|

Sinemaya gitmek müze ziyareti gibi olacak: Ünlü isimler artık dijitale film yapıyor

Şahan Gökbakar, Yılmaz Erdoğan, Ata Demirer, Cem Yılmaz artık salona değil dijitale film yapıyor. Çok izlenmesi muhtemel filmler sinema salonuna gelmeyince ne olacak? Sinema salonları nostaljik mekanlar olabilir. Müze ziyareti yapmak gibi “sinemada film izlemek” duygusal eylem zeminine kayabilir.

Abdulhamit Güler
03:45 - 21/01/2023 Cumartesi
Güncelleme: 03:08 - 21/01/2023 Cumartesi
Yeni Şafak
Çok izlenmesi muhtemel filmler sinema salonuna gelmeyince ne olacak? Sinema salonları nostaljik mekanlar olabilir.
Çok izlenmesi muhtemel filmler sinema salonuna gelmeyince ne olacak? Sinema salonları nostaljik mekanlar olabilir.

Sinema dünyasının yeni tartışması (aslında çok da yeni değil ama sinema salonunda çok izlenen kişilerin yeni filmlerinin salonlara gelmemesi sebebiyle yeniden alevlenen tartışma) sinema salonu - dijital platform kıyası... Recep İvedik’in sinema salonuna gelmeden dijital platformda gösterilmesi, Ata Demirer’in Bursa Bülbülü’nün dijital için hazırlanması ve benzeri gelişmeler “sinema salonları nereye gidiyor” sorusunu gündeme getirdi. Peşine de “Çok izlenmesi muhtemel filmler sinema salonuna gelmeyecekse hangi filmler gelecek” sorusu masada beliriyor.

NETFLIX BAŞLATTI, DISNEY+ DEVAM EDİYOR

Furya, Yılmaz Erdoğan’ın Sazan Sarmalı filmi ile başladı. Sinema salonuna gelmeden dijitale verildi, film. Çok tartışıldı. Şimdi filmler daha proje aşamasında yabancı dijital platformlar tarafından satın alınıyor. Evet, bu sayede film daha uygun maliyete (izleyici açısından) daha çok kişiye ulaşıyor. Fekat sinemanın taşıyıcı unsuru olan salonların işlevi tartışılır hale geliyor.

Son 15 yıl Türkiye’de yerli filmlerin sayısının artması ve sinema salonlarında satılan biletlerin yüzde 70’inden fazlasına ulaşması sebebiyle yepyeni bir evreye geldiği konuşuldu. Hala Türkiye’de sektör üretim açısından ivmesini koruyor. Ancak üretilen filmler sinema salonuna gelmemeye başladı. Bundan sonra da artarak devam edecek bir manzara söz konusu.

SİNEMA SALONLARI KAPANSIN MI?

Konuya çok hakim olmayanlar “ne var bunda” diye sorabilir. Cevap net... Sinemada çok bilet satacak filmlerin gelmemesi salonların varlığının tehlikeye girmesi anlamına geliyor. Orta vadede sinema salonları nostaljik mekanlar olabilir. Müze ziyareti yapmak gibi “sinemada film izlemek” duygusal eylem zeminine kayabilir.

Sinemanın doğuşunun çekilen ilk filmin salonda izleyici ile gösterilmesi ile başladığını hatırlatırsak (1895, Trenin Gara Gelişi, Paris), salon olgusunun ne denli hayati olduğu anlaşılabilir. Dolayısıyla sinemayı sinema yapan şeylerden birinin salon olduğunu kabul etmek gerekir. İzleyici alışkanlığının dijitale (kolaya) kaymasının sonucu, salonların bu duruma düşmesi öngörülmesi gereken bir durumdu. Lakin önemli görülmediği için çalışma yapılmadı.

NE YAPILMALI?

  • Salgın sürecinde Netflix’in Türkiye’de sinema sektörüne milyonlarca TL yardımda bulunmasını da uzun süre konuştuk. Düşünsenize, bir ABD firması Türkiye’de sektöre ‘yardım’da bulunuyor. Devletin yapması gereken şeyi bir firma yapıyor. 2 yıl önce yaşanan bu olaydan sonra devlet sinema salonlarına yardımda bulundu. Sektör için de elbette devlet adımlar atıyor. Teşvik paketleri gibi... Ancak çok daha ötesinde yapılması gerekenler var. Bugün dar halkalarda tartışılan bu mesele için bir şeyler yapılmalı.

Ne gibi...

Yönetmen Semih Kaplanoğlu’nun konu hakkında geçtiğimiz gün paylaştığı bir bilgi önemli idi. “Fransa, Danimarka, İspanya gibi ülkeler digital platformların ülke sinemalarına verdikleri zararı karışlamak için Netflix ve benzerlerine vergi koydular. Bu vergi geliri ulusal sinemaya aktarılıyor” dedi. Bizde de böyle şeyler yapılmalı. Zira sinema salonunun olmaması sektörün boşa düşmesi anlamına gelir.

Sinemayı sadece ‘çok izlenen filmler’ üzerinden tartışma zaafına da düşmemeliyiz. Zira ülkemizde üretilen filmlerin en az yarısı ‘festival filmi’ denen yapımlardan oluşuyor. Bu filmler ne kadar başarılı olursa olsun milyonlar tarafından izlenmez. Dünyanın her yerinde durum aynı. Salonun olmaması halinde dijital platformlar bu filmlere kucaklarını açacak değil. Haliyle sinemanın sanat damarının kesilmesi manasına gelir. Bunu ister miyiz?

SALONLAR HOLLYWOOD YAPIMLARINA KALABİLİR

Olayın bir başka boyutu daha var. Yazar Salih Tuna da konu hakkındaki yazısında “Sinema salonları yeniden Amerikan filmlerine terk edilecekse...” diyerek tehlikeye dikkat çekti. Çünkü yerli yapımların dijital platformlara kayması, dünya sinema salonları ağını elinde tutan Hollywood yapımlarının salonda çoğalması sonucuna varır. Yerli yapımların salonda en çok izlenen filmler olmasıyla övündüğümüz günleri mumla ararız. Şu an vizyonda olan Avatar’ın bin 500 civarı salonda vizyona girebilmesi bu sayede oldu. Şu an Recep İvedik ile Bursa Bülbülü vizyonda olsaydı bir Hollywood filmi bu denli rahat salon bulamayacaktı.

Olay elbette yabancı düşmanlığı değil. Daha doğrusu öyle anlaşılmamalı. Yerli yapımların desteklenmesi, dağıtımlarının kolaylaştırılması, teşvik uygulanması ne kadar doğal ise sinema filmlerinin salonlarda yer almasını sağlamak ya da aksi durumda çok izlenecek bu filmlerden faydalanan dijital platformlardan ilgili vergiyi alıp sektöre kazandırmak şart.

Son bir not…

Birkaç sene evvel ‘patlamış mısır tartışması’ olarak gündeme gelen ve film yapımcıları ile sinema salonları arasındaki çekişmede kazananlar yapımcılar olmuştu. “Filmlerimizi sinema salonunda gösteremiyoruz. Bilet üzerinden düzenlenen kampanyadan payımızı alamıyoruz” diyerek feveran eden yapımcılar arasında Yılmaz Erdoğan, Şahan Gökbakar ve Cem Yılmaz da vardı. Hatta üst düzey görüşmelerde bu isimler yer aldı. Sadece birkaç sene sonra aynı isimlerin filmlerini sinema salonuna getirmemesi kaderin cilvesi midir?


#Sinema Salonu
#Dijital
#Film
1 yıl önce