|

Sarsılmaz Azerbaycan-Türkiye kardeşliği

Azerbaycan Ordusu’nun kurulması, eğitim ve tatbikat çalışmalarının düzenlenmesi, çağdaş düzeye ulaşmasında Türk Silahlı Kuvvetleri`nin çok büyük rolü vardır. (Haydar Aliyev)

Haber Merkezi
04:00 - 29/09/2019 Pazar
Güncelleme: 02:25 - 29/09/2019 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

DR. ELNUR İSMAYIL BİLGESAM DIŞ POLİTİKA VE GÜVENLİK UZMANI

Kafkas İslam Ordusu 101 sene önce, 28 Mayıs 2018’de bağımsızlığını ilan etmiş Azerbaycan Halk Cumhuriyeti’nin yardımına koştu. Bakü’nün Ermeni ve Bolşevik çeteleri tarafından işgalinde olduğu bir zamanda kendi ordusu olmayan kardeş Azerbaycan’a yardım elini uzattı. Bu yardım, bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti’nin 4 Haziran 1918 tarihinde Batum’da Osmanlı ile imzaladığı ilk uluslararası anlaşmasının 4. maddesi gereği; düşman işgalinde olduğu zamanda Osmanlı’dan askeri yardımı öngörmekteydi.

Dönemin Osmanlı Harbiye Bakanı Enver Paşa tarafından Kafkas İslam Ordusu kurulması talimatıyla birlikte Nuri Paşa orduya komutan olarak atandı. Filistin cephesinden getirilmiş piyade ve topçu alaylarıyla kurulmuş ordu, Azerbaycan tarafının bin kişilik takviyesiyle 12 bin civarındaydı.

1130 şehit verildiği ve 30 saat devam etmiş Bakü mücadelesi sonucu 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü, Nuri Paşa komutanlığındaki Kafkas İslam Ordusu tarafından işgalden kurtuldu ve Azerbaycan Halk Cumhuriyeti başkenti oldu.

Ne yazık ki, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi’ne uygun olarak Osmanlı askerlerinden oluşan Kafkas Ordusu 16 Kasım tarihinde Bakü’yü terk etmek zorunda kalmıştı.

Aslında o dönem tarihi ile günümüzdeki olaylar arasında büyük bir fark yoktur.

TEK MİLLET İKİ DEVLET

1920’de Sovyet işgali sonrasında uzun bir dönem iki kardeş ülke arasında her türlü işbirliğine engel olma ve Sovyetler’in Azerbaycan Türklerine karşı asimile politikaları uygulama stratejileri başarısız oldu. Azerbaycan yeniden bağımsızlığını kazandıktan hemen sonra iki ülkenin sıkı ilişkilerle birbirine bağlanması ve sonrasında çok boyutlu ilişkileri geliştirerek, bölgenin iki önemli gücü olarak ortaya çıkmaları, her iki devlet için olduğu kadar bölgesel güvenlik açısından da önem taşımaktadır. Son 10 yıllık döneme bakıldığında her iki ülkenin ekonomik ve askeri olarak büyük bir gelişme kaydettiği bilinmektedir.

Üzerinde durulması gereken konulardan biri uluslararası sistemde örneğine çok az rastlanacak olan ve “tek millet iki devlet” olarak nitelendirilen Türkiye-Azerbaycan ilişkileridir. Her iki ülkenin coğrafi ve jeopolitik açıdan birbirine stratejik konumlarından ve öneminden ziyade, başından itibaren tarihsel ve kültürel bağlılık iki kardeş ülkenin ilişkilerinin geliştirme isteğinin ana eksenini oluşturmuştur. 1990’lardan itibaren iki ülke arasında politik, ekonomik, kültürel, enerji ve askeri olarak çok boyutlu ilişkiler hızla gelişmektedir.

