|

Şairi ve bizi “sabah gibi uyandıran”

Mustafa Ruhi Şirin’in Sabah Bizi Uyandıran adlı şiir kitabı her haliyle çocuktan bahsetse de kendini asla çocuksu bir havaya teslim etmiyor. Çocuğun ve çocukluğun rüyaları andıran alfılama biçimi Şirin’in şiirinin merkezini oluşturuyor.

19:38 - 14/07/2021 Çarşamba
Güncelleme: 19:43 - 14/07/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Sabah Gibi Uyandıran, Mustafa Ruhi Şirin, Muhit Kitap 2020, 196 sayfa
Sabah Gibi Uyandıran, Mustafa Ruhi Şirin, Muhit Kitap 2020, 196 sayfa
NECMETTİN TURİNAY

Yıllardan beri şiir söyleyen, hemen her ay önemli dergilerde şiirleri ile karşılaştığımız Mustafa Ruhi Şirin, son yayınladığı kitabına “Sabah Gibi Uyandıran” adını koymuş. Tekrar edelim: “Sabah Gibi Uyandıran!...” Bu ad ister istemez dikkatimizi çekiyor. Şairin bu tür imgeli bir dil kullanımı ile neyi kastetmiş olabileceğini haliyle merak ediyoruz. Bizi yani okuyucuyu sabah gibi uyandıran ne olabilir diye de, kendi kendimize sormadan yapamıyoruz. Fakat o soru, internetten veya kitaplardan cevabını bulacağımız gibi bir soruya da benzemiyor.

Bildiğiniz gibi biz sabahla hayata uyanırız, geceden gündüze sabahla geçeriz. O anda boyut değiştirmiş gibi hissederiz kendimizi. Karanlıktan aydınlığa, ya da rüya âleminden gerçeğe intikal gibi bir durum. Öyle fakat şair bize bunu söylemiyor. İnsanı sabah gibi uyandıran bir başka şeyden söz ediyor. O yüzden Mustafa Ruhi’nin şiirini baştan sona okumak durumunda kalıyoruz. Dediğim gibi o sorunun hazır bir cevabı yok. Şiirleri okurken, onu kendi kendimize bulmak, keşfetmek durumundayız. Bu da kuşkusuz Mustafa Ruhi’nin şiirine nüfuz kabiliyetimizle doğrudan ilintili bir mesele. İlgili sorunun dürtüsü bizi ister istemez bizi çocuğa, çocuğun dünyasına, çocuğa mahsus algılama biçimlerine doğru çekiyor da çekiyor. Ancak oradan ulaştığımız ne çocuğa dair didaktik bir bilgi, ne de alelâde çocuksu bir şiir ve duyarlık! Aksine basitlikten ve sathilikten sıtkı sıyrılmış şairin, çocuğu merkez alan derin düşünceleri karşılıyor. Daha açığı da Mustafa Ruhi çocuğa, şiire geçiş için bir sıçrama anı olarak bakıyor. Sabah nasıl, bir dünyadan diğer bir dünyaya geçişin basamağı ise, Mustafa Ruhi’nin şiirinde de çocuk aynı rolü oynuyor. Daha doğrusu da şiir onda çocuktan, çocuğa mahsus duyarlık ve algılamalardan kuvvet alıyor. Kullandığı imgelerin ekseriyetinin çocukla ilgili olması bu yüzden şaşırtıcı gelmiyor. Öyle de bu söylediklerimiz, onun şiirini açıklamaya gene de kâfi gelmez. Çünkü o seviyede kalmıyor şair. Çocuk idraki ile şiir arasında kuvvetli bağlar kuruyor. Nitekim çocuk bir şeyi görür, duyar, oyuncakları ile oynar. Buradan da bir anlama ulaşır. İşte o anlamlandırma tarzının farklılığından hareketle şair, sebep-sonuç ilişkisini ortadan kaldırdığı gibi, her şeyi rüyaya ve masala dönüştüren bir perspektif geliştiriyor. Dahası çocuğun duyarlığını, şiire geçiş için yüksek bir imkâna dönüştürüyor. Bu bakımdan Mustafa Ruhi’nin şiirinde karşılaştığımız her türlü nesne ve yaşanmışlıklar şiire dönüşürken, anında bir değişime uğruyor,içimizi açıyor ve bizi asıl ben’imizle yüz yüze bırakıyor. Biz de okuduğumuz şiirler vasıtası ile farkına bile varmadan hakiki şiirin soyut iklimine kademe kademe, bazen de keskin virajlar çizerek yükselme imkânı buluyoruz.

ÇOCUĞU GÖREN ŞİİRLER

Bu şiir dediğim gibi, bu haliyle çocuktan söz etse bile, çocuksu bir havaya kendini asla teslim etmiyor. “Çocuksuluk” dediğimiz hâl, zaten çocukların ürettiği bir kurgu değildir. O büyüklere mahsus; çocuğa bir şey öğretmek ihtiyacı ile, çocuğun seviyesine inmek maksadıyla takınılmış sahte ve geçici, biraz da iğreti bir tutum değil midir? O bakımdan Mustafa Ruhi’nin kurduğu şiire ve edebiyat, asla o nazarla bakılamaz ve bakılmamalıdır da! Nitekim bir tür çocuk istismarı saymamız gereken, piyasada örnekleri de bol olan “çocuk şairlerinin” çoğu ile onun bir benzerliği kurulamaz ve kurulmamalıdır.

