|

Ramazan demek kitap fuarı demekti

1980 Askeri darbesinin ardından kitaptan uzaklaşan bir nesli yeniden kitaplarla buluşturan Sultanahmet Kitap Fuarı’nın yaklaşık 40 yıla uzanan bir mazisi var. Ülkemizin en sevilen ve her yıl merakla beklenen buluşmalarından Sultanahmet Kitap Fuarı ilk kez 1984 yazında kurulmuştu. Ramazan ayının sıcak ve uzun günlere denk geldiği vakitlerdi. İki yıldır ise pandemi nedeniyle yapılamıyor.

Ayşe Olgun
04:00 - 15/04/2021 Perşembe
Güncelleme: 05:52 - 15/04/2021 Perşembe
Yeni Şafak
Sultanahmet Kitap Fuarı
Sultanahmet Kitap Fuarı

Yayıncılık dünyasının merkezi yıllar yılı Beyazıt-Sirkeci hattıydı. Sonradan plazalara, Taksim’e, Kadıköy’e yayılma başladı. Bugün yayınevleri birer ikişer bu güzergahtan çekilse de hala bu semt yayınevleriyle biliniyor. Geçmişi Fatih Sultan Mehmet dönemine uzanan Sahaflar Çarşısı, 1960’lardan sonra hızla yükselen dini yayıncılığın adresi olan Beyazsaray Çarşısı, ardında Yumni İş Merkezi, Cağaloğlu ve Sirkeci’ye açılan cadde ve sokaklardaki han ve dükkanlardaki sayısız yayınevi, kitabevi, dergi büroları, matbaalar uzun yıllar farklı seslerin ve fikirlerin de buluşma adresi oldu. Kurulduğundan bugüne kesintisiz süren Sultanahmet Kitap Fuarı ise yazar ve okuru buluşturan en önemli etkinlik olarak 40 yıllık tarihiyle yayıncılık dünyasının kalbinde yerini aldı.

Bir grup yayıncının girişimi ve Diyanet’in organizasyonuyla Sultanahmet Camii avlusunda 1984 yılında gerçekleşen Sultanahmet Kitap Fuarı en son 2019 yılında Sultanahmet Meydanı’nda yapıldı. Bir Ramazan ayı geleneğine dönüşen bu fuar ilk yıldan itibaren 2019’a kadar her yıl Ramazan ayında kapısını açtı. Adeta bir Ramazan ayıyla özdeşleşti.

Dini yayıncılık adı altında başlayan fuar, bir süre sonra çeşitlenen yayınevleri ve kitaplarla kültür ve kitap fuarı adıyla yoluna devam etti. 1998 yılından sonra Sultanahmet Cami avlusunda yayınevleri stantlarını kurarken Sultanahmet Meydanı’nda da yiyecek içecek reyonları açıldı ve iftar sonrası Ramazan eğlenceleri öne çıkmaya başlandı. Sayıları her geçen gün artan yayınevleri, düzenlenen imza günleri ve söyleşilerle özellikle iftar sonrasında yaşanan kalabalıkla bir döneme damgasını vurdu. Öyle ki fuarın gördüğü ilgi üzerine hem ilçe belediyelerde hem de Ramazan ayında farklı illerde kitap fuarları yapılmaya başlandı.

Önce Sultanahmet Camii’nin iç avlusunda kurulan fuar daha sonra dış avlusuna kadar taştı. Hatta bu alana da sığmayınca Beyazıt Meydanı’na taşındı. Ancak ne yayıncılar ne de okurlar burada kurulan fuardan memnun kalmadı. Önce Ayasofya’ya ardından da Sultanahmet Meydanı’na taşındı. Fuarın adresi gibi zamanla ismi de değişti. Tüm bu değişimlerden şikayet edilse de fuara katılan yayınevlerinin sayısı her yıl biraz daha arttı.


İKİ YILDIR YAPILAMIYOR

Kitap okuma alışkanlığımızı yönlendiren, Ramazan ayını okuma kültürüyle buluşturan etkinlik mekanı olarak hafızalarda yerini alan fuar geniş bir okur ve yayın yelpazesiyle 40 yılını geride bırakmaya hazırlanıyor. Geçen yıl pandemi nedeniyle düzenlenemeyen fuardan, bu yıl da aynı nedenle mahrum kaldık. İnsan kanıksadığı şeylerin değerini ancak mahrup kalınca anlıyor. Biz de şimdiden gelecek yılki fuara kavuşmak için can atıyoruz.

1980 Askeri darbesinin ardından kitaptan uzaklaşan bir nesli yeniden kitaplarla buluşturan Sultanahmet Kitap Fuarı’nın 40 yıllık hikayesi aynı zamanda bizim okuma yazma kültürümüzün de önemli bir ayağını oluşturuyor.

ÖNCE OKUR SONRA HABERCİ

Sultanahmet Kitap Fuarı’na ilk kez 1994 yılında okur olarak katıldım. Sultanahmet Camii avlusunda yapılan kitap fuarı gündüzleri özellikle de hafta içi sakin olurken iftar sonrası ve hafta sonları kalabalıklaşırdı. 1997 yılından itibaren ise fuara gazeteci kimliğimle gitmeye başladım. Her Ramazan’da Cuma günü Sultanahmet’teki kitap fuarının resmi açılışı yapılırdı. Bizim için bu rutin bir haberdi. Dualarla yapılan açılışına koşardık ve hep böyle sürüp gidecek sanırdık. Ramazan ayında Sultanahmet Camii avlusu ikindi namazından sonra yavaş yavaş dolmaya başlardı. Son cemaat yerine hasırlar serilirdi. Burada Bekir Topaloğlu, Hayrettin Karaman, Emin Işık gibi hocalar sohbet yapardı. O yıllarda büyük ilgiyle dinlenen özel radyolardan fuarla ilgili canlı yayınlar yapılırdı. Biz de yaptığımız haberlerle etkinleri, imza günlerini öncesinden duyururduk. Bu yayınlar sayesinde fuarın alanı dolup taşardı.


EN UZUN KUYRUK ERDOĞAN’IN ŞİİR KASETİNE

Fuarla ilgili değişmez haberlerimizden birisi yayıncıların en çok sattığı kitaplarla ilgiliydi. Yıllarla birlikte fuara katılan yayınevlerin sayısı artınca öne çıkan yazarların da isimleri değişmeye başladı. Son olarak gazeteci kimliğimle 2019 yılında Sultanahmet Meydanı’nda yapılan fuara katıldım. Fuar çadırının önündeki meydanda yayıncılarla birlikte iftar ettik. İftar sonrası ise stantları gezip yayıncılarla uzun uzun sohbet etme imkanı bulmuştum. Kitap fuarında 40 yıldır değişmeyen kitapların yanında popüler kitaplar da en önde yerini almıştı. Pembe renk kapaklı Kur’an’ı Kerimleri de ilk kez bu fuarda gördüğümü söylemeliyim. Eskiden sayı olarak çok kitap olmasa da büyük ilgi gören dini romanların 40- 50 baskı yaptığını bizzat yayıncılardan dinledim.Yayıncıların unutamadıkları fuar hatıralarından birisi de uzun imza kuyruklarıydı. Bu kuyrukların efsanesi ise Recep Tayyip Erdoğan’ın şiir kasetini imzalamak için fuara geldiğinde yaşanmıştı. Erdoğan’ın okuduğu şiir yüzünden cezaevine konulacağı günlerdi. Kitap fuarına şiir kasetini imzalamak için geldiğinde cami avlusundan meydana taşan bir kalabalık onu karşılamıştı. Saatlerce süren etkinlik Sultanahmet Kitap ve Kültür Fuarı’nın en uzun kuyruklu imza günü olarak tarihte yerini aldı.

İSMET ÖZELİ’İN İMZA GÜNÜ

Bir diğer unutulmayan imza günü ise İsmet Özel’in okurlarıyla buluşmasıydı. Hala sosyal medyada o imza gününün fotoğrafı büyük bir heyecanla paylaşılır. Stantlarında çaylar içip, kitaplar imzalattığımız, söyleşiler yaptığımız kimi yazarlar ve şairler bu dünyadan göçüp gitti, geride hatıralarını bırakarak. Kimiyle ise hala görüşmeye fuar günleri hatıralarını yad etmeye devam ediyoruz. Gönül ister ki gelecek yıl büyük bir coşkuyla yeniden kitap fuarında dostlarla buluşalım.

