|

Müzik ve mimaride his kaybı var

Müzik ve mimari arasındaki serüvene göre rotasını ayarlayan Alihan Sağlam, yolculuğunu tamamladı. Eskinin ruhuyla anlayışlara göre dört ülkede, dört yapı, dört müzisyen üzerine çalışan genç mimar, “Barkod okuyarak bile müzik yapılabiliyor bugün. Genel olarak mimari ve müzikte his kaybımız var. Verilen önem de kayboldu. İmkanlar kısıtlı olduğunda bir şeye o kadar önem vermeye başlıyorsunuz” diyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 16/02/2020 Pazar
Güncelleme: 23:13 - 15/02/2020 Cumartesi
Yeni Şafak
Alihan Sağlam
Alihan Sağlam

Mimariyi duymak, müziği görmek için yola çıkan Alihan Sağlam araştırmalarını “Come Prima / Önceki Gibi” başlıklı projede bir araya getirdi. Müzik terimi olan “Come prima”, eskinin ruhuyla, önceki gibi anlamına geliyor. Bu bakışla araştırmalarını yapan Sağlam, yüzyıllar arasında değişen his kaybına dikkat çekiyor. On yıldır Arkitera Mimarlık Merkezi tarafından verilen Arkitera Seyahat Bursu, bu yıl Geberit sponsorluğunda Alihan Sağlam’ın projesini hayata geçirmesine yardımcı oldu. Kadir Has Üniversitesi mimarlık bölümü mezunu olan Sağlam Salzburg, Viyana, Prag ve Leibzig şehirlerine gitti. Her şehirden bir müzisyen ve bir yapı seçti. Çalışmasını sergi ve sunumlar aracılığıyla paylaşmaya devam ediyor. Hedefi ise yüksek lisansta da bu alanda çalışma yapabilmek. Genç mimar Alihan Sağlam ile müzikleri, dönemleri, isimleri, yapıları konuştuk.


Müzik ve mimariyi birleştirdiğiniz bu proje nasıl doğdu?

Öğrencilik dönemimden itibaren müzikle ilgileniyorum. Yaptığım mimari projelere müziği de dahil ederek çalışıyordum. Seyahat bursu ilanını gördüm ve eskiyi günümüze göre kullanma, inovasyon temasından yola çıkarak günümüzde de kullanıma devam eden eski sanat yapılarını araştırdım. Sonra her şehir için bir müzisyen bir bina ve bir türü seçtim. Aynı dönemde aynı işlerde olmasına dikkat ettim.

Proje nasıl devam edecek?

Seyahat bursumla birlikte araştırmamı yerinde görme fırsatı buldum. Geberit’in sağladığı bu imkandan sonra araştırmalarımı geliştirdim ve yeni fonlar aldım. Türkiye’deki farklı üniversitelerde sunumlar yaptım. Çizimlerim sergide yayınlandı. Seyahat, sergi, uluslararası çağrılar sonrası dördüncü aşama olarak projemi, yüksek lisans ve doktora tezine çevirip kariyerim boyunca geliştirmeyi düşünüyorum.

HER YAPININ POZU VE ANLAMI FARKLI
-Hangi seçimleri yaptınız?

Salzburg’ta Mozart, Salzburg Katedrali; Viyana’da Beethoven, Viyana Devlet Operası; Prag’da Dvorak, Prag Devlet Operası; Leibzig’de Bach, Saint Thomas Kilisesi’ni seçtim.

Şehir, dönem ve müzisyen seçimlerinde neye dikkat ettiniz?

Mimari ve müzik dönemlerini araştırdım önce. Salzburg Mozart’la birlikte yaşıyor zaten. Önemli eserlerinden birini Salzburg Katedrali’nde prömiyer yapmış. Beethoven çoğu eserini Viyana Devlet Operası’nda yaptı. Mimari ve müzikte romantik dönem olarak geçiyor bu zamanlar. Prag Devlet Operası’nda endüstriyel devrim sonra Amerika’ya gidiş gelişler çoğalıyor. Değişimler, yeni anlayışlar Dvorak’ın müziğine de yansıyor. Barok dönemi içinse Leibzig ve Bach’ı seçtim. Bach, Saint Thomas Kilisesi’nde hayatını geçiriyor, eğitim alıyor, eğitim veriyor. Bu dönemde bina boş yer bırakmadan süsleme yapılıyor. Müzikte de yeni süsleme teknikleri bulunuyor.

“Come prima / Önceki Gibi” projesinin adı nereden geliyor? Geçmiş ve şimdiki müzik arasında nasıl bir tercih yaparsınız?

