|

Şiiri kavramla / kuramla okumak

Gökhan Tunç’un Kavramlar Ve Kuramlarla Modern Türk Şiiri Okumaları adlı çalışması Ötüken Yayınları arasında okurla buluştu. Gökhan Tunç, şiirleri çözümlemeden önce, her kavram ve kuram hakkında bilgi verirken, farklı düşünür ve sanatçıların kavram ya da kurama dair görüşlerine de yer verir. Dolaysıyla, büyük bir emekle kotarılan, hayli zengin bir kaynağa dayalı, takdire şayan bir çalışma ortaya koymuş Tunç.

00:00 - 14/06/2022 Salı
Güncelleme: 00:40 - 14/06/2022 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
ARİF AY

Son haftalarda ilgiyle okuduğum kitaplardan biri de Gökhan Tunç’un “Kavramlar Ve Kuramlarla Modern Türk Şiiri Okumaları” adlı kitabı oldu. (Ötüken Neşriyat, 2022-İstanbul)

“Kavramlarla Şiir Okumaları” ve “Kuramlarla Şiir Okumaları” başlıklarıyla kitap, iki bölümden oluşmaktadır. “Kavramlarla Şiir Okumaları” bölümünde: Yahya Kemal’in “Geçmiş Yaz” ve “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”, Ahmet Haşim’in “Merdiven”, Edip Cansever’in “Masa da Masaymış ha”, “Salıncak”, Orhan Veli’nin “İstanbul’u Dinliyorum”, İsmet Özel’in “Erbain” adlı kitabının ilk sayfasına aldığı “Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir” dizesiyle başlayan şiiri, Behçet Necatigil’in “Karışık Tarife”, “Çıkartma”, V. B. Bayrıl’ın “Gül, Ey Saf Çelişki”, Melih Cevdet Anday’ın “İkaros’un Ölümü”, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman”, Nâzım Hikmet’in “Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı”, “Makinalaşmak”, Sezai Karakoç’un bazı şiirleri, İlhan Berk’in “Ev”, Ahmet Telli’nin “Küçük Yıldızın Son Baladı”, Yüksel Pazarkaya’nın “Sevgi”, Serkan Işın’ın “Makinalaşmak İstiyorum” adlı şiiri, “Kuramlarla Şiir Okumaları” bölümünde de: Necip Fazıl’ın “Kaldırımlar”,Yahya Kemal’in “Rindlerin Ölümü”, Hilmi Yavuz’un “Çöl ve Ay”, Ahmet Haşim’in “Yarı Yol”, “Bütün Şiirleri”, Behçet Necatigil’in “Yazı Gerçeği”, “Karışık Tarife”, Serkan Işın’ın “Dünyanın En Güzel Dört Dizesi”, Lâle Müldür’ün bazı şiirler Çözümleniyor.

Kitabın ön sözünde kendinden önceki şiir yorumlarına dair çalışmaları anan Gökhan Tunç: “Elinizde tuttuğunuz kitapta ise şiir yorumlamanın zorluğu, kavramlar ve kuramların yardımıyla aşılmaya çalışılmaktadır. Bu çerçevede bu çalışmada, kendinden önce aynı minvalde yazılmış eserlerden farklı olarak seçilen şiirler, çeşitli kavram ve kuramlarla yorumlanmıştır. Böyle bir çabaya girilmesinin temel nedeni, kavram veya kurama ait tanımlama ve açıklamaların fazlalığına karşılık uygulamalardaki azlıktır.” diyerek, kitabı hazırlayış amacını açıklar.

ŞİİRİN ANLAM KAPISI VE KURAMLAR

Gökhan Tunç, kavramlarla şiir çözümlemede her bir şiir için şu kavramlardan birini kullanıyor: Metafor, imge, ironi, alegori, metinlerarasılık, palimpsest, etkilenme endişesi, geleneğin icadı, kültürel bellek, atonal, farklılaştırma (yabancılaştırma), somut şiir kavramı, görsel şiir kavramı, hipermetin, kronotop, transhümanizm…

Kuramlarla şiir çözümlemesinde ise şu kuramları kullanıyor: Dilbilimsel eleştiri, Rus biçimciliği, yapısalcılık, alımlama kuramı, psikanalitik eleştiri, avangart kuramı, kaos teorisi, postmodern eleştiri…

Gökhan Tunç, şiirleri çözümlemeden önce, her kavram ve kuram hakkında bilgi verirken, farklı düşünür ve sanatçıların kavram ya da kurama dair görüşlerine de yer verir. Dolaysıyla, büyük bir emekle kotarılan, hayli zengin bir kaynağa dayalı, takdire şayan bir çalışma ortaya koymuş Tunç.

Seçilen şiirlerin kavrama ya da kurama uygun olmaları gözetilmiş. Bazı şiirler birden çok kuram ya da kavramla okunabileceği gibi, her şiir her kuram ya da kavramla okunamayacağını da belirtmemiz gerekir. “Ancak, bir şiirin birden fazla kuramla da yorumlanabileceğinin altı özellikle çizilmelidir. Buna karşılık bir şiirin anlam kapısını her kuram / kavramın açamadığı; herhangi bir kavram / kuramın da rastgele bir şiirle izdivacından çok olumlu sonuç alınamayacağı bilhassa tekrar vurgulanmalıdır. Ayrıca incelemelerde nihai anlama ulaşıldığına dair bir iddiada da asla bulunulmamaktadır.” diyor, Gökhan Tunç, haklı olarak.

Şiir çözümlemeleri ya da incelemeleri genellikle anlam ve biçim çerçevesinde yapılan çalışmalardır. Bu çalışmaların, dilin gücünü ve imkânlarını görünür kılması bakımından değerleri yadsınamaz. Sözgelimi, bir sözcüğün anlam katmanlarının, çağrışım gücünün ortaya konması, dilin imkânlarının ne denli geniş olduğunun gösterilmesi hem şair / yazar için, hem de okur için büyük bir kazanımdır. Şiire salt anlam yönünden yaklaşmak onu bir düşünce metnine, bir düzyazıya indirgemek tehlikesini de beraberinde getirmez mi? Şiirle kurduğumuz ünsiyet anlamdan önce, onun duygu boyutuyladır. Şiir bize duygu boyutuyla dokunur. Biz de onu dokunduğu yerden severiz. O duygu, bir biçimde bizde de karşılığı olan, bir acının, bir sevincin, bir coşkunun, bir hüznün, bir başkaldırının, bir hasretin, bir ihanetin, bir yalnızlığın, bir tutkunun depreşmesidir bir bakıma. Dolaysıyla, anlam çok sonra gelir. Çoğu zaman anlama ihtiyaç bile duymayız. Duygu boyutuyla bizi sarmalamayan, ünsiyet kuramadığımız şiirlerde anlam arayışına girişiriz daha çok.

ŞİİRDE METAFOR

Şimdi düşünüyorum da bir öğrencinin bir gazelin veznini bilemediği ya da söz sanatlarını bulamadığı için edebiyat dersinden sınıfta kalması eğitim sistemimizin hâlâ sürüp giden kapanmayan bir yarasıdır. Edebiyat öğretimini klişelere, kalıplara dökmek nice kuşakları şiirden, öyküden, romandan soğutmadı mı? Yüksek Öğretim Kurumu’nun tez arşivi filanca şairin divanında dinî, coğrafi unsurlar konulu bir örnek yüksek lisans ve doktora tezleriyle doludur. Ne işe yarar Allah aşkına bu tezler, akademik basamakları tırmandırmanın ötesinde? Bırakalım artık meçhule giden bir gemiyi “tabut”, ağır ağır çıkılan bir merdiveni “ömür” olarak sabitlemeyi. Gemi ya da merdiven okurda neye tekabül ediyorsa asıl olan o dur. Oktay Rifat’ın “Bir süzün anlamı, çoğu zaman o sözün gözümüzün önüne getirdiği görüntüden başka bir şey değildir.” sözü bu savımızı doğrular niteliktedir. Şiiri zengin kılan da bu çeşitlilik değil mi? Sözgelimi, Gökhan Tunç, Edip Cansever’in “Masa da Masaymış ha” şiirindeki masayı bellek metaforu olarak değerlendiriyor. Oysa, “masa” metafor olarak “insan” da olabilir. Hayat insanın omuzlarına maddi ve manevi yükler yükler. Bu yükler çoğu zaman öyle ağır gelir ki sendeleriz, düşecek gibi oluruz ama sorumluluğumuzun gereği olarak bu yükleri ömür boyu taşırız, ayakta durmaya çalışarak.

Faraza, Ahmet Haşim’in şiirlerinin odağına annesini koyması ya da kendini çirkin görmesi şiirlerinin estetiğini ne azaltır ne de artırır. Demek ki çirkin adamdan güzel şiirler de zuhur edermiş.

Gökhan Tunç ne güzel demiş: “Şiiri de gül gibi bir estetik obje olarak algılarsak şiirin çağrışımsal zenginlik ve güzelliği ölçüsünde bir yorum pek mümkün görünmemektedir. Yorumcunun da şiiri her yorumlama çabası onu soldurma, onun güzelliğinin hakkını verememe ihtimali taşır. Ahmet Haşim gibi söylersek şiirde mana arayan yorumcunun yaptığı, gerçekten şiirin zenginliğiyle koşut değilse bülbülü eti için öldürmektir. İfade edilen bağlamda şiirin zenginliğini fakirleştirir yorumcu.”

“Kavramlar Ve Kuramlarla Modern Türk Şiiri Okumaları” beni zenginleştiren bir kitap oldu.

#Gökhan Tunç
#Modern Türk Şiiri
#Yahya Kemal
2 yıl önce