “2012 yılından bahsediyorum. Tesettür giysilerinin naylon kumaşlarla üretildiği, kalitesizliğin öne çıktığı bir dönemdi. Biz ise pamuklu kumaşlarla daha uzun ömürlü giysiler hazırladık. O yıllarda moda sektöründe İzmir’den gelen bir grup vardı. Biz İzmirliler olarak birbirimize sahip çıktık, destekledik. Kaliteli ve farklı tarzlarla tesettür modası yeniden hareketlendi diyebiliriz. Böylece iyi bir çıkış yakaladık.”

ANNEM ÇOK LEZZETLİ YEMEKLER YAPARDI

İş olarak önceleri tekstil sektörüne yönelen Güzide Mertcan yemek yapmaya ise evlendikten sonra başlamış. Mertcan, sofra etrafında toplanan mutlu aile tablosunu önemsiyor. İlham kaynağı ise annnesi olmuş. “Çok basit malzemelerden çok güzel yemekler yapardı. Kurduğu sofralardaki o mutlu çocukluk günlerimi unutamıyorum” diyen Mertcan, evlendikten sonra evinde hem annesinden öğrendiği yemekleri hem de eşinin işi dolayısıyla gittikleri farklı ülkelerde tattıkları lezzetleri harmanlayarak yeni tatlar denediğini söylüyor. Evinin mutfağından önce yarışmaya ardından da restoran açmaya uzanan hikayesini de şöyle özetliyor: “Kurduğum sofralara eş dosttan övgüler alıyordum. Mastershef yemek yarışmasına katılmamı cesaretlendiren de biraz bu övgüler oldu.”

KEŞKE DEVAM ETSEYDİM

Yarışmada yaptığı yemekler, hakkında çıkan haberler Güzide Mertcan’ı epey bunaltmış. Bu yüzden de yarışmada sonuna kadar gitmediğini söylüyor. Ama şimdi o günlere bakınca “Keşke devam etseymişim” de diyor. Yaptığı yemeklerin beğenilmesi, seyirciden gördüğü destek ise onu epey cesaretlendirmiş. Yemek yapmayı ise her zaman çok sevdiğini sözlerine ekliyor ve şöyle devam ediyor: “Bana göre yuvasında mutlu olan kadın yemek yapmaktan mutluluk duyar. Çünkü yemek yapmanın mutlulukla alakası olduğuna inanıyorum. Evinde mutlu olmayan bir kadının güzel yemekler yapması, oradan ailesini mutlu edecek sofralar kurması kolay değil. Öncelikle kadının mutlu bir evliliği, hayatı olması gerekir. Ben ne zaman mutlu olsam kendimi kek yaparken bulurum”

TESETTÜRE RİAYET EDİYORUZ

Son yıllarda tesettür modasının alıp başını gitmesini ise şaşkınlıkla izlediğini söylüyor. Ürettikleri kıyafetlerde tesettüre riayet edip etmediklerini soruyorum. “Giysilerimiz bol bu konuda dikkat ediyoruz. Ancak biz de tesettürlü manken kullanmadığımız için eleştiriliyoruz. Gömlek, etek gibi iç kıyafetler ya da kadınlar arasında giyilecek kıyafetlerde önceleri kullandığımız mankenlerin başlarını örttürüyorduk. Ancak “Bu kıyafetler tesettür kıyafeti değil” diye eleştirilince bu defa başı açık manken kullanıyoruz. Bu sefer de siz teşekkür kıyafetin üretiyorsunuz neden mankenler tesettürlü değil deniliyor. İki türlü de eleştiri var” yorumunu yapıyor. Sosyal medyada başlayan ve artık sokaklarda da görmeye başladığımız ağır makyajlı, başı örtülü ancak saçları görünen ya da kıyafetinde tesettüre dikkat etmeyen bir kesimle ilgili de “birbirlerinden görerek normalleştiriyorlar” diyor Mertcan ve gittiği bir kahvaltılı lansmandan gözlemlerini şu sözlerle paylaşıyor: “Tesettürlü kesim full makyajla kahvaltıya gelmişler. Belki gece yapsan o makyajı ya da ya da o topuklu ayakkabıyı gece giysen olur ama kahvaltıya böyle gelmek garip geldi bana çünkü her şey yerinde güzeldir böyle kahvaltıya gelince sırıtıyor.”

