Klasik müziğin büyük bestecilerinden Franz Schubert'in 1828'de henüz 31 yaşındaki vefatından 31 yıl sonra Türk musikisinin büyük ismi Şevki Bey doğacak ve o da 31 yıl sonra hayatını kaybedecektir. Aynı ruh halindeki bu iki utangaç ve içine kapanık insan, kısacık ömürlerinde zengin his dünyalarıyla birlikte her gece onlarca eser yazar. Biri İstanbul insanının aşkını dile getirir, diğeri Viyana'da 'lied'ler besteler. Ve her ikisinin müzik aşkıyla dolu yaşamı 31 yaşında sona erer. Hem bestelerin muthevası hem de yaşam öyküleri bakımından bu denli benzerlik gösteren iki sanatçı şimdi aynı konserde buluşacak. Kudsi Ergüner Ensemble tarafından Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bugün gerçekleştirilecek etkinlikte bestecilerin eserlerinden yola çıkılarak şehirlere olan aşkları dile gelecek. Gerisini Kudsi Ergüner'den dinleyelim...
En az iki asırdır Batı ve Doğu ikilemi yaşayan Türk insanına çoğu kez Batı kültürü üstün tutuldu ve Doğu'nun mirasından da Batı ile kıyaslanarak bahsedildi. Itri'ye musikimizin Bach'ı, Şevki Bey'e musikimizin Schubert'i denildi. İlk kez 2004'te İstanbul Müzik Festivali çerçevesinde gerçekleştirdiğim bu proje ile yıllardır ortaya atılan "Schubert'ten zevk alırsak Şevki Bey'i daha iyi anlarız" iddiasını tersine çevirmek istedim.
Her iki besteci de 31 yıl gibi kısa süren ömürlerine binden fazla eser sığdırmışlar. Ancak Schubert'in hemen tüm eserleri biliniyorken, Şevki Bey'in binin üzerindeki şarkısından sadece iki yüz kadarı bize ulaşmıştır. Bu konsepte "Bir aşk- iki şehir" dememin nedeni ise her ikisinin de eserlerine yansıyan zarif bir aşk duygusallığıdır. Her ikisi deçok farklı sanat ortamında yaşamışlar ancak aynı hisleri iki farkli müzik dilinde söylemişler. Önemli olan da hangi dilde nasıl söylendiği değil, ne söylendiğidir.
Bu konsepti aralarında sadece yarım asırlık bir zaman farkı olan bu iki besteciyi sanki bir yerlerde buluşmuşlar ve birbirlerine eserlerini tanıtmaya çalışıyorlar gibi kurguladım. Şevki Bey sanki "Benim şu şarkımı bir dinle" derken Schubert de ona, "Entersan benim de buna benzer bir 'lieder'ım var" diyormuş gibi farzederek eserlerini bir bütün haline getirmeyi arzuladım.