|

Roni Margulies şiirleriyle 'anlatmaya' devam ediyor...

00:00 - 7/02/2007 Çarşamba
Güncelleme: 13:08 - 23/02/2007 Cuma
Yeni Şafak
Roni Margulies şiirleriyle 'anlatmaya' devam ediyo
Roni Margulies şiirleriyle 'anlatmaya' devam ediyo

Roni Margulies, 80'li yılların şiiriyle ilgili 1990'larda hararetlenen tartışma ve polemiklerle gündeme gelmiş, yayınladığı şiir kitaplarıyla Türk şiirine 'kendi çapında' katkıda bulunmakla birlikte, esas dikkati, söz konusu poetik tartışmalarda savunduğu görüşlerle çekmiş bir şair.

Bu tartışmalar esnasında Margulies'in savunduğu poetik bakış; şiirde, şairin 'anlatımcı' (narrativ) bir tavrı benimsemesi, imgeden uzak durması, "hikâyesi olan şiirler" yazması ve bunu yaparken de örneğin, politik/siyasî görüşlerini öne çıkarmaktan ve bunları şiirinde ifade etmekten çekinmemesi gerektiği yönündedir.

'Anlatımcı-imgesiz şiir' anlayışını savunan ve bu tutumu şiirlerinde sahnelemek isteyen şairin metinlerinde hâkim olan dil, ister istemez 'günlük konuşma dili'nin 'tek anlamlı-tek boyutlu-katmansız' çerçevesiyle sınırlanmış ve Margulies'in 'şiir dünyası', dünden bugüne herhangi bir 'hacim' ve daha da önemlisi 'derinlik' kaygusuna sahip olmamıştır.

Kitaplarındaki şiir dokusuna bakıldığında, 'anlatılan', 'hikâye edilen' olay ve olguların konuşma dilinin verilerine bağımlılığı dolayısıyla çağrışım gücü ve muhayyileyi harekete geçirmek bakımından sınırlı oluşu bir yana, esasen, şiirsel söylemin 'cümle kurma' ameliyesine dayandığı izlenimi alınmakta, ses ve kafiye işçiliğine dayalı bir şiir pratiğinin sergilendiği görülmektedir. Roni Margulies'in 'anlatı' merkezli poetik yaklaşımının son yeni örneği olan yedinci şiir kitabı, "TK1980" başlığını taşıyor.

Gündelik yaşantıdan çeşitli fotoğraf kareleri, küçük ve önemli/önemsiz birçok ayrıntı demeti, enstantaneler, kimi sıradan endişe ve kaygular, geçmişe dönük hâtıra yumaklarının çözülüşüne dair 'hikâyat'… söz konusu kitabın dokusunu oluşturuyor.

"TK1980"in şiir estetiği ve ontolojik bütünlük/derinlik bakımından başarılı olduğunu söylemek, benim için hayli zor! Özellikle gündelik yaşam biçimini 'hayat'ın kendisi olarak algılaması ve bu bağlamda hiçbir ontolojik kaygu taşımaması dolayısıyla, Roni Margulies için, olsa olsa "Günümüzün 'hikâyeci' Orhan Veli'si" tanımı yapılabilir, sanıyorum.

Örneğin, kitaptaki "Körükler" (sayfa 8-9) başlıklı şiir, bana kalırsa şiiri 'vasıta' kılarak bir hikâye anlatmanın ve fakat bunu yaparken de "şiir"e, 'şiir oluş'a, 'estetik disiplin'e hayli uzak düşen bir cümleler toplamına râm olmanın tipik halkası gibidir:


"Nasıl unutabilirim, ilk binişimdi uçağa.

Biletlerimizi gösterip çıkmıştık kapıdan,

bir yanımda dedem, birinde annem,

mavi bir otobüs gelip bırakmıştı bizi

kanadın tam altına. On birdi yaşım.

gidişimiz belliydi, dönüşümüz belli:

İzmir'e gidiyorduk bir haftalığına."

İşte, Roni Margulies'in 80'li yıllar şiirini tartışır ve dönem şairlerinin pek çoğunu "hayattan ve insandan uzak oluş"la suçlarken, teklif ettiği ve şiirine dayanak kıldığı narrativ modelin, kendi deyişiyle "anlamlı" ve "hayata ilişkin" mısraları!..

Bir şairin şiir dünyasında, 'anlatı ögeleri'nin varlığı elbette inkâr edilemez/edilmemeli. Ancak, şair, tüm dünyasını hikâye ya da hikâyesi olan şeylerle donatmaya ve bunları anlatmaya kalkışırsa, ortaya, ortalama şiir okuyucusunun bile dudak bükeceği, adı şiir olan ve fakat hiçbir şiir tadı, beğenisi barındırmayan cümle yığınlarından başka bir şey çıkmaz. "TK1980"i okuduktan sonra, kitabı kapatıp rast gele bir sayfa açıyorum; "Gecelerin Gündüzü" (Sayfa 40-41) başlıklı şiir, şöyle başlıyor ve devam ediyor:

"Bozburun'da bulduk Bülent'i.

Sohbet ederken bir kahvede,

tanıştığımız günü anımsadım:

Ercü'yle gitar çalmışlardı ikisi.

Yıllardan bin dokuz yüz yetmiş iki.

İlk kasetini hazırlıyordu Bülent;

Ercü ODTÜ matematiği kazanmıştı;

Bense İngiltere yolcusuydum,

yenemiyordum heyecanımı.

Yine böyle sıcak bir yazdı.

Değişmiş Bülent. Kilo almış.

Yumuşamış. Seyrelmiş saçları.

Ercü çoktan bırakmış gitarı.

Anımsayamadım düşündümse de:

Niye gitmiştim ben İngiltere'ye?"

Margulies'in pek çok şiirinde olduğu gibi, bu şiirde de, hikâye tarzıyla yan yana alt alta getirilen bütün mısralar –daha doğrusu 'cümleler' ve 'cümlecikler'–, "Niye gitmiştim ben İngiltere'ye?" şeklindeki küçük bir 'espri'ye kurban edilmiş.

Bana sorarsanız, Roni Margulies'in İngiltere'ye gidişi hiç de fena olmamış: Zira, kendisi Türkçe yazdığı hâlde, şiirleri, Türkçe'ye 'kazandırılmış' izlenimi uyandıran 'çeviri şiir' tadı veriyor daha çok.

"Bu da lâzım, bu da bir çeşni katar Türkçe'ye/şiire" diyecekler çıkacaksa eğer aramızdan, bendenizin son sözü şu olacaktır: Anlat şair, 'anlat'!..


17 yıl önce