|

Okur/yazar/editör gözünden kitap fuarları

Öğrenciyken okur olarak gittiği kitap fuarına yıllar sonra Anadolu’daki kitap fuarlarını gezen bir yazar olarak katıldı. Okur, yazar ve editör gözlüğünden dünden bugüne kitap fuarlarına dair izlenimler.

04:00 - 15/11/2020 Pazar
Güncelleme: 00:18 - 15/11/2020 Pazar
Yeni Şafak
Okur heyecanlı, yazar heyecanlı, biz editör ve yayıncılar da yorgun ve umutluyuz.
Okur heyecanlı, yazar heyecanlı, biz editör ve yayıncılar da yorgun ve umutluyuz.
SULTAN POLAT

Sene 1987. Mevsim sonbahar. Üniversitedeki ilk senem. İlk kitap fuarım. TÜYAP o zaman daha Pera’da. Allahım, kitap cennetine düşmüş gibiyim. Son kuruşuma kadar kitap almış, otobüs biletine bile para ayırmamışım. Mecbur Pera’dan Beşiktaş’a yürümüşüm. Neyse ki vapur kartım var. Kadıköy iskeleden yokuş yukarı eve kadar sırtımda taşıdığım kitaplarla nasıl da mutluyum. Hemen o gün, ertesi sene fuara bavulla gidip daha çok kitap alabilmek için bir kitap kumbarası yapmış ve alınacak kitaplar listesine başlamıştım. On yıl sonra, büyük bir yayınevinde araştırma ve siyaset kitapları editörüyüm. Bu kez kitaplarını bana emanet etmiş yazarların imza gününe eşlik etmek için fuarlardayım. “Sen ne zaman kitabını imzalayacaksın” soruları gelmeye başlamışsa da, daha hiçbiri beni bir gün yazacağıma inandıramamış. Fuarlar büyükşehirlerde, bölgesel merkezlerde yaygınlaşıyor. Yayınevi adına koliler dolusu kitabı gönderip peşinden ben de otobüse atlıyorum.

Okur heyecanlı, yazar heyecanlı, biz editör ve yayıncılar da yorgun ve umutluyuz. Kendi aramızda “Çok büyüyecek bu fuarlar” diyoruz. Yıl boyu listelediğim kitapları fuarlarda indirimli almaya devam ediyorum.Tüyap Kitap da artık Pera’ya sığmıyor, Beylükdüzü’ne taşınmış, okurlar akın akın otobüslerle, servislerle kitap peşine düşmüş, kilometrecelerce yol gidiyor.

EKONOMİK KRİZ VE FUARLAR

Sonra 2001 krizi patlıyor. Döviz fiyatları fırlıyor ve ülkemde değil kitap, gazete basacak kağıt bile bulunamaz oluyor. Yayınevleri batmaya başlıyor. Yayıncılar işsiz kalıyor. Sektör küçülüyor. Ama fuarlar direniyor.Başka projelere yoğunlaşsam da, dergicilik ve editörlük hayatımda hiç eksilmiyor. Anlıyorum ki, ben kitapsız yaşayamam. O vakitler aklıma düşen ilk roman konusu Kommagene Kraliçesi Kleopatra’yı zihnimde tamamlayıp kağıda dökmeme daha on beş sene var. Evliya Çelebi okuyorum, Seyahatname elimden düşmezken, işyerinde bir animasyon sinema filmi gündemde. Yapımcıyı Evliya Çelebi konulu bir filme ikna ediyorum. Ahit Sandığı üzerine bir roman yazacağımı da zaten önceden biliyor. Sinemaya taşıyalım istiyor. “Olmaz” diyorum. “Önce roman”. Daha yazmaya başlamadan kitap hayatımda senaryonun da önüne geçmiş bile. Konu Ölümsüzlük Suyu olsun diyorum. Sonra, bir heves oturuyorum ve gece gündüz çalışarak kağıda döküyorum. Bir sene de çekmecede demleniyor. Kapı Yayınları bana kapılarını açıyor ve filmin galasında kitabın ilk baskısı elime ulaşıyor. Kitaba doymayan bir okur olarak başlayan fuar serüvenim, editör olarak devam ederken, bir bakıyorum ki bu kez ben imza atıyorum. Elimde liste, eve yürüyen kitapevi gibi dönüyorum. Türkiye değişmiş, hepimiz kuş misali, turneye çıkmış gibiyiz. Bazen bir şehirden diğerine geçerek günlerce fuar fuar geziyoruz. Güzel ülkemde kitap fuarı olmayan şehir kalmamış sonunda. Bu gerçek, bütün hayallerimizin, öngörülerimizin ötesinde. Okur hala heyecanlı, ceplerindeki son kuruşa kadar kitap alan gençler hala fuarlarda indirim kovalıyor, internete, avuç içimizdeki sinema ve dizilere, oyunlara, e-kitaba rağmen, kağıt asla ölmüyor. Ben bu aralar kitap fuarlarını çok ama çok özlüyorum. Yaptığım listeler okuduğum kitapların arasında bekliyor. Biliyorum, çok yakında biz yine fuarlarda olacağız, okurlarla buluşacak, söyleşeceğiz.

Dünyamız asla kitapsız kalmayacak. Bu da geçecek ya Hu... Papirüsten parşömene binlerce yıldır süren, göçlere, savaşlara, ekonomik krizlere yenilmeyen kitap, pandemiye de direnecek.

#Tüyap
#Fuar
#Pandemi
3 yıl önce