Gürbüz Doğan Ekşioğlu, 1 milyon satan haftalık New Yorker dergisine çizimleri birçok kez kapak olan, karikatür ve illüstrasyon çalışmaları New York Times ve Forbes gibi dünyaca ünlü dergilerde de yer alan bir çizer. Ekşioğlu''nun hayatı yenilgiden doğan bir başarı hikâyesi. Çocukluk yıllarında başlayan resim merakı ailesi tarafından engellemeye çalışılsa da çizmekten vazgeçmemesi buna örnek. Geçtiğimiz hafta açtığı sergi öncesi bir araya geldiğimiz Ekşioğlu''yla başarısının sırrını ve başarıya uzanan hikâyesini konuştuk.
Babamdan. Babamın şair yönü beni etkilemiştir.
Resim yeteneğim ilkokuldan itibaren fark edildi. Altı yaşlarımdayken köyde çamurdan heykel yaptığımı hatırlıyorum, çok beğenilmişti. Zaten olay şu; biri sana ''güzel yapıyorsun'' dediğinde sen de kendini güzel göstermek istiyorsun. Resim yaptığım için derslerle alakadar değildim, 12 zayıfım vardı. Başarısız öğrenci olmama rağmen okuldaki hocalar tarafından yine de sevilirdim çünkü sakin birisiydim.
Derslerim zayıf olduğumdan resim yaptığımda evdekilerden azar işitirdim. Buna rağmen gizli gizli resim yapmaya devam ederdim. Hatta ilkokulda ikmale kaldım ve korkumdan eve gidemedim. Akşam oldu, karanlık bastı, karnım acıktı. Sonra bir arkadaşımın aldığı ekmekle karnımı doyurdum. Evdekiler beni bulup eve getirdiler. Annem ''ah oğlum sen neredesin? Biz seni çok merak ettik. Boşver kalırsan kal'' demişti.
Meslek sahibi olmak için iki yıl Erzurum''da ziraat mühendisliği okudum. Sonra yetenek sınavlarına girdim. Tatbiki Güzel Sanatlar Akademisi (Marmara Üniversitesi)''nin grafik bölümünü kazandım. Aslında grafik diye bir bölüm bilmiyordum. Güzel sanatlara girildiği zaman sadece ressam olunduğunu sanıyordum. Bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine girdim ve kazandım. Zor kazanmış olmamdan mı bilmiyorum çok azimliydim. Okula girdikten sonra her ödevi iki defa yapardım.
Katıldığım yarışmalar karikatür tarzı çizmemi destekledi. Türkiye''de illüstrasyon bilinmediği için karikatür diyoruz bütün çizgilere. Karikatür günübirlik tüketilen bir iştir. Oysa benim yıllar önce çizdiğim bazı çalışmalar hala paylaşılıyor. İllüstrasyonu resim besler. Resimden aldığı plastik değerlerle karikatürden aldığı vurucu anlatım birleştiği zaman farklı bir dil oluşturuyor. Asistanlık yıllarımda hocalarım bana ''sen ressamsın'' diyorlardı.
İllüstrasyonu resimden ayıran en önemli özelliği bir konu üzerine çizilmesidir. Size bir konu verirler ve siz onu çizersiniz. Mesela Van Gogh''un Buğday Tarlası resmi bir ilaç firması tarafından kullanıldığında illüstrasyon oluyor. Eğer bir galeride sergileniyorsa ve başka bir yerde basılmıyorsa bu sanat değerleri içinde değerlendirilir.
n Şiirin çizgilerinizi beslediğini biliyorum. Bunun dışında çizgi başka bir çizgiden beslenir mi?
Elbette. Fakat sonuçta çizginizin başkaları tarafından tanınması lazım. Taklitle çok rahat o işi güzel yapabilirsiniz. Önemli olan altında imza olmaksızın yapılan çalışmanın sahibini tanıyabilmektir. Sanatçı kimliğine ancak böyle ulaşılır. Arkanızdan gelen kuşaklar sizin yaptıklarınızdan tat alabiliyorsa o zaman sanat oluyor.
Felsefe ve kültürle. Farklı olmak için değil, farklılığın da bir felsefesi ve derinliği olması gerekiyor. Allah vergisi özelliğinin dışında meselelere çok ters bakması lazım. Sıfırdan bir işi yaptığınızda bir anlamı var. Bir de sanatın güzellikle ilgisi yoktur, estetikten faydalanır.
Tatbiki Güzel Sanatlar''ın kurucusu Almanlar tarafından okulda oluşturulan kütüphaneye borçluyum. Çok özel dokümanlar vardı. Onlarla çalışmak ufkumu açtı. Bu sayede uluslararası bakabildim.
Evet. Hangi çalışmanız takdir ediliyorsa siz o tarz çizimler yapıyorsunuz. Bu bilinçaltında bir yönlendirme oluyor. Bu sefer ben onlar gibi çalışmalar yapmaya başlarım. New Yorker''ın sahipleri dergiyi eline alanların mutluluk hissetmesini isterler. O yüzden o derginin kapakları mutluluk duygusu verir. Bu nedenle kedi çizmeyi çok seviyorum.
Sanatçı aykırı insandır. Her ne kadar toplum içinde yaşasak da esasında ruhumuz aykırıdır. Kedileri çok seviyorum, evde 18 yaşında bir kedim var. Köpek itaat eder. Otur dediğinde oturur, kalk dediğinde kalkar, kedi ise itaat etmez. Mesela yöneticiler köpek beslemeyi severler. Özgürlüğüne düşkün olanlarsa kedi beslemeyi sever. Kedi bir de estetik bir hayvan.
Başka bir çizgi boyutuna geçtim. Aynı işleri yapsaydım ve dergide işlerim yayınlanmamış olsaydı insanların bana yüklediği imaj çok farklı olurdu. New Yorker benim için anahtar oldu.
Türkiye''de ne yaparsanız yapın takdir görmüyorsunuz ancak yurt dışında size çok değer veriyorlar. Bence sorunumuz sanatı algılayamamak. Bu zamana kadar bir kişi bile gelip de ''çalışmalarınızı nasıl edinebiliriz?'' diye sormamıştır. İnsanlar sadece bakıyor ama sahip olmak istemiyor.
Böyle bir pişmanlığım yok. Ressam olsaydım grafik okumamın getirmiş olduğu iletişim yeteneğim olmazdı. Bugün baktığınızda uluslararası bir ünüm var. Başka ülkelere gittiğimde çizgimden tanıyorlar. Yaptığım bu işten rahat bir hayat yaşayabiliyorum. Daha ne isteyeyim?