Mevsim geçişleri ile birlikte alerjik şikayetler de artış gösterdi. Bu süreci bazen gıdalar tetiklese de başlıca etken solunum yoluyla aldığımız alerjenlerdir.
Adı konmamış bu şikayetler uzadıkça kuru öksürük, nefes darlığı gibi astımsı belirtilere döner, hem kişinin kendisi hem de etrafı için tedirginlik yaratır. Ayrıca sürekli yüzümüz gözümüz ile uğraştıkça diğer etkenlerin bulaşmasına neden olur. Peki alerjiyi virüsten nasıl ayırırız? Basitçe alerjide ateş ve yaygın-şiddetli kas eklem ağrısı olmaz” ifadelerini kullandı.
Bağışıklığı güçlü tutmak şart
Beslenme şeklinin de çok önemli olduğunu dile getiren Akyol sözlerine şöyle devam etti:
- “Kişiler bu dönemde kendilerine alerji yapmadığını bildikleri yüksek c vitamin kaynağı yaz meyve-sebzelerini bolca tüketmeli. Aynı zamanda havalar ısındı, artık daha çok terleyip sıvı kaybediyoruz, öyleyse yaz moduna geçmeli, toksinlerin rahat atılabilmesi için bol su içmeliyiz. Yine Korona döneminde evlere kapandık, az hareket edip çok uyuduk, hantallaştık, daha erken yatıp kalkmalı, yürümeli, miskinlikten kurtulmalıyız. Ayrıca adeta ikinci beynimizi olan bağırsak mikrobiyotası ve bağışıklık sistemi arasında kuvvetli bir bağ var, dolayısıyla bağırsak florasını destekleyen elma-muz-yoğurt gibi prebiyotik gıdaların ve probiyotiklerin kullanılması alerji hastalarında şikayetlerin azalmasını sağlayabilir. Alerjiyi küçümsemeyin, daha büyük sonuçlar doğurmadan tedaviye başlayın.”