|

Ortaçağ'ın kasvetli karanlığında vaktinden erken uyanan iki adam

'Kaliforniya', 'Kod Adı: Kılıçbalığı', '60 Saniye' ve 'Sonsuz Beyazlık' gibi stil sahibi filmleriyle tanıdığımız Amerikalı yönetmen Dominic Sena'nın fantastik serüven türündeki son çalışması 'Cadılar Zamanı', özellikle muhteşem güzellikteki setleri, aşkın görüntü yönetimi ve ele aldığı tarihsel dönemin sosyo-politik yapısına ilişkin gerçekçi saptamalarıyla göz dolduruyor.

Ali Murat Güven
00:00 - 15/01/2011 Cumartesi
Güncelleme: 22:41 - 14/01/2011 Cuma
Yeni Şafak
Ortaçağ'ın kasvetli karanlığında vaktinden erken u
Ortaçağ'ın kasvetli karanlığında vaktinden erken u
alimuratg@yahoo.com

CADILAR ZAMANI / Season of the Witch

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2011, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Fantastik-Tarihsel serüven / 95 dakika
Gösterim Formatı:
35 mm standart sinema filmi
Perdedeki Resim Oranı:
2.35:1 / Anamorfik-geniş perde (Sinemaskop)
Yönetmen:
Dominic Sena
Senarist:
Bragi F. Schut
Görüntü Yönetmeni:
Amir M. Mokri
Özgün Müzik Bestecisi:
Atli Örvarsson
Kurgucu:
Bob Ducsay, Mark Helfrich, Dan Zimmerman
Yapım Tasarımcısı:
Uli Hanisch
Sanat Yönetmeni:
Bence Erdelyi, Kai Koch (Süpervizör)
Set Dekoratörü:
Monica Rottmeyer
Kostüm Tasarımcısı:
Carlo Poggioli
Saç ve Makyaj Tasarımcısı:
Aileen Seaton
Oyuncular:
Nicolas Cage (Behmen), Ron Perlman (Felson), Claire Foy (Mahkûm kız), Stephen Campbell Moore (Debelzaq), Stephen Graham (Hagamar), Ulrich Thomsen (Eckhart), Robert Sheehan (Kay), Christopher Lee (Kardinal D'Ambroise)
İthalatçı Şirket:
Pinema Film
Dağıtıcı Şirket:
Pinema Film
İçerik Uyarıları:
Cinsellik/çıplaklık açısından temiz bir film. Fakat, sıklıkla kanlı/kansız şiddet ve ürkütücü fantastik görüntülere yer verdiğinden dolayı, 13 yaşından küçükler için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET
(Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşından büyük olması koşuluyla)
Resmî İnternet Sitesi ve Fragmanı:
Yeni Şafak-Sinema Puanı:
* * *

* * *

FİLMİN KONUSU:
14'üncü yüzyılın alacakaranlığı altında dinsel bağnazlık, cahillik, yoksulluk ve bitmek tükenmek bilmez savaşların pençesinde inim inim inleyen Avrupa kıtası…
“Kutsal savaş”
yaftası altında
Ortadoğu
'da yıllarca savaştıktan sonra, yaptıkları işin kutsal savaş değil de düpedüz bir
“kıyım”
olduğunu fark ederek yurtlarına geri dönen iki şövalye arkadaş,
Behmen
ve
Felson
, kara vebanın her şeyi yakıp yıktığını görürler. Bu sırada, kilisenin ileri gelenleri bir kızı cadılıkla suçlamaktadır ve rahiplere göre felaketin sorumlusu da yine o kızdır. İki şovalyenin mahkûm kızı çok uzaklardaki bir manastıra götürmeleri emredilir. Böylece, manastırdaki din adamları da kızın bölgede neden olduğu laneti kaldırmak için âyinler yapacaktır. Ancak, çıktıkları bu yolculuk onların kendi cesaret ve dayanıklılıklarını sınayacakları, kızla ilgili karanlık gerçekleri öğrenecekleri ve en sonunda da dünyanın kaderini belirleyecekleri fantastik bir maceraya dönüşecektir.

