|

Okuyucuyu dirilten sihirli metin: Yazarın Ölümü

Roland Barthes tarafından ileri sürülen sava göre bir metnin değeri yazarının ölümüyle ortaya çıkıyorsa değerlidir. Bu durumda yazarın varlığının önemi yoktur, değerli olan kendisi değil, yazdığıdır. Barthes bu metinle, bir yazının yazıldığı andan itibaren yazarından bağımsızlaştığını ve okuyucuyla yeniden var olduğunu savunur.

Semiha Kavak
04:00 - 15/12/2021 Çarşamba
Güncelleme: 13:30 - 15/12/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Yazmaya geleceğini vermek için efsaneyi yıkmak gerekir: Okurun doğumu yazarın ölümü pahasına gerçekleşmelidir.
Yazmaya geleceğini vermek için efsaneyi yıkmak gerekir: Okurun doğumu yazarın ölümü pahasına gerçekleşmelidir.

Yazarlık olgusu çağlar boyunca çeşitli yönleriyle ele alınmış, tartışması süren bir olgu. Yazar ve eseri çoğu kez birlikte anılmayacak kadar mesafeli. Birçok önemli eserin yazarının ölümünden sonra değer bulması bu ayrıştırmaya hak verdirecek durumlardan biri. Bu durum yazarın varlığını da tartışmaya açan bir durum.

Fransız filozof ve dilbilimci, edebiyat eleştirmeni Roland Barthes, bu tartışmayı alevlendiren isimlerin başında geliyor. Barthes’in “Yazarın Ölümü” adlı eseri yayımlandığı andan itibaren dünya çapında etkili olmuş, edebiyat kuramı ve felsefe alanında büyük tartışmalar yaratmış olan bir eser.

Barthes’in metni, ilk olarak 1967 yılında bir Amerikan Kültür dergisinde İngilizce çeviri olarak yer aldı. 1968 Yılında ise orijinal Fransızca metin, bir Fransız dergisi olan Manteia’da yayımlandı.


“Yazarın Ölümü” adlı eser, Fransız tarihinde radikalizmin zirve yaptığı yakın tarihlerden olan 1960’lı yılların atmosferinde yazıldığı için, adeta yaşanan olayların bir izdüşümü olarak değerlendirilebilecek radikal bir yaklaşıma sahip. Zira, “Yazarın ölümü Paris’te radikal bir ayaklanmanın gerçekleştiği bir dönemde yazılmıştır.” Bu dönemde yazılmış olan birçok eserin öğrenci olaylarının, siyasal protestoların, savaş karşıtı eylemlerin etkisi altında kaldığı zaman zaman öne sürülen bir görüş. Bu görüşe hak verdirecek nice nedenin olduğu ise bir gerçek.

YAZARIN ÖLÜMÜ VE METİNLERİ

Roland Barthes’in bu denemesinde ileri sürdüğü sava göre bir metnin değeri yazarının ölümüyle ortaya çıkıyorsa değerlidir. Bu durumda yazarın varlığının önemi yoktur, değerli olan kendisi değil, yazdığıdır. Barthes bu metinle, bir yazının yazıldığı andan itibaren yazarından bağımsızlaştığını ve okuyucuyla yeniden var olduğunu savunur. Bu saatten sonra okuyucu yazarla değil, yazıyla karşı karşıya kalır. Ona göre olması gereken de tam olarak budur. Çünkü eğer yazar, yazdıkları hakkında açıklama yapmayı, yazdıklarını savunmayı sürdürürse, yazdıkları önemsizleşir. Oysa, yazar öldüğünde okur doğar, okur yazılanı yeniden, kendince anlamlandırır. Bu durumda yazar devreden çıkar, yerini okura bırakır. Barthes, bu nedenle; “Yazmaya geleceğini vermek için efsaneyi yıkmak gerekir: Okurun doğumu yazarın ölümü pahasına gerçekleşmelidir.” der. Bir başka yerde de bu durumu şöyle açıklar; “Yazar, edebiyat tarihi kitaplarında, biyografilerde, dergilerdeki söyleşilerde ve hatta eserleriyle kişiliklerini günlükler ve hatıratlar yoluyla birleştirme kaygısı olan edebiyatçıların bilinçlerinde hâlâ hüküm sürmektedir; çağdaş kültürdeki edebiyat imgesi despotça yazarın kişiliğine, yaşamöyküsüne, beğenilerine ve tutkularına odaklanmıştır; eleştiri hâlâ büyük ölçüde, Baudelaire’in eserlerini ele alırken bir insan olarak Baudelaire’in başarısızlığından, Van Gogh’un deliliğinden, Çaykovski’nin günahından söz etmekten ibarettir: sanki kurmacanın iyi kötü şeffaf alegorisiyle “sır”larını ifşa eden eserdeki sesle yazarınki birmiş gibi, eserin açıklaması her zaman onu üreten kişide aranmıştır.”

