|

Paris’ten Turuncu Devrim çıkar mı?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un acı reçeteleri, dört haftadır Paris’te şiddet gösterilerine sebep oluyor. Kendilerine Sarı Yelekliler diyen göstericiler, artan gelir adaletsizliği ve yaşam şartlarının zorlaşmasından Macron’u sorumlu tutuyor. Göstericiler refah dönemi Avrupa’sına geri dönüş hayali kurarken, olaylar Avrupa çapına yayılma eğilimi gösteriyor.

Yeni Şafak
04:00 - 10/12/2018 Pazartesi
Güncelleme: 00:51 - 10/12/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
TARKAN ZENGİN

Fransa’da 17 Kasım’da başlayan protestolar sürerken 30 Kasım’da Brüksel’e ve Hollanda’ya sıçradı. Eylemleri “Sarı Yelekliler” organize ediyor. Örgütlenme mekânları sosyal medya, hareketin merkezi taşra görünüyor. Geçtiğimiz yılda Fransa’da iş yasasındaki değişiklikler nedeniyle uzun süren protestolar olmuştu. Sarı Yelekliler, eylemlerini akaryakıt zamları ve hayat pahalılığına tepki amacıyla başlattıklarını söylüyorlar. Ancak akaryakıt zammının kaldırılmasına, doğalgaz ve elektriğe getirilen vergi zammının da durdurulmasına rağmen Sarı Yelekliler, dördüncü büyük eylemlerini 8 Aralık Cumartesi günü Paris’teki Zafer Takı Anıtı’nda yaptılar.

Fransa’da başlayan Belçika ve Hollanda’ya kadar yayılan eylemleri sadece akaryakıt fiyatlarının artması ve hayat pahalılığına karşı bir tepki olarak açıklamak doğru bir analiz olmayacaktır. Aslında mesele daha derinde. Avrupa refah devletinin emekçilere sağladığı imkânlar kısıtlanıyor. Kazanımlar geri alınıyor. Ücretlerin satın alma gücü hayat pahalılığı nedeniyle her geçen gün azalıyor. Sömürge haline getirdikleri ülkelerin kaynakları azalıyor. Bu nedenlerle Avrupa’nın birçok ülkesinde bu tür eylemlere daha sık şahit olacağız.

Fransa’da göstericilere uygulanan şiddet görüntülerine ilişkin insan hakları örgütlerinden, AB yetkililerinden ve uluslararası sendikalardan bir açıklama yapılmaması şaşırtıcıdır. Özellikle Türkiye’yi çeşitli bahanelerle acımasızca eleştiren bu kuruluşların eylemcilere karşı şiddete sessiz kalmaları ilginçtir.

MACRON’UN ACI REÇETESİ

Fransa’nın önceki Cumhurbaşkanı sosyalist François Hollande’ın emekçilerin haklarına ilişkin kısıtlayıcı uygulamaları solu bölmüştü. Fransa’da sosyalist yönetimin politika pratikleri kapitalizmin gereklerini yerine getirmek oldu. Bu nedenle sendikalar bölündü ve halk güven duygusunu kaybetti. Halkta zaten biriken bir öfke vardı. Fransa bu atmosferde seçimlere gitti. Emmanuel Macron, seçim kampanyası döneminde özellikle geniş halk kesimlerini ilgilendiren bir dizi düzenleme yapacağını söylemişti. Fransa’nın ekonomik durumunu iyileştirmek ve krizden çıkmak için halk açısından “acı reçete” sayılacak uygulamalar öngörmüştü. Çalışma yasasında emekçiler aleyhine değişiklikler, vergilerin artırılması, kamuda çalışan memur sayısının azaltılması ve resmi kurumlara sağlanan istihdam desteklerinde kesintiye gidilmesi gibi uygulamalar Macron’un seçim vaatleriydi. Bu konuda seçim sonrasında kararlı olduğunu gösteren adımlar da attı. Hollande döneminde çok önemli tartışmalara ve eylemlere neden olan iş yasasındaki değişiklikleri vakit kaybetmeden seçim sonrası hemen gerçekleştirdi. Diğer acı reçetelerin tek tek hayata geçirileceğine ilişkin yeni uygulama ise akaryakıt fiyatlarının artırılmasıydı. Macron’un zenginler için servet vergisini kaldırması ise öfkeyi daha da artırdı. Fransız halkının bugün gösterdiği tepkilerin bir nedeni de Macron’un ajandasında sırasını bekleyen diğer uygulamalar.

SEMBOLLER VE SİYASİ PROGRAM

Toplumsal hareketlerde semboller üzerinde ortaklaşan kitleler siyasi programa da sahip ise amaçlarını gerçekleştirmeleri kolaylaşır. Semboller farklı özelliklere sahip grupları birleştirir. Grup içindeki dayanışma ve ortak noktaları fark etmek birlikteliği artırır. Fransa’daki eylemlere baktığımızda sembol olarak “sarı yelek” kullanılıyor. Beyaz Fransızlar, kırsalda yaşayanlar, beyaz yakalılar, aşırı sağ ve sol gruplar, orta sınıflar gibi birbirinden çok farklı toplumsal kesimler “sarı yelek” sembolü etrafında birleşiyor. Eylemlerin genişlediği bir ortamda siyasi program diyebileceğimiz “42 maddeden oluşan talepleri” ortaya çıktı. Toplumsal hareketler bazen kendiliğinden başlar. Ancak bir süre sonra “profesyoneller” devreye girer ve belli bir amaç için bir araya gelmiş kitleleri başka bir yere götürürler. Mesela Türkiye’de çevre duyarlılığı ile başlayan Gezi Eylemleri, bir süre sonra “profesyonel eylemcilerin” ve bazı örgütlerin devreye girmesiyle Gezi Kalkışması’na dönüşmüştü. Sarı Yelekliler’in eylemlerinde, Geziye destek veren PKK, TİKKO, DHKP-C ve diğer terör örgütleri de bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “terör örgütlerine destek vermeyin bir gün sizi vurur” uyarılarının ne kadar doğru olduğunu bu ülkelerin anlamış olmaları gerekir.

