|

Normandiya ruhu devam ediyor mu?

04:00 - 17/06/2019 Pazartesi
Güncelleme: 03:53 - 17/06/2019 Pazartesi
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
PROF. DR. TARIK OĞUZLU
ANTALYA BİLİM ÜNİVERSİTESİ

Normandiya Çıkarması’nın 75. yıldönümü 6 Haziran günü yapılan çeşitli etkinliklerle bir kez daha hatırlandı. Batılı müttefiklerin Fransa’nın Normandiya sahillerine yapmış oldukları askeri çıkarma İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinde yaşamsal bir rol oynadı. Çıkarmanın yapıldığı tarihten Almanya’nın teslim anlaşmasını imzaladığı tarihe kadar geçen bir yıllık sürede Batılı güçler Fransa’yı Alman işgalinden kurtarmakla kalmadılar, aynı zamanda Almanları Doğu cephesinde savaştıkları Rus güçlerine karşı zayıflattılar. Amerikalı General Eisenhower’ın komuta ettiği çıkarmaya Amerikalı askerlerin yanısıra başka uluslardan yaklaşık yüzellibin asker katıldı. Bu çıkarmanın yapılmamış olması durumunda büyük ihtimalle Almanya İkinci Dünya Savaşı’nı kazanacak ve savaş sonrası Avrupa Alman hegemonyası altında dizayn edilecekti.

AVRUPA’YI ŞEKİLLENDİREN ÇIKARMA

Savaşın bitmesi, Fransa’daki işbirlikçi Vichy/Vişi rejimin sona ermesi, Almanya’nın çökertilmesi ve ikiye bölünmesi, Rusya’nın savaş sonrası Avrupa’da en güçlü aktör olarak ortaya çıkması, Sovyet tehdidi karsısında NATO’nun kurulması ve Amerika Birleşik Devletleri’nin Avrupa kıtasındaki askeri ve politik üstünlüğünü pekiştirmesi, Amerika’nın sunduğu askeri güvenlik şemsiyesi altında Batı Avrupalı ülkelerin ekonomik olarak dirilmeleri ve tarihin gördüğü en başarılı bütünleşme örneği olan Avrupa Birliği’ni kurmaları son tahlilde Normandiya çıkarmasının yol açtığı tarihi gelişmelerdir. Liberal, demokratik ve kapitalist ülkelerin Amerika Birleşik Devletleri liderliğinde kurdukları liberal uluslararası düzen ilk etapta varlığını Normandiya’da kazanılan askeri zafere borçludur. Normadiya ruhu olarak tarif edilen durum Amerika’nın kendi güvenliğini Avrupa’nın güvenliğiyle bir görmesi ve bu amaç uğruna askeri kayıpları göze almasını tarif eder. Günümüzde bu ruhun devam edip etmediği ciddi bir muamma olarak önümüzde duruyor.

STRATEJİK BAKIŞTA FARKLILAŞMA

Yetmiş beş yılın sonunda gelinen nokta Batılı ülkeler arasında Normandiya ruhunun zayıflamaya başladığını gösteriyor. Savaşı gören neslin yavaş yavaş tarih sahnesinden çekilmesi, küresel siyasetin odak noktasının Atlantik’ten Pasifik bölgesine kayması, Batılı ülkelerde illiberal, popülist ve aşırı milliyetçi eğilimlerin her geçen gün zemin kazanması ve Batılı müttefik ülkeler arasında ortak kader birliği algısının erozyona uğraması bu sonucun ortaya çıkmasındaki en önemli sebepler. Trump’ın başkanlığındaki Amerika Birleşik Devletleri’nin liberal dünya düzenine inanmak şöyle dursun bu düzeni sona erdirmek adına ciddi caba sarf ettiği bir ortamda Avrupalı müttefiklerin Normandiya ruhunu tek başlarına canlı tutmaları neredeyse imkânsız. Brexit olayı gösteriyor ki İngiltere kendi jeopolitik ve jeoekonomik kaderini AB içinde kalarak Avrupalı ortaklarıyla birlikte çizmek istemiyor. Fransa, Brexit’in gerçekleşmesi ve Trump’ın NATO’nun varoluşsal mantığını sorgulamaya devam etmesi ihtimali karşısında Avrupa Birliği’nin kendi başına hareket eden stratejik anlamda otonom bir aktöre dönüşmesine çalışıyor. Almanya, iki arada bir derede kalmış bir aktör olarak bir yandan Fransa’nın AB’yi daha fazla güçlendirme çabalarına destek verirken diğer yandan da NATO üzerinden ABD’nin Avrupa’nın güvenliğine yapıyor olduğu katkıyı devam ettirmesini istiyor. Alman siyasetçiler Trump’ın tekrar başkan seçilmemesi durumunda Amerika Birleşik Devletleri’nin yeniden liberal uluslararası dünya düzenine sahip çıkacağını ve bu süreçte liderlik rolünü üstleneceğini hesaplıyorlar. Fransızların ‘stratejik otonomi’, İngilizlerin ‘stratejik dengeleme’ ve Almanların ‘stratejik sabır’ politikalarına karşı başta Polonya olmak üzere Orta ve Doğu Avrupa’daki birçok müttefik ‘stratejik sahiplenme’ odaklı politikalar izliyorlar. Rusya’nın askeri güç unsurlarını kullanarak jeopolitik kazanımlar elde ettiği bir düzlemde, Rusya’ya komşu olan müttefiklerin NATO ve ABD’ni hiç olmadıkları kadar sahiplendiklerini görüyoruz.