Come prima, aynı his ve teknikle tekrar çalın anlamında kullanılıyor. Enstrümanlar her ortama uyum sağlayabiliyor. Barkod okuyarak bile müzik yapılabiliyor bugün. Ben daha çok müziğin kendi içindeki atmosferine kendimi yakın görüyorum. Genel olarak mimari ve müzikte his kaybımız var. Verilen önem de kayboldu. İmkanlar kısıtlı olduğunda bir şeye o kadar önem vermeye başlıyorsunuz. Her yapının verdiği poz, verdiği anlam fark ediliyor. Günümüzde de güzel müzikler besteleniyor ancak kişisel tercihlerim ve araştırmalarım beni hep eski parçalara çıkartıyor.

DOĞU İÇİN DAHA ÇOK ARAŞTIRMA GEREKLİ

Salgın hastalık, savaş gibi toplumsal olayların müzik ve mimariye etkisi nedir?

17. yüzyıl sonrasında müziğe verilen önem artıyor. Daha öncesinde resim, edebiyat ve şiirle insanlar kendilerini anlatıyorlar. Müzik aletleri kolay erişilebilir olduğunda başlıyor bu. Dünyadaki olaylar sonrasında anlayış değişiyor. Bu değişim önce müziğe sonra mimariye yansıyor. Olumsuz olayların sanat üzerindeki olumlu etkilerini görebiliyoruz. Romantik dönemde kişiler kuralları bozarak üretmeye başlıyorlar. Klasik dönemden uzaklaşıyorlar. Amerika’ya gidip gelmelerin artmasıyla ırk çeşitliliği, renk çeşitliliğine önem veriliyor. Bireyselleşme ve özgürleşme çoğalıyor. İkinci Dünya Savaşı’nda ise Viyana Devlet Operası’nın ana salonu yıkılıyor. Eskisine uygun şekilde yapmak için uğraşıyorlar. Müzikte ise direkt bir etki yok ancak coşku ve yükselme bölümleri, müzisyenin daha özgür ve kişisel dokunuşlarının en net hissedildiği yer olarak geçiyor.

Eski ve bugün arasında bir karşılaştırma yapsanız, ne söylenebilir?

Müzik artık cepte. Bugün her ortama adapte olabilen sistemlerimiz var. İzole bir ortamda, akustiğe göre müziğinizi ayarlayabiliyorsunuz. Bu kadar kolaylaşınca, ulaşılabilir olunca arka plandakilere önem vermemeye başlıyoruz. Eski dönem ise detaycıydı. Düşünülmesi gereken birçok şey vardı.

Bu dört şehir de Avrupa’da. Doğu müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

17 ve 18. yy’daki müzik dehalarının arşivleri çok daha ulaşılabilir olduğu için Avrupa’yı seçtim. İnternet siteleri, arşivlere ulaşmak daha zaman kazandırıcı. İnsanlık tarihi, Doğu’da ortaya çıkıyor. Anadolu’dan geçip Avrupa’ya ulaşılıyor. Doğu’yla ilgili başka projelerim var. Doğu için fazladan araştırmaya gerek var ve bunu da yapmak istiyorum.

Altın oranı müziğe borçluyuz


Teknolojinin müzik ve mimari üzerindeki değişimini nasıl okursunuz?

Müzik ile mimarlık arasındaki ortak nokta matematik. Pisagor döneminde başlayan bir ortaklık var. Bir hikayeye göre, Pisagor, çalışırken demirciyi dinliyor. Demirci, demirin farklı yerlerine vurduğunda farklı sesler çıktığını fark ediyor. Bunların da matematiksel bir orandan geldiğini düşünüyor. Zamanla geliştirip bunu altın oran olarak karşımıza çıkartıyor. Altın oran, hem mimaride hem müzikte görsel ve işitsel haz için kullanılıyor. Günümüzde teknolojiyle birlikte müziği, portre dediğimiz grafiğin üzerine notalar yazılarak oluşturuyoruz. Yazılım diline çevrildiğinde ise seslerin frekans değerlerini kullanıyorum. Frekans değerlerini de görselleştirebildiğimiz uygulamada tamamen deneysel şekilde, teknolojiyi de entegre edip yeni şeyler keşfediyorum.

Dijital müzede atmosfer yok

  • Dijital müzeler sayesinde oturduğumuz yerden inceleyip çizim yapılabilir. Sizce gidip görmekle dijital bakmak arasında nasıl bir fark var?
  • Günümüzde kulaklık ve hopörlör sayesinde müziği cebimize koyabiliyoruz. Ben projemi hazırlarken müziğin en üst noktalarını seçmek istedim. Hiçbir dijital sistem olmadığı için yapının akustiği, anlayışı, her şeyi müziğe yansıyordu. Ben romantik, barok gibi anlayışları inceledim ilk olarak. Sonra da bu anlayışların müzik ve mimariye nasıl yansıdıklarını buluyorum, atmosfere odaklanıyorum. Dijital müzenin görsel katkısı var ancak atmosferi oluşturmak ayırıcı oluyor. Ufak bir rüzgar esmesi bile başka oluyor, tınıyı değiştiriyor.
#Alihan Sağlam
#Müzik
#Mimari
#Altın oran
4 yıl önce