|

ÖTEYE MEKTUPLAR / 9 ‘Şiir anayasaya aykırıdır’ diyen şaire

Sayın Cemal Süreya, geçen gün iki kitabınızı “Şapkam Dolu Çiçekle” ve “Folklor Şiire Düşman”ı yeniden okurken aklıma takılan bazı hususları size açmak istedim ve bu ikinci mektubu bu yüzden yazıyorum. Adresiniz bilinse de bu mektubun elinize ulaşması imkansız. Henüz öteye mektup dağıtan bir posta ağı yok dünyada. Varsın olmasın, yine de bu mektuptan haberdar olacağınıza inanıyorum.

12:21 - 15/03/2020 Pazar
Güncelleme: 13:16 - 15/03/2020 Pazar
Yeni Şafak
Cemal Süreya
Cemal Süreya
ARİF AY

Sayın Cemal Süreya,

Öğrencilerimin çoğu adınızın Cemalettin Seber olduğunu bilmezler. Cemal Süreya adını bilirler ama onda da soyadınızı ille de çift ‘y’ ile ‘Süreyya’ olarak yazarlar. Soyadınızdaki ‘y’ nin birini 1956’da attığınızı da bilmezler. Her defasında uyarırım ama yine de ‘Süreyya’ olarak yazmayı sürdürürler. Çoğu da dikkatsizlikten bu yanlışı yapar. Günümüz gençliğinin önemli sorunlarından biri de (elektronik araç gereçlerle çok içli dışlı olduklarından mı bilemem) dikkat eksikliğidir. Her neyse, konumuz bu değil.

Sayın Cemal Süreya,

Size ilk mektubumu yıllar önce yazmıştım. Belleğim beni yanıltmıyorsa 1986 yılıydı. Otuz dört yıl olmuş. O yıl yeni çıkan “Gökyüzü Saatleri” adlı şiir kitabımı göndermiştim size. Günlüğünüzde, yeni kitaplar başlığı altında şunları yazmıştınız: “Gökyüzü Saatleri, Arif Ay’ın dördüncü şiir kitabı. Şair: ‘Balkondan düşmüyor kağıt.’, ‘Terkisinde göğü taşıyan atlar.’

Kitabı okuyunca, merak ettim, Arif Ay nasıl bir adamdır diye.” (999. Gün, Üstü Kalsın, s.296)

Ben de bu sözünüz üzerine, oturup kendimi anlattığım bir mektup yazmıştım. Mektubu yanıtlamamıştınız ama günlüğünüze yine şunları yazmıştınız: “Arif Ay’ın şiirlerini okurken, onun nasıl biri olduğunu merak ettiğimi yazmıştım. Bir süre sonra Arif Ay’dan mektup geldi. Kendini anlatıyordu.” (999.Gün, Üstü Kalsın, s. 337)

İlk mektup maceramız işte böyle.

İLK DEYDUĞUM ŞAİRDİNİZ

Sayın Cemal Süreya,

İlgi duyduğum şairlerden biriydiniz. “Şiir anayasaya aykırıdır.” Sözünüze tutulmuştum. Çünkü, şiire bir misyon yüklüyordunuz. Şiirin değiştiriciliğini en güzel ifade eden sözlerden biridir bu söz.. Bu sözünüzden hareketle, “Adres” başlıklı bir şiir yazmıştım:

“Şiir anayasaya aykırıdır.”

Cemal Süreya

ADRES

önünde

Millet Meclisi

arkasında

Emniyet Genel Müdürlüğü

bir yanında Harp Okulu

bir yanına uzanmış Ayrancı

bir kadının yırtmacından görünen teni gibi

erotik

Cemal Süreya Parkı*

ve

kuşatma altında şiir

(Güne Doğan Koşu, s.489)

(*Ayrancı semtinde Dikmen Caddesi üzerinde küçük bir park.)

KUR’ANI BAŞTAN SONA OKUDUNUZ MU BİLEMEM

Sayın Cemal Süreya,

Geçen gün iki kitabınızı “Şapkam Dolu Çiçekle” ve “Folklor Şiire Düşman”ı yeniden okurken aklıma takılan bazı hususları size açmak istedim ve bu ikinci mektubu bu yüzden yazıyorum. Adresiniz bilinse de bu mektubun elinize ulaşması imkansız. Henüz öteye mektup dağıtan bir posta ağı yok dünyada. Varsın olmasın, yine de bu mektuptan haberdar olacağınıza inanıyorum.