Yeni Şafak Kitap olarak bu sayımızda hem Sultanahmet Kitap Fuarı’nı anmak hem de Ramazan ayında okuma alışkanlığımıza neler kattığını masaya yatırmak istedik. Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık İşletme Müdürü Murat Aydemir, İnkılab Yayınları Genel Müdürü Hasan Güneş, Pınar Yayınları Genel Yayın Yönetmeni Cevat Özkaya, Timaş Yayınları Yönetim Kurulu Başkanı Osman Okçu, İnsan Yayınları Yöneticisi ve Ortaklarından İsmail Akıncı, Nar Yayınları Sahibi Tayfur Esen, İz Yayıncılık Yöneticisi Mehmet Kahraman, Büyüyenay Yayınları Sahibi Mustafa Kirenci, Damla Yayınevi Sahibi Hüseyin Doğru, Mana Yayınevi Sahibi Latif Kınataş, Beyan Yayınları Sorumlusu Mehmet Tevfik Ekiz Sultanahmet Kitap Fuarı’nın dünden bugüne 40 yıllık hikayesini anlattı. Buyrun.


MEHMET KAHRAMAN - İz Yayınları: Kolay ulaşılır bilgi kitaba ilgiyi azalttı

Sultanahmet Kitap Fuarına ilk açıldığı günden beri gitmişimdir. İlk yıllar son zamanlardaki gibi mahşeri kalabalık olmuyordu. Daha çok teravih namazının kalabalığından istifade edilen bir fuardı ilk zamanlar. Caminin avlusunda revaklarının arasını pek taşmazdı. Sonraları bahçe ve yollar yetmez oldu. İlk fuardan hatırımda kalan caminin son cemaat yerinde hatibin oturarak verdiği vaaz olurdu. İkindi vakti namaz sonrası başlardı ve bir kaç saat sürerdi. Rahmetli Emin Işık hocanın vaazını hatırlıyorum orada.

KİTAP VE KÜLTÜRE İLGİ REVAÇTAYDI

İlk zamanlar -yani 40 yıl öncesinden bahsediyoruz- islamcılık olgusunun revaçta olduğu yıllardı, kitap ve kültüre olan ilginin bir nevi tavan yaptığı günlerdi. Fuara olan ilgi o nisbette çok yüksekti. Şimdiki zamanlarda dini neşriyata o zamanlardaki gibi bir ilgi yok. Bunun sebebi müraacat kanallarının çokluğu diyebiliriz. Bilgisayar ve mobil telefonlardan iki tuşa basarak elde edilen bilgi için kitaplar ihtiyaç olmaktan çıkıyor. Diyanet tv gibi kanalları hiç katmıyorum bile. Sosyal medya ayrı bir alem. Eskiden bir konuda tartışmak için okunan kitaplar söz konusuydu. Şimdi ise google “hoca” her mevzuda copy-past ile hatim indiriyor.


MURAT AYDEMİR - TDV Yayın Matbaacılık İşletme Müdürü: Kitap fuarı geleneğe dönüştü seneye devam edecek

Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye Diyanet Vakfı’nın kitap fuarı düzenleme fikri nasıl ortaya çıktı?

1982 yılında kurulan Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, bir taraftan yayın faaliyetlerini sürdürürken kuruluşundan bir yıl sonra 1983 yılı Ramazan ayında Ankara’da Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin Kızılay’daki merkez binasının fuaye salonunda az sayıda yayıncının iştiraki ile “1. Türkiye Dini Yayınlar Fuarı”nı organize etti. 1984 yılında ise 2. Dini Yayınlar Fuarı Ankara’da Kocatepe Camii; İstanbul’da ise Sultanahmet Camii avlusunda yine Ramazan ayı içerisinde organize edildi. Bu fuarın amacı; geçmişte olduğu gibi cami avlularını fonksiyonel hale getirmek, Ramazan ayı içerisinde bu mekanlarda yayıncı, yazar ve okuyucu üçlüsünü bir arada buluşturmak suretiyle kitaplarla olan dostlukları pekiştirmek ve toplumumuzun her kesimine kitap okuma alışkanlığını aşılamaktı.

İlk yıllar nasıl ilgi gördü?

25-30 yayıncı ile 1983 yılında başlayan bu organizasyon her geçen yıl yayıncı sayısı artarak ve gelişerek geleneksel hale geldi. Dini Yayınlar Fuarı olarak başlayan ve ağırlıklı olarak dini yayınların sergilendiği bu fuarlarda yayıncılarda hem yayın çeşitlerini hem de yayınların kalitesini artırarak büyüdüler.

Fuarın ismi daha sonra neden değiştirildi? Bu değişimle birlikte okur yazar ve yayıncı profilinde nasıl değişimler oldu?

1996 yılına kadar Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi tarafından organizasyonu yapılan bu fuarlar, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın çıkardığı bir yasa ile sadece fuarcılık işi ile iştigal eden şirketlerin fuar organizasyonu düzenleyebileceği hükmü getirildiğinden, bu tarihte Vakıf Fuarcılık Tic. Ltd. Şti.’nin kuruluşu gerçekleştirilerek 1997 yılından itibaren Vakfımızın bir kuruluşu olan bu şirketimiz tarafından fuarlar organize edilmeye başlandı.

1999 yılına kadar “Türkiye Dini Yayınlar Fuarı” olarak devam eden organizasyon yayıncıların dini yayınlar dışında da eserler neşretmesi hatta bu eserlerin dini eserlerden daha fazla çeşidinin olması sebebiyle fuarın ismi “Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı” olarak değiştirildi. Bu tarihten sonra bu organizasyon bu isimle devam etti.


BİR KEZ FATİH CAMİ AVLUSUNDA YAPILDI

1989 yılındaki Sultanahmet Camii’nin avlusundaki tadilat sebebiyle bir defaya mahsus olmak üzere fuarın İstanbul ayağı Fatih Camii avlusunda gerçekleştirildi. Bunun dışında bu fuar organizasyonları Türkiye’nin iki abide eseri Ankara Kocatepe Camii ve İstanbul Sultanahmet Camii’nde yapılmıştır. 2010 yılında İstanbul Avrupa Kültür Başkenti etkinliklerinin Beyazıt Meydanı’nda planlanması sebebiyle fuarın İstanbul ayağı 29. ve 30. yıllarda Beyazıt Meydanı’nda organize edilmiş, Ankara ayağı ise 37. yılında Ankara Melike Hatun Camii’nde düzenlenmiş olup, 38. 2019 yılında İstanbul Sultanahmet Meydanı’nda, Ankara Kocatepe Camii avlusunda düzenlenmiştir.

Gaziantep ilinde Demokrasi meydanında 2015-2019 yıllarında 4. ve 5. GAZİANTEP KİTAP VE KÜLTÜR GÜNLERİ ile Ramazan Fuarı bu ilimizde düzenlenmeye başlanmıştır. Etkinlik kapsamında Beyazıt’ta yaptığımız fuarlarda Beyazıt Devlet Kütüphanesinde gerçekleştirdiğimiz “Ramazan Sohbetleri “ne ilgi büyüktü. Yazar okuyucu buluşmaları söyleşi ve konferanslar Ramazan ayının manevi iklimine katkı sağlamıştır. Fuar etkinliği kapsamında geleneksel sanat sergileri (Hat, Ebru ) ile fuarlarımıza renk katılmıştır. Kitap ve kültür fuarları, Ramazan ayının ilk günü başlamaktayken yayınevlerinin talebi üzerine son yıllarda Ramazan’ın ortasına doğru başlatılmakta ve Kadir gecesine kadar devam etmektedir.

ÜÇ YIL ÖNCE EN YÜKSEK KATILIM

Fuarın en parlak dönemleri hangi dönemlerdi? Bugüne kadar en fazla yayıncının katıldığı yıllar hangi yıllardı? Hangi dönemlerde sönükleşti, sebepleri nelerdi?

