|

Şablonları yıkıyoruz

Geçtiğimiz günler Galata’da Ruberu adlı sanat galerisinin kapılarını 32 sanatçının eserinin yer aldığı bir sergiyle açan İsmail Erdoğan, sanatla ilgili kafadaki şablonları yıkmak için yola çıktıklarını söylüyor.

Merve Akbaş
04:00 - 18/07/2021 Pazar
Güncelleme: 23:54 - 17/07/2021 Cumartesi
Yeni Şafak
İsmail Erdoğan
İsmail Erdoğan

Geçtiğimiz haftalarda Beyoğlu’nun Galata semtinde yeni bir galeri açıldı: Ruberu Art. Galerinin kurucusu sanat eleştirmeni ve yazar İsmail Erdoğan. Yüz Yüze isimli karma sergiyle açılışı yapan galeri, birbirinden farklı üsluptaki eserleriyle 32 sanatçıyı ağırlıyor. Hem Yüz Yüze’yi hem der Ruberu Art’ı konuştuğumuz İsmail Erdoğan, “Sanat ve zanaat ayrımına hiç itibar etmiyorum. Ruberu Art da bu ayrımları önemsemiyor. Buraya gelen misafirlerimiz çok farklı üsluplardaki eserlerle karşı karşıya kalacaklar. Kategorize ederek bir şeyleri yok etme, diğerlerini var etme tecrübesini bekleyenler Ruberu’da aradıklarını bulamayacaklar. Biz sanatın esasına yaklaşmak istiyoruz” ifadelerini kullanıyor.


Ruberu Art kapılarını sanatseverlere Yüz Yüze isimli karma bir sergiyle açtı. Biz önce Ruberu’nun macerasını dinleyelim sizden.

Geçmişten bugüne hep bir mekân hayalim oldu. Geçmiş yıllarda her genç gibi ben de bir kafe açmak istiyordum. Ancak bu kafeyi sanatla iç içe bir yer olarak kurgulamıştım. Fakat belli nedenler dolayısıyla bir adım atmamıştım. Aslında galeri fikri de yeni değil, üç sene önce yine bir adım atmıştım. Ancak mekânın mal sahibiyle anlaşamayınca bunu bir işaret olarak görüp, hayalimi erteledim. Vazgeçmiş değildim. Pandemi döneminde “bir galeri açmalıyım” fikri yeniden belirdi. İstişareler neticesinde Galata’nın en uygun nokta olduğuna karar verdim ve şu an ki mekânı tuttum. Bir çivi dahi çakmadan, birkaç ay hiçbir şey yapmadan bazı insanları mekâna getirerek fikir alışverişlerinde bulundum. Mekânı en güzel şekilde kullanmak maksadıyla bir araştırma çabasında oldum. Sonrasında neşter vurduk. Aylar ayları kovaladıktan sonra Ruberu Art kapılarını sanatseverlere açtı.

Sizin önceki yıllara dayanan mekân fikriniz nasıldı? Ruberu Art bu anlamda atılmış bir adım mı? Bunu anlatabilir misiniz?

Burası saanat ve kültür alanında hizmet edecek, yüksek standartları olan, etrafına neşe saçacak bir mekân olmalıydı. Bu hayalimin ötesinde coğrafyamızın ihtiyacıydı. Ruberu, bu hayal için atılmış bir adımdır. Atılacak daha çok adım var. Bu adımlar atılınca tam arzuladığım mekân vücuda gelebilir. Yıllar önce bir gazetede, “Kültür Bakanı’na açık mektup” alt başlıklı, “Sultanahmet’te bir akademi hayali” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu mektupta, Sultanahmet’te neden Tapu Kadastro Müdürlüğü var, sorusunu sormuştum. Vedat Tek’in muhteşem mimari eserinin bir sanat akademisine dönüştürülebileceğini söylemiştim. Özetle, sanatın sayısız alanı üzerine eğitimler verilip, eserler üretilse fena mı olur, diyordum. Bu yazı bakanlığa ulaşmış, aynı gün Bakanlar Kurulu’nda Kültür Bakanı tarafından okunmuş. Ancak tabii sadece sizin hayal kurmanız yetmiyor. Sizinle beraber başkalarının da bu hayali kurması gerek. Bunun maddi manevi destekle ilerlemesi gerekiyor. O zaman bu hayal gerçek olabilir. Hâlâ coğrafyamızın böyle bir mekâna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.


