|

Resim aşkına harcanan bir ömür

Salt Galata’da açılan “Mihri: Modern Zamanların Göçebe Ressamı” sergisi bizi sadece ilk Türk ressamlarından bir kadının yaptığı tablolarla buluşturmuyor. Aynı zamanda resim yapma aşkıyla harcanan bir ömrün buruk hikayesine tanık ediyor.

Ayşe Olgun
04:00 - 7/04/2019 Pazar
Güncelleme: 17:55 - 6/04/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Mihri Hanım
Mihri Hanım

Geçtiğimiz ay Salt Galata’da açılan “Mihri:Modern Zamanların Göçebe Ressamı” sergisi sadece ilk Türk ressamlarından Mihri Hanımın yaptığı portrelerle ziyaretçisini buluşturmuyor bizi yüz yıl öncenin kültür sanat dünyasına davet ediyor. Sergi 9 Haziran’a kadar ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.

TEVFİK FİKRET PORTRESİ

1886 yılında Kadıköy’de rum bir annenin ve bir Osmanlı paşasının kızı olarak dünyaya gelen ve aldığı resim eğitimini ve çalışmalarını önce Paris ve İtalya’da sonra ABD’de sürdüren Mihri Hanım yaptığı portrelerle tanınıyor. Ancak bazı tablolarının kayıp olduğu bilgisini de paylaşalım. Mihri hanımın edebiyata ve şiire ilgisinden yola çıkarsak ilk gençlik yıllarında yaptığı Tevfik Fikret portresinden başlayarak sergiyi gezebiliriz. Yine sergide farklı yaşlarda yaptığı kendi oto portreleri dikkat çekiyor. Günümüze ulaşmayan ünlü portreler arasında yer alan Mustafa Kemal Atatürk portresinin ise sadece fotoğrafı kalmış. Bu tablonun Yugoslavya hükümetine hediye edildiği ve İkinci Dünya Savaşı sırasında kaybolduğu düşünülüyor. Yine İtalya’da bulunduğu sırada Papa’nın portresini yaptığını ve bu portrenin de bir dönem Vatikan’da sergilendiği kayıtlarda yer alıyor.

ÇOCUK YAŞTA BAŞLIYOR

Resme çocuk yaştan itibaren meraklı olan Mihri Hanımın ressamlığa uzanan hikayesi ilginç. Yaptığı bir resim ailesi tarafından 2. Abdülhamid’e sunulur ve bu resmi çok beğenen Abdülhamit, saray ressamı Fausto Zonaro’dan resim dersleri almasını sağlar. Zonaro’dan Akaretler’deki atölyesinde ilk kadın ressamlarımızdan olan Celile Hanımla birlikte ders almaya başlar. Mihri Hanım, Fransız elçisinin eşinin hazırlattığı sahte bir Fransız pasaportuyla Galata’dan kalkan bir İtalyan gemisine binerek Roma’ya gider ve burada resim eğitimini geliştirmeye çalışır. Daha sonra Paris’e geçer. Bu dönemde Sorboune’da siyasi bilimler öğrenimi yapan Müşfik Selami Beyle tanışır ve evlenirler. Bir resepsiyonda Maliye Nazırı Cavit beyle tanışan Mihri Hanım aldığı bir teklif üzerine 1913 yılında Darülmuallimata (İstanbul Kız Öğretmen Okulu) resim öğretmeni olarak atanır ve çift yurda döner ve bir süre sonra eşinden ayrılır.Mihri Müşfik adını bu yüzden daha sonraki dönemlerde kullanmaz.

Yaptığı resimler döneminde büyük övgü alsa da özellikle yurt dışında hayatı hakkında bugüne kadar pek bir bilgi yok. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti üyesi olduğunu, İnas Sanayi-i Nefise Mektebinin ilk müdiresi olduğunu 1922 yılına kadar bu okulda çalıştığını biliyoruz. Yine aynı okulun ilk kadın profesörü olduğu bilgisine sahibiz. O yıllarda Şişli’deki evinde açtığı sergi Türk resim dünyasında çok konuşulur.

HAYATI BİLİNMİYOR

Mihri Hanım bu yıllarda edebiyat ve sanat çevresinin seçkin isimleriyle bir arada son derece üretken ve aktif bir dönem yaşamıştır. önemin edebiyat ve sanat çevreleriyle birlikte Şair Nigar Hanımın evindeki sohbetlere katılmış, Edebiyat-ı Cedide şair ve yazarlarıyla olan dostluğu onu renkli bir edebiyat havası içine sürüklemiştir. Ünlü isimlerin portrelerini çalışan Mihri Hanıma, çocuklarının portrelerini sipariş eden isimler arasında diplomatlar bile vardır. Yine bu yıllarda Türk resim sanatındaki önemli kadın ressamlarımızdan olan Hale Asaf, teyzesi Mihri Hanımdan ilk resim derslerini almıştır. Türk müzelerinde ve özel koleksiyonlarda eserleri olsa da pek çok eserinin nerede olduğu hakkında bir bilgi yok.