Son 10 yıllık periyotta Ramazan ayının yaz aylarına gelmesi (sıcak etkisi), Okulların tatil olması fuara katılımı azatmış olsa da 38. Fuar organizasyonu (2019) Sultanahmet Meydanı olması sebebiyle 180 yayıncı 286 yayın evi markası ile 400 binin üzerinde ziyaretçi ağırlamıştır.

Bu gelenek önümüzdeki dönemlerde devam edecek mi? Pandemi nedeniyle mi ara verildi?

Bütün dünyayı saran Covit 19 salgını etkisi 2020 ve 2021 yıllarında Ramazan ayında planlanan Türkiye Kitap Kültür Fuarları salgın nedeniyle düzenlenememiştir. Ramazan Fuarları okuyucu tarafından gelenekselleştirilmiştir. Bundan sonraki yıllarda da yapılmaya devam edecektir

Fuara okurun ilgisi dünden bugüne nasıldı? 40 yılda okur profilinde bir değişim yaşandı mı?

İlk açıldığı günden beri ilgi hiç bitmemiştir. Dün babasıyla fuara gelen çocuk bugün çocuklarının elinden tutarak fuara geliyor. Sultanahmet Cami Sultanahmet meydanı Kocatepe cami okuyucun aklında hep kitapla anılmakta ve kitabı seven okuyan herkesin hatıratında önemli bir yer tutmaktadır.

Günümüz gençleri dini, fikri kitaplara ve yazarlarımıza ilgi gösteriyor mu? Gözlemleriniz nedir?

Dini yayıncılık toplumumuz okuma alışkanlığında her zaman öncü niteliğindedir. Her yaş gurubundan okuyucu ilgisi her zaman gözlenmektedir. Yayıncılar bunu dikkate alarak daha özgün eserlerle okuyucunun taleplerini karşılamaktadır.


CEVAT ÖZKAYA - Pınar Yayınevi: Sol çevrelerin de fuara ilgi gösterirdiğini söyleyebilirim

Kültür hayatımıza hizmet amacıyla, geleneksel hâle getirilen kitap fuarları 1980’li yıllardan itibaren düzenlenmeye başladı. Nerden baksanız kırk yıl öncesi… Türkiye Diyanet Vakfı’nın birincisini 1983’te Ankara’da düzenlediği Dinî Yayınlar Fuarı yayıncılar ve okurlar tarafından ilgi görünce 1984’ten itibaren Ankara ve İstanbul’da organize edilmeye başlandı. Bizler öteden beri bu fuarlara katıldık. Biliyorsunuz fuarın İstanbul ayağı Sultanahmet’le özdeşleşen bir yapıya sahipti. Ramazan ayının da etkisiyle Sultanahmet Camii âdeta sosyal hayatın merkezine yerleşti. Bu çerçevede İstanbul’un Kültürel Yüzü adıyla hazırladığımız kitapta iki önemli yazıya yer verdik. Sevdiğiniz yazarları, şairleri görebileceğiniz, onların eserlerini imzalatabileceğiniz bir mekândı Sultanahmet Camii avlusu. Fuara kitap yetiştirmeyi içeren tatlı telaşın ardından dostlarla buluşup hep beraber iftar etmenin tadı ise başkaydı.

FİKRİ VE EDEBİ KİTAPLARIN SAYISI ARTTI

Kitapla okuyucuyu birleştiren Dinî Yayınlar Fuarı, fuarın bütün işlevlerini imkânlar nispetinde yerine getirdiği gibi ülkemizde ilk defa dinî yayınların topluca sergilenip tanıtıldığı bir özelliğe sahipti. Düzenlenen fuarlarda; başta kitaplar olmak üzere dinî-millî muhtevalı her türden yayının yanı sıra çeşitli Avrupa dillerinden çevrilen kitaplar okurlara sunuldu. Gerçekten bu fuarların 1980’li ve 1990’lı yıllarda gördüğü sıcak ilgi herkesin tahmin ettiğinin çok ötesine geçti. Daha önce yayıncılar sadece iş ilişkisi bulunan bazı meslektaşlarıyla muhataptı. Bu fuarla birlikte diğer yayıncıları da tanımaya başladılar. Merak edenler vardır. İlk fuara acaba ne kadar yayıncı katıldı? Hatırladığım kadarıyla otuz küsur yayıncının iştiraki ile tertip edilmişti birincisi. Sonraki yıllarda hem katılımcı hem de kitapların sayısı hayli yükseldi. 1990’daki fuara 106 yayınevi iştirak etmişti. Birinci fuarda üç bin civarındaki yayına karşın 1987’deki beşinci fuarda altı bine yakın kitabın okura sunulması yayıncılık sektörünün geliştiğinin işaretidir. 1990’larda ve 2000’lerde ise bu rakamlar çok çok yükseldi. Çünkü fikrî ve edebî yayınların hem niteliği hem miktarı önceki yıllarda kıyaslanamayacak ölçüde arttı. Okur eğilimlerinin de farklılaştığını söyleyebiliriz.

Yayın ve kültür hayatımız açısından önemli bir başka hususa dikkat çekmek isterim: 1980’lerin sonlarındaki bir fuar açılış töreninde “kültür savaşı” tanımlamasının yapıldığını hatırlıyorum. Sol çevreler de Dinî Yayınlar Fuarını ziyaret ederlerdi. Fuar o kadar kesin bir etki yaratmıştı ki, solun Türkiye’de kendileri dışında da entelektüel yayıncılık yapanların bulunduğunu bu fuar sayesinde öğrendi. Burada bir hususa da özellikle temas etmek isterim: İslamcıların kitap ve kültürle ilişkisinin sadece 1990’larla sınırlı olmadığının vurgulanması gerekir. Elbette yayıncılığımızın kültürel boyutundaki eksikliklerinin farkındayız. Ama bu 2000’ler sonrasının hem nicelik hem de nitelik bakımından önceki on yıllarla kıyas kabul etmeyecek ölçüde gelişme gösterdiğini söylememize mani olmamalı.


YAZARLARLA BULUŞMAK ÖNEMLİYDİ

Gelenekselleşen fuarlarda biz yayıncılar için de en önemli noktalardan biri çoğuna abi dediğimiz yazarlarla karşılaşmaktı. Mustafa Kutlu, İsmet Özel, Beşir Ayvazoğlu, İhsan Süreyya Sırma Hoca, Ertuğrul Düzdağ, rahmetli Mustafa Miyasoğlu gibi pek çok yazarı anabilirim. Ayrıca yayıncıların yazarlara ve okurlara kitap hediye etme âdeti yaygınlık kazanmıştı. Yazarlara, sanatçılara ve gazetecilere kitap armağan ettiğimizde şaşırdıklarını biliyorum. Hatırlıyorum; Yeşilçam’ın usta sanatçısı Hababam Sınıfı’nın Mahmut Hocası rahmetli Münir Özkul Sultanahmet’te bizim standımıza da uğradı. Kendisiyle muhabbet ettik. Çeşitli filmlere imza atmasına, onlarca ismi oyuncu olarak yetiştirmesine rağmen çok mahcup hatta utangaç diyebileceğim bir mizacı vardı. Samimiyeti ve candanlığı ile sanki büyüğünün karşına çıkmış bir çocuk gibiydi. Kitap hediye ettiğimizde ücretini takdim etmeye çalışmıştı. Bizler de hediye olduğunu kendisine ifade ettiğimizde şaşırmıştı.

28 ŞUBAT’TA DÖNÜŞÜM YAŞADI

28 Şubat sürecinde fuarın adı Kitap ve Kültür Fuarı’na dönüştü. Sonraki yıllarda kitaba erişimle ilgili mecralar çok çeşitlendiği için fuara ilginin azaldığını kaydetmeliyiz. Ama çeşitlenerek yaygınlaşan kitap fuarlarının her zaman önemini koruyacağını düşünüyorum. Dinî Yayınlar Fuarının başladığı yıllarda Edirne gibi şehirlerde düzenlenen sergileri pek çok şehirde tertiplenen fuarların izlemesi bunun bir göstergesidir. Sultanahmet’teki fuarı özerk yapısını muhafaza ederek kültür yönünden değişen okur profilini dikkate alan yeni etkinliklerle güçlendirmek şarttı fakat bu başarılamadı. Tabii bu da bir süreç, bir zaman meselesi aslında… Bundan sonra neler yapılabilir, sorusunu gündeme almak güzel bir başlangıç olabilir. Şayet böyle bir niyet varsa Mehmet Tevfik Ekiz’in Umran dergisindeki yazılarıyla Bayram Karaçor’un Yetkin Düşünce’deki önemli yazısını okumalarını salık veririm.

