|

Pax Trumpia

Söz verdiği korumacı politikaları tamamlayamadığı bir yılın ardından, ABD Başkanı Donald Trump sonunda bahsettiği şeyi yaptı. Trump’ın serbest ticarete saldırılarının, yalnızca küresel ticaret hakkında olmadığı, kurallara dayalı uluslararası tüm sistemi hedef aldığı kısa sürede netlik kazandı.

Yeni Şafak ve
04:00 - 1/04/2018 Pazar
Güncelleme: 03:20 - 1/04/2018 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Joschka Fischer - Almanya eski Dışişleri Bakanı

ABD Başkanı Donald Trump, uluslararası sisteme yönelik kibrini, sert politikalara dönüştürmek konusunda giderek ciddileşiyor. Trump’ın, birçok Çin malına 50 milyar dolarlık cezai ithalat gümrük vergisi koyması, küresel ticareti ciddi biçimde bozabilir. Ve her ne kadar Trump, Avrupa Birliği (AB) mallarını bu tür gümrük vergilerinden muaf tutmaya yönelik bir son dakika kararı vermiş olsa da, Avrupa yine de ateş hattında kalabilir.

Anlaşıldı ki, Trump’ın “Önce Amerika” yaklaşımı, kurallara dayalı uluslararası düzeni hasar vermeden bırakmayacak. Amerika Birleşik Devletleri, savaş sonrası düzeni geliştirdi ve yıllarca kendi kurallarını zorla uyguladı. Ancak sorun artık bu değil. Aslında, Trump’ın son eylemleri sadece ticaretle alakalı değil, ABD’nin Pax-Americana’dan (Amerikan Barışı) ayrılmasıyla ilgilidir.

Japonya gibi birkaç ülke, savaş sonrası düzenle, 1945’ten sonraki ekonomik gelişimini kurallara dayalı ticari sisteme borçlu olan Almanya’dan daha bağlantılı. Almanya’nın ekonomisi büyük ölçüde ihracata bağımlıdır. Bu da ülke ekonomisinin, ticaret engellerine ve büyük ticaret ortakları tarafından uygulanan cezai vergilere karşı ciddi bir şekilde savunmasız olduğu anlamına gelmektedir.

Bu nedenle Trump’ın koruyucu politikaları, 1950’lerden beri var olan Alman ekonomik modelinin tümüne meydan okuyor. Trump’ın Avrupa’nın en yakın müttefiklerinden biri olan Almanya’yı tekrar tekrar seçip ayırması küçük bir mesele değildir. İyimserler, Trump’ın “havlamasının”, “ısırmasından” daha kötü olduğunu söyleyecekler – Kuzey Kore’ye yönelik tehditleri gibi ticaret konusundaki açıklamalarının, yalnızca müzakere stratejisinin bir parçası olduğunu savunacaklar-. Karamsarlar ise, akla yatkın bir soruyla yanıt verebilir: “Ya Trump söylediklerinde ciddiyse?”

ALMANYA EN BÜYÜK KAYBEDEN OLACAK

Almanya’da, bir transatlantik ticaret savaşının ne anlama geleceği konusunda bir yanılsama olmamalı. AB’ye ve onun tek pazarına ait olmasına rağmen, Almanya, ticaret bağımlılıkları ve transatlantik iktidar ilişkilerinin mevcut durumu nedeniyle en büyük kaybedenlerden biri olacaktır.

Şüphesiz, Almanya’yı kibirli olmakla suçlayan AB üyesi ülkeler, bu sonucu bir miktar keyifle karşılayabilir. Ancak AB’nin en büyük ekonomisinin zayıflaması, tüm blok üzerinde hemen olumsuz etki yaratacaktır. Ve şimdi, ayrışma vakti değil. İngiltere’nin AB’den ayrılışı, halihazırda üye devletler arasında uyumsuzluğa neden oluyor ve Avrupa karşıtı popülistler İtalya’da parlamentoda birleşik bir çoğunluk kazandılar bile.