TRUMP ALMANYA’YI RAKİP GÖRÜYOR

Orta ve Doğu Avrupalı müttefiklerin aksine Batı Avrupalı müttefik ülke vatandaşlarının çoğu kendilerini konvansiyonel anlamda herhangi bir güvenlik tehdidi altında hissetmiyorlar. Bundan dolayı da hükûmetlerinin askeri harcamaları attırmalarına sıcak bakmıyorlar. Göç, çevre ve terörizm kaynaklı tehditlerin, sürdürebilir kalkınma, insani kalkınma yardımları, çevre-dostu politikalar ve polisiye tedbirlerle bertaraf edilebileceğine inanıyorlar. Fransa, Almanya ve İtalya gibi Avrupa Birliği’nin kurucu üyeleri Rusya’nın cezalandırılması yerine kazanılması ve Avrupa’nın güvenliği bağlamında Rusya’nın jeopolitik çıkarlarının dikkate alınması gerektiğine inanıyorlar. Almanya ile Rusya arasındaki Kuzey Akım 2 projesi her nekadar Avrupa Birliği komisyonu ve diğer AB üyesi ülkeler tarafından eleştirilse de Almanya bu projeyi kendi ekonomik çıkarları ve enerji güveliği bağlamında hayati görüyor. İtalya’da iktidarda bulunan Kuzey Ligi ve Beş Yıldız Hareketi koalisyonu da Putin Rusya’sıyla yakın ilişkilere sahipler. Amerikan Kongre’sinin Rusya karşıtı tutumuna karsın Başkan Trump’ın Putin’le iyi ilişkiler geliştirmek istediği ise herkesin malumu.

Trump Amerikası’nın Avrupalı müttefik ülkelerle çok taraflı ve ortak liberal demokratik değerler üzerinde kurumsal ilişkiler geliştirmekten çok iki taraflı ve karşılıklı faydaya dayanan ilişkiler kurmaya çalıştığını görüyoruz. Normandiya ruhunun tersine Trump Amerikası Avrupa Birliği’ni ve özellikle de Almanya’yı ekonomik bir rakip olarak görüyor. ABD ve AB üyesi ülkeler arasındaki ticaret hacminin Avrupalı ülkeler lehine açık vermesi ve başta Almanya olmak üzere AB üyesi ülkelerin çoğunun güvenlik harcamalarını ciddi oranda arttırmaktan imtina etmeleri Amerika tarafından endişeyle izleniyor. Normandiya çıkarması ve sonrasında yasan gelişmeler Amerika’nın Avrupa’nın en önemli güvenlik garantörü olduğu yönündeki algıyı güçlendirmişti. Günümüzde bunun tam tersi şeklinde bir algı ortaya çıkmış durumda. Amerika Birleşik Devletleri Çin’in yükselen gücünü dengelemek ve İran’ın Orta Doğudaki bölgesel hegemonya arzularının önüne geçmeye çalışırken, Avrupa müttefiklerinden Avrupa’nın ve yakın bölgesinin güvenliğini sağlamak adına daha fazla kaynak ayırmasını ve çaba göstermesini istiyor. Böyle giderse Normandiya çıkarmasının 80. yıldönümünde daha karamsar bir manzaranın ortaya çıkacağını iddia etmek çok yanlış olmaz.

#TARIK OĞUZLU
#Normandiya
#Çıkarma
#ABD
#Almanya
#Fransa
5 yıl önce