|

Organik müzik yapıyoruz

Anadolu’da ortaya çıkmış, mübadele ile Yunanistan’a göç etmiş bir müzik türü olan rembetiko bugün Cafe Aman İstanbul grubu tarafından yaşatılmaya devam ediyor. Rembetikoyu Anadolu’daki aşık geleneğine benzeten grubun kurucusu Stelyo Berber, organik bir müzik yaptıklarını söylüyor.

Harun Karabuç
04:00 - 20/01/2019 Pazar
Güncelleme: 12:49 - 19/01/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Rembetiko bugün Cafe Aman İstanbul grubu tarafından yaşatılmaya devam ediyor.
Rembetiko bugün Cafe Aman İstanbul grubu tarafından yaşatılmaya devam ediyor.

Aşkı, gurbeti acıları dile getiren rembetiko Anadolu’da ortaya çıkmış bir müzik türü. Bugün daha çok Rumlarla özdeşleşen bu müzik türü mübadeleden sonra Anadolu’da yok olmaya başlayıp Yunanistan’da yeni formlarda yaşamaya devam ediyor. Stelyo Berber ve eşi Pelin Suer’in girişimiyle 2009’da kurulan Cafe Aman İstanbul, rembetikoyu ve bu kültürü bugünde yaşatıyor. Fasl-ı Rembetiko’yu 2012’de kaydeden grup 28 Ocak akşamı Cemal Reşit Rey’de (CRR) kıymetli müzisyenler eşliğinde dinleyenlerini bir müzik yolculuğuna çıkarmayı planlıyor. Konser öncesi bir araya geldiğimiz Stelyo Berber ile Cafe Aman’ın dünden bugüne kat ettiği yolu, gelecek hedeflerini ve rembetikonun tarihini konuştuk. Rembetikoyu aşık geleneğine benzettiğini söyleyen Berber, “Rembetiko organik bir müzik. Popüler olma, beğenilme, satma tasası yok. Günümüzde olmayan bir şey bu” diyor.

Siz bu müzikle ve kültürle nasıl tanıştınız?

Ben Rum asıllıyım. Ailem Gökçeadalı. Çocukluk yıllarımda oradaki panayırlarda, yapılan eğlencelerde çalınan müzikler bu tarz müziklerdi. Farkında olmadan bir anlamda onlarla büyüdüm. Atina’da lisans öğrencisi iken bu müziği orada yeniden keşfettim diyebilirim. İlginç bir şekilde, rastlantılar mı diyelim artık, çekim gücü mü diyelim orada çok usta isimlerle birlikte olma fırsatım oldu. Zaten çocukluğumdan beri müzikle iç içeyim. Zamanla kendimi bu müziğe yönelmiş buldum. Zaten bu toprakların ve bu coğrafyanın müziği. Çok da farklı değil. Makamsal ve tek sesli bir müzik. Türk müziğine de özel bir ilgim var. Aynı zamanda ikinci lisans olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde Türk Müziği okudum. Tamamıyla çekim gücü diyebilirim.


BİR NEVİ AŞIK GELENEĞİ

Bu bahsettiğiniz çekim gücünü ne ile açıklayabilirsiniz?

Rembetiko organik bir müzik. Popüler olma, beğenilme, satma tasası olmayan bir müzik. Günümüzdeki müziklerde olmayan bir şey bu. Bugün yapılan her şey beğenilmeye yönelik tasarlanmış bir ürün. Müzik adı altında sektörün çizgisi tamamıyla bu yönde maalesef. Çok ender olarak içinde sanatsal kaygılar barındıran, bir mesaj vermeye çalışan müzikler var. Yaratıcılığı tetikleyen şey samimiyet. Samimiyet geri kaldığında işin içine popülizm, beğenilmek, tıklanmak gibi kaygılar girdiği zaman o tarif biraz dejenere oluyor. Halbuki bu müzikte böyle bir kaygı yok. En azından yapıldığı yıllarda.

Rembetiko repertuvarını nasıl oluşturdunuz?

Her müzikte olduğu gibi rembetikoda da temel diyebileceğimiz bir repertuvar var ama tabii hangi ekolü takip ettiğinizle alakalı. Rembetikonun farklı ekolleri var. Bütün bu ekollerin kalıplaşmış repertuvarları var. Ben 90’lı yıllarda okumaya başladım. O yıllarda zaten konuyla ilgili usta isimlerle bir araya gelince kaynak da onlar oldu. Zaten dediğim gibi bu müziğin ve camianın içindeyim. Kaynak bulmak benim için çok zor olmadı. Asıl zor olan bu müzikleri insanlara bugünkü formatta sunabilmek ve kabul ettirebilmek. Bir noktada eşiğimiz oydu. Onu da aştığımızı düşünüyorum. Şimdi de biraz daha yaygınlaştırmaya çalışıyoruz.

En çok hangi duygudan besleniyor rembetiko?

Bir kere aşk olmazsa olmaz bir tema. Gurbet. Bir dönem hapiste yatanların sesi olmuş. Aslında her devirde insanların kaygılarına, sıkıntılarına kılavuz olmuş bir müzik. Çünkü o dönemleri incelediğiniz zaman bütün bu yelpazeyi görebiliyoruz. Bir konservatuvar mezunu besteciden çıkan eserler değil bunlar, halkın eserleri. Elinde saz tutan halkın her katmanından insan var. Anadolu’daki aşıklar gibi. Bu da bir nevi aşık geleneği. Hatta buzukinin bu kadar yer etmesinin bir yansıması bu. Halk müziğinde bağlamanın rembetikodaki karşılığı buzuki. Ama rembetiko sadece buzuki ile yapılmıyor, öyle anlaşılmasın.