FARKLI ÜSLUPTA ESERLER VAR
Güzel bir adım olan Ruberu Art Galeri sanatseverlere neler sunmayı planlıyor?

Öncelikle şuradan başlamamız gerekiyor ki, 18. yüzyılda sanat ve zanaat birbirinden ayrılıyor. Bu ayrımdan sonra sanat kendi içinde birtakım ayrımlar yaşıyor. Bugün sayısız ayrım arasında tercihler yaparak, diğerleriyle mücadele ettiğimiz bir tecrübe yaşıyoruz. Sanat bu gelişmelerden nasibini alıyor. Günümüzde tüm toplumlarda bu durumun karşılığını görebilirsiniz. Ancak bizde daha bariz olan bir geleneksel-çağdaş ayrımı söz konusu. Bu ayrımlara kurgusal olarak bakıyorum ve tarihsel süreçlerin bize bir hediyesi, dayatması olarak görüyorum. Yani ayrımlara, hele hele sanat ve zanaat ayrımına hiç itibar etmiyorum. Ruberu Art da bu ayrımları önemsemiyor. Buraya gelen misafirlerimiz çok farklı üsluplardaki eserlerle karşı karşıya kalacaklar. Kategorize ederek bir şeyleri yok etme, diğerlerini var etme tecrübesini bekleyenler Ruberu’da aradıklarını bulamayacaklar. Biz sanatın esasına yaklaşmak istiyoruz.

SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİ TEMSİL EDİYOR
Ruberu sizin kişisel tarihinizde nasıl bir yere sahip?

Çok farklı zaman ve mekânlarda birbirinden ayrı çalışmalar yaptım. Tüm bunlardan sonra sürekliliğin eksik olduğunu gördüm. Herhangi bir şeyi sürdürülebilir kılmadığınızda onun muhteşem olduğundan bahsedemezsiniz. Ruberu Art, bir şeylerin muhteşem olması konusunda bir mekân ve imkân anlamına gelecek. Biliyorsunuz bir şeyin başarılı olabilmesi için üç saç ayağına ihtiyacı vardır: İnsan, mekân ve imkân. İnsan vardı ama mekân yoktu. Olan mekânlar ise açık değildi. Tahayyül ettiğim mekân her şeye açık olmalıydı. Ruberu Art bir nevi bunu temsil ediyor. İmkân ise direk bizimle değil, bana göre Allah’la ilgili. İnsan olarak varsanız, mekân ihdas edildiyse, niyetiniz halisse yani derdiniz varsa, imkânı O’na bırakmak gerekir. Ruberu Art bu üçlemede sürdürülebilirliği sağlayacak mekânı temsil ediyor.


ŞABLONUN DIŞINA ÇIKMAK
Çok değerli sanatçıları bir araya getiren bu sergiden biraz bahsedebilir misiniz? Yüz Yüze isimli karma sergide sanatseverler nelerle karşılaşacak?

Yüz Yüze sergisinde neredeyse dört kuşak karşımızda olacak. Ustalar ve talebeler bir araya geldi. Herkesin birbirine saygısı olduğu ve bu saygıyı besleyenin temelin sevgi olduğu bir sergi diyebiliriz. Yüz Yüze Sergisi, bu nedenle çok önemli. Birbirleriyle ilişkili ve ilişkisiz çok farklı dallarda üretimi olan sanatçıların eserleri bir araya geldi. Sanatseverler burada atık malzemelerden veya titanyumdan aydınlatma heykeli de görecek, seramik tabaklar da. Ziyaretçiler bu anlamda bir hayal kırıklığı yaşayacaksa bu iyi bir hayal kırıklığı olacak. Sergiyi ziyaret eden çok kişiden şunu duydum: “Bunu beklemiyordum, daha klasik bir görüntüyle karşılaşacağımızı sanıyorduk, ama gördüğümüzden de memnunuz.” Bu tür yorumlardan memnunum, çünkü tasarladığım da bu. İnsanlar kafalarında yerleştirdikleri şablonun dışında bir şeyle karşılaşsın ve gerekirse hayal kırıklığı yaşasınlar. Bu hayal kırıklığı hepimizin işine yarayacak.