Günümüzde bölgesel bir güç olarak Türkiye, Güney Kafkasya’da önemli aktörlerden biridir. Azerbaycan’ın güvenliğinin teminatçısı olarak da Türkiye’nin konumu önemlidir. Azerbaycan topraklarının işgalinin devam etmesi, Dağlık Karabağ’da yaşanabilecek yeni bir savaş ihtimali ve ülkenin toprak bütünlüğüne ve egemenliğine tehditlerin olması Bakü-Ankara ilişkilerinin stratejik düzeyde mevcut olan işbirliğini ileri boyutlara taşınması gerektiğinin önemini ortaya koymaktadır. 1990’lardan itibaren Nahçıvan’ın Ermenistan’a karşı korunmasında en etkili ülkenin Türkiye olması da Bakü-Ankara ilişkilerinin nasıl bir düzeyde olduğunu göstermektedir.

Azerbaycan ve Türkiye arasında 1990’lı yılların başından itibaren gelişmekte olan çok boyutlu ilişkiler dostluk-kardeşlik söyleminin ötesine geçip stratejik işbirliğine kadar yükselebilmiştir. 23 Mayıs 2007’de kabul edilmiş Azerbaycan Ulusal Güvenlik Doktrini belgesinde bölgesel işbirliği ile ilgili bölümdeki ilk kısım Türkiye ile ilişkileri kapsamaktadır ki, bu da iki ülkenin birbirine verdiği değere ve mevcut stratejik işbirliğine iyi bir örnek teşkil etmektedir. Belgede Bakü’nün Avro-Atlantik politik, ekonomik ve güvenlik kurumlarına entegrasyonunun stratejik hedef olarak belirtilmesi de Bakü-Ankara ilişkileri açısından önem taşımaktadır.

STRATEJİK ORTAKLIK ANLAŞMASI

İki ülke ilişkileri açısından değerlendirildiğinde, 16 Ağustos 2010 tarihinde imzalanmış “Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti Arasında Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması” büyük önem taşımaktadır. Bu belgenin imzalanması her iki devletin birbirini stratejik ortak olarak görmeleri ve kapsamlı işbirliğinin ileriye taşınması için de önemli olmuştur. Bu anlaşmayı müteakiben iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırılmış ve iki ülke başkanı ve savunma bakanlarının katılımı ile Konsey’in ilk toplantısı gerçekleştirilmiştir.

Stratejik Ortaklık ve Karşılıklı Yardım Anlaşması askeri-siyasi, ekonomik ve güvenlik, askeri teknik alanında işbirliği gibi konuları içermektedir. Anlaşma metninin giriş bölümünde iki ülkenin egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne yönelik her hangi bir saldırı halinde karşılıklı yardımın yapılması; her iki ülkenin milli güvenliğinin sağlanması ve ekonomik kabiliyetlerinin güçlendirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Aynı zamanda uluslararası ve bölgesel teşkilatlarda iki ülke arasında işbirliğinin güçlendirilmesi ve güncel uluslararası konularla ilgili ortak stratejinin belirlenmesi de anlaşma metninde yer almaktadır. Anlaşmanın en önemli maddelerinden biri muhakkak “Taraflardan biri, bir üçüncü ülke veya bir grup ülke tarafından silahlı saldırı veya askeri tecavüze maruz kaldığında, taraflar, BM Şartının 51. maddesinin tanıdığı bireysel veya ortak meşru savunma hakkının hayata geçirilmesi için askeri imkan ve kabiliyetlerinin kullanılması da dahil mevcut olanakları çerçevesinde gerekli bütün önlemlerin alınması amacıyla birbirine karşılıklı yardımda bulunmak hususunda mutabık kalmışlardır” ifadesidir.

Türkiye, Azerbaycan için Batı’ya açılan kapı, Azerbaycan ise Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısıdır. Bu stratejik konuma sahip olmanın yanı sıra, taraflar arasında mevcut kardeşlik bağları da iki ülkeyi birbirine yaklaştırmaktadır. Aynı zamanda bu işbirliği tüm Türk dünyası arasında ilişkilerin geliştirilmesinin temelini oluşturmaktadır.

İki ülke arasında tarihsel boyuttaki politik ve ekonomik anlamda işbirliğinin yanı sıra, askeri ve savunma sanayilerindeki ilişkiler de dikkat çekmektedir. İki ülke arasında askeri alanda işbirliğinin gelişmesi aynı zamanda tarafların dış politika, bölgesel ve küresel güvenlik konularında da ortak görüşlerinin olduğunun bir göstergesidir. Bölgesel ve küresel güvenlikle ilgili konularda her iki devletin ulusal çıkarlarının örtüşmesi devletler arasında stratejik işbirliğinin önemli kısmını oluşturmaktadır. İkili ilişkiler güvenlik perspektifinde değerlendirilirken, vurgulanması gereken en önemli hususlardan biri de Güney Kafkasya’da ve diğer coğrafyalardaki sorunların ülkelerin toprak bütünlüğü ve egemenliği çerçevesinde çözümlenmesini vurgulamış olmalarıdır.