YAPAN VE İZLEYEN KİTLE VAR

Tesettür sektörünün ikiye ayrıldığını düşünen Mertcan, “Galiba bunu bir yapan bir de izleyen kitle var. Yapan kitli birbirini göre göre kendi arasında bu abartıları normal sanmaya başlıyor. İzleyen kesim ise rahatsız olan diğer kesimi oluşturuyor. Bakıyorsun biri boneyi çıkardı. Diğeri başörtüsünü biraz kaydırıp saçını dışarı çıkardı. Birbirlerini etkileyerek bu değişimi yaşıyorlar. Hani aile baskısında en büyük olan çocuk en çok baskıyı görür en son çocuk ise en ballıdır ya. Ben de 28 şubat sonrasına böyle bakıyorum. Başörtüsü yasağını yaşayanlar ‘’Örtü bizim elimizden alınacak diye sıkı sıkı örtüsüne sarıldı. Şu an ise hükümetin de etkisiyle herkes rahatlığa kavuştu. İstediğimiz yere girip çıkmaya başladık. Belki tesettüre uygun davranmayan ilk kesime tepki gösterildi. Ama artık bugün kısa tunik dar pantolon koyu makyaj normalleşti maalesef.”

TASARIMCI YOKTU

“Biz moda sektörüne girdiğimizde tasarımcı yoktu” diyerek bizi 2012’ye götürüyorMertcan.İlk tasarımcılar olarak İzmir’de Mimar Kemalettin Sokak vardır. Orada bir grup tasarımcıydık. Birbirimize çok destek verdik” diye o günleri anlatan Mertcan bugünle ilgili ise şu yorumu yapıyor: “Bugün dünyaca ünlü markalar ‘Kullan at’ mantığıyla kıyafet üretiyor. Artık sezonluk değil haftalık tasarımlar yapılıyor. Biz öncelikle kaliteli ham kumaştan ve uzun yıllar giyilecek olmasına önem verdik. Bunu tesettür giyimde uyguladık.”

  • ESKİ VE UNUTULMUŞ TATLARI GÜN YÜZÜNE ÇIKARACAĞIZ
  • “Bu sabah saat 06.30’da kalktım. Çocuklarımdan biri de benimle uyanmıştı ve pankek istedi gittim ona pankek yaptım. Yapmayabilirdim de. Ama ben şuna inanıyorum evinde mutlu olan kadın mutfağında ailesine yemek yapmayı sever. Kadının yemek yapması mutlulukla ilgili ya da ben mutlulukla yemeği birleştiriyorum. Çünkü kadın günlük yaşam içinde kayboluyor” diyen Güzide Mertcan şimdi de restorantında harika tatlar dememek için gün sayıyor. Mekanında kuru fasulye, pliav, pide, mantı gibi aslında bilinen tatları aslında en eski dönemlerde yapıldığı gibi yeniden yapmayı deneyeceklerini söyleyen Mertcan, “Mesela Türk mantısı diye bir şey var. Güveçte yapılan bu mantı unutup gitmiş bunu yeniden yapacağız biz” diyor.
  • KÜÇÜK MEKANLAR ZİNCİR RESTORANLARA GÖRE DAHA İYİ
  • Son yıllarda peş peşe açılan restoran zincirlerine karşı özellikle sosyal medyanın etkisiyle kıyıda köşede kalmış lezzetlerin öne çıktığını dile getiren Güzide Mertcan, “Bizim de başımıza geldi. Çok ünlü bir restoranlar zincirinde çok kötü yemek yedim. Sonraki günler tekrar o mekana gittiğimizde yine aynı şeyi yaşadık. Bir mekan zincirlere dönüşünce kalitesi bozuluyor geneldi. Bugün belki en iyi yemeği Beyoğlu’nda ara sokakta beş masalık bir masada yersiniz. Bugün sosyal medya sayesinde bu küçük mekanlar yeniden keşfedildi, önünde uzun kuyruklar var. Yılların verdiği emekler var bu küçük mekanlarda. Her biri en az 50- 60 yıllık mekanlar. Sosyal mekan sayesinde yeniden gün yüzüne çıkıyorlar.”
  • KURU FASÜLYE SÜLEYMANİYE BÜRYAN İÇİN FATİH
  • Peki İstanbul’da en çok yemek yemekten zevk aldığı mekanlar nereleri diye merak ediyorum. Güzide Mertcan’ın verdiği iki adres şöyle: Kurufasulye için Süleymaniye. Büryan için Kadınlar Pazarı’ndaki Bitlis Büryan.

#Güzide Mertcan
#Masterchef
#Moda
4 yıl önce