|

Şarkıların da filmler gibi hikayesi var

Kadın cinayetleri ve 15 Temmuz şehitleri için yaptığı şarkılarla gündeme gelen Yasemin Demir Mavi adlı ilk albümünü çıkardı. Film sektöründe uzun yıllar çalışan Demir, şarkıların da filmler gibi bir hikayesi olduğunu söylüyor. Demir, sanatçıların sosyal konulardan kaçmasının mümkün olmadığını söylüyor. Yaşadığımız çağdan bağımsız olamayacağımıza dikkat çeken Demir, “Çağın duygusundan biz de nasibimizi alıyoruz. Belki de bu birbirimizi anlamamız için de bir fırsat yaratıyor” diyor.

Merve Akbaş
02:22 - 25/07/2021 Pazar
Güncelleme: 04:33 - 25/07/2021 Pazar
Yeni Şafak
Mavi isimli albümünü müzikseverlerle buluşturan Yasemin Demir, sanatçıların sosyal konulardan kaçmasının mümkün olmadığını söylüyor.
Mavi isimli albümünü müzikseverlerle buluşturan Yasemin Demir, sanatçıların sosyal konulardan kaçmasının mümkün olmadığını söylüyor.

Yasemin Demir, ilk albümü Mavi’yi kısa süre önce müzikseverlerle buluşturdu. Müzik dinleme alışkanlıklarının tamamen dijitale kaydığını söyleyen Demir, sanatçının toplumsal görevleri olduğuna da dikkat çekiyor. Demir, “Hiçbirimiz içinde yaşadığımız çağdan bağımsız değiliz, sanatçılar için de bu geçerli. Sadece şekil ve form anlamında değil, o çağın duygusundan biz de nasibimizi alıyoruz. Belki de bu birbirimizi anlamamız için de bir fırsat yaratıyor” ifadelerini kullanıyor.

- Önce biraz Mavi’den bahsedelim isterseniz. Mavi nasıl ortaya çıktı, onun macerasını sizin hikâyenizle beraber anlatabilir misiniz?

Mavi, bu renkle olan maceramı anlatıyor aslında. Mavi renk sanatta soğuk ama derin bir manayı ifade ediyor. Bu mesafeli derinliğe neden ihtiyaç duyduğumu, kendini ifade etme çabasında bir gençten, kendini ortaya koyan ve varım diyen birine nasıl dönüştüğümü anlatan bir hikaye mavi. Yokuşlardan düzlüklere çıkma çabası da diyebiliriz. Benim için her biri özel beş şarkı var albümde. Yılların içinden süzülen şarkılar. Yıllar diyorum, çünkü içimdeki müziğin kendi yolunu bulması biraz zaman aldı. Bu sırada yurt için de ve yurt dışında çok iyi müzisyenlerle, yapımcılarla tanışma fırsatım da oldu. Ama içlerinde beni ve müziğimi en iyi anlayan albümün aranjörü sevgili Serkan Sönmezocak’tır. Bununla birlikte albümüm bağımsız bir prodüksiyon, prodüktörlüğünü kendim üstlendim. Müzik dinleme alışkanlıklarının tamamen dijital platformlara kaydığı bir dönemde bağımsız bir iş yapmak, hem kolay hem zor diyebilirim. Albümü tamamlamak ve lisanslamak bir süreç ama onu tanıtmak ve kitlelere duyurmak daha zorlu bir süreç. Bu aşamada ailemin, dostlarımın ve elini taşın altına koyan tüm sevdiklerimin desteği olmasa Mavi’yi bu aşamaya getiremezdim. Özellikle hayalimin gerçekleşmesi için çaba gösteren ca dostum Aynel Hayat, albümün tüm görsel tasarımıyla ilgilenen ve ilk video çalışmamın yönetmeni sevgili kardeşim Eray Demir ve bir baba gibi her zaman desteğini hissettiğim Koray Demir, onlar benim rüya takımım. Şimdi kendi müziğini üreten herkes gibi ben de bu müziği takip edecek, dinleyip bağrına basacak kitleyle buluşmak istiyorum ve elbette yüz yüze olmak. Bundan sonraki bütün çabam bu yönde olacak. İnşallah diyorum, nasip.


DİJİTALDE ENGEL YOK

- Peki sizin müziğiniz bugünkü müzik piyasası içinde sizce nasıl bir pozisyonda?

Albümüm tür olarak alternatif-pop kategorisinde dinleyicilerin beğenisine sunuldu. Henüz bir ay oldu. Sektör için her anlamda yeni biri olduğumu düşünüyorum, biraz zaman gerek. Ancak o zaman tam olarak sektör içindeki yerimden söz edebiliriz. Pandemi dönemi sektördeki yeniler için bir fırsattı diye düşünüyorum. Sosyal medya ve dijital müzik platformları işimizi çok kolaylaştırdı. Ama yasaklar kalktığında ilk aklımıza gelen şey, müziğimi nerede yapabilirim, seyirciyle yüzyüze nasıl buluşabilirim oluyor. Bu noktada çok daha fazla mekana ve etkinliğe ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Bu fırsatlar müziği, sanatı geliştirmenin ve yeni şeyler üretmenin en güzel ve yegane yolu. Bir diğer alan da radyolar.. Radyo çeşitliliğinin çok olduğu ve radyoların hala çok dinlendiği bir dönemdeyiz, ancak yeniyseniz kanallara ve listelere girmeniz kolay olmuyor. Bazen bir yılı bulabiliyor. Bu alanda da desteğe ihtiyaç olduğuna inanıyorum. Birbirine ihtiyaç duyan unsurların bir araya gelmesi bu kadar zor olmamalı, radyoların müzik üretenlere, onların da radyolara ihtiyacı var, umarım kolaylaşır. Yoksa yakında bağımsız müzik üretimleri gibi bağımsız radyo yayınları da çoğalacaktır. Bu çağda dijital bir engel yok.

