|

ÖTEYE MEKTUPLAR / 13: Bitmeyen “Hüzün Yılı”

“Üniversitede öğrenciyken akşamları Fi zılali’l-Kur’an okumaları yapardık. İslamı öğrenmemizde Seyyit Kutub’un çok büyük katkıları olmuştur. Hasan el-Benna’ya, Seyyit Kutub’a ve size Allah’tan rahmet diliyorum.”

04:00 - 15/07/2020 Çarşamba
Güncelleme: 04:34 - 15/07/2020 Çarşamba
Yeni Şafak
Muhammed Mursi
Muhammed Mursi
ARİF AY
Muhterem Muhammed Mursi,

Size derin bir hüzünle sesleniyorum. Müşriklerin Müslümanlara karşı savaşı ve boykotu sürdüğü sürece hüzün yılları da bitmeyecek. Sizin şehadetinizle Mısır’ın hüzün yıllarına bir “Hüzün Yılı” (senet’ül hazen) daha eklendi. Sizden söz açılınca, İhvan-ı Müslim’in kurucusu, sokakta polis tarafından vurularak 43 yaşında şehit edilen Hasan el- Benna’yı, Fi zılali’l- Kur’an’ın, İslam’da Sosyal Adalet’in, Yoldaki İşaretler’in müellifi, 60 yaşında idam edilen şehit Seyyit Kutub’u anmamak mümkün mü? Ya, darbe karşıtı gösterilerde polis tarafından vurularak şehit edilen Esma, daha 17 yaşındaydı.

Nil’in Duası adlı şiirimi size ve tüm şehitlere ithaf etmiştim. İşte o şiir:

NİL’İN DUASI

  • Muhammed Mursi’ye ve tüm İhvan’a selam olsun!
  • ben nil’im
  • bereketi tükenmez suyumun toprağımın
  • gönül evim öyle geniş
  • uçsuz bucaksız duadır
  • gelin dünya ahiret ihvanlarım
  • ben nil’im
  • mazlumu da zalimi de bilirim
  • dağılır mısır’ın sisi
  • boğulur zulmünde sisi
  • pırıl pırıl bir gökyüzü bekler bizi
  • doldurur birden
  • özgürlüğe kanat çırpan
  • oruç kuşları ihvanın
  • ey zalimler!
  • size havlama duvarı
  • kin ve nefret
  • tarihin ihtarı
  • bize Allah yeter

Ayrıca EDEP dergisinin Mayıs 2014 sayısını Mısır’a ayırmıştım. Bu sayıda Kahire Konuşuyor adlı şiirime ve Esma için yazdığım Nil şiirime yer vermiştim:

Muhterem Mursi,

Sizin de mensubu olduğunuz ve Hasan el-Benna’nın kurduğu İhvan-ı Müslim Teşkilatı bugün 92 yaşında. Batılılaşmanın Müslümanları dinden uzaklaştırdığını ve zayıf düşürdüğünü gören Hasan el-Benna’nın, dini merkeze alan bir hayat düzeni tesis etmek amacıyla yola çıktığını ve köy köy, kasaba kasaba, şehir şehir dolaşarak insanlara İslam’ı anlattığını, ayrıca, rejimin yapmadığı sosyal hizmetleri okul, hastane, cami ve fabrika yaparak gerçekleştirdiğini biliyoruz. Üniversitede öğrenciyken akşamları Fi zılali’l-Kur’an okumaları yapardık. İslamı öğrenmemizde Seyyit Kutub’un çok büyük katkıları olmuştur. Hasan el-Benna’ya, Seyyit Kutub’a ve size Allah’tan rahmet diliyorum.

Muhterem Mursi,

Hakkınızda edindiğim bilgiler sizi daha yakından tanımama vesile oldu. Sabah namazlarını halkın arasında camide kılmanız, devlet dairelerindeki devasa Mübarek firavununun resimlerini indirtmeniz ve kendi resimlerinizin asılmasına izin vermemeniz, resmi dairelerin hepsine Allah lafzının asılmasını emretmeniz, saray yerine kiralık apartman dairesinde oturmanız, cumhurbaşkanı maaşı yerine sıradan bir memur maaşı almanız, “Memleketimizin aslanlarını öldürmeyin. Sonra düşmanın çakallarına yem olursunuz.” demeniz ve bir gün Kahire sokaklarında yatan evsiz bir kadını görünce arabadan inip yanına varmanız, neden sokakta yatığını sorduğunuzda, kadının dul olduğu için evinin kirasını ödeyemediğinden evden atıldığını öğrenince yanınızdaki görevlilere emir verip kadının bir apartman dairesine yerleştirilmesini ve maaş bağlanmasını sağlamanız beni öyle etkiledi ki anlatamam. Tam bir Hz. Ömer davranışı. Ne yazık ki, darbeden sonra o kadın, darbeciler tarafından sokağa atılır ve maaşı da kesilir.