GÖSTERİCİLER PREKARYA MI?

Eylemcileri tanımlamak için eski sınıfsal kavramları kullanmanın işe yaramadığını ifade edelim. Kapitalizmin etkisiyle neredeyse tüm dünyada güvencesizlik, belirsizlik, göçmen karşıtlığı, hayatın nasıl idame ettirileceği, çocukların eğitim masraflarının ve yüksek sağlık harcamalarının nasıl karşılanacağı, alınan ücretlerle ay sonunun nasıl getirileceği soruları birbirinden farklı meslek ve sınıflardan oluşan geniş halk kitlelerini ortaklaştırıyor. Hükümetler ve işverenler, küresel piyasaların ortak yasaları ve ortak hükümet programları ile geniş halk kesimlerinin haklarını kısıtlamakta ortak hareket ediyorlar. Hakları ellerinden alınan kitlelerde buna karşı ortaklaşıyorlar.

Prekarya, ‘precarious’ (güvencesiz) kavramı ile ‘proletarya” isminin birleşmesiyle oluşturulan bir kavram. Emek piyasasında esnekliğin arttığı bir dönemde güvencesizlik çalışanların temel sorunu olmaya devam ediyor. Prekarya ilk kez Fransız sosyologlar tarafından kullanıldı. Sosyolog Pierre Bourdieu 1998 yılında “güvencesizliğin her yerde” olduğunu söylüyor. Prekarya kavramını sadece çalışma hayatında güvencesizlik için değil, yaşama şartlarındaki belirsizlikleri de içeren bir kavram olarak kullanıyor. Guy Standing ise prekarya’yı “düzenli olarak düzensiz işlerde çalışanlar”, “çalışan yoksullar”, “güvencesiz işçiler’ olarak tanımlıyor. Sarı yeleklilerin tutumları ve profilleri, Standing’in “küreselleşmenin çocuğu” dediği prekarya’nın özelliklerine işaret ediyor.

TALEPLERİ NELER?

Sarı Yelekliler kendi aralarında 30 bin kişiye anketle sorarak 42 maddelik taleplerini ilan ettiler. “Sarı Yeleklilerin Siyasal Programı” başlıklı liste milletvekilleri ve medyaya gönderildi. Taleplerden bazıları: Macron’un istifası, Fransa Parlamentosu’nun tasfiyesi, asgari ücretin yükselmesi, gelir vergisinin zenginden daha fazla alınması, evsizliğe son verilmesi, küçük esnafın AVM’lerin etkisinden korunması, sığınma talebi reddedilenlerin ülkelerine gönderilmesi, akaryakıt zammına son verilmesi, kira artışlarına sınırlama getirilmesi, göçmenlere ve sığınmacılara temel ihtiyaçların sağlanması, özelleştirilen gaz ve elektrik idarelerinin tekrar kamusallaştırılması, emeklilik yaşının 60 olması, yaşlıların ve emeklilerin refahının yükseltilmesi…

EYLEMLER DEVAM EDER Mİ?

Sarı Yeleklilerin 42 talebinin karşılanma ihtimali çok zayıf görünüyor. Dolayısıyla karşılanmadığında eylemlerin nereye evrileceğini yeni ittifaklar ve etkili bir siyasi program belirleyecektir. Eylemcilerin zaten yapılması mümkün olmayan talepleri öne sürerek çözümsüzlük mü arzu ettiklerini önümüzdeki günlerde göreceğiz. Macron’un bu hafta açıklama yapacağı beklentisi var. Burada kullanacağı dil ve eylemcilerin talepleri konusunda söyleyeceği sözler eylemlerin geleceğini belirlemede etkili olacaktır. Eylemlerde yer alan aşırı sağ ve aşırı sol grupların birlikte hareket etmesini sağlayacak ortak bir siyasi program oluşturmanın zorluğu Sarı Yeleklilerin handikaplarından biridir.

Sarı Yeleklilere, Fransa’nın önemli emek örgütlerinden CGT (Genel Emek Konfederasyonu), “Birleşmeyi öneriyoruz. Sarı Yelekliler ve Kızıl Yelekliler olarak ortak taleplerde birleşebilirsek, ne kadar büyük güce sahip oluruz” diyerek çağrı yaptı. Sarı Yelekliler, sendikalara mesafeli olmaları nedeniyle henüz olumlu cevap vermediler. Sendikaların destek verme açıklamaları olumlu karşılık bulursa eylemler genişleyebilir. Her ne kadar Fransa’da sendikalaşma oranı yüzde 8 civarında olsa da sendikal dayanışma Macron’a zor günler yaşatabilir. Buna ilaveten sendikal dayanışma eylemlerin Avrupa çapında yaygınlaşmasını da sağlayabilir.

#​Fransa
#Emmanuel Macron
5 yıl önce