|

Orhan Okay Hoca

Bir Başka Hoca Orhan Okay Kitabı, Ömer Erdem’in nazarında hazırlandı. Burada Okay’ın kendi kaleminden biyografisini, dost ve talebelerinin hatıra ve ilmî yazılarını okuyoruz. Bu kitabın yeni nesil edebiyat talebelerinin görmesini özellikle arzu ediyoruz.

Yakup Öztürk
04:00 - 15/02/2023 الأربعاء
Güncelleme: 06:38 - 14/02/2023 الثلاثاء
Yeni Şafak
Bir Başka Hoca Orhan Okay Kitabı, Ömer Erdem’in nazarında hazırlandı.
Bir Başka Hoca Orhan Okay Kitabı, Ömer Erdem’in nazarında hazırlandı.

Ömer Erdem bu kitabın hazırlanmasının hocanın mezarı başında çekilmiş bir fotoğrafla nasıl başladığını anlattıktan sonra şunları söyler: “Benim Orhan Okay’ım bazen yanına iri kirazlarla gittiğim bir dost bazen herhangi bir konuda aydınlanmak için telefonla aradığım rehber, dergi çıkardığımız zamanlarda katkısını istediğimiz yazar arkadaşımızdı.” Kültür çevrelerinde bulunmuş, hocanın akademik varlığının farkında kişilerin yıllar içerisinde farklı şehirlerde yaşadıkları irtibat biçimi az çok böyleydi. Erzurum, Sakarya ve İstanbul yıllarında üniversiteler ve İSAM Kütüphanesi’nde hoca buradaki dost, rehber ve arkadaştı. Elbette herkes ka’bınca bu sıfatlarla buluşurdu. Dergâh Yayınları’ndan çıkan son kitapları vesilesiyle hoca ile sıkça temas kurmuştum. Paris kitabının dialarını almak için Levent’teki evine ziyaret bulunmuştuk. Sonra Kâğıt Medeniyeti ve hatıralarının yeni baskıları için epey telefon konuşmalarımız olmuştu. Hayatımın en heyecan verici zamanları olduğunun o günlerde de farkındaydım. Orhan Okay’ın Balat’ta geçen çocukluk yılları, Topçu ile tanışması, Hareket yılları, hat dersleri alması, edebiyat tahsili için Kaplan, Tanpınar’ın talebeliği, Ahmet Ateş ile çıktıkları Anadolu’daki yazma eser takibatı hepsi gözlerimin önündeydi. Yıllar önce yine Dergâh’tan çıkan armağan kitabını çok erken zamanlarda okumuştum. Edebiyat mezuniyeti sonrasında Erzurum’da asistanlık öncesinde kısa bir dönem Artvin’de edebiyat öğretmenliği yapan Okay, Türkiye’de Cumhuriyet kuşağının yetiştirdiği neredeyse ilk kuşağın temsillerindendi. Vefat haberini aldığımda da bu geleneğin başına işaret etmiş, Okay’ı kaybetmenin aynı zamanda bir geleneğin sonu olduğunu yazmıştım. Türkiye’de modern yüksek öğrenimin kurulması 1930’ların ortasında gerçekleşti. Tanpınar’ın On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi’ni yazması ilk defa Tanzimat sonrasına dair müfredatın edebiyat tahsiline dahil olması anlamına geliyordu. Tanpınar aralarında büyük yaş farkı olmasa da Mehmet Kaplan’ın kürsüde hocasıydı. Orhan Okay da Kaplan’ın talebesi. Okay, ikisinden de ders almıştı.

Orhan Okay’ı bir geleneğin son halkası görerek bugün akademiye ilmiyle feyiz veren Okay sonrası kuşağın varlığını unutuyor değilim. Abdullah Uçman, Nazım H. Polat edebiyat tarihçiliği bakımından, edebiyat terbiyesi cihetinden yukarıdaki halkayı sürdüren hocalar olarak bu geleneği aktarıyorlar. Okay Hoca’nın son halka görülmesi belki de kendi kuşağı içerisindeki varlığı sebebiyledir. Makaleleri, ders notları, ansiklopedi maddeleri, Beşir Fuad’dan Tanpınar’a monografileri, gazete yazıları vs. kaleme aldığı her satırı ihtiramla, merakla okumuş biri olarak Okay’ın geniş bir kültürel havzaya hükmetme arzusu ile hayata, topluma dokunmayan, edebiyatı sığ tematik çalışmalara hapsetmeyen bir âlim olduğunu söyleyebilirim. Kendi kuşağı içerisinde el aldıklarının terbiyesini sonraki kuşağa aktarabilen o idi.