Muhterem Cumhurbaşkanı,

Binlerce yıllık tarihe sahip olan ve “Ummu’l Dünya” (dünyanın anası) olarak da anılan Mısır, sizin ülkeniz olduğu kadar yüzyıl öncesinde benim de ülkemdi. Mısır, büyük devletimiz Osmanlı’nın bir parçasıydı. Ne yazık ki, Osmanlı’nın yıkılışı bir avizenin parçalanmasına benzer bir yıkılıştı. Avize parçalandı ve onu oluşturan tüm parçalar birbirinden koptu. Üstüne üstlük, halifeliğin kaldırılması da bu kopuşu daha da derinleştirdi. Yüzyıldır tüm Müslümanlar hatta Müslüman olmayanlar da bu kopuş ve dağılıştan kaynaklanan kan ve gözyaşının içinde debelenip duruyoruz.

700 YILDIR DEĞİŞMEYEN ŞEHİR

Tarih açısından, kültür-sanat açısından Mısır’ın, pek çok zenginliklere sahip olduğu hepimizin malumu. Bin yıllık, “1000 Cami Kenti” ve Nil’in süslediği eski ile yeniyi kaynaştıran Kahire’nin de güzel bir şehir olduğu söylenir. Büyük seyyah Faslı İbn Batuta’nın zamanımızdan 700 yıl önce Kahire hakkında yazdıklarını okumuştum ve şu cümlelerin altını çizmiştim: “Nihayet ülkenin anakenti Kahire’ye vardım. Geniş bölgeler ve zengin arazilere sahip olan çok kalabalık bir nüfusu bulunan, güzelliği ve göz kamaştırıcılığıyla övünen Kahire, gezginlerin buluşma, güçsüzler ile güçlülerin konak yeri. Burada istediğiniz türde bilgin ve cahil, ağırbaşlı ve neşeli, sağduyulu ve akılsız, aşağı tabakadan ve soylu, tanınmamış ve ünlü yani her soydan insan bulabilirsiniz.”

İbn Batuta’nın 700 yıl önce gördüğü Kahire’nin şimdi de aynı özellikleri taşıdığını söyleyenler var. Kahire’yi gezmeyi, romanlarını okuduğum Necip Mahfuz’un, romanlarını düşlediği ve kurguladığı kahvede çay içmeyi, Nil’in kıyısında kahve içmeyi kim arzu etmez ki… Firavunların insanları kırbaçlayarak yaptırdığı, dünyanın yedi harikasından biri olduğu söylenen, iki buçuk ton ağırlığındaki 2 milyon 300 bin granit taşla inşa edilen piramitleri hiç mi hiç görmek istemem.

Sonsuzluk kavramının Mısır’ın sanat ve edebiyatında önemli bir yeri var. Eserlerde günahkârlar yalnızca bedensel cezaya çarptırılmazlar aksine sonsuz yaşamlarını kaybetmek ile de cezalandırılırlar. Fransız yazar Andre Malraux bunu bildiği için “Mısır sonsuzluğu keşfetti.”der. Doğru, Mısır sonsuzluğu keşfetti ama kendini bir türlü keşfedemedi.

