|

Romancının gözünden Türk basın hayatı

Türkiye’de basın tarihi, edebiyatın tarihidir. İlk gazetecilerin önce edip sonra muharrir oldukları bilinir. 1950’lere kadar gazeteciliğin bir okulunun bulunmaması yaklaşık bir asır matbuat hayatının edebiyatçılar idaresinde şekillenmesini gerektirmiştir. Basın ve edebiyat ilişkisinin seyri Tayfun Haykır’ın Türk Romanında Basın Hayatı çalışmasıyla ayrıntılı görülebilir.

Yakup Öztürk
04:00 - 15/01/2022 Cumartesi
Güncelleme: 23:57 - 14/01/2022 Cuma
Yeni Şafak
Türk Romanında Basın Hayatı (1872-1940), Tayfun Haykır, Gazeteciler Cemiyeti Yayını 2021, 632 sayfa.
Türk Romanında Basın Hayatı (1872-1940), Tayfun Haykır, Gazeteciler Cemiyeti Yayını 2021, 632 sayfa.

Türk Romanında Basın Hayatı, ilk Türk romanının yayımlandığı 1872’den 1940’a kadar otuz dört romancıdan yetmiş dokuz romanı inceleyerek Türk basınının çeşitli cephelerini ortaya çıkarıyor. Ancak bu zaman aralığında konusunu doğrudan basın hayatından alan roman sayısının on olduğu tespiti okura hatırlatılıyor. Bunlar arasında Esrâr-ı Cinayat, Mai ve Siyah, Hüküm Gecesi, Teşebbüs-i Şahsî gibi okurun aşina olduğu romanlar bulunduğu gibi Dünkülerin Romanı, Giderayak ve Külhani Edipler gibi pek çoklarımızın göz ardı ettiği romanlar da yer alıyor. Konusu dolaylı olarak basın hayatına temas eden romanların sayısı ise bu hususta bir kanaat ortaya koyacak kadar çok ve çeşitli. Tayfun Haykır, bu çeşitlilik üzerinden birtakım tespitlerde bulunuyor. Sözgelimi, haber gazeteciliği yapan roman kahramanları yirmili yaşlarındayken düşünce yazıları kaleme alanlar otuzlarının ortasını geçmiş görünüyor. Yine şairler daha genç kuşaktan seçilmişken, roman ve hikâye yazarları olgun ve ciddiyeti kuşanmış bir portre çiziyor. Gazetecilikle meşgul bu kahramanların orta ve alt kesime mensup olduğu ancak kültür seviyelerinin ekonomik seviyelerinin çok üstünde bulunduğu ifade ediliyor. Hayat tarzlarının, yaşadıkları maddî imkânsızlıkların, kötü çalışma şartlarının ve uğradıkları siyasî baskıların bu kahramanların bir aile hayatı kurmasının önünde engeller teşkil ettiği de vurgulanıyor. Fakat karşı cinsle temas söz konusu olduğunda kahramanların bir yalnızlık içerisinde olmadığı ifade ediliyor. Hatta yazar kimliği taşımaları bu münasebetleri kolaylaştırıyor. Kahramanların hukuk, tıp, iktisat gibi yükseköğrenim görenleri idealist bir kişilik taşıyor ve yazarlığı bir meslek olarak seçiyor.

Tayfun Haykır, roman kişilerinin özel hayatlarında bağımlısı oldukları alışkanlıkları tek tek ele alacak kadar çalışmasını derinleştiriyor. Kahramanların çok büyük bir kısmının sigara tiryakisi olduğu görülüyor. Sigaranın zararlı olması bir yana bu alışkanlığın üretkenliği artırdığına dair romanlarda yönlendirmeler dikkat çekiyor. Bunu aynı olumlu manzara içerisinde alkol takip ediyor. Giderayak romanının kahramanı Vurgun’un alkol yüzünden sağlığının bozulması dışında bu müskirata dair olumsuz bir cümle ile karşılaşmıyoruz. Kumar, bu ikisinden daha az, uyuşturucu ise sadece bir romanda geçiyor. Tiryakiliği kahve, çay ve enfiye takip ediyor.