SEMBOLİK MEKANLAR ÖNEMLİDİR

Salgınla beraber yüz yüze ilişkinin zorunlu olarak azalması fuarlardaki aracısız beraberliklerin ne kadar değerli olduğunu düşündürttü hepimize. Aynı işlevde olmasa bile Sultanahmet’teki fuarın cami avlusunda düzenlenmeye devam etmesi gerekir. Unutmamak gerekir ki sembolik kültürel mekânlar, kültür ve medeniyetlerin oluşmasında ve aktarılmasında temel taşlar mesabesindedir.


OSMAN OKÇU - Timaş yayınları: Huzur Sokağı’nı tezgah altından sattığımız dönem oldu

İlk olarak 1984 yılında fuar Sultanahmet Kitap Fuarına Timaş olarak katıldık. O dönemde dağıtımını yaptığımız Bedir ve Yağmur yayınevleri için de stant almış ve kitaplarını sergilemiştik. Ramazanın yaz dönemine gelmesi hasebiyle gün içindeki yoğunluktan dolayı iftar saatini cami avlusunda dört gözle beklerdik. Genelde Yayınevlerinin sahipleri ve satış sorumluları birlikte yerlere serilen hasırlar üzerinde iftar yapılırdı. Yazarlar, gazetecilerden de iştirak edenler olur, çok samimi , dostane ortamda sohbetler olurdu. Bu güzel adet birkaç sene devam etmişti.

Biten veya azalan kitaplarımızı caminin dış bahçesine kadar araçla getirir sonra el arabalarına yükleyip merdivenlerden çıkarmak ise sabahın erken saatlerinde yapmamız gereken işlerdendi. Avlunun kapıları ziyaretçilere 09.00 da açıldığı için , erken saatlerde kitaplarımızı taşımak zorundaydık. Kapanış saati, teravihin geç bitmesi ve cami cemaatının, ziyaretçilerin yoğunluğu nedeniyle bazen 01.00 e kadar orada bulunmamız gerekebiliyordu. Hafta sonları ise öğle saatlerinde başlayan kalabalık ile iftar saatine nasıl geldiğimizi anlamazdık. Dar alanlara koyulan yazar imza masaları, kitapları incelemek isteyen kitap severler içinde günler, haftalar ve Ramazan ayı çok keyifli ve hızlı geçerdi.

UNUTULMAZ İFTAR SAATLERİ

İftar saatlerinde Rahmetli Şevket Eygi, Şamil Yayınevinin sahibi Duran Kömürcü, Ali Rıza Demircan gibi renkli ve sohbeti güzel büyüklerimizi dinlemek ayrı bir güzellikti. Müthiş bir okur ilgisi vardı. Üniversite öğrencilerinden, kamu çalışanlarına , tüccarlardan , çiftçilere kadar her meslekten ve her kesimden gelenler vardı. Anadolu vilayetlerinden Ramazan münasebetiyle İstanbul cami ve türbelerini ziyarete maksatlı misafirler özellikle iftar saatinden sonra ayrı bir yoğunluk oluşturuyordu. Yıllar içinde birçok vilayette Ramazan Çadırları ile Kitap Fuarları geleneği başlamıştı. Hatta Sultanahmet’ten sonra Eyüpsultan Belediyesi de Ramazan ayında çadır içinde kitap fuarı başlatmış yaklaşık 20 yıl kadar sürdürmüştü.

Yazarlar için Sultanahmet’e gelmek imza atmak güzel bir duygu yaşatması hasebiyle istekli olup fuara renk katıyorlardı. Uzun yazar kuyruklarını her zaman görebiliyorduk.


ARTIK AVLUYA SIĞMAZ OLDUK

Yaz aylarınının bitmesi ve Ramazanın kışa yaklaşması hepimizi tedirgin etmişti. Diyanet ile birlikte yayıncılar olarak toplantılarla çözüm getirmeye çalışmıştık. Akabinde revaklar , brandalarla kapatılarak bir nevi soğuk önlenmeye çalışılmış, ısıtıcılar ile çözüm aranmıştı. Ama özellikle kışın taş zeminini soğuğu yayınevi çalışanlarını hasta ediyordu. Bu nedenle zemine tahtalar , halılar getirerek soğuktan korunmaya çalışıyorduk. Kış aylarında da kitap severler yazarlar bizleri yalnız bırakmadı. Yine aynı ilgi devam etti. Ancak zamanla yayınevi sayısı arttıkça avluya sığmaz olduk. Sultanahmet meydanına stantlar kurulabilir mi diye düşünürken o zaman ki Eminönü Belediyesi, meydana hediyelik eşya, gıda vs satan esnafı da getirince ortam panayır alanına döndü, yayınevlerinin de umudu tükendi. Çözüm bulunamadı maalesef. Sultanahmet Camisinin kısmi tadilata girmesi sebebiyle önce Fatih Camisi avlusunda bir sene fuar yapıldı, daha sonra Beyazıt meydanında bu geleneğin devam etmesi uygun görüldü.

28 ŞUBAT’TAN OLUMSUZ ETKİLENDİK

28 Şubatın döneminin olumsuz etkisi olduğu 80 li yılların ortasında o günkü Diyanet işleri Başkanı Tayyar Altıkulaç Beyin zamanında fuarın yapılmayacağı haberi gelmiş ve çok üzülmüştük. Özellikle Tayyar Beyin yoğun çabaları ve 28 Şubatçıları bir şekilde ikna etmesiyle fuarı yaptık. Ancak Diyanet yetkilileri tarafından yayınevlerine kitap ve yazar isimleri olan bir liste el altından verildi. Bsöz konusu kitapların fuar alanında satılması yasaktı.. Bir mahkeme kararı olmadan tamamen keyfi yasaklanmış kitaplardı. O dönemin etkili ve yetkili 28 Şubatçı askerlerinin sakıncalı gördükleri kitap ve yazarları fuar alanına alamayacaktık. Diyanet yetkilileri teker teker yayınevleri ile görüşerek ikna etmeyi başardı. Ya fuar ya da yasaklı kitaplar.. Tabi yayıncılar olarak bizler kitapları yine getirdik. Ama tezgah üstüne koymadık , isteyen okurlara çıkarıp verdik. Bizden iki kitap vardı.. Minyeli Abdullah ve Huzur Sokağı.. İsteyen okurlarımız sorduğunda tezgah altından çıkarıp veriyorduk. Asker veya polis olmasından şüphelendiklerimize de yok diyorduk. Genç halimizle aldığımız tedbir ve çözüm bu kadardı işte..

Bir avuç yayıncı olarak o yıllarda nakit harcamalarımızın karşılığı olarak fuarın getirisi bizler için çok önemliydi. Ve derdimize çare oluyordu. Yıllarca birçok okurumuzdan Sultanahmet Fuarının özlemini dinlemişimdir. Yazarlarımızın da hatıralarında her zaman yer alır..

ESKİ HEYECANI KALMAMIŞTI

İlk yıllardan sonra Diyanet yetkilileri ve yayıncılar bir araya gelip geliştirmek ve daha nitelikli hale getirebilmek için görüşmeler yapıldı. Ama her zaman son söz Diyanet yetkililerinde olduğu için bir türlü mesafe alamadık. Yayınevleri olarak hiçbir zaman fuarın geleceği ve yönetimi ile alakalı etkin olamadık. Sonuçta tüm ikazlarımıza rağmen maalesef fuar hep güdük kaldı , gelişemedi. Özellikle İstanbul’da Büyükşehir ve Fatih Belediyesi Sultanahmet Meydanını yayıncılara tahsis etmekten israrla kaçındı. Diyanet de bu konuda çözüm üretemedi. Ve Beyazıt Meydanına son yıllarda gidilip orada çadırda devam edildi. Fuar tüm cazibesini kaybetmişti. Eski heyecanından da eser kalmamıştı ama yine katılmaya devam ettik. Geçen son üç Ramazan ayında ise Ayasofya ile Sultanahmet arasındaki alanda yine çadır olarak kuruldu fakat eski heyecan ve tadını hiçbir zaman kazanamadı.