Nitekim o tür şiirlerin çoğu, eski “Garip” şiirini andırır tarzda ucuz nüktelere dayanmazlar mı? Ya da çocuğa mahsus sandığımız ucuz bir duyarlığa! Bazen de melodrama kadar varan mısralar. Mustafa Ruhi öyle yaklaşmıyor şiire. Çocuğu, alabildiğine uyanık bir dikkat ve teyakkuz olarak kavrıyor. Bu kavrama biçiminden hareketle de Mustafa Ruhi’nin şiiri, duygudan ziyade düşünceye daha bir yakın düşüyor. Daha doğrusu da okuyucusunu düşünmeye sevk eden bir şiir, onda gördüğümüz. Bunun arkasında da kuşkusuz çocuğa, şiire, masal ve rüyaya dair kuvvetli bir birikimin varlığı fark ediliyor. İşte bu söyleyiş biçimi ister istemez bizi, şöyle bir soruya zorluyor: Mustafa Ruhi doğrudan çocuğa yönelik bir şiirin mi peşinde? Yoksa onun asıl maksadı iyi şiirin bizzat kendisi mi? İyi, derin, kaliteli -şiirler yazmak mı yani? Dolayısıyla “Sabah Gibi Uyandıran”ı okurken, içimde bayağı gel-gitler yaşadığımı söylemesem olmaz. Çünkü onun şiiri, her ne kadar çocuk üzerine yoğunlaşıyor gibi gözükse bile, çocuğu aşan bir yan var onun şiirlerinde. Yani kendi ihtiyacı, halis şiir okuyucusunun ihtiyacı düşünülerek kurulmuş ve inşa edilmiş bir şiir Mustafa Ruhi’de gördüğümüz. Ancak malzemesi ve dekoru, imge kaynakları çocuk merkezli oluşu bakımından da bu şiir çocuktan uzak değil. Burada kaydetmem gereken birkaç husus daha bulunuyor. O da ilk önce çocuğun ve çocukluğun, rüyaları andıran algılama biçiminin, Mustafa Ruhi’nin şiirinin merkezini teşkil ettiği hususudur. Yani Mustafa Ruhi’nin tek tek şiirleri olsun, kitabını teşkil eden şiirlerin toplamı olsun, hepsi ama hepsi kuvvetli bir merkezden fışkırıyor.

İMGELER VE ŞAİRLERE DAİR

Nitekim güzel mimari yapıları olduğu gibi, müzik bestelerini ve güzel tabloları severiz biz. Onları seyretmekten veya dinlemekten bambaşka bir zevk duyarız. Bu beste iyi, şu tablo harika gibi hükümler veririz. İşte bu duygu eserin bütününden hasıl olan estetik bir tesirdir. Şu parçaya veya şu unsura dayanarak değil, eserin bütününden edindiğimiz bir tesirle bu tür hükümler veririz. Dağınık sesleri ve unsurları, sanatçının nasıl olup da tevhid edebildiği bizi hayran bırakır. Dolayısıyla şiirler de bundan ayrı düşünülemez. Ayrıca şairlerin kullandığı veya icat ettiği tek tek imgelerin ötesinde bir şey bu söylediğim. Bunu bilhassa vurgulamak isterim. Nitekim günümüz şiirinin belirgin zaaflarından biri burada aranmalıdır. Bazı şairler var, her mısrada mutlaka imge kullanmak düşüncesinden hareket ediyorlar, çoğu zaman da başarılı örnekler ortaya koyuyorlar. O bakımdan günümüz şiirinde çok bol ve orijinal imgelerle karşılaşma imkânı buluyoruz. Fakat buna karşılık o sayısız imgeleri derleyip toparlayan merkez bir fikrin ya da ana imgenin yokluğu, o tür şiirleri bazen bir sayıp dökmeye, bazen de Picasso’nun tablolarını andırır şekilde dağınık, eklektik yapılara icbar edebiliyor. Dolayısıyla asıl büyük şiirin imge üreticiliğini ve tek tek mısra işçiliğini aşan bir yanı daha bulunmalıdır. O da doğrudan doğruya tamlık ve bütünlük tesiri üreten yapı ile ilgili bir meseledir. İşte Mustafa Ruhi’nin şiirini ben bu yönü ile de sağlam ve düşünülüp taşınılmış bir şiir olarak gördüm. Bunun altında da kuşkusuz şiire dönüştürülmüş sistematik bir tefekkür ve duyarlığın merkez rolünü oynadığı sağlam bir sanat idraki yatıyor. Daha açığı, onun tekrar tekrar kullanmaktan geri durmadığı özel bir şiir lügati de mevcut. Bütün bunlara bakarak Mustafa Ruhi’nin kendi şiiri üzerine çok düşündüğü ve buradan da kendine mahsus poetik çerçevelere yükseldiği sonucuna ulaşıyoruz.

#Mustafa Ruhi Şirin
#Muhit Kitap
#Picasso
3 yıl önce