|

Singapur zirvesi Uzun yolun başlangıcı

Yeni Şafak ve
04:00 - 17/06/2018 Pazar
Güncelleme: 03:26 - 17/06/2018 Pazar
Yeni Şafak
ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un
ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un
Dr. Altay Atlı - Koç Üniversitesi

ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un’un Singapur’da bir araya gelmeleri, şüphesiz ki tarihi bir olaydı. Birkaç ay öncesine kadar birbirlerine karşı en sert ifadeleri kullanan ve savaş tehditleri savuran bu iki liderin masaya oturmaları ve el sıkışmaları bile başlı başına önemli bir gelişme. Ancak Singapur zirvesi ile birlikte Kore meselesinin bir çözüme kavuştuğunu veya Kore yarımadasınının nükleer silahlardan arındırılması konusunda somut bir adım atıldığını söylemek de pek mümkün değil. Singapur’da taraflar sadece ana hatlarıyla niyetlerini beyan ettiler, ki bu da ilk kez olmuyor, daha önce 1990’larda ve 2000’lerin başında da benzer şekilde “barışçıl niyetler” ortaya konulmuş, ancak somut bir gelişme yaşanmamıştı. Bu sefer durum farklı olacak ve Kore meselesine bir çözüm getirilebilecek mi? Bunu öngörmek oldukça zor ancak kesin olan bir şey var ki o da bunun uzun ve zorlu bir süreç olacağı.

Singapur zirvesinin sonunda açıklanan ortak bildiri metni, Trump-Kim görüşmesinin niyet ve temenni beyanı ötesine gitmediğini gösteriyor. Bildirinin girişinde şöyle bir cümle var: “Başkan Trump, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’ne güvenlik garantileri sunmayı kabul etmiş, Başkan Kim Jong Un ise Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılmasına güçlü ve tereddütsüz bağlılığını beyan etmiştir.” ABD, Kuzey Kore’nin nükleer silahlarından vazgeçmesini istiyor, Kuzey Kore ise bunun ancak karşı karşıya olduğu güvenlik tehditlerinin tamamen ortadan kalkmasıyla mümkün olabileceğini savunuyor. Ancak bildiride, bu güvenlik tehditlerinin ne olduğu ve ABD’nin somut anlamda nasıl bir garanti sunabileceği konusunda hiçbir veri yok. Sