|

Şehirli arılar işbaşında: Kent arıcıları İstanbul'u ballandırıyor

Kent arıcıları, Beykoz Riva Bal Ormanı’nda ürettikleri ballarla şehir hayatını ballandırıyor. Kaptanlığı bırakıp 15 yıldır dede mesleği arıcılığı devam ettiren İstanbul Arıcılar Birliği Başkan Yardımcısı Adem Özkan Yalçın, “Hem doğayla iç içe olmayı sevdiğim için hem de dede mesleği olduğu için arıcılığı tercih ettim” derken, 10 senedir arıcılık mesleği ile hemhâl olan Cemal Sarı ise, “Arıcılık yaparak tüm stresimi atıyorum” yorumunu yapıyor.

Dilber Dural
01:00 - 2/10/2022 Pazar
Güncelleme: 15:00 - 6/10/2022 Perşembe
Yeni Şafak
İstanbul’un Beykoz ilçesinde kent arıcılığı yapan arıcılarla buluştuk. Arıcılar, İstanbul’un çiçek ve bitkilerinden elde edilen balın hayli kaliteli olduğunu ve özel müşterilerinin bulunduğunu dile getiriyor.
İstanbul’un Beykoz ilçesinde kent arıcılığı yapan arıcılarla buluştuk. Arıcılar, İstanbul’un çiçek ve bitkilerinden elde edilen balın hayli kaliteli olduğunu ve özel müşterilerinin bulunduğunu dile getiriyor.

Ülkemizde Marmaris’ten Kahramanmaraş’a, Finike’den Anzer’e, Kars’a ve Bingöl’e kadar dört bir tarafta binbir emek ve zorlukla arıcılık yapılıyor. Hepimiz arıların daha çok kırsal bölgelerde bal ürettiğini düşünsek de İstanbul gibi büyük şehirlerde de kent arıcılığı yapılıyor. Üstelik İstanbul, sahip olduğu bitki çeşitliliği ve coğrafi konumuyla önemli bir potansiyele sahip. İstanbul’da yeşilliği ve doğal tarımı ile öne çıkan Beykoz’da, Tarım Bakanlığı’nın kontrolündeki Riva Bal Ormanı’nda özenle üretilen ballar doğadan kovana, kovandan sofralarımıza ulaşıyor. Üstelik kent arıcıları tarafından Beykoz’a özel püren çiçeğinden üretilen ballar sofralar için en çok tercih edilen ballar.

Kaptanlığı bırakıp dede mesleğini devam ettirenler de stres atmak için bu meslekle uğraşanlar da var. Geçtiğimiz hafta, ziyaret ettiğimiz Beykoz Riva Bal Ormanı, İstanbul kent arıcılığının merkezlerinden biri. Burada yaklaşık 2 bin kadar kovan var. Geçtiğimiz hafta İstanbul Beykoz Riva Bal Ormanı’na gidip kovana elini sokmaya cesaret ederek tatlı bir hazineye kavuşan kent arıcıları Adem Özkan Yalçın, Cemal Sarı, Osman Fikret Orman ve Ali Mercan ile konuşup mesleğe başlama hikâyelerini dinledik.

KAPTANLIKTAN BAL ÜRETİCİLİĞİNE

İlk durağımız İstanbul Arıcılar Birliği Başkan yardımcısı Adem Özkan Yalçın’ın 70 kovanının bulunduğu bal çiftliği. Yalçın, İstanbul Teknik Üniversitesi Güverte Bölümü’nden mezun olmuş. Yaklaşık 15 yıl gemi kaptanlığı yapan Yalçın, “Çocukluğumdan beri doğayla iç içeyim. Küçükken dedemin ve babamın kovanlarına yardım ediyordum. Hem doğayla iç içe olmayı sevdiğim için hem de dede mesleği olduğu için arıcılığı tercih ettim. Dede mesleğine geri döndük” diyerek bal üreticiliğine başlama hikâyesini anlatıyor. Babasına yardım etmek amacıyla başladığı bal üreticiliğinde şimdilerde 70 arı kovanıyla bal üretimi yapan Yalçın, dede mesleğini yaşatıyor.

