İspanya’da yaşamını sürdüren ressam Şükrü Karakuş, Türkiye ile bağlarını hiç koparmadı. Kendi kişisel sergilerinin dışında İspanya’da 24 yıldan bu yana devam eden sanatçı inisiyatifinin bir ayağını ülkemize taşıdı. Aynı zamanda Türk ressamların eserlerini Avrupa’ya götürdü ve halen bu projeyi sürdürüyor. Eve Dönüş/ Karşılama sergisinde buluştuğumuz Karakuş ile sanat yaşamını, güncel tartışmaları ve sergiyi konuştuk.
Malatya’da doğdum ve yaşadığım yerde fazla sanatsal bir hareket yoktu. Ancak ben resim yapardım, çizgi romanlar ilgimi çekerdi, maketler yapardım. Aslında insan çocukken çevresine neye yatkın olduğuyla ilgili bir işaret veriyor. Bizimki de herhalde o zamanlar ipuçlarını verdi ve öyle başladı.
Malatya’nın Fırat nehrinin kıyısı, yani dünyaya geldiğim topraklar, arkeolojik olarak zengin bir bölgedir. Bu yönü benim içimde hep yer etmiştir. Daha sonra İstanbul’da Eğitim Enstitüsü’nde resim bölümüne geldim ve üç yıl orada okudum. Ardından Güzel Sanatlar Akademisi’nde, beş yıl eğitim aldım. Gittiğimiz yerlerden hep yeni bir şeyler öğrendik. Anlayacağınız uzun bir eğitim sürecim var.
Çağdaş dünya sanatını tanıdıkça, İspanyol sanatçılar çok ilgimi çekmeye başladı. Oraya gidip geldim. İspanyol bir kız arkadaşım oldu ve sonra onunla evlendim. Böyle uzun süren bir macera. Aslına bakarsanız hem resmin hem de sanatçının kendi iç macerası var.
1980’li yılların başlarında dünyada postmodern bir hareket doğdu. Biz o zamana kadar dünyayı fazla tanımıyorduk.
Güzel Sanatlar Akademisi’nde aldığımız eğitim tipik bir Avrupa akademisinde görülen eğitimdi. Açık söylemek gerekirse oralarda kendimize ait bir şey aramadık.
Çünkü sadece bize öğretilenleri biliyorduk. Eğitim süresince onun dışındaki dünyadan habersizdik. Yani bize sanatın tanımı yaptılar ve sanat bu dediler.
Modernizmin katı kuralcılığı önümüzde büyük bir engelmiş. Bu anlayışta bir tıkanma olduğunu ileriki yıllarda görmeye başladık. Çünkü bir sanatçı kendi çevresiyle, toprağıyla ve kültürüyle ne kadar iyi beslenirse, o kadar evrensel bir dile ulaşabilir.
YAPTIĞINIZ HER İLGİNÇ ŞEY SANAT ESERİ OLMAZ
Bu tartışmalar ile birlikte şunun farkına vardık. Avrupa’nın dışından da bir sanatçı çıkabilir. Asıl cesaretimizi biz o zaman kazandık. Kendi bahçemizi, bastığımız toprağı gördük. Oradan Mezopotamya kültürünün ne kadar önemli olduğunu idrak ettik. Medeniyetin beşiği orası ve biz tam orada doğmuşuz ama başka yere bakıyoruz. Ardından benim önüm açıldı ve çok farklı bir dünya ile tanıştım. Avrupa’nın büyük sanatçılarını gördüm. Onlar ile kendi dilimi birleştirmeye çalıştım. Böylece sanatımız derinleştikçe derinleşti.
Sanat tamamen spekülatif bir alan. Bu soruya net cevaplar vermek doğru olmaz. Şu anlamda doğru olmaz , kapsamlı bir konu ve çok uzun konuşmak gerekir.
Spekülatif alanda herkes bir yol arıyor. Bana göre duvara yapıştırılmış bir muz sanat eseri değildir. Yaptığınız her ilginç şey sanat eseri olmaz.
Sanat eseri olabilmesi için onun üzerinde düşünülmüş olması ve bir sanatçının elinden çıkmış olması gerekir. Bir alt yapısının, felsefesinin ve bir dünya görüşünün olması lazım. Diğer taraftan bazı estetik değerlerin ve kriterlerin olması şart. İşte tüm bunların ardından sanat eseri diyebilirsiniz.
