Bilge Mimar Turgut Cansever’in vefatının 10. yılı vesilesiyle Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi’nde bir anma programı düzenlendi. Kızlarağası Medresesi’nde gerçekleştirilen etkinlikte Mimar Emine Öğün, babası Turgut Cansever’in dertlerini ve çabalarını anlattı.
OSMANLI TECRÜBESİNİN KAYBINA ÜZÜLÜYORDU
- İstanbul’un 40’lı yıllardan başlayarak planlanmasına büyük katkı sağlayan Cansever’in büyük yıkımın başladığı dönemde mimar olmaya karar verdiğini belirten Emine Öğün babasının mimari bir arayış içinde olduğunu söyledi. Öğün şöyle konuştu: “Sedad Hakkı Eldem sayesinde Türk-Osmanlı yerel geleneğiyle bağını kurdu. Osmanlı tecrübesinin yitirilmesinden rahatsızlık duyuyordu. 50’li yıllarda Aydın German ve diğer arkadaşlarıyla birlikte, şehirlerde yapılan kimlik kaybettirici değişimlere karşı çıkıyor. 1975’te ise şehir arazisinin rant aracı olduğuna dikkat çekiyor. Yığılmaya önlem alınması gerektiğini net şekilde ifade ediyor. Yerel mimarinin tekrar kullanılmasını öneriyor. Mimarinin futbol ve siyaset kadar anlaşılır olmasını ve konuşulmasını istiyordu”
Ertuğrul Evi, Demir Evleri, Bodrum’daki Arkeoloji Müzesi ve Karakaş Camii’nin Bilge Mimar için önemine değinen Öğün, şu ifadeleri kullandı: “Dünyayı algılayışı değişiyordu. İbnü’l-Arabî’nin ‘Fusus’ül Hikem’ adlı eserini okurken dehşete kapıldığını söylemişti. Geleneğin özünü anlayıp yeni şehirler yapmak gerektiğini söylerdi. Mekana zulmetmeyen bir bakışı vardı. Cami karşısına altı katlı bina yapmayı reddediyor. Maddi açıdan zor durumda olduğumuz dönemlerde bile kendisiyle çelişen işleri yapmazdı.”
