|

Padişahın ihsanı olarak akide şekeri dağıtılırdı

II. Abdülhamid devrinde Ramazan Bayramı dolayısıyla mektep talebelerine ve hocalarına, askeriye mensuplarına, Enderun-i hümayun görevlilerine, Darüşşafaka, Darülaceze’ye padişahın ihsanı olarak külahlarla akide şekeri dağıtılırdı.

04:00 - 9/05/2021 Pazar
Güncelleme: 16:23 - 9/05/2021 Pazar
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv
R. RÜVEYDA OKUMUŞ

Bayramların olmasa olmazı hiç kuşkusuz bayram şekerleri. Bugün artık eskisi kadar rağbet görmemesine rağmen akide şekerleri bir zamanlar bayramların vazgeçilmezleri arasındaydı. Belki de bu yüzden bayram deyince akla hep akide şekeri gelmektedir.

Önümüzdeki günlerde idrak edeceğimiz Ramazan Bayramı münasebetiyle kültürümüzde akide şekeri geleneğinin nasıl yerleştiğinden söz etmek istiyorum.

  • Bilindiği gibi Yeniçeri Ocağı ve diğer askeri sınıflara ulufe adıyla üç ayda bir maaşlar tertip edilen bir törenle dağıtılmaktaydı. Ayrı bir teşrifatı bulunan bu törenlerin oldukça görkemli olduğunu belirtmek gerekir; ulufe günü divan-ı hümayun toplantısı yapılır, sadrazam ile devletin mülki ve idari amirleri Kubbealtı denilen yerde toplanır, padişah tahtına oturur ve hep birlikte ulufe dağıtım töreni seyredilirdi. Divan toplantısında sadrazam önce divan üyelerini selamlar ve hemen sonra onlara ayrı ayrı iltifatlarda bulunurdu. Bu manzarayı dışarıdan seyreden birisi geniş bir coğrafyaya yayılan koca bir imparatorluğun bütün sorunlarının bir an unutulduğunu zannederdi. Ulufe dağıtımından sonra başta sadrazam olmak üzere Yeniçeri Ocağı askerleri ve derece sırasıyla divan halkına akide şekeri dağıtılırdı. Bu uygulama öteden beri yapılagelmekteydi ve adeta bir kanundu. Bu şekere “akide (bağlılık) şekeri” adı verilmiştir.

Topkapı Sarayı denilince sadece akide şekeri akla gelmemelidir. Sarayın Matbah-ı Amire kısmında yer alan Helvahanesinde akideden başka çeşit çeşit şekerler, şerbetler ve reçeller üretilirdi. Bu üretim sarayın ihtiyacını karşılamadığı durumda İstanbul’daki şekerci esnafından da istifade edilirdi. Şekerci esnafının sarayın şeker ihtiyacının yanı sıra Ramazan-ı Şerif’te ve bayramlarda fakirlere, çocuklara ve talebelere şekerleme dağıtarak sevindirmeleri halinde kendilerine nişan veya madalya verilerek ödüllendirildikleri de görülmektedir.

AKİDE ŞEKERİNİN GÜNÜMÜZE İNTİKALİ

  • İstanbul’da akidenin bugünkü şekil ve niteliğini oluşturan ünlü şekerci Hacı Bekir’dir. Aslen Kastamonu’nun Araç ilçesinde olan Hacı Bekir Efendi, 1777’de Bahçekapı’da ilk şekerci dükkânını açmıştır. Hacı Bekir’den önce de İstanbul’da akide ve lokum imal edilmekteydi. Hacı Bekir tarçınlı, güllü, portakallı, limonlu ve sakızlı akideler üretmek suretiyle İstanbullulara yeni tatlar sunmuştur. Hacı Bekir’in akide ve lokumlarının ünü saraya ulaşınca kendisi sarayın şekercibaşısı olarak görevlendirilmiştir. Şekerci Hacı Bekir’in şöhreti Osmanlı coğrafyasından Avrupa ve Amerika’ya yayıldığı gibi bugün de torunları hâlâ şekercilik mesleğini sürdürmektedir.