Ailedeki iki ressam

Sergiyi gezerken karşımıza kendi portreleri dışında erken yaşta hayatını kaybeden ablası Enise Salih’in bir portresiyle karılaşıyoruz. Enise Salih aynı zamanda Mihri Hanım gibi ressam olan yeğeni Hale Asaf’ın annesi. Ablası gibi yeğeni de henüz 33 yaşındayken hastalıktan vefat etmiş.


Papa portresi yapan müslüman kadın

Yurt dışında tanınmasına vesile olan yaptığı Papa portresidir diyebiliriz. Mihri Hanım bu çalışmasıyla Vatikan’da, Papa’nın resmini yapan ilk müslüman kadın ressam olarak ünlenmiştir. Mihri Hanımı papayla tanıştıran ise dostu Gabriele d’Annunzio olmuştur. Mihri Hanımın daha sonra İtalya’dan ayrılarak ABD’ye gittiği biliniyor 1928 yılında New York’ta Mihri Hanımla karşılaştığını belirten gazeteci yazar Ahmet Emin Yalman, Amerika’da siyah çarşaflar giymiş Mihri Hanımı görünce şaşırdığını, bir süre sonra onun dikkat çekmek için çarşaflar içinde olduğunu anladığını belirtiyor. Burada kitap kapağı tasarımı yaparak ünlendiğini ve geçimini yine sanatından sağladığını öğrendiğimiz sanatçı, New York şehrinde 1928 yılında kişisel bir de sergi açmış. George de Maziroff’un galerisinde açılan bu sergiyle ilgili olarak bizde de Cumhuriyet gazetesinde “Dünyada Neler Oluyor” başlığıyla bir haber yer almış. Ahmet Emin Yalman, sanatçının Amerika’da sürekli kalabilmek için bir yabancıyla anlaşmalı evlilik yaptığını da belirtiyor.


“Sanatkarın yolu yürüdükçe uzar”...

Bir süre ABD’de üniversitelerde misafir hoca olarak dersler veren Mihri Hanımın ileri yaşlarda sağlığını kaybediyor. Emine Seyran’ın yaptığı akademik çalışmada ailesine yazdığı mektuplar da yer alıyor. Mihri Hanımın o mektuplarından bir kaç satır: “...Senelerce çalışmakla ben neye muvaffak oldum? Hiç. Üstelik sıhhatimi kaybettim. Vaktiyle “Herkül” idim. Şimdi merdiven çıkamıyorum. Sanat beni bu hale koydu. Hele gözlerim hiç görmüyor. Çifte çifte gözlük kullanıyorum. Parasızım. Bizim gibi –Avrupa’ya nazaran- geri kalmış bir memlekette sanatkarın yolu kadar, güç bir yol yoktur. Bugün bana, gençliğimi hediye etseler, bu meslek uğruna çektiklerimi, çekmek korkusundan, reddederdim! Çektiğim meşakkatleri bir ben bilirim, bir de Allah bilir. Her sanatkar, karşısındaki sanatkarı, daima, kendisinden aptal görür! Bir iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir! Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı buradadır. Sanatkarın yolu, yürüdükçe uzar gider. ”


Kimsesizler mezarlığına gömülür

Sanat için harcanan, bu uğurda mücadelelerle geçen ressamın hayatı Amerika’da yoksulluk ve yalnızlık içinde son bulmuş ve 1954 yılında New York’ta kimsesizler mezarlığına gömülmüş. Emine Seyran’ın Mahri Hanım üzerine yaptığı yüksek lisans tezinden öğrendiğimize göre Mihri Hanımın ölümünden İsatnbul’da uzun süre kimsenin haberinin olmamış. Halil Edhem’in eserinde Mihri Hanımla ilgili olarak Seyran şu notu paylaşıyor: “...Akademinin kızlar atölyesinde çalışırdı, Amerika’da görmüşler... Bir ara Akademi’ye gelen ilgililer Amerika için araştırma yapıp bilgi toplamışlardı. Ölmüş olabilir.15-20 yıllık susuşu ölümünün belgesidir, hiç haber yok.”


Kızlar resim atölyesinde

Sergide yer alan resimler İnas Sanayi-i Nefise Mektebi’nden pek çok kare de yer alıyor. Bu okulun kurulmasında öncülük eden ve bir süre bu okulda müdürelik yapan Mihri Hanım sayesinde Türk resminde kadın ressamların da yetiştiğini biliyoruz. Okula Türk kızları çarşaflı ve başörtülü olarak, gayrimüslimler ise şapkalı veya başları açık olarak devam etmişler. Hoca Ali Rıza’nın denetiminde Gülhane Parkı ve Üsküdar’da, Mihri Hanımın refakatinde de Topkapı Sarayı ve çevresinde açık hava çalışmaları yapan öğrencilerin bu çalışmaları kadın olmaları sebebiyle özel izinle ve polis koruması altında gerçekleştirildiği biliniyor. O dönemde okulda öğrenciler arası yarışmalar düzenlenmiş, birinci, ikinci ve üçüncü seçilen eserler ödüllendirilerek atölye duvarlarında sergilenmiş.

#​Salt Galata
#Mihri Hanım
#Ressam
5 yıl önce