Bir Başka Hoca Orhan Okay Kitabı- Haz. Ömer Erdem- Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları- 2022 -287 sayfa

AZİZLER AZİZİ ORHAN HOCA

Bir Başka Hoca Orhan Okay kitabında da Türkolojinin bu büyük âliminin hayatı, eserleri üzerine hatıraların eşlik ettiği yazılarla karşılaşıyoruz. Her biri birbirinden merak uyandırıcı yazılardan bazılarına daha yakından bakmak için az önce adlarını hürmetle andığım Polat ve Uçman’ın bu kitaptaki yazılarına yöneleceğim. “Azizler Azizi Hocamın İlk Derslerini Hatırlarken...” başlıklı yazının imzası olmasa da azizler azizi ifadesinin Polat Hoca tarafından Orhan Hoca için söylendiğini biliriz. Bu hatıralara kulak verelim. İlk karşılaşmaya dair pek çok ayrıntıdan bahsediliyor. İlk derste Polat ve arkadaşlarını büyüleyen Okay’ın hitabeti ve Türkçesi oluyor. Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde Türkoloji kürsüsünü kuran kadro içerisinde eski bir İstanbul semtinde bu şehrin estetiği ile yetişmiş Orhan Okay da vardı. Taşralı genç talebelerin karşısında o vakitler bulunmasının nerdeyse imkansız olduğu bir âlim duruyordu. Polat, “Hocamızın konuşma tarzındaki zarafet ve telaffuz netliği, birbirini daha önce hiç görmemiş kimseler olarak bizi (tanıştıran) sohbet konusu olmuştu . Herkes, daha önce karşılaşmadığı telaffuz netliğinden bahsediyordu. Hocamız Türkçe nefasetiyle verilmiş dersleriyle, daha o ilk dersleriyle hafızalarımıza kazındı ve hep öyle kaldı.” Bu yazıda beni doğrudan ilgilendiren bir husus var. Türkoloji lisansını bitirdiğim bölümde yıllara göre ders tasnifini Orhan Okay Hoca’nın yaptığını biliyorduk. Tanzimat sonrası edebiyat tarihi kronolojinin aksine sondan başa doğru ilerliyordu. Birinci sınıfta Tanzimat edebiyatı değil Cumhuriyet roman, hikâye ve şiirini okuyorduk. Son sınıfta Tanzimat dersleri görüyorduk. Nazım H. Polat da “Okay usulü” diyebileceğimiz bu usulün neden var olduğunu Orhan Hoca’dan mealen nakleder. Orada kısaca, öğrencinin mevcut birikimiyle Tanzimat senelerini anlamasının mümkün olmadığı, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki kültür edebiyat hayatının öğrencinin kolayca kavrayabileceği nitelikte olduğu iddiası öne çıkar.

“TALİHİN EN GÜZEL LÜTFU”

“Mektuplarının Işığında Bir Orhan Okay Portesi” yazısında ise Abdullah Uçman, İslâm Ansiklopedisi’nin hazırlıkları sırasında Okay’ın henüz Erzurum’da olduğunu, ansiklopedi çalışmalarına oradan dahil olduğunu anlatır. Tanışmaları ise seksenli yıllardadır. Bu yazı Orhan Okay’ın genç bir araştırmacı olan Abdullah Uçman’a yazdığı mektupları hikâyeleriyle birlikte veriyor. Heyecan uyandırıcı. Uçman’ın doktorasına tebrik, Rıza Tevfik çalışmalarına dikkat, ansiklopedi maddelerinin yazılış süreçleri, bir sürü edebî, ilmî meseleye dair hatıralar... Son satırlar da Uçman Hoca’dan:

“Her türlü kötülüğün, yalan-dolanın, hile ve hud’anın, fitne ve fesadın toplumumuzu bir ağ gibi sardığı bir zamanda Orhan Okay Hoca gibi her türlü menfaat endişesinden uzak, kapısı herkese açık, zarif, çelebi mizaçlı, (...) örneği kalmayan bir İstanbul beyefendisini tanımak (...) hayatımın ve talihimin en güzel lütuflarından biridir.”

#Orhan OKay
#Ömer Erdem
#Zeytinburnu Belediyesi Kültür Yayınları
1 عام قبل