Özellikle Covid-19’un neden olduğu salgın nedeniyle devam eden karantinaların bittiği şu günlerde aslında hepimizin farklı mekânlarda farklı insanlarla olmaya ihtiyacımız vardı. Yüz Yüze isimli serginiz bana yüzden daha anlamlı geldi. İsim bu yönde bir tercih miydi?

Yüz Yüze ismi tabii pandemiyle ilişkili. Hatta galerinin adının da pandemiyle ilişkisi var. Ortaya, “Pandemiye inat, yüz yüze sanat: Ruberu” diye bir slogan da çıkmış olabilir. Doğrusu ruberu insanıyım, online insanı değilim. Telefon, internet kullanıyoruz ve iletişimimiz çoklukla yüz yüze değil. Keşke böyle olmasaydı ama bu bir gerçek. İnsani ilişkiler konusunda bizi çok gerilettiği ortada. Pandemi sürecinde online işlere pek bulaşmadım. Sanatla ilişkinin ancak yüz yüze kurulabileceğini düşünüyorum. Mümkün mertebe dijital ilişkilere ara verilsin, hatta unutulsun istedim. Sanki hiç yokmuş, hep yüz yüzeymişiz gibi.



HERKESLE İLETİŞİM KURMAK GEREKİYOR
Ruberu, Beyoğlu’nda oldukça işlek ve şirin bir muhitte bulunuyor. Son dönemde İstiklal Caddesi ve civarının yüzünün değiştiğini ama sanata, kitaba olan yakınlığının arttığını da hisseder olduk. Bu bölgede bulunmak özel bir tercih miydi?

Galerinin nerede olması gerektiğini noktasında aklımda birkaç yer belirlemiştim: Sultanahmet, Üsküdar, Beyoğlu. Fakat Sultanahmet çok turistik, Üsküdar ise bazen tek renkli olabilen bir yerdi. Beyoğlu çok hâkim olmadığım bir yer olmasına rağmen nedense gönlüme daha yakındı. Galeri için Galata’da gezdiğim ilk mekânı seçmiş oldum. Birbirinden farklı işler yapan dükkânlardan oluşan bir sokaktayız. Bunun yanında bu sokakta yaşayan herkesin herkesle iletişiminin olması çok heyecan verici. Burası geleneği ve tümüyle çağdaş olanı bir arada bulabileceğiniz bir yer. Hem geleneği önemseyen hem de çağının insanıyım. Yani Nuri Pakdil’in “Çağınla hesaplaş” sözünde dediği gibi kendi çağıyla her an hesaplaşma halindeyim. Galata aşina olduğum bir yer değildi. Hatta uzak durduğum bir yerdi bile diyebilirim. Ama herkesin iletişim içinde olduğu, gelenekle modernin bir arada bulunduğu bu sokakta olmayı oldukça önemsiyorum. Doğrusu birbirimize ideolojik bakıyoruz. Bu da bizim başkalarıyla aramızda bariyerler inşa etmemize neden oluyor. Ve aslında kimsenin sesi kimseye ulaşmıyor. Oysa iletişimde başarılı olmak için sizinle aynı fikirde olmayan insanlarla bir arada olmanız gerekir. Bunu biraz kaçırıyoruz sanki, eskiden bu konuda daha iyiydik. Ruberu Art bu anlamda da bir adımdır.

#Galata
#Ruberu
#Sergi
#İsmail Erdoğan
3 yıl önce