|

Osmanlı’dan sonra kendimize gelemedik

Boşnak yazar Filip Mürsel Begoviç, “Tarihi kültürel bir bağın yanı sıra aramızda ruhsal ve biyolojik iletişim de mevcut” diyor. Bosna'nın Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra kendine gelemediğini de sözlerine ekliyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 13/03/2016 Pazar
Güncelleme: 17:16 - 12/03/2016 Cumartesi
Yeni Şafak

osna'nın ilk ve tek edebiyat dergisi Behar, kültürel siyaset dergisi Stav (Duruş) ve günlük gazete Faktör'ü yayına hazırlayan Filip Mürsel Begoviç aynı zamanda öykü ve deneme yazarı. Begoviç, “Kültür ve edebiyatı öncüleyerek yaşamalıyız” diyor. Boşnak yazar ile edebiyat, Bosna Hersek ve İslam algısı üzerine konuştuk.



Savaş ve büyük parçalanmaların yaşandığı bir coğrafyada büyüdünüz. O yılları, edebiyata ilginizin başlangıcıyla birlikte, sizden dinleyebilir miyiz?


Hırvatistan'da doğdum ve orada yaşıyordum, atalarım Bosna'dan. 5 yıl önce eşimle Bosna'ya dönme kararı aldık. Edebiyatın içine doğdum diyebilirim, babam Hırvatistan'da önemli bir şair olan Sead Begoviç. Küçük yaştayken, Yugoslavya'nın her yerini onla gezdim ve Balkanlar'ın önemli edebiyatçılarını tanıma fırsatım oldu. Edebiyatçılar bazen kaotik yaşamlar sürer. Uzun zamanlar edebiyatla hiçbir ilgim olsun istemedim. Zagreb Üniversitesi'nde edebiyat okuyordum. 2005 yılında Bosniak gazetesinde yazmaya başladım ve kendimi tutamadım. Köşe yazıları, kısa öyküler ve edebiyat eleştirileri yazdım. 2010'da, türünün ilk örneği olan, Yeni Boşnak Edebiyatı Antolojisi hazırladım. Bu çalışmada hem eserlerden seçme bölümler hem de edebiyatçılarla ilgili değerlendirme yazıları vardı.



Biyografinizde ateist bir ortamda büyüdüğünüz bilgisi var. İslam'a geçişiniz nasıl oldu?


Hayır ateist bir ortamda büyümedim. Hakim olarak Hıristiyan bir ortamdı. Ailem komünist dönemde Bosna'dan Hırvatistan'a geldi ve kökenimizi, her şeyi unutup İslamiyet'i kaybettik... İçimden bir şey, yitirdiğim kökleri bulmak için beni çağırıyordu. Dünyadan çoğu yeri bu düşünceyle gezdim. Sonra bu anlamı Bosna'da, küçük bir camide buldum. Bu benim gerçek kimliğimdi, öte dünyaya taşıyacağım tek şey.



DAHA ÇOK ÇEVİRİ YAPILMALI


Türkiye'de öykü alanındaki yükseliş dikkat çekiyor. Dışardan bakan biri olarak ne söylemek istersiniz?


Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Pamuk, Elif Şafak'ın metinlerini okudum. Ancak iki ülke edebiyatı birbirine baktığında komple bir resim hâlâ tam olarak görünmüyor. Daha çok karşılıklı çeviri yapılmalı. Antolojilerin etkileşimi hızlandıracağını düşünüyorum.



Bosna'nın ilk edebiyat dergisi Behar'ın içeriği nedir?

Behar, ilk olarak Saffet bey yönetiminde 1901'de çıkmaya başladı. Aynı zamanda Mevlevi Şeyhi olan Cemaleddin Çavuşeviç zamanında Türkçe de çıkıyordu. 1992'de savaş başladığında tekrar faaliyete geçirildi. Savaşla birlikte Boşnaklar'ın 1992'de değil, yıllardır bu topraklarda olduklarını hatırlattık. Dergide Boşnaklar'ın tarihi, diğer milletlerle kültürel ve siyasi ilişkileri hakkında yazıyoruz. Edebiyat eleştirileri de yer alıyor. Hem güncel şairler hem de eski şairlerimiz dergide buluşabiliyor. Kuşaklar bir arada toplu olarak okunabiliyor. Hem milli hem de kültürel devamlılığımız var. Milletler arası devam eden nefret ve hırsın bitmesi için çalışıyoruz.





ÖZGÜN BİR SANATIMIZ VAR


Bosna'daki sanat faaliyetleri yeterli mi sizce? İlgi ne durumda?

Bosna, Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra Avusturya geliyor. O geçişten sonra biz hala kendimize gelemedik. Sırp, Hırvat, Boşnak olarak üçe bölündüğümüz için kendimize olan siyasi ve kültürel inancı, güveni kaybettik. Bosna Hersekliler olarak birçok ödül alıyoruz, iyi oluyor tabii. Fakat bunları alanlar Boşnaklar değil. Çok küçük bir milletiz, kendi ülkemizde bile ekonomik, askeri, siyasi açıdan söz söyleme şansımız yok. Aslında bireysel şairlerimiz ve özgün bir sanatımız var, ileri gidebiliriz ancak sistemli şekilde, programlı olarak hareket etmemiz gerekiyor.



Bosna Hersek'te Türkiye'ye bakış nasıl?

Osmanlı döneminden kalan tarihi kültürel bir bağın yanı sıra aramızda ruhsal ve biyolojik iletişimin de mevcut olduğunu düşünüyorum. Osmanlı'ya karşı bir önyargı var. Bize, “Türkler, geçmişin intikamını sizden alacağız” diyorlar. Bu önyargıyı kırabilirsek Boşnaklar üzerindeki önyargı da kırılmış olur. Aynı zamanda bu, çıkardığımız dergi ve gazetelerde de gerçekleştirmek istediğimiz bir şey.



SAÇIMIN BEYAZLADIĞINI HİSSEDİYORUM


Bosna'da Müslümanlar üzerinde devam eden bir baskı var mı?

Diyanet Reis'i yeni değişti. Eskisi şimdiye kadar hep Papa gibi davranmıştı, ateşe benzin döküyordu. Hem karakter hem bilgi olarak yeni reise güveniyoruz. Bakalım şimdiden sonra nasıl olacak...



Yayınlarınızı hazırlarken bir baskı yaşıyor musunuz peki?

Stav'ı hazırlarken saçımın beyazladığını hissediyorum. Rahat görünüyor ancak çok hassas bir ülke. Ben romantik bir Müslüman olarak Bosna'ya geldim, ideallerim vardı. Bosna için ölürüm derdim fakat anladım ki çok kişi zaten ölmüştü. Maalesef şimdi ölmenin bir önemi yok. Ve dedim ki Bosna için ölmek değil onu için yaşamak istiyorum.



İslamofobi hakkında ne söylemek istersiniz?

Müslümanlar üzerine düşeni yapamıyor. İslamofobinin önüne geçmek bizim elimizde. Başkalarının hazırladığı resme karşı savaşıyoruz. Kafesteki maymunlar gibiyiz, bize kötülük yapılınca histerik hareketler yapmaya başlıyoruz. Reaksiyonu daha mantıklı ortaya koyabiliriz. Kültür ve edebiyatı öncüleyerek yaşamalıyız, bu alana yapılacak yatırımlar çok önemli.Kültür ve edebiyatı öncüleyerek yaşamalıyız, bu alana yapılacak yatırımlar çok önemli.






#Bosna
#İslamofobi
#Filip Mürsel Begoviç
#Stav
8 yıl önce