İLK KEZ SEÇİMLE GELEN LİDERDİNİZ

Muhterem Muhammed Mursi,

Yukarıda sözünü ettiğim dağılıştan sonra, Müslümanların yaşadığı tüm ülkeler İslami olmayan laik, seküler rejimlerle yönetilmeye başlandı. Batıcılık dayatmasıyla Müslümanlar kendi kimliklerinden ve bu kimliği oluşturan değerlerden koptular. Özellikle Ortadoğu’daki ülkeleri Batı’nın tayin ettiği adamlar yönetti ve yönetiyor. İnsanlar yoksullukla boğuşurken, ülkelerinin tüm kaynakları Batı’ya aktarıldı bu yöneticiler eliyle. Krallar, Şeyhler, Emirler, Firavuncuklar altın klozetli saraylarda büyük bir israf ve depdebe içinde yaşadılar, yaşıyorlar. Mısır da buna dahil. Mısır’ı yöneten Firavuncuklar da Batı’nın kuklası olarak halka zulmetmekten ve onu yoksul bırakmaktan başka bir şey yapmadılar. Batı’nın jandarmalığını yapan ordu aynı zamanda ülkenin tüm ekonomik ve siyasal gücünü de elinde tutuyordu. Mısır ne yazık ki kendi ordusunun işgali altındadır. Öteki ülkelerin de Mısır’dan farkı yok. Ayrıca, kendilerini rejimin sahibi olarak gören bürokrasiyi, medyayı, azınlıkları ve komprador burjuvaziyi de buna eklemek gerekir.

Muhterem Mursi,

Siz böyle bir ülkeyi yönetmek için seçimlere girdiniz ve yüzde ellinin üzerinde oy alarak Mısır’ın tarihinde ilk kez seçimle iş başına gelen cumhurbaşkanı oldunuz. Ne ki, daha seçilir seçilmez Mısır’ın derin devleti ağlarını örmeye, köy köy, kasaba kasaba dolaşarak aleyhinizde propaganda yapmaya başladılar. Halkınıza hizmet için harcayacağınız tüm kaynaklara el koydular ve sunî kıtlığa yol açtılar. Sözgelimi, bütçede temizliğe ayrılan ödenek yetersiz olduğundan, gönüllülerle Kahire’yi temizlettiniz ama ordu bu çabanızı boşa çıkarmak için temizlenmiş yerlere askeri kamyonlarla çöp döktürdü.

ANADOLU İNSANI DEVLET KAPISINDAN UZAK TUTULDU

Bunları şunun için dile getiriyorum. Müslümanlar, toplumlarında zihniyet dönüşümü yapmadan, kültürel altyapı oluşturmadan siyasete soyunduklarında, ülkeyi yönetmeye kalktıklarında, rejimin kırmızı çizgilerinin dışına çıktıkları anda alaşağı ediliverirler. Sizin başınıza geldiği gibi. Bu hususta, izninizle, bir anımı paylaşmak istiyorum. Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, üniversitelerden akademisyenleri davet ederek bir otelde toplantı yapmıştı. O toplantıya davetli olarak ben de katılmıştım. Bir genel seçim arifesiydi. Üniversite hocalarının seçim hazırlıkları konusunda görüşlerine başvuruluyordu. Merhum Erbakan, toplantıyı açış konuşmasında şunu demişti: “Muhterem kardeşlerim, siz gol atmayacaksınız, topu halkın ayağına getirip, golü onların atmasını sağlayacaksınız.” Söz sırası bana geldiğinde, Hoca’ya bu sözünü hatırlatarak şunu demiştim: “Oyunun kurallarını başkalarının belirlediği bir maçta size gol attırmazlar, hep ofsayta düşürürler.” Geçmişten Menderes örneğini vermiştim. Bürokratınız yok, hukukçunuz yok, gazeteciniz yok, yazar –çizeriniz yok, size gol attırırlar mı? Anadolu insanı devlet kapılarından hep uzak tutuldu. MSP-CHP koalisyonunda daire başkanı atayacak bürokrat bile bulamamışlardı.

Muhterem Cumhurbaşkanı,

Siz de buna benzer nedenlerden dolayı darbeye maruz kaldınız ve Mısır halkına hizmet etmenin bedelini öteki Müslüman Kardeşler gibi canınızla ödediniz. Belki de hedefe bedel ödeye ödeye, yana yana varılacak. Siz “Bizi toprağa gömdüler; fakat, tohum olduğumuzu bilmiyorlardı.” demiştiniz ya, tıpkı dediğiniz gibi, tohumların filizlenip ormana dönüşeceği zamanlar da gelecektir inşallah.

Mektubumu sizin duanızla bitireceğim: “Rabbimiz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğritme, bize tarafından bir rahmet bağışla. Hiç kuşku yok, lütfu en bol olan yalnız sensin. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”

#Seyyit Kutub
#Muhammed Mursi
#Hasan el-Benna
4 yıl önce