DOKUZ YILDA OLGUNLAŞTIK

Bugünün insanını nasıl çekiyor?

Güftenin özgürlüğü bir o kadar ritimlerde de var. Bu müziğin bir gücü de dansla yaşıyor olması. Dansa çok müsait bir müzik. Envai türlü danslar var. Bunun içinde zeybek, sirto, karşılama, kasap havaları... Söylediğim gibi rembetiko buzuki dışında farklı orkestrasyonlarla tarih içinde yol almış bir müzik. Biz de kendi mutfağımızda bunu farklı orkestrasyonlarla deneyimliyoruz. Bu da farklı bir lezzet sunuyor.

Eşinizle nasıl tanıştınız? Grubu birlikte kurmaya karar veriyorsunuz bildiğim kadarıyla.

Pelin’le Babylon’da bir konser sırasında tanıştık. Sonra birlikte sahne alma fırsatımız oldu. 2009’da çalıştığımız farklı gruplardan soyutlanarak kendi grubumuzu kurduk. Hem evde hem sahnede hayatı ve müziği paylaşıyoruz. O Türk müziği kökenli. İkimiz de bu müziğe tutkuluyuz. Zaten aslında özüne yabancı olan bir müziği benimsemek ancak tutkuyla ve çekim gücüyle olur.

Dokuz yıl sizin için nasıl bir süreçti?

Çok değerli anlarımız oldu. Konserler, programlar, seyahatler... Kafe Aman dokuz yılda olgunlaştı. İlk albüm, görece bu müziği nasıl tekrar sunabiliriz kaygıları taşıyordu. Şimdi o kaygılardan uzağız. Şimdi nasıl yeni bir şeyler üretebiliriz kaygıları var. Onlarla uğraşıyoruz. İlk dokuz yılımız acemilik ve kalfalık dönemiydi. Onuncu yılda artık daha usta bir Cafe Aman olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü bundan sonra artan deneyimlerimizle daha kıvamında çalışmalar sunmaya gayret edeceğiz.


Türkiye müzik atlası rembetikosuz olmaz

Bütün bunları aslında rembetikoyu bugünde yaşatmak için yaptığınızı söyleyebilir miyiz?

Aslında artık o kadar nostaljik bakmıyorum. Çünkü bu çok iddialı olur. Biz kim rembetikoyu yaşatmak kim! Neredeyse bir yüzyıl var olmuş bir müzik ekolü, farklı coğrafyalara dağılmış. Biz aslında bu müziğin aşığıyız. Bu topraklarda doğmuş, İstanbul’da büyümüş ve Yunanistan’a gitmiş bir müzik. Biraz da kendi arayışımız belki. Türk müziği gibi klasik bir değer. Biz de öze dönüyoruz rembetikoyla. Genel algı rembetiko bir Yunan müziği ve buzuki ile yapılıyor şeklinde. Halbuki içine girince aslında bir Anadolu müziği ve farklı sazlarla icra edildiğini görüyoruz. Bu coğrafyanın zamanında çok önemli bir halkasıydı. Bir müzik atlası çıksa belki sayfalarca yer alacak bir bölüm de bu. Göçmüş olabilir ama izleri hala var.

Mübadeleden sonra mı icrası azalıyor? Tarih içindeki seyri nasıl değişiyor rembetikonun?

Dünyada hiçbir şey kaybolmuyor, şekil değiştiriyor. Kendi içinde yenilenen bir döngünün içindeyiz. Her şey bir döngüdür, her döngü aslına dönerek yenilenir. Bizler de bu halkaların peşindeyiz. Bu müzik onu taşıyan insanlarla birlikte yurt dışına göçtü. Orada da şekilden şekile girdi. Bir şekilde tarihsel sürecini doldurdu. Ancak son yirmi yıldır kanun, kemençe, ud, tanbur gibi sazlara batıda yoğun bir ilgi var. Geriye dönüş ve tazelenme var. Popüler kültür ayrı tabii.

Şubat’ta yeni albüm kaydedeceğiz

Yeni bir albüm çalışmanız var mı?

Bizim çok medyatik bir sunumumuz yok. Çok da popüler mecralarda yer almıyoruz. Ancak bizi bilen biliyor, seven seviyor. Kemikleşmiş diyebileceğimiz bir dinleyici kitlemiz var. Albüm yapacağım stresiyle rahatlıkla kaydedeceğimiz parçaları albüme bekletiyoruz. Aslında hepsini tek tek yayınlamak daha iyi ama albüm düşüncesini bir konsept yaratmak adına seviyorum. Şimdi bir albüm üzerinde çalışıyoruz. Şarkılarımızın aranjeleri yapıldı. En geç Şubat’ta kaydedeceğiz gözüküyor. Bizim bu özel mutfağımızın güzel şeyler çıkaracağına inanıyorum. Umarım insanlar da beğenir.

#Rembetikoyu Anadolu
#Cafe Aman İstanbul
#Stelyo Berber
5 yıl önce