Şu ana kadar 400 arı kovanına sahip olduğunu ve İstanbul’un en büyük üreticilerinden biri olduklarını belirtiyor. “Geçimimizi buradan sağlıyoruz” diyen Yalçın, Beykoz’da ürettikleri balları daha sonrasında hem toptancılara hem de perakende olarak sattığını söylüyor. Perakende olarak artık müşteri portföyünün oluştuğunu anlatan Yalçın, fazla ürettikleri balları ise bal toptancıları ve bal tüccarlarına verdiklerini söylüyor.

SADECE BEYKOZ’DA YETİŞEN PÜREN BALLARI

Riva Bal Ormanı’nda üretilen balların diğerlerinden ayıran özelliğini anlatan Yalçın, Beykoz’un aslında balının meşhur olduğunu belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Burada kestane ormanlarımız yoğun ve yetişen kestane Karadeniz bölgesindeki gibi değil. Karadeniz bölgesinde kestane çiçeği ile beraber orman gülü çiçeği de açıyor. O zaman o bal çok karışık ve acı oluyor. Orman gülünün içindeki Rhododendron‘dan dolayı yani komar denilen bir maddeden dolayı tansiyon düşüklüğüne sebep oluyor. Ama bizim ormanımızda Rhododendron dediğimiz orman gülü bitkisi yok.” Beykoz, Şile ve Yalova’nın belli bir kısmına kadar Rhododendron bitkisinin olmamasının sadece saf kestane olma-sından dolayı çok tercih edildiğini dile getiren Yalçın, Beykoz Bal Ormanı’nda kestane balının ve Beykoz’da yetişen püren dedikleri özel funda çiçeği balının olduğunu söylüyor ve bu yüzden de Beykoz’un tercih edilen bir yer olduğunu sözlerine ekliyor.

İSTANBUL ÇOK İYİ BİR BAL KAYMAĞI

“İstanbul’da arıcılık yapılır mı?” sorumuza ise, “ evet” diye cevap veriyor ve İstanbul’un hem orman hem de endemik bitki olarak çok zengin olduğunu dile getirerek ” Yani İstanbul denilince insanların aklına hep büyük büyük binalar geliyor ama aslında öyle değil. İstanbul çok iyi bir bal kaymağı” diyor. Bal satarken, müşterilerinin “Nerenin balı?” diye ilk sorduğu soruya “Riva’nın balı” şeklinde verdikleri cevaba, “İstanbul’da bal olur mu?” şeklinde şaşırdıklarını anlatıyor. Sık sık bu sorunla karşılaştıklarını belirten Yalçın, oysaki İstanbul’da iki bin tane kayıtlı arıcı ve 15 binin üzerinde de kayıtlı kovanın olduğunu söylüyor. Bal verimi olarak da İstanbul’un, Anadolu’nun çoğu yerinden daha yüksek bir yer olduğunu vurguluyor. “Arıcılık entelektüel hayvancılıktır” diyen Yalçın, bir arıcı da olmazsa olmaz özellikleri “Bilgi birikiminizin yüksek olması, doğa ve bitki bilginizin olması ve meteoroloji bilginizin olması” şeklinde sıralıyor.


ARICILIKLA TÜM STRESİMİ ATIYORUM

Adem Yalçın’ın hemen yan tarafında, Cemal Sarı’nın 50 kovanın bulunduğu bal çiftliğine gidiyoruz. Sarı, 10 senedir arıcılık mesleği ile hemhâl. “Kamudan emekli olduktan sonra bu işe gönül verdim” diyerek başlıyor hikâyesini anlatmaya. Oğluyla birlikte arıcılık yapan Sarı da, daha öncesinde dedesinin kendi evlerinin önünde arıcılıkla uğraştığını söylüyor ve aslında arıcılığa eskiden beri meraklı olduğunu kaydediyor. “Arıcılık yapmak tüm sinir stresimi atıyor” diyen Sarı, buraya gelince çok mutlu olduğunu belirtiyor. “İstanbul’da arıcılık mı yoksa köyde arıcılık mı?” sorumuzu ise, “Köyde mesela kışın kimi zaman uzun geçiyor kimi zamansa kısa. O yüzden bir kayıp. Ürettiğiniz ürünü pazara ulaştırmak da sıkıntı ayrıca. Ama burada balımızı hemen satma imkânımız var. O yüzden İstanbul tabii ki” şeklinde yanıtlıyor. Bal ormanında püren ve kestane ballarının yanı sıra Basra balı ürettiklerini söylüyor. Sarı, perakende olarak satış yaptığını da ifade ediyor. Arı bakımının ise tıpkı bir çocuğa bakmak gibi oldukça zor bir iş olduğunu anlatıyor. Arıların hastalıklara yakalandığını söyleyen Sarı, “Arıların da çok çeşitli hastalıkları var. Mesela kanat ve bacaklarda deformasyon, kısa bacaklılık gibi vücut anormallikleri ve yetişkin arılarda verim düşüklüğüne neden olan, hatta kovanın tamamen sönmesine bile sebep olabilecek tehlikeli bir hastalık olan arı hastalığı Varroa veya Lösemi var mı diye çok dikkat ediyoruz” diyor ve son olarak arıların mevsimine göre kendi kendilerini yenilediğini sözlerine ekliyor.