HASAN GÜNEŞ - İnkılab Yayınları: İftar sonrası fuar alanına akın yaşanırdı

Bir yayıncı ya da okur olarak Sultanahmet kitap fuarına ilk ne zaman gittiniz/ne zaman katıldınız, neler hatırlıyorsunuz?

1982 Ramazanında Sultanahmet Camii iç avlusunda açılan Kitap Fuarına bir okuyucu olarak gitmiştim. Yayıncı olarak da bir yıl sonrakine, Şâmil Yayınları’nın standında 3 kitabımızla katıldık. 1984’den 2018 yılına kadar (28 Şubat yaptırımları sebebiyle1997’de katılmadık) her yıl kendi İnkılâb Yayınları standımızda kitaplarımızı sergiledik. İç avlunun revakları altındaki standların arkaları duvara bitişik, önü camiye açıktı. Ziyaretçilerin rahatlıkla standların önüne gelip kitapları incelemeleri mümkündü. Daha sonra cami tarafında hasırlar üstünde aldıkları kitapları karıştıran, dinlenen, sohbet eden insanlar görürdünüz. Veya bir yazarın itrafını sarmış, sorularına cevap bekleyen gruplar…

ASKERİ DARBENİN TEDİRGİNLİĞİ VARDI

Fuara okurun ilgisi dünden bugüne nasıldı, bu konuda gözlemlerinizi hatıralarınızı merak ediyoruz?

Bu fuara ilgi olduğukça fazlaydı. 80 Askerî Darbesi üzerinden kısa bir süre geçmişti. İnsanlar bazı tedirginlikleri üzerlerinden atmaya çalışıyorlardı. Dernek, vakıf, parti gibi kuruluşlar yoktu. Sosyal hayat-düşünce hayatı ancak kitap ve kitapçılar çevresinde yeniden şekilleniyordu. Yeni çıkan bir kitabın her tarafta duyulması, ulaştırılması ve sergilenmesi mümkün olmuyordu. Okuyucu için fuar, yeni veya eski her kitaba ulaşmanın kestirme bir yoluydu. Ramazan da o yıllarda uzun bir süre yaz aylarına denk gelmişti. Akşam saatleri ve teravih namazı sonrası fuar alanı capcanlıydı. Avlunun cami kapısının sağı solu hasırlar üzerinde sohbet eden insanlarla dolu oluyordu. Yazarlarla, dostlarıyla sohbet etme ve birarada bulunmak isteyen okuyucular gündüzleri olmasa da akşamları fuara akın ediyordu.Çeşit olarak az sayıda kitap yayınlansa da her birinin baskı adedi 5.000 ve üzerindeydi. Ayaküstü sohbetlerde yeni çıkan kitapların konularından bahsediliyordu. Gazeteler bu fuar ile beraber kültür-sanat sayfalarına yer veriyorlar, yazarlarla röportaj yapıyorlardı.


EN ÇOK OKUNAN KİTAPLAR

Son 40 yılda hâlâ okurun ilgi gösterdiği kitaplar ve yazarlar kimler?

Necip Fazıl Kısakürek, Sezai Karakoç, Şûle Yüksel Şenler, Hekimoğlu İsmail, Kadir Mısıroğlu gibi yazarların kitapları her zaman ilgi görmüştür. İmam Gazzâlî’nin kitapları ciltlisinden karton kapaklısına klasiklerimizden olmuştur. Seyyid Kutub, Muhammed Kutub ve Mevdûdî gençlerimizin ilgiyle takip ettiği müslüman dünyanın kalemleriydi. İsmet Özel, Hüsnü Aktaş (Yusuf Kerimoğlu), Yaşar Kaplan, Sadık Albayrak, Ali Rıza Demircan, Abdurrahman Dilipak, Rasim Özdenören, Mustafa Kutlu… Sonraları Emine Şenlikoğlu kitapları takip edilirdi. Bu yazarların kitapları, o zamanlardaki kadar olmasa da bugün de aranır, okunur.

Ciltli-takım kitaplar: Fi Zilalil-Kur’ân, İhya-i Ulumuddîn, Tefhimu’l-Kur’ân, karton kapaklı kitaplar: Çile, Sarıklı Mücahidler, Huzur Sokağı, Minyeli Abdullah, Devrimin Çakıl Taşları, Gençliğin İmanını Sorularla Çaldılar… Üç Mesele, Taşları Yemek Yasak, Allah Rasûlünden Hayat Dersleri, Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler, Gül Yetiştiren Adam...

Biz İnkılâb Yayınları olarak Kelimeler Kavramlar, Gelin Bu Dünyayı Değiştirelim, İslâm’a İlk Adım, Coğrafî Keşiflerin İçyüzü gibi yayınlarımızın günümüzde de yeni baskılarını yapmayı sürdürüyoruz.

BASKILAR AZALDI

Günümüz gençleri dinî, fikrî kitaplara ve yazarlarımıza ilgi gösteriyor mu? Gözlemleriniz nedir?

Buna cevabı kitap baskıları veriyor. O gün için 5000 basılan kitap bugün 1000 adet basılıyor. Yazarlarımız ve kitapları, okuyucunun beklentilerine, meraklarına ne kadar cevap veriyor? Veya doğru tarafından soralım: Okuyucunun beklentileri mi değişti? Aslında, “Güneşin altında söylenmedik şey yok.” Fakat söyleyiş ve sunuşta değişiklik gerekiyor. Bunu yapan yayınlar yine ilgi görüyor. Gençliğin İnanç Soruları ve Coğrafî Keşiflerin İçyüzü kitaplarımız merak ve beklentilere cevap verdiği için olsa gerek, yine talep görenlerden.

Fuara ilginin son yıllarda giderek düşmesinin sebebi sizce neydi?

Bir kaç sebebi var: Sosyal ortam değişti. İnsanlar kitaba her ortamda ve çok kolay ulaşabiliyorlar. Yazarlara da öyle…

Ayrıca hâlâ çadır tarzında organizasyonlar “zamanın ruhu”yla çelişiyor. Evet, biz millet olarak “çadırdan bir cihan devleti çıkarmışız.” Fakat, değişim-dönüşüm yaşayan toplumumuzda, fuarların bunca geçmişine rağmen şekil, hizmet ve sunum itibariyle çadır zihniyetini aşamamış olması, ilgiyi düşüren bir diğer sebep diye düşünüyorum.

Ramazan ve kitap okuma geleneği günümüzde de devam ediyor mu?

Nitelik olarak bu gelenek devam ediyor. Çünkü insanın kendisini, yapıp ettiklerini sorgulamaya, hesaba çekmesine vesile olan bu mübarek ay arınmanın da bir diğer adı. En başta okuyup anlamaya ve gereğini yapmaya memur olduğumuz Kur’ân-ı Kerîm bu ayda daha çok ele alınır. Onu anlamamızı, düşünmemizi sağlayacak diğer kitaplar da öyle. Bir de herkesin kendi birikimi ölçüsünde çevresine tavsiye edeceği kitaplar olur. Bunlar yayın dünyasını daha bir canlandırır.


HÜSEYİN DOĞRU - Damla Yayınları: Okurlar ciltler dolusu kitapları sırtlayarak fuardan giderdi

1983 yılında ilk defa açılan Dini Yayınlar Fuarı’na Damla Yayınevi olarak biz de katıldık. O dönemde yayınevimizin kurucusu babam Mehmet Dogru’nun Eminönü Müftüsü olması dolayısıyla diyanetin bütün organizasyonlarına katılıyorduk. İlk defa yapılan bu fuar halkın oldukça ilgisini çekmişti. Heleki 1980 ihtilalinden sonra oluşan antidemokratik baskı ortamında açılan Dini Yayınlar Fuarı halkımız için büyük bir ferahlama vesilesi olmuştu. Bu nedenle dini yayınlara çok büyük bir ilgi vardı. O zaman ben genç bir üniversite öğrencisi olduğum halde Damla Yayınevi personeline yardım etmek üzere ben de akşamları iftardan sonra katılıyordum. Gördüğüm kadarıyla halkımız ciltler dolusu kitapları sırtına alıp götürüyordu. Hatırladığım en önemli konu ciltli kitaplara, tefsirlere, hadis külliyatlarına, İslam tarihine karşı özel bir ilgi vardı.