Bir çalışmanın milyon dolarlar etmesine taraftar değilim. Orada mutlaka kapitalist sistemin bir provokasyonu vardır. Yoksa bir sanat eseri 10 milyon dolar niye etsin ki. Diğer taraftan bir eser ulaşabilir olmalı, 10 milyon dolarlık tabloyu kim alacak.
Sermaye sahibi elbette olacak. Piyasanın dönmesi açısından mutlaka büyük paralara ihtiyaç var. Fakat bu rakamlar ile orada bir oyunlar dönüyor.
O bizim dışımızda bir şey. Bu büyük dünyayı red edemeyiz. Gücümüz yetmez. Biz farklı bir dünya kuruyoruz. Örneğin İspanya’da başlayan ve Türkiye’nin de dahil olduğu sanatçı inisyatifi gibi. Bu tip projelerle gerçek bir şey yakalamaya çalışıyoruz. Bir koridor açtık. O küçük koridorda gerçek sanatçı ile gerçek alıcıyı buluşturmaya çalışıyoruz.
Resimler küçük ama proje devasa
- 24 yıl önce İspanya’da başlayan bu inistatifin içinde siz de vardınız. Nasıl başladı ?
- İspanya’da yakın arkadaşlarımdan oluşan küçük bir sanatçı grubu bir araya geldi. Pazarın dışında herhangi bir kuruma ve bir yere bağlı olmadan bir sanatçı inisiyatifi başlatmaya karar verdi. Önce küçük 15-20 kişilik bir gruptular.
- Sizin eserleriniz de bu sergilere katıldı değil mi ?
- Başlangıcından itibaren farklı yıllarda katılımcı olarak bulundum. Sonra zaman içerisinde bir baktım ki sergilerin hacmi genişlemeye başladı. Anlayış olarak da bana çok uyan bir tarafı vardı.
- Hangi yönüyle?
- Her şeyden önce çoğulcu bir yaklaşım, boyutların küçük oluşu onların hareket etme kabiliyetini yükseltiyor. Sonra fiyatlarının normal oluşu, fazla para ayıramayan sanatseverlere ulaşmasını kolaylaştırıyor. Bu yönü farklı mekanlarda sergilememize olanak veriyor.
- Tüm Avrupa’ya nasıl yayıldı?
- Sergiye katılan sanatçıların sayısı artmaya ve bir anlamda prestij kazanmaya başlayınca farklı mekanlardan teklifler geldi. İspanya’nın ardından Fransa, onun ardından Portekiz’de sergiler düzenlendi.
- Türkiye’yi nasıl dahil ettiniz ?
- Ben de bundan beş yıl önce, serginin içinde Türkiye özel bölümü oluşturdum. Önce 25 sanatçının işini götürdüm. Sonra Türkiye’deki sanatçıların da ilgisini çekmeye ve talepler gelmeye başladı. İkinci yıl 30 resim katıldı ve her yıl sayı giderek arttı.
- Beş sene boyunca tüm eserler Avrupa’yı gezdi değil mi?
- Evet çalışmalar tüm Avrupa’da dolaşıyor sonra da buraya geliyor ve biz burada sergiliyoruz. Yani yıl içinde resimler sürekli dolaşımda oluyor. Geçen sene biz organizasyonun Türkiye ayağındaki sergiye “Eve Dönüş” dedik. Dört yıl boyunca biriken eserler vardı. Bu yıl ise Eve Dönüş/ Karşılama dedik. Geçen sene sergilediğimiz işler satılmıştı. Bu kez o arkadaşlardan yeni işler istedik ve dedik ki onları nasıl karşılayacaksınız. Muhteşem bir şey oldu. 5 yılda Türkiye’den 130’a yakın sanatçının işini Avrupa’ya götürdüm. Resimleri boyutları küçük ama proje gerçekten büyük.
İspanya’dan yola çıktı seneye burada
- Evet, 13 Aralık’ta İspanya’da açılan sergiye 40 Türk sanatçının eserini gönderdim. Yıl boyunca bütün Avrupa’yı gezecek ve gelecek sene eve dönecek. İnsan, hayal kurmadan hiçbir şey yapamıyor. Bu büyük bir hayaldi bizim için ve şu anda yaklaştık. Daha iyi bir yerlere geleceğini ümit ediyorum. Kitaplar yazacağız bu konuda, mutlaka kataloglar yapılacak. Yıl boyunca dönen bir çark yakaladık ve onu devam ettireceğiz.