Sayın Cemal Süreya,

“Şapkam Dolu Çiçekle” kitabınızdaki “Şuarâ Sûresi” başlıklı yazınızı yeniden okuyunca, ilk önce şunları

düşündüm: Kur’an’ın, dünya görüşünüz, yaşam biçiminiz açısından bakıldığında hayatınızda bir karşılığı var mı bilemiyorum. Yanlış anlaşılmasın, inanıp inanmadığınızı sorgulamıyorum. Bu , beni ilgilendirmiyor zaten. Kur’an’ın bütün sûrelerini tetkik etmişsiniz de gelip Şuarâ

sûresine takılıp kalmışsınız sanki. Şair oluşunuzdan dolayı sadece o sûre ile ilgilenmiş olmanız da gayet doğal. Kur’an’ın bütününe bakmadığınızdan belli ki Şuarâ sûresinden çok yanlış bir yargıya varıyorsunuz ve şunu diyorsunuz: “Şair lânetli kişidir; şaire uyan kimseler de sapık kimselerdir.” Oysa, Kur’an, şairleri lânetlemiyor, aksine yüceltiyor. O sûrede, Kur’an’ın bir şiir kitabı, Hz. Peygamber’in de şair ve kahin olduğunu topluma yaymaya çalışan müşrik şairler yeriliyor. Sadece bu değil, geçmişteki peygamberlerin başına gelenler de sahne sahne veriliyor. Hz. Peygamber’in , uğradığı iftiralardan duyduğu üzüntü giderilmeye çalışılıyor. Sûrenin devamında: “Oysa gerçek şairler böyle değildirler. Allah’ın birliğine ve peygamberine iman eden, O’nun emirlerine ve yasaklarına uygun yaşayan, elçimize vahyedilen Kur’an’ı okuyan ve onun mesajını insanlara anlatacak şiirler söyleyen şairler elbette ki müşrik şairler gibi değildirler. Bunlar Kur’an’a ve Muhammed’e yönelik alay ve hakaret içeren şiirlere kendi şiirleriyle karşılık verirler.” (Tevhit Mesajı, s. 806)

Sayın Süreya,

Sizin dediğiniz gibi bütün şairleri ‘lânet’lemiyor Yüce Allah. Siz ironiyi seversiniz. Yazınızda, şairleri sitesinden kovan Eflatun’u da Allah’a yoldaş ediyorsunuz.

“Kur’an’ın şairi lânetlemesini yalnızca Müslümanlığın bağnazlığı olarak ele almıyorum.” Diyorsunuz. Müslümanlıkla bağnazlığı yan yana getirmek de bir çeşit cehalet değil mi?

Kur’an’da güya yumuşak karın aramaya kalkmışsınız ama sert bir kayaya çarpmışsınız. Hadislere de el atarak bir din âlimi rolüne soyunmuşsunuz adeta. “Ben bu hadisin gerçek olduğuna inanmıyorum.” Diyerek hüküm veriyorsunuz. “Gaybın anahtarı şairlerin elindedir.” Bu hadis neden Kur’an’a aykırı olsun? Üstelik, şaire üstün bir makam ve görev veriliyor. “Sözgelimi, aşk şiirleri, günübirlik yaşamayı anlatan şiirler; devenin hörgücünden, kılıcın kabzasından, çölden, güneşten söz eden şiirler? Lanetli mi oluyor onlar da? 224. Ayetin içeriğine vurursanız, evet!”

Nerden çıkarıyorsunuz bunları Cemal Süreya? 224. Ayetin anlamı gayet açık: “(Peygamberi hicveden ve İslam dışı) şairler ise, onlara sapık kimseler uyar.” (Kur’an-ı Kerim ve Meal-i Alisi, Hazırlayan A. Fikri Yavuz, s. 377)

AŞK OLSUN CEMAL SÜREYA!

Sayın Cemal Süreya, en iyisi bu konu burada kalsın.

Değineceğim ikinci konu da şu: “Folklor Şiire Düşman” adlı kitabınızın aynı başlığı taşıyan yazısında “Çağdaş şiir geldi kelimeye dayandı.” diyorsunuz. Yani, Yahya Kemal’in “Mısra benim namusumdur.” Sözündeki ‘mısra’ da ‘namus’ da berhava oluyor böylece.

Şiirde tahkiyeyi de gereksiz buluyorsunuz. “Şiirde asıl olan ‘hikâye etmek’ değil, kelimeler arasında kurulacak ‘şiirsel yük’tür.” Diyorsunuz. Oysa, “Hür Hamamlar Denizi” şiiriniz tam bir hikâye. Başka şiirleriniz de öyle. Tahkiyeyi, mazmunları, söz kalıplarını bahane ederek folklorun, şiir için tehlike olduğunu söylüyorsunuz. “Karacaoğlan’a, Emrah’a şuna buna büyük şair diyenlerin kulakları çınlasın, kişiliksiz de büyük şair olunacağına iman getirmişler demek.” (Folklor Şiire Düşman, s.25) Karacaoğlan, Dadaloğlu, Pir Sultan, Seyrani kişiliksiz şair de, sadece sizler mi kişilikli şairlersiniz, öyle mi? Aşk olsun Cemal Süreya!

Kısacası Batılı şairlerden mülhem ortaya koyduğunuz şiire yer açmak ve bin yıllık şiir yapısını, şiir birikimini yerle bir etmek için kılıcınızı iyi bilemişsiniz. Size özenen, sizin gibi yazmak çabasında olanların da ortaya bir şiir enkazı bıraktıklarını da biliyor musunuz?

#Cemal Süreya
4 yıl önce