DİNİ ÇOCUK KİTAPLARA HALA İLGİ VAR

Her ne kadar ciltli eserlere ilgi zaman geçtikçe azalmış olsa da dini çocuk kitapları, dini, fikri kitaplar, tarihi romanlar fuarda oldukça ilgi görüyordu.

Maalesef 28 Şubat’ın baskıcı ortamında Dini Yayinlar Fuarı, Kültür Yayınları Fuarı olarak adı değiştirildi. Ben bunu hiçbir zaman tasvip etmedim. Bir fuarın adı neyse onun devam etmesi gerekir. Duruma göre esen rüzgarlara göre adın değişmemesi gerekirdi.Bununla birlikte fuarın kesintisiz devam etmiş olması takdiri şâyândır.

SULTANAHMET’LE ÖZDEŞLEŞMİŞ BİR FUAR

Dini yayınlar Fuarı Sultanahmetle özdeşleşmiş idi. Özellikle ramazan ayında insanlar iftardan sonra fuara geliyorlar uzun süre kitapla haşır neşir olduktan sonra teravih‘e gidiyorlar ve teravihten sonra da gece saat 12:00’ye kadar ilgi devam edebiliyordu. Hatta Kadir gecesinde sabah namazına kadar fuar açık oluyor ve sabah namazına kadar da insanlar fuarda dolaşmaya devam ediyorlardı. Bu durum dini milli ve edebi eserler neşreden yayıncılarını üzerinde oldukça olumlu motivasyon etkisi yapıyordu. Diyanet Vakfı’nın iftardan sonra yayıncılara oldukça basit şartlarda cami avlusu içerisinde iftar vermesi bile ayrı bir keyifti. Çünkü yayıncılar hiçbir lüks aramadan o tabi ortamda iftarını yapıyorlar ve fuardaki görevlerine devam ediyorlardı. Zaten Sultanahmet meydanında ve Sultanahmet caminin bahçesinde çayırların üzerinde iftar yapma geleneği hakim olmuştu ve orada iftarlarını yapan halkımız iftardan sonra fuara gelip fuardan ilmi, fikri ve dini eserleri seçip alıyordu. O günlerdeki kitaba olan ilgiyi bugün bile hala özlüyoruz.


EN ÇOK OKUNAN YAZARLARIMIZ

Damla Yayınevi açısından okurun kitaplarımıza ve yazarlarımıza gösterdiği ilgiyi düşündüğümde; 1980’li yıllarda daha çok Mehmet Yaşar Kandemir’in Dinim Serisi çok ilgi görürken, fikri anlamda Dr Haluk Nurbaki’nin İslam ve ilim serisi kitapları çok ilgi görmekteydi. Çünkü o dönemde Haluk Nurbaki sık sık TRT televizyonuna çıkarak dini ve ilmi konularda sohbetler yapıyordu. Ruhul Beyan tefsirinin çok hızlı biçimde satıldığı yıllara şahitlik ettik. Özellikle doksanlı yıllarda diğer yayınevlerinde de ciltli eserlerin çok fazla satıldığına şahitlik ediyorduk Saffetut Tefasir, Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın tefsiri gibi, Ömer Nasuhi Bilmen İlmihali gibi eserler çoğunlukla yüksek rağbet görüyordu.

Fakat 28 Şubat‘ın antidemokratik ve dini konularda baskıları neticesinde okullarda dini muhtevalı kitapların tavsiye edilmesinde büyük zorluklar yaşanmaya başlandı. Bu nedenle öğretmen tavsiyesi kaynaklı toplu kitap alımları kaybolmaya başladı. Dini neşriyat yapan yayınevleri bundan oldukça etkilendi.

NİTELİKLİ GENÇLİK NİTELİKLİ KİTAP

Günümüzde her türlü kitabın serbestçe yayınlandığı özgür bir ortama kovuştuk. Bu nedenle kitapların kalitesi oldukça artmaya başladı. Artık nicelik değil nitelik konuşulmaya başlandı. Gençlerimizin ve çocuklarımızın kaliteli dini kitaplara olan ilgisi hala devam ediyor. Hatta diyebilirim ki eğitimli anne ve babalar çoğaldıkça çocuklarını doğru bilgilerle mücehhez kılabilmek için kaliteli dini kitaplar alarak çocuklarını iyi terbiye etmeye çalışmaktadır. Bu nedenle işini ciddi yapan, kadrosunu düzgün kuran, kaliteli editörler çalıştıran, kaliteli yazarlara sahip olan yayınevlerinin herhangi bir satış konusunda sıkıntısı bulunmamaktadır. Ancak her alanda olduğu gibi sosyal medyanın ve cep telefonlarının giderek yaygınlaşması gençlerimizi kitaptan ziyade dijital ortama doğru kaydırdığı da bir gerçek.

MEKAN DEĞİŞİNCE İLGİ AZALDI

Dini Yayınlar Fuarı’nın son yıllarda azalan bir okuyucu ivmesi ile karşılaşmış olmasının sebebinin mekanın değiştirilmesi ile alakalı olduğunu düşünüyorum. Öncelikli olarak Sultanahmet Camii avlusundan çıkartılarak Beyazıt’a götürülmesi ile birlikte bir düşme eğilimi başladı. Beyazıt insanların çoğunlukla gidip iftardan önce ve iftardan sonra vakit geçirdikleri bir mekan değildi zaten. Kısa bir süre sonra Beyazıt Camii de tadilata girince cemaat camiye de gelmez oldu. Dolayısıyla yapılan fuar çok da fazla ilgi görmedi. En son Ayasofya meydanında yapılan fuarda bir nebze yayıncıların memnun olduğunu müşahade ettik. Ancak hemen akabinde 2020 ve 2021 yılının pandemi ile geçmiş olması, fuarının iki yıl ara vermesine sebebiyet vermiştir. Eğer yapılsaydı 2021 yılında 40. yılını kutlayacak olan Dini Yayınlar fuarının bir sonraki yıl sağlıklı bir şekilde Sultanahmet Meydanı’nda yapılmasını bütün yayıncılar olarak arzu ediyoruz.


İSMAİL AKINCI - İnsan Yayınları: Online satışlar fuara ilgiyi zamanla azalttı diyebiliriz

Sultanahmet kitap fuarına ilk olarak 2000’li yılların başlarında, henüz 15’li yaşlarında genç bir çocuk iken, rahmetli babamın haftasonları hem sorumluluk bilinci kazanmam, hem harçlığımı çıkarmam, hem de -asıl olarak- sonradan tevarüs edecek olduğum yayıncılık mesleğini ufak ufak öğrenmem için, İnsan Yayınları standında çalışmaya göndermesiyle gittim ve Ramazan fuarıyla böylece tanışmış oldum. Tabii o yıllarda, o yaşlarda benim için kitap fuarı daha çok kendi paramı kazanma, harçlığını çıkarma heyacanı veren, Ramazan gibi coşkulu bir zaman diliminde tarihi yarımadada, camii avlusunda ve içinde eğlenceli vakit geçirdiğim bir yer anlamına geliyordu. Ama yıllar geçtikçe okumanın, öğrenmenin anlamı kavradığımda, bunun da en önemli vasıtası olan kitapların değerinin bilincine vardığımda, kendimi çalışmaktan ziyade kitapları heyacanla karıştırmanın, okumanın içinde buldum. Yeni kitaplarla, yeni yazarlarla tanışma ortamı olmaya başladı benim için kitap fuarı. Ramazan artık benim için oruç ve fuar (diğer bir deyişle ibadet ve ilim) anlamına gelmeye başladı. Üniversite yıllarından itibaren beraber daimi bir İnsan Yayınları fuar çalışanı olmaya başlamış, okuyucularla kitapları konuşmanın zevkini tatmaya başlamıştım.

EN ÇOK OKUNAN KİTAPLARIMIZ

Ramazan fuarında yer alan her yayıncının yazarlarıyla, bastığı kitaplarla, ilgi duyduğu alanlarla az çok kazanmış olduğu, kemikleşmiş bir kimliği vardır. İnsan Yayınları da İslami düşünce, tasavvuf, akademik ve ilmî çalışmalar, Batı düşüncesinin hakperest metinleri ve Gelenekselci ekol gibi yayınlarıyla tanındığı için fuarda okuyucularımız bizden çıkan ve ilgi gören, çıkmasını istediği çalışmaları sorarlar(dı) daha çok. İllaki isim verecek olursak Malcolm X, Mekke’ye Giden Yol, Güvercin Gerdanlığı, Hayy bin Yekzan gibi edebi eserlerin yanı sıra Guenon, Schoun, Nasr gibi Gelenekselcilerin eserlerini sayabiliriz.

ETKİNLİKLERİN KURBANI OLDUK

İlerleyen zamanlarda Belediye ve Diyanet hem Ramazan ayının coşkusunu hem de fuar alanının hareketliliğini artırmak için cami dışında etkinlik alanları ve yemek yerleri kurulmaya başladı. Başlarda buna sevinen biz yayıncılar daha sonra bu etkinliklerin kurbanı olarak camii avlusundan Beyazıt meydanına taşınmak durumunda kaldık ama hiç bir zaman Sultanahmet Camii›nin avlusu kadar heyacan duyamadık Beyazıt meydanında kurulan fuardan.

POPÜLER OLANA KAYILDI

Aslında Sultanahmet’in avlusundan Beyazıt meydanına geçişimiz güncel kültürümüzün de, okuma kültürümüzün de değişmesinin başlangıcı olarak değerlendirilebilir kısmen. Zamanla İslâmî duyarlılık, düşünce, fikir vb. hassasiyetlerimiz yerini popüler kültür ve eğlence etkinliklerine bıraktı, daha popüler metinler okumaya başladık bu süreçle beraber. Zamanla zincir kitap mağazalarının çoğalması, online satış mecralarının artması ile fuarlar gördükleri ilgiyi kaybetmeye başladı. Artık fuarlarda yayınevi editörlerinin, yazarların, çalışanların sohbetleriyle/yönlendirmesiyle değil de zincir mağazaların ve popüler programların, kişilerin, reklamların gözümüze soktuğu kitapların alındığı bir dönem başladı.

SEZAİ KARAKOÇ’UN SOHBETLERİNDEN FEYZ ALINIRDI

Tüm bu başkalaşım (İslami hassasiyeti olan kültürün popüler kültüre yenik düştüğü dönüşüm) ile birlikte Necip Fazıl, Sezai Karakoç gibi üstadların sohbetlerinden/oluşumlarından geçen kültür kaybolmaya yüz tutmasıyla, İslâmî bilinci diri tutacak bir oluşumun (değerler ve eylemler dizininin) yokluğa karışmasıyla savrulmaya başladık. Babamdan hatırladığım şu ki, rahmetli her hafta Sezai Bey’in yanına gider onun sohbetinden, fikriyatından feyz alır ve bu diriliş bilinciyle yayınevi işlerini üstlendiğini anlatırdı. Yayın kültürümüz bir dava bilinci, bir yol haritası, diriliş muştusu inşa edecek manevi ilkelerden uzaklaşarak basit romantik düzeyde edebiyat faaliyetleri içinde zaman tüketmektedir. Böyle bir kültür vasatında kitapların vasıta olmaktan çok maalesef meta ve araç olduğunu düşünüyorum.

DEĞİŞEN YAYINEVLERİ

Fikrî ve amelî bir bilinç inşa eden yayınevlerimiz, yazarlarımız azaldı ve popüler kültüre yaslanmış ve satış odaklı yayın yapan, arkasındaki maddi sermaye ile var olanı bünyesine katmaya çalışan ama hiçbir şey üretmeyen yayıncılar türedi.

OKUR GELİYOR AMA

Bütün bu gelişmeler ile beraber fuarlara olan ilgi bütünüyle azaldı diyemeyiz çünkü fuara giren kişi sayısı her yıl artıyor ve fuarlar başarısını bu rakamlar ile ölçmeye başladı. Tabii burada niceliksel bir yanıltma söz konusu; okullardan taşınıp getirilen öğrencilerle artırılan rakamlar yanıltıcı olabilir. Fuarların içeriği ve gelen kişilerin okuma kültürleri dikkate alındığında bence fuarlar başlangıç amaçları olan yazar, yayıncı ve okuyucunun buluştuğu ortamlardan daha çok sosyal etkinlik alanlarına ve para kazanma mekanlarına dönüştü. Aslında bu dönüşüm bizim fikrî dönüşümümüzün bir örneği olarak da okunabilir.


TAYFUR ESEN - Nar Yayınları: Gençler suni dini gündemden olumsuz etkilendi

Bir yayıncı/okur olarak kitap fuarına ilk ne zaman katıldınız?

Galiba 1992 yılı idi ilk fuara katılışım. Ramazan ayının ruhaniyeti camiyi, cemaati, fuar katılımcısını ve fuar ziyaretçisini sarıp sarmalamıştı. O günlerde muhteşem üçlü bir aradaydı: Ramazan-Dini Kitaplar-Cami. Ramazan ayında İstanbul’da sadece bir kitap fuarı vardı, Sultanahmet Dini Yayınlar Kitap Fuarı. Bu fuara İstanbul’un her bir tarafından hatta yakın illerden gelen birçok okur olurdu.

Fuara okurun ilgisi dünden bugüne nasıl?

Fuar her daim en sıcak ilişkilerin kurulduğu hasbî ortamlardı. Özellikle dini yayın yapan yayınevleri için en taze kitaplarını sattığı, reklamını yaptığı, kataloğunu dağıttığı, yazarıyla okurunu buluşturduğu bir ortam. O günlerde ne internet daha çok belli başlu kurum ve kuruluşlarda var. Evden internete bağlanacaksın, bekle ki bekle. Fiber kablo imiş, saniyede şu kadar veri akışı imiş nerede. Hatta Anadolu’dan kitapçılar gelir, yeni çıkan kitapları görürlerdi. Yayınevlerinin çoğunun perakendesi yoktu ve fuar onlar için de bir imkandı. Bu nedenle dini yayın yapan yayıncıların yolunun gözlendiği bir etkinlikti Sultanahmet Dini Yayınlar Kitap Fuarı.

Günümüz gençleri dini, fikri kitaplara ilgi gösteriyor mu?

Günümüz gençlerinin bu tarz kitapları yeterince okuduğunu söylemeyi çok isterdim doğrusu. Bu konuda Türkiye’de yayınlanan kitapların hem ISBN hem de bandrol verilerine baktığımızda sürekli bir gerileme olduğunu görüyoruz. Muhtemeldir ki farklı ilgi alanları, yoğun siyasal gündem, sosyal medya yönelimleri bunda etkin. Bir de buna özellikle dini konularda oluşturulan suni gündemler eklendiğinde gençlerin tercihi daha sorunsuz alanları tercih olarak görünüyor.Bu konuda belki şunu da dikkate almak gerekir: 2000 öncesi düşünce dünyasında eserleri kitaplara dönüştürülen yazar ve okuyucuya ulaşan kitap sayısı sınırlı idi. Okuyucu yeni çıkan kitapları takip ederdi. Anadolu’da bu okuyucuları besleyen çok iyi kitabevleri vardı. Bilgiye erişimde kitap temel bir araçtı. Bu nedenledir ki onlarca ciltten oluşan kaynak kitaplar dahi kişisel kütüphanelerimizde yerlerini almıştı. Yani bir nesil neyi okuması gerektiğini bilerek kendi kütüphanesini oluşturmuştu. Şimdi bilgiye erişimde kitaplar bir araç olmakla birlikte arkalarda kaldı. İnternet imkanına sahip genç okuyucu buradaki ile yetinir hale geldi. Elbette rüzgâra kapılmadan kendisine iyi bir okuma ekosu oluşturan, haddini bilen, araştıran, bilgi sahibinin ve bilmenin kıymetini takdir eden nitelikli genç okurlar da var. Onlara her anlamda müteşekkiriz. Sayılarının artmasını ümit ederim.

İYİ OKURUN ROTASI BELLİDİR

Ramazanda kitap okuma geleneği oluştu mu?