Barthes’in “Yazarın Ölümü “adlı metninin edebiyat tarihindeki yerini, çalışmanın yapıldığı sosyal ve edebi ortamı, metine karşı yapılan eleştirileri, bu metnin kültür-edebiyat dünyasına etkilerini akıcı bir dil ve çok yönlü analizlerle ortaya koyan Laura Seymour, İngiliz Edebiyatı alanında lisans, Rönesans Edebiyatı alanında yüksek lisans ve Shakespeare araştırmalarıyla doktora yapmış bir isim. Seymour’un biliş ve erken dönem modern edebiyat üzerine çeşitli değerlendirmeleri var.

DÖNEM ÜZERİNDEN OKUMAK

Seymour, Barthes’in metnini kitapta üç bölüm olarak ele almış. Birbirini takip eden bölümlerin her biri öncekinin devamı gibi bir bütünlüğü sürdürmekte. Kitapta Barthes’in metnine girilirken, öncelikli olarak Barthes’in kimliğiyle ilgili bazı detaylara ve “Yazarın Ölümü” metninde anlatılanın içeriğine, metnin önemine yer verilmiş. Seymour’a göre “Yazarın Ölümü yapısalcılığın yüksek bir noktasında, ama aynı zamanda yapısalcılığın sorgulanmaya başladığı bir dönemde yazılmıştır.” Bu ise, yazarın yapısalcılığa karşı oluşan bir başka akım olan postyapısalcılık içinde yer almasına “yazar ve eseri” konusundaki bakışını radikal bir noktaya taşımasına yol açan nedenlerden biridir. “Barthes, Yazarın Ölümü’ne dair anahtar kavramına, metinlerin anlam üretme ve iletme yollarını sürekli olarak inceleyerek ulaştı. Düşünceleri, diğer yapısalcı ve postyapısalcı düşünürlerden ve 20. Yüzyılın ortalarında “niyet safsatası” olarak bilinen şeye meydan okumalardan etkilendi.” Zamanın akademik etkileri de bu nedenleri beslemiştir. Dönem kapitalizme başkaldırının yoğunlaştığı bir dönemdir. “Yazarın Ölümü’nde, Barthes, birçok çağdaşları gibi, yazarın büyük bir kişilik ve/veya bir metnin yorumunu kısıtlayan kapitalist bir sahip olarak onaylanmasına tepki gösteriyordu.”

Seymour, Barthes’in Yazarın Ölümü metnine çağdaşlarından çeşitli eleştiriler yapıldığını belirtmekte. Bu eleştiriler ise genellikle metnin çok soyut ve aşırılık içerdiği yönünde. Bu eleştirilere rağmen Yazarın Ölümü edebiyat dünyasında önemini korumayı sürdürdü.

Seymour’un, “Roland Barthes’in Yazarın Ölümü-Bir Tahlil” adlı kitabı bir tür çözümleme kitabı olarak görülebilir. Bu ise İpek Topçuoğlu tarafından çevrilmiş olan bu kitabın bilhassa edebiyata ilgi duyanlar tarafından okunmasını gerekli kılmaya yetecek bir neden.

#Roland Barthes
#Ketebe Yayınları
#Laura Seymour
2 yıl önce