* * *

1949-Ohio
doğumlu Amerikalı yönetmen
Dominic Sena
, 20 yılı aşkın bir süredir Hollywood ortamında bulunmasına karşın, öyle ardarda ve fabrikasyon şekilde filmler yapan bir isim değil;
1989
yılında çektiği
Janet Jackson
'lu
“Rythm Nation 1814”
adlı müzik videosundan bu yana heybesinde bir düzineyi ancak bulabilen sayıda eser birikmiş durumda… Ki bunların da ancak
5
tanesi uzun metrajlı sinema örneği…
Ancak, nicel açıdan bütün bu durgunluğuna karşılık, birbirinden oldukça uzun aralıklarla çektiği
“Kaliforniya”
,
“60 Saniye”
,
“Kod Adı: Kılıçbalığı”
ve
“Sonsuz Beyazlık”
gibi stil sahibi yapımlar vesilesiyle dünya çapında azımsanmayacak düzeyde takipçisi var sanatçının… Dar kapsamlı bir filmografiye rağmen sektörün en üretken yönetmenleri kadar tanınıp sevilmesinde de hiç kuşkusuz, uzun metrajlardan arta kalan dönemlerde imza attığı birbirinden kaliteli müzik videoları ve bunların yapımı sırasında gitgide geliştirdiği yüksek görüntü estetiğinin önemli payı bulunuyor.
Aslen kameramanlıktan gelen
Sena
, 14'üncü yüzyılın akla gelebilecek her türlü musibet ve sefalete fazlasıyla doymuş Avrupa'sında geçen bu son uzun metrajlı öyküsünde de o hayranlık uyandırıcı görsel işçiliğinin sağlam bir örneğini daha sunmakta bizlere…
Avusturya
,
Hırvatistan
ve
Macaristan
'ın tarihsel miras açısından çok iyi korunmuş bazı yörelerinde çekilen
“Cadılar Zamanı”
, bir buçuk saatlik süresi boyunca izleyicisini günümüzün dünyasından kopartıp Ortaçağ'ın kasvetli ortamına büyük bir başarıyla taşımasını biliyor. Hemen belirtelim ki filmdeki köprü, kale, katedral gibi mekânların önemli bir bölümü dijital canlandırma ürünü değil, düpedüz gerçek. ABD'deki stüdyo çekimlerinin yanı sıra, Avrupa'nın farklı ülkelerindeki
20
'den fazla sette yapılan bu meşakkatli çekim çalışmasının sonucunda ortaya çıkan görüntüler de tek kelimeyle soluk kesici…
Hızlı bir kurguya teşne olan
Sena
, usta bir video klip yönetmeni olarak aynı zamanda ışığı da bir yağlıboya tablo zarafeti içinde kullanarak, en içi boş filmlerini bile görsel bir şölene çevirmeyi biliyor. Ki kendi adıma hiç de haz etmediğim bir çalışması olan
“Kod Adı: Kılıçbalığı”
, sırf bu iki temel niteliği, yani hızlı kurgusu ve göz alıcı görüntü yönetimiyle bile dünya çapında iyi bir rüzgâr elde etmişti.
“Cadılar Zamanı”
, olgunluk çağında daha fazla dramatik filme imza atmasını dilediğimiz bu ilginç sanatçının bana göre şimdiye kadarki en iyi çalışması… Hem biçimsel özellikleri, hem de ele aldığı dönemin toplumsal, ekonomik ve siyasal gerçeklerine getirdiği derinlikli bakış itibarıyla… Film, her ne kadar yüzeyinde fantastik bir serüven olarak ilerliyorsa da tıpkı saygın Fransız sinemacı
Jean-Jacques Annaud
'nun 1980'lere damgasını vuran kült filmi
“Gülün Adı”
gibi zâhirdeki bir dedektiflik öyküsünün alt katmanlarında zaman ve zemine ilişkin son derece önemli bilgiler aktarıyor izleyicisine…
Sözgelimi, bir kaç yüzyıl boyunca Avrupa'da kadın nesline kadın kusturmuş olan
“cadılık”
