En sık safra kesesi koliği ile akut veya kronik iltahapları ile karşılaşmaktayız.
Hazımsızlık, şişkinlik, yemeklerden bir iki saat sonra karın üst kısmında hissedilen dolgunluk, huzursuzluk gibi durumlarda veya yağlı yemekleri takip eden sırta, sağ omuza ve kalbe vuran ağrılarda safra kesesi hastalığı akla gelmelidir.
Safra kesesi taşları kolesterol ve pigment taşları olarak iki grupta sınıflandırılmaktadır. Pigment taşları da kendi arasında siyah pigment taşları ve kalsiyum bilirubinat taşları olarak ayrılır. Bu tür taşlar safra taşlarının % 30 unu oluşturur. Hemolitik yani kan hücrelerinin yıkımı ile giden hastalıklarda genç yaşlarda ve karaciğer sirozu olanlarda pigment taşlarının sık oluştuğu bilinmektedir. Kolesterol taşları safrada kolesterolün süpersatüre olması, safra durgunluğu ve hücre döküntüleri, bakteriler, parazit yumurtaları veya kolesterol kristalleri gibi bir çekirdeğin üzerine kolesterol çökmesi ile oluşur.
Safra taşının safra kesesini ana safra yoluna bağlayan kanalı tıkaması ile safra koliği dediğimiz (yağlı bir yemeği takip eden 1-2 saat içinde) durum ortaya çıkar. Karnın özellikle sağ üst kısmında sırta, omuza, kalbe vurabilen kramp tarzında şiddetli ağrı görülür. Ağrının sebebi muhtemelen taşla tıkanmış olan safra kesesi kanalını aşarak boşalmaya çalışan safra kesesinin şiddetli kasılmalarıdır. Ağrı yaklaşık 3-4 saat içinde müdahale edilmese bile geçer. Eğer ağrı süresi ( 1-3 gün ) ve şiddeti artarsa, beraberinde üşüme titremeyle yükselen ateş, genel durum bozukluğu gibi bulgular varsa akut kolesistit dediğimiz safra kesesinin akut iltihabi durumu ile karşı karşıya olduğumuzu bilmemiz gerekir. İlk durumda basit önlemler ve ağrı kesicilerle tablo süratle geri-lerken ikinci durumda hastanın uzun süreli tedavisi, tedavide güçlü antibiotiklerin kullanılması ve büyük çoğunlukla hastanın hastaneye yatırılması gerekecektir.
Genellikle sarışın ( kumral ) tenli, 40 yaşını geçmiş, kilolu, doğum yapmış kadınlarda daha sık görülür.
Safra kesesindeki taşlar 0.5 cm den büyük ve küçük olmalarına göre büyük küçük taşlar olarak ikiye ayrılır. Büyük taşların safra kesesi kanalını tıkaması ve safra koliğine yol açması ihtimali daha yüksek olmakla birlikte küçük taşların kanaldan geçerek ana safra yoluna dökülmesi ve ana safra yolunun gitgide daralan son kısımlarında tıkanmaya yol açması cerrahi sarılık ya da tıkanma sarılığı denilen süratle gerekli tedavi girişimleri yapılmazsa hayati tehlike oluşturan duruma yol açar.
Safra kesesi sağlıklı olduğu müd-detçe faydalı ve gerekli bir organdır. Yağların kolay sindirilmesinde önemli bir görev üstlenmektedir. Fakat içinde taş oluşmuş ağrıya, enfeksiyona yol açan, ileri devrelerde karın içine delinmeye, bağırsağa fistülize olmaya (ağızlaşmaya ) veya kanserleşmeye aday bir safra kesesinin alınma zamanı gelmiş demektir. Safra kesesinin yokluğunda özellikle yağların sindiriminde mutlaka zorluklar oluşacaktır ama vücudun adaptas- yon yeteneği süratle devreye girecek ve safra kesesinin yokluğu hissedilmez hale gelecektir.
En geçerli tedavi yöntemi ameliyatla hastalıklı safra kesesinin alınmasıdır. Uzun süreli bir tedavi devresi gerektiren ilaçla taşın eritilmesi veya taşın şok dalgaları ile kırılması yöntemleri başarı yüzdelerinin düşüklüğü ve tedavi sonrası pek kısa bir sürede yeniden safra taşlarının oluşması sebebi ile pek şans bulamamaktadırlar.
Günümüzde tanıda en sıklıkla ve büyük bir doğruluk payıyla ultrasonografi kullanılmaktadır. Aç karnına yapılan bir batın ultrasonografisi ile safra kesesi rahatsızlıklarının hemen hepsine tanı konulabilmektedir. Ultrasonografinin bu başarısı eskiden tanıda kullanılan ilaçlı film yöntemlerini rafa kaldırmıştır.