Sarayın dışında, Osmanlı halkı da özellikle akide şekerine son derece düşkündü. Osmanlı’da akide şekeri düğünlerinin, kandiller, mevlidlerin ve tabi bayramların vazgeçilmeziydi. Akide şekerinin sadesi, güllüsü, fındıklısı, susamlısı, tarçınlısı, karanfillisi, nanalisi, limonlusu, misklisi boy boy cam kavanozlarda dizilerek satılırdı. Akide şekeri bakır kazanlarda iyice kaynatılan şeker şurubunun 180 dereceye ulaşınca içerisine aromatik yağlar ve baharatlarla tatlandırılarak elde edilirdi. Mermer tezgâha döküldükten sonra makasla kesilerek şekil verilir ve cam kavanozlarda saklanan akideler külah ve kutulara konularak müşteriye sunulurdu. Osmanlı İstanbul’unda Bayezid, Fatih, Aksaray ve Bahçekapı Anadolu yakasında Üsküdar ve Kadıköy başta olmak üzere İstanbul’un meşhur semtlerindeki şeker ve şekerleme dükkanlarının yanı sıra büyük tablalar üzerine yerleştirdikleri renk renk şekerleri sokak ve caddelerde dolaşıp satan seyyar şekerciler de bulunurdu. Bu seyyar şekerciler bayram günlerinde mesire yerlerine çıkarak çocukların eğlencesi olurdu.

KÜLAHTA EN GÜZEL HEDİYE

  • II. Abdülhamid devrinde Ramazan Bayramı dolayısıyla mektep talebelerine ve hocalarına, askeriye mensuplarına, Enderun-i hümayun görevlilerine, Darüşşafaka, Darülaceze’ye padişahın ihsanı olarak külahlarla akide şekeri dağıtılmaktaydı. Arşiv belgelerinde yer alan bu husustaki pek çok yazışmada hangi esnaftan kaç külah şeker alındığı ve kimlere dağıtıldığı ayrıntılı olarak görmek mümkündür. Mesela 1906 senesi Ramazan Bayramı’nda Darüşşafaka talebeleri ve hocalarına sultanın emriyle iki bin külah şeker dağıtılmış Darüşşafaka müdürü Ali Rıza Bey bu ihsana teşekkür ederek memnuniyetini ifade etmiştir. Yine II. Abdülhamid’in zamanında 1876 Ramazan Bayramı münasebetiyle saray için şekerci Hacı Bekir Efendi’den satın alınan akide şekeri, badem şekeri, lokumlar ve çeşitli şekerlemelerin miktarı ve fiyatının yer aldığı arşiv belgesi de dikkate değerdir.

SARAYDA İKRAM EDİLEN ŞEKERLEMELER

Abdülaziz Bey, Osmanlı Âdet, Merasim ve Tabirleri adlı eserinde Osmanlı Sultanları’nın Rikab-ı Hümayun denilen bayram tebriklerinin kabul günlerinde sarayın kilercibaşısı ya da onun maiyetinde bir görevli tarafından padişahın adına son derece süslü gümüş tepsilerde müzeyyen tabaklara konulmuş rahat-ı hulkum (lokum), badem ezmesi ve miskli akide şekeri ikram edilirdi. Misafirler hangisinden isterse tabaktan bir tane alırdı. Daha sonra kahvecibaşı ağa ve yanında bulunan görevliler sırma örtülü gümüş tepsilerle kahve ve şerbet ikram ederdi. Ramazan Bayramı namaz sonrası cami çıkışında kimsesiz çocuklara “şeker parası” adıyla para verilirdi. Konaklarda, evlerde de hane halkı ve misafirler için yeterli miktarda kâğıt külahlara doldurulmuş ya da tepsilere konulmuş elvan şekerler ve şerbetler hazırlanırdı.



#​Padişah
#Akide şekeri
3 yıl önce