BÖLGE
İSTİKRARININ
BEL KEMİĞİ

Hazar ve Karadeniz havzalarının iki önemli gücü olan Azerbaycan-Türkiye arasındaki çok boyutlu ilişkiler uluslararası politikada örneğine ender rastlanacak niteliktedir. Bu ilişkileri ender yapan en önemli özellik her iki ülke arasında işbirliğinin sadece çıkarlar üzerine değil, kardeşlik üzerine kurulmuş olmasıdır. Soğuk Savaş sonrasında bağımsızlığına yeniden kavuşmuş Azerbaycan’ın gerçek anlamda politik ve ekonomik bağımsızlığını kazanması ve koruyabilmesi için gerçekleştirdiği ortak projelerin büyük önemi olmuştur.

Bakü-Ankara ilişkilerinde güvenlik önemli bir boyutu teşkil etmektedir. Güvenlik açısından ele alındığında, ikili ilişkiler bölgesel gelişmeler ve uluslararası alanda işbirliği çerçevesinde değerlendirilmelidir. Azerbaycan’ın bağımsızlığını sürdürebilmesi için Türkiye bir bölgesel güç olarak büyük öneme sahiptir. Aynı zamanda Türkiye’nin enerji güvenliğinin sağlanmasında Azerbaycan’ın önemli payı vardır.

Bölgesel güvenlik açısından değerlendirildiğinde de Azerbaycan-Türkiye arasında stratejik ilişkilerin tüm bölgenin istikrarı amaçlı olarak geliştirilmiş olduğunu görebiliriz. Azerbaycan-Türkiye askeri işbirliği Ermenistan’ın ve ya herhangi başka üçüncü bir ülkenin bölgedeki işgalci politikalarından kaynaklanan egemenlik ve toprak bütünlüğünün ihlaline yönelik tehditlerine karşılık olarak atılmış zorunlu bir adımdır. Nitekim, 30 Ağustos Zafer Bayramı her iki ülkenin bayramıdır ve Türkiye var olduğu sürece Azerbaycan sınırlarında sıkıntı olamayacağına inam bugün Azerbaycan’da mevcut. Bu aynı zamanda Bakü-Ankara ilişkilerinden rahatsızlık duyan dış güçlere bir uyarı niteliğindedir. Savunma sanayisi alanındaki işbirliği daha da geliştirilme potansiyeline sahiptir. Her iki ülke savunma amaçlı ürünlerin üretim hacmini artırmakla dışa bağımlılığı azaltma çabasında olmalılar.

Vurgulanması gereken en önemli sonuçlardan biri, Türkiye-Azerbaycan işbirliğinin Güney Kafkasya bölgesindeki güvenliğin temelini oluşturmasıdır. Fakat iki ülkenin stratejik işbirliği kurmuş ve askeri alanda ilişkilerini üst düzeyde geliştirmiş olmasına rağmen, Bakü-Ankara arasındaki askeri ittifakla ilgili her hangi somut bir anlaşma bulunmamaktadır. Bölgede Rusya-Ermenistan üst düzey ilişkilerinin olması, Ermenistan’ın Türkiye ile sınırının Rus askerleri tarafından “savunulması” ve sınır bölgesinde Rus askeri birliklerinin bulunması gibi sorunlar Bakü-Ankara arasında askeri ittifak anlaşmasının ne kadar mühim olduğunun göstergesidir. İki ülke arasında artan güvenlik işbirliği, hem Bakü ve Ankara için önem taşımaktadır, hem de Avrupa için önemli olan enerji boru hatlarının güvenliğinin korunmasında da etkili olacaktır.

#Osmanlı Devleti
#Enver Paşa
#Sovyetler Birliği
#Azerbaycan
#Karadeniz
#Kafkasya
5 yıl önce