suçlamaları… Bugün artık tarihsel kayıtlar açıkça ortaya koymuş durumda ki bu iğrenç suçlamanın ardında, kocası askerlik hizmetinde, özellikle de Haçlı savaşlarında ölmüş dul kadınların ellerindeki değerli topraklara göz koyan feodal ağaların bir oyunuydu böylesi din soslu metafizik suçlamalar… Yalnızca
Romanya
'nın
Transilvanya
bölgesinde Ortaçağ boyunca
300 bine yakın
kadının cadılık suçlamasıyla yargılanıp yakıldığını biliyoruz. Bu paranoyakça akım sonradan Yeni Dünya'ya, kuruluş sancıları içindeki
ABD
'ye de sıçrayacak ve orada da
“Salem kenti cadıları”
gibi bazı ünlü vak'alarda bir çok masum kadının katledilmesine yol açacaktı.
Ortaçağ Avrupa'sındaki din algısını mercek altına alan böylesi öyküleri izlediğimde, biz Anadolu insanlarının neden
“asla Avrupalı ve seküler olamayacağını”
çok daha iyi anlıyorum. Çünkü, çağlar ötesinden günümüze kadar uzanan varoluş serüvenimizde, gerek dinsel algı, gerek bilgiye verilen değer, gerekse toplumsal yapılanma açısından Avrupalılarla o kadar farklı sosyolojik deneyimlerden gelmekteyiz ki… Dinsel inancın en bağnaz, en ilkel, terakkiye en kapalı yorumunun altında yüzlerce yıl boyunca inim inim inlemiş bir kıtanın en sonunda infilâk edip
Fransız Devrimi
'ni yapması ve
“ahirette mesut olmaları”
adına kendilerine yeryüzünde onca acıyı çektiren din adamları sınıfını öfkeyle kiliselerinin içine hapsetmesi, sürece bizim cephemizden bakıldığında son derece anlaşılabilir bir durum… Bu insanlar bilgiye erişimin
“günahların en büyüğü”
olarak kabul edildiği, en sıradan biyolojik hastalıkların bile
“şeytanın laneti”
ne bağlandığı köhnemiş bir inancın duvarlarını yıkmaya çabalarken, onlarla aynı çağı paylaşan
Doğu dünyası
, özellikle de
Anadolu
'da ise astronomlar, botanikçiler, tıp doktorları, mühendisler ve mimarlar İslâm saraylarında el üstünde tutuluyordu. İtalyan astronomu
Galileo Galilei
, kendisini ölümle tehdit eden Engizisyon mahkemesinin önünde
“Pekiyi beyler, sizler haklısınız, dünya kendi çevresinde dönmüyor ve gezegenimiz evrenin merkezidir!”
demek zorunda bırakıldığında, Müslüman denizciler ilhamını
Kur'an
'dan aldıkları coğrafî bilgiler ışığında küre şeklinde olduğunu ve güneşin çevresinde düzenli turlar attığını adları kadar iyi bildikleri aynı dünyanın çevresini gemileriyle bir kaç kez dolanmışlardı bile!
Meseleye bu açıdan bakıldığında, Avrupa toplumu kilisenin despotizmine yönelik isyanında sonuna kadar haklı… Onlar haklı olmasına haklı da, bizler
“muasır medeniyete susamış”
bu kalabalığa zorakî katılıp şeklen onlardan görünmek, kendi özelimizde binde birini bile yaşamadığımız bu dinsel bağnazlığı aynen yaşamış gibi seküler taklitçilik yapmak zorunda mıyız?
Başrollerini, tam da şu sırada
Kapadokya
'da
“Hayalet Sürücü-2”
filminin çekimlerini yapmakta olan
Nicolas Cage
ve yıllar öncesinin popüler televizyon dizisi
“Güzel ve Çirkin”
deki
“Arslan Adam Vincent”
olarak anımsadığımız
Ron Perlman
'ın paylaştıkları
“Cadılar Zamanı”
, özellikle kurduğu başarılı dönem atmosferi ve soluksuz izlenen temposuyla, adlarında bolca
“aşk”
sözcüğü geçerken kendileri ise en kabasından cinselliği anlatan bir sürü filmin arasında, bu hafta sonunun en iyilerinden biri…
13 yıl önce