SAĞLIĞIMI ARILARA BORÇLUYUM

Cemal Sarı’nın bal çiftliğinden çıkıp biraz yürüdükten sonra bu kez 150 kovanı bulunan Osman Fikret Orman’ın çiftliğine gidiyoruz. 80 yaşında ve kendisini tam 30 yıldır arıcılık mesleğine adamış Orman. Daha önceleri Giresun’daki köydeki evlerinin önünde arıcılık yaptığını anlatıyor Orman. Arı hasatları yaparken maaile çalıştıklarını ifade eden Orman, “Boş zamanlarımı kahve köşelerinde oturarak değerlendirmek istemedim. 80 yaşındayım, çok şükür sağlığım yerinde. Sağlımı da arılara borçluyum” ifadelerini kullanıyor. Bal çiftliğinde kulübesi bulunan Orman, kimi zaman burada konakladığını söyleyerek mesleğine olan bağlılığını anlatıyor. Orman “Burada temiz hava, temiz su var. Arılarla yatıp kalkıyoruz” diyor. Beykoz Riva Bal Ormanı’nda yetişen ürünleri diğer ballardan ayıran en önemli özelliğinin ise kendilerinin yetiştirip, kendilerinin ürettiklerinden dolayı özel olduğunu söylüyor ve “Arılar olmazsa hayat da biter” diyor.

AİLEDE ARICILIK YAPAN İLK BENİM

Osman Fikret Orman’ın çiftliğinden sonra eşiyle birlikte bizleri ağırlayan Ali Mercan’ın yanına gidiyoruz. Eşinin hazırladığı sofrada biraz soluklandıktan sonra başlıyoruz Mercan ile sohbet etmeye. Mercan, 69 yaşında. Tıpkı diğerleri gibi emekli olduktan sonra arıcılık yapmaya başlamış. Yaklaşık 20 yıldır arıcılık yapan Mercan, aslında zamanını değerlendirmek için arıcılığa başladığını söylüyor ve çok memnun olduğunu da dile getiriyor. “Hiçbir şikayetim yok. Arının ekmeğini yiyoruz” diyor. “Bir insan bir işi seviyorsa en zor iş ona kolay gelir” diyen Mercan, yaptığı işi sevdiğini ve zor gelmediğini söylüyor. “Ailede arıcılık yapan ilk benim” diyen Mercan, gençlerin arıcılığa pek ilgisi olmadığını ve yapmak istemediğini belirtiyor. Çok meşakkatli bir iş olduğunu dile getiren Mercan, “Arı sokması oluyor, sağımı meşakkatli, sürekli doğayla bir mücadele içerisindesiniz” diyerek gençlerin artık tercih etmediğini anlatıyor. Bal Ormanı’nda kestane balını ürettiklerini ve tükettiklerini ifade eden Mercan, perakende olarak kendi müşterilerine satış yaptığını ifade ediyor. Arıcılık mevsiminin nisan ayında başladığını kasıma kadar devam ettiğini belirten Mercan, nisandan kasıma kadar kendileri için yoğun bir süreç başladığını anlatıyor. Kasımdan marta kadar da kovan bakımı, tamirleri, arı malzemelerinin eksiklerini yapıp, ilkbahara hazırlık yaptıklarını kaydediyor.






#İstanbul
#Arıcılık
#Beykoz
#Riva Bal Ormanı
2 yıl önce