BİRBİRİMİZİ ANLAMAK İÇİN FIRSAT

- Bugüne kadar sosyal sorumluluk da sayılacak bazı müzikler yaptınız. Kadınlar üzerine, 15 Temmuz üzerine parçalarınız var. Bu anlamda sanatçıların sosyal konulara dahil olmasını nasıl yorumluyorsunuz?

Sanatla meşgul olan birinin bundan kaçması mümkün değil diye düşünüyorum. Ama bir sorumluluk haliyle değil de, içten gelen bir sesle bunu yapabilir. Çok güzel bir söz var, “sanatçı, çağının çocuğudur” diye. Tarihe baktığımızda ne kadar doğru olduğunu görürüz. Hiçbirimiz içinde yaşadığımız çağdan bağımsız değiliz. Bu sanatçılar için daha bariz bir durum. Sadece form ve yöntem anlamında değil, o çağın duygusundan biz de nasibimizi alıyoruz. Belki de bu birbirimizi anlamamız için de bir fırsat yaratıyor.


- Bu anlamda sanatçının nasıl sorumlulukları var?

Sanat ve sanatçı bizi aynı noktada buluşturabilme gücüne sahip, hem de bunun için özel bir çaba sarf etmesine gerek yok. Bu sanatın doğal akışında var. Eğer sanatçı kendi içinde bu çarpışmaya izin verirse o zaman etki gücü yüksek bir eser ortaya çıkabiliyor. Sanat, hikâyelerimizi, anlatamadıklarımızı, yutkunamadıklarımızı, kalbe sığdıramadıklarımızı bazen bir formla, bazen bir bakışla, bir motifle ve bazen de bir notayla bize sunuyor. Ben de buna talip olanım, içimde bu çarpışmaya izin veriyorum. Umuyorum ki güzel şeyler ortaya çıkıyordur.

TÜM SÖYLEMLERİN ÜSTÜNDE İNSANİ BAKIŞ

- Yıl dönümünün üzerinden kısa bir süre geçtiği için de hatırlatmak isterim, 15 Temmuz’u anlatan “Unutamam O Geceyi” isimli bu şarkı nasıl ortaya çıktı? Yani duyguların müziğe dönüşmesi sürecinde neler yaşıyorsunuz?

Geldik en zor soruya. Şöyle söylemeliyim, her şarkının ortaya çıkış hikâyesi birbirinden farklı olsa da ortaya çıkma biçimi aynı. Bunun türlü ve çeşitli imkanları vardır muhakkak ama kendi tecrübemle başlamak daha doğru olacak. Ben içimdeki müziği, bütün ruhumu kaplayan bir yokluk hissiyle keşfettim. Bu hisse karşı içimde gelişen yoğun bir ifade biçimiydi müzik. Varım diyordu, her ne olursa olsun varım, buradayım ve bir şeyler söyleyebilirim. Ve çok dilliydi, hem ses hem söz vardı. Hâlâ da öyledir, bir şarkıyı içimde hissettiğimde, melodi ve ona eşlik eden sözleri birlikte duyumsuyorum. Eğer hüzün varsa bu süreç de biraz sancılı oluyor, neşe varsa coşkulu. 15 Temmuz’la ilgili hissettiklerimi ancak bir yıl sonra ortaya dökebildim. 15 Temmuz, bin gece gibi süren bir gece. O gece İstanbul’da, çatışmaların yoğun olarak yaşandığı Fatih’teydim. Silah sesleri, alçak uçuş yapan uçaklar, telaşla evine gidenler, telaşla sokağa çıkanlar, destek olmak için kalabalıklara karışanlar, camileri dolduranlar, hepsini gördüm. Eğer yürüdüğümüz yol, başka bir yol olsa belki hayatta olmayacaktık. Ama hayattaydık, artık o gece yaşanmamış gibi yapamazdık. Aynı anda hissettiğimiz korkuyu, cesareti, şaşkınlığı, hayal kırıklığını, umudu görmezden gelemezdik. Benim o geceye bakışım tam da bu noktada, bütün siyasi ve toplumsal söylemlerin üzerinde, bir insanın tüm masumlar adına verebileceği en kıymetli şeyi, hayatını feda etmesi, canını ortaya koymasıdır. İşte çıkış noktam hikâyelerini anlattığımız cesur kadın ve erkeklerin o gece verdiği mücadeledir. Bu asla unutulmayacak!

#Yasemin Demir
#şarkı
#film
#hikaye
#mavi
#albüm
3 yıl önce