Daha da önemlisi ne Almanya ne de AB üyesi ülkeler adına ticaret meseleleriyle uğraşan Avrupa Komisyonu, Trump’a karşı durmak için şu anda güçlü bir konumda. Ülkenin devamlı olarak yüksek cari hesap fazlasına yönelik eleştirileri uzun süredir göz ardı etmeyi seçen Alman milletvekillerinin ahmaklığı açıkça ortaya çıktı. Son Alman hükümeti, geçen yıl yeni bir rekora ulaşan fazlalığı, iç yatırımı hızlandırarak azaltsaydı, Almanya, Trump’ın tehditlerine cevap vermek için çok daha iyi bir konumda olurdu.


MÜZAKERE TEK SEÇENEK

Bir transatlantik ticaret savaşının olasılığını düşünürken, genellikle Mahatma Gandi’ye atfedilen şu sözleri hatırlamalıyız: “Göze göz, dişe diş düşüncesi bütün dünyayı kör eder.” Kısasa kısas bir transatlantik savaşı, her tarafta kaybedenler üretir ve yeni bir tecrit ve korumacılık dönemini getirir. Eğer bu durum yeterince uzarsa, küresel ekonominin çöküşüne ve Batı’nın parçalanmasına bile yol açabilir. Bu nedenle, AB’nin istemeden de olsa müzakere etmek dışında bir seçeneği yok.

Trump’ın ticaret devriminin öngörülebilir bir sonucu, Avrupa’yı, Kuşak ve Yol İnisiyatifi’nin Avrasya üzerindeki yatırım ve altyapı projeleriyle AB’ye halihazırda ulaşan Çin’e daha da yaklaştırmasıdır. Transatlantikçiliğe doğu merkezli alternatifler önümüzdeki senelerde arttıkça, Doğu ve Batı arasındaki doğru dengeyi tutturmak Avrupa’nın karşılaşacağı en zor güçlüklerden biri olacaktır. Avrupalılar artık sadece Rusya için değil, yeni bir Çin süper gücü için de endişelenmeli.

ÇİN KURALLARI BELİRLEYEBİLİR

Transatlantik ticaret ilişkilerini yok etmek veya alt üst etmek, ne ABD’nin ne de Avrupa’nın çıkarına. Çin liderler muhtemelen Trump yönetiminin “Amerika’yı yeniden büyük yap” sözünü özel olarak kutluyor. Çünkü bu söz şimdiye kadar sadece ABD çıkarlarının altını oydu ve Çin’i yeniden büyük yapmayı vadediyor. Gerçekte, Trump’ın yeni açıkladığı Çin’e yönelik vergilerine rağmen, iddia edilen fikri mülkiyet ihlallerine karşılık olarak, Trump’ın başlıca dış politika hedefinin, Çin’in küresel nüfuza yönelik tekliflerine yardım etmek olduğunu düşünenler affedilebilir.

Trump’ın göreve başladıktan sonra ilk hamlelerinden biri, ABD’yi, Asya-Pasifik bölgesinde Çin’e karşı bir siper oluşturacak ticaret anlaşması olan Trans-Pasifik Ortaklığı’ndan çekmekti. Şimdi, Çin, dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 60’ını oluşturan bir alanda ticaret kurallarını belirleme şansına sahip. Aynı şekilde, Trump’ın çelik ve alüminyuma getirdiği ithalat vergilerinin etkileri, Amerika’nın Avrupalı müttefiklerine zarar verirken çoğunlukla Çin’e yardım edecek. Çinliler, beklenmedik bir çöküşten yararlanmak isterse, onları kim suçlayabilir?

Avrupa’nın temel zayıflığı, gelecek aylarda giderek görünür hale gelecek. Avrupa’nın refahı, Amerika’nın liberal uluslararası düzenin yönetimini ve güvenlik garantisini sağlama isteğine bağlı. ABD’nin, atalarına bağlı ulusalcılığının peşinde görevini terk etmesiyle, Avrupalılar bir başlarına kaldı. Tek umut, Avrupalıların birliklerini korumak ve kendilerine nesiller boyu barış ve refah sağlayan uluslararası sistemi kurtarmak için çabuk harekete geçebilmesidir.

* Joshcka Fisher, 1998-2005 yılları arasında Almanya Dışişleri Bakanı olarak görev yaptı.
** Bu yazı 26 Mart 2018’de “www.project-syndicate.org” internet sitesinde yayınlanmıştır.
*** Tercüme: Fatma Nur Aktaş
#ABD
#Trump
#Almanya
6 yıl önce