İyi bir okuyucu planlı okurdur. Rotası bellidir. Her daim kainatı ve kitapları okuyan nitelikli okuyucunun, ramazanın bir insanda oluşturmayı düşündüğü fikri, ruhi, fiziki değişiklikleri kavrayıp buna uygun bir okuma listesi oluşturmaması düşünülemez. Zira insanı etten ve kemikten müteşekkil bir varlık olmaktan çıkarıp şahsiyet olmasını sağlayan, temsil ettiği düşünce ve fikirdir. İlk emri “oku” olan bir dinin temsilcilerinin bu geleneği devam ettirmemeleri düşünülemez. Ramazan tedebbür, tezekkür, tefekkür ve tefakkuh ayıdır. Kur’an bu okuma geleneğinin başucu kitabıdır ve “bir bilene sormayı” tavsiye ederek her daim uzmanların, ilim insanlarının kitaplarını okumayı tavsiye etmiştir.


MEHMET TEVFİK EKİZ - Beyan Yayınları: Ramazan kitap bayramı demektir

Bir yayıncı olarak Sultanahmet kitap fuarına hangi yıllar katıldınız?

İlk dönemden geçen yıl salgın nedeniyle iptal edilinceye kadar her yıl hem Ankara Kocatepe’ye hem de Sultanahmet’teki kitap fuarına katıldık. Ramazan bizim için kitap bayramı idi bu yüzden de her yıl yayıncı olarak iple Ramazan ayını çekiyorduk.

Fuara okurun ilgisi dünden bugüne nasıldı?

Ramazan ayının da bereketiyle hem de farklı olması sebebiyle hem yayıncılar hem okurlar hem de yazarlar tarafından büyük ilgi gördü. Ta ki 28 Şubat’ a kadar. Daha sonra adından dini ibaresi kaldırılarak geçen yıla kadar devam etti. Son yıllarda kitap fuarına satış kanallarının değişmesi ve artmasının yanında, internet satışlarının da etkisiyle okurun ilgisi azaldı. Ama yine de Ramazan’ın bereketi ve Allah’ın lütfu ile, Fuar’ dan ayrılan yayıncı olmadı.

Son 40 yılda hala okurun ilgi gösterdiği yazarlarınız kimler?

İhsan Süreyya Sırma, Muhammed Hamidullah, Cahit Zarifoğlu, Abdurrahman Arslan, Adnan Demircan kitapları en çok ilgi gören yazarlarımız başında geliyor. Ayrıca Osmanlıca orijinali, latin harfleri ile karşılığı ve günümüz Türkçesi ile üç hâli bir arada bulunan Safahât (büyük ve orta boy) ile Nehcü’l Blâğa ile Bostan ve Gülistan, tercihen alınıp okunan kitaplarımızdan.


MUSTAFA KİRENCİ - Büyüyenay Yayınları: Okuru yazarı ve yayıncıyı buluşturan yegane adresti

Başlangıçta 30 yayıncı ile başlayan fuar yıl yıl katılımını çoğaltmış 300’lere varan stand sayısıyla başta yayıncılar için ticari bir imkân haline gelmiştir. Fuarların yayıncılara sunduğu bu imkân dışında reklam-tanıtım araçlarının şimdiki çeşitlilikte bulunmadığı o zamanlar okurlar birçok kitabı ilk defa fuarlarda görür, hem indirimli hem de haberdar olmadığı birçok kitabı görme inceleme fırsatı bulurdu. Ayrıca benim çok önemsediğim ama dikkate alınıp alınmadığından pek emin olamadığım bir şey var. O da okurların eser, yazar ve yayınevi hakkındaki görüşlerinin fuarlar yoluyla ifade ediliyor oluşuydu. Zamanla fuarlara okur ilgisi azaldı. Bunun sebepleri arasında internet üzerinden satışlar ve özellikle İstanbul’da neredeyse her ilçede sık sık fuar düzenlenmesi gösterilse bile bence fuar organizasyonlarının kendilerini geliştirememeleri, kitabın asaletine ve hukukuna riayetkar bir şekilde bir ortam hazırlayamamaları, okurları haberdar etmedeki acemiliklerin bunda etkili olduğunu düşünüyorum.

OKUR İLGİSİ EPEY AZALMIŞTI

Sultanahmet Fuarı, meydandaki düzenleme çalışmaları sebebiyle Beyazıt Meydanı’na alındı. Büyüyenay Yayınları 2012’de kurulduktan sonra 2013’den itibaren Beyazıt Meydanı’nda yerini aldı. Beyazıt döneminde, yıllardır fuarlara katılan yayıncıların verdiği bilgilerden hareketle yaptığım mukayeselere göre okur ilgisinin epeyce azaldığı dönemlerdi. Cep telefonları vasıtasıyla imza günü olan yazarlarla resim çektirme davranışlarına da bu zamanlarda rastladım. Bu dönemde ilginin tezahür etme şekli kitaptan değil popüler ya da medyadik yazardan kaynaklanıyordu. Bir de gençlerin ilgisinden çok orta yaşı biraz aşmış baba ve annelerin biraz nostalji biraz da çocuklarını fuara alıştırmak, onlara yine kendi seçtiği kitapları alarak okuma kültürü aşılamak için katılımlarına çok şahit oldum.

ÜMİT VEREN GENÇLER OLDU

Gençler eğitim vb. gibi zorunlulukları yoksa, daha çok popüler ve medyatik kişilerin kaleme aldıkları kitaplara yöneliyorlardı. Ailesinden iyi bir dini eğitim almış, muhakeme hüneri kazanmış, reklam ve propagandanın tesirlerine büyük ölçüde eleştirel yaklaşan gençler hem seçtikleri kitaplarla hem de seçerken gözlemlediğim davranışlarıyla daima ümit verdiler. Sayıları az olsa da onlarda hep hakiki okur portresi gördüm.


LATİF KINATAŞ - Mana Yayınları: Fuar sayesinde yeni kitaplardan haberdar olurduk

Açıldığı ilk yıllardan itibaren bir okur olarak her yıl ziyaret edip kitap ihtiyacımızı temin ettiğim ve bir sonraki yılı heyecanla, merakla beklediğim Sultanahmet Kitap Fuarına; yayıncı olarak 2009 yılında katılmaya başladım son fuar hariç her yıl katılmaya devam ettim.

Kitabın çok kıymetli, ulaşmanın çok zor olduğu; adeta Sahaflar Çarşısı-Beyazsaray Kitapçılar Çarşısı-Cağaloğlu üçgeniyle kısıtlı olduğu ve sanal alemin sağladığı tanıtım-satış imkanlarının henüz bulunmadığı dönemlerde; hem yeni kitaplardan haberdar olmanın hem de temin etmenin en cazip aracı olarak girmişti ramazan kültürüne. Dolayısıyla ilgi oldukça yüksek ve yoğun idi; öyle ki, gece yarılarına hatta Kadir Gecesi sahura kadar el ayak çekilmez ziyaret devam ederdi.

Fuar süresince birkaç kez yaptığım ziyaretlerimde nispeten daha sakin gün ve saatleri tercih ederdim. Böylece alamasam da, yeni çıkan kitapları inceleme fırsatım olurdu. Kısacası, Dini Yayınlar Fuarı, ramazan sevincini kitapla zenginleştiren vazgeçilmez etkinlikti. İnsanın bedensel ve ruhsal disipline tabi tutulduğu oruç ayında zihinsel beslenme ve etkinlik ihmal edilemezdi.

İLGİ SANAL FUARLARA KAYDI

Fuarın işlevi zamanla dijital aleme kaydıkça, yüz yüze iletişim ve nesnel mekana olan ilgi de azalır oldu. Azalan ilgiyi telafi eden ‘sohbet ve imza günleri’ ile okur-yazar buluşmaları farklı bir boyut kazandırmış olsa da o eski fuarlar özlemini hissettirmektedir.

Günümüzde teknik, bilişim ve iletişimin gelişimine ayak uydurularak sanal fuarlar düzenlenmekte, okumaya ve kitaba dair farklı materyaller devreye girmekte ise de; sanal eğitimde olduğu gibi, bunlar da yüz yüze alışveriş ve diyaloğun tadından, faydasından yoksun kalacaktır.

#Sultanahmet Kitap Fuarı
#Sultanahmet Camii
#Diyanet İşleri
3 yıl önce