GAZETECİNİN MUHALİFLİĞİ

İncelenen romanlardaki yazar roman kişilerinin siyasî görüşleri tasnif edildiğinde yine bir çeşitlilikten söz edebiliyoruz. Bir kısmı II. Abdülhamid’e muhalif, milliyetçi ve İttihatçı, bir kısmı II. Meşrutiyet’ten sonra İttihat ve Terakki Fırkası’na muhalif, diğer bir kısmı ise Millî Mücadele’de padişaha, Hürriyet ve İtilaf Fırkası’na karşı olup Mustafa Kemal’i destekliyor. Cumhuriyet inkılaplarını destekleyenler de bir başka grubu meydana getiriyor. Bu insanların basın dünyasında yer almalarındaki gayenin neler olduğu da Haykır’ın çalışması üzerinden görülebiliyor. Sadece yazarların değil, muhabir, mütercim hatta müvezzilerin matbuata girme arzularının başında idealizm ilk sırada geliyor. Adını ilelebet yaşatmak, şöhret olmak, para kazanmak, gazeteciliği bir yükselme aracı olarak görmek de bu gayeler arasında. Roman kahramanlarının sanatla kurdukları ilişki de bu çalışma kapsamında ele alınıyor. Sanatlar içinde edebiyat ilgisi başta geliyor. Edebiyatta eski-yeni tartışmaları göze çarpıyor. Şiir, roman, hikâye, tiyatro ve gezi yazılarına da rağbet yüksek. Resim ilgisi ve sanat dolu konuşmaların da roman sayfalarına yansıdığı görülüyor.

GAZETECİ KADIN

Kadınların basın hayatındaki varlıkları ise oldukça düşük seviyelerde. Tayfun Haykır romanlarda az sayıdaki kadının edebî faaliyetlerde bulunmakla birlikte gazetecilik yaptıklarını dile getiriyor. Akılcı oldukları, kadın kimliklerinden dolayı çeşitli zorluklarla karşılaştıkları da vurgulanıyor. Onların basını bir meslek hâline getirememelerinin sebeplerinden biri olarak erkek basın çalışanlarının birçoğunun kadın düşkünlüğü gösteriliyor. Yine de II. Meşrutiyet’in ilanından sonra bazı romanlarda kadınlara yer açmak için gayret gösteren erkek roman kişilerine yer veriliyor. Kadın müstearı kullanarak kadınları teşvik etmeleri bu gayrete bir numune. Cumhuriyet’ten sonra ise kadının bir birey olarak değer görmesine dair kurgu unsurlarıyla nispeten daha çok karşılaşıyoruz.

Gazete sahipleri ekonomik durumları iyi kimseler. Yüksek kazançları sadece gazetenin çok satması ile olmuyor. Bazıları ellerindeki gücü siyasî ve ticarî ilişkilerinde kullanıyorlar. Hatta milletvekili olmak ya da bir siyasî parti üyesi bulunmak gibi özellikleri de var. Bugün teknolojik imkânlarla neredeyse kaybolmuş bir meslek olan mürettiplik romanlarda bilgi gerektiren ve herkesin yapmayı göze alamayacağı bir iş olarak anlatılıyor. Mürettipler ağır şartlarda uzun saatler çalışıyor. Sabır ve dikkat onların terk edemeyeceği iki durum. Bugün yazıişleri müdürüne karşılık gelen tahrir müdürü de gazeteye girecek yazıların konusuna, üslup ve hacmine karar veren ve bunları denetleyen kişiler olarak romanlarda görünüyor. Gazeteden en geç çıkan o. İdare müdürleri ise çalışanlar üzerindeki tutumları dolayısıyla çokça eleştirilen kişiler. Görsel malzemenin tedarikinden de ressamlar ve çinkograflar sorumlu. Çinko plakalar üzerine ressamların çizdiği resimler bu plakalar sayesinde baskıya hazır hâle geliyor. Gazete dağıtıcısı müvezziler ise daha ucuz işgücü anlamına geldiği için çocuklardan seçiliyor.

Gazete idarehanelerinde ortak yazı odaları var. Bu odaların ortasında üzeri kâğıt ve kalemle dolu bir masa görünüyor. Gazetecilerin bir kısmı bu odayı kullanırken bazıları kahvehanelerde, hatta vapur ve tren seyahatlerinde yazılarını yazıyorlar. Gazetecilerin haber toplama ve yazmak için başvurdukları çeşitli yollardan bahsediliyor. İlk yol, başka gazeteleri taramak ve diğer gazetecilerden yararlanmak. Okur mektupları da haber kaynağı. Uluslararası havadislere ulaşmak için liman ve istasyonlarda gelen yolculardan bilgi almak da o dönem gazeteciliğinin ilgi çekici yönlerinden biri. Tayfun Haykır’ın Nâzım H. Polat danışmanlığında hazırladığı doktora tezinden kitaplaşan bu eserde burada küçücük bir kısmını aktardığımız pek çok mesele ve sayısız ayrıntı bulunuyor. Kitabın daha sonra bu konularda çalışacak araştırmacılara birtakım tablolarla malzeme sunması da oldukça önemli.

#Tayfun Haykır
#Nâzım H. Polat
#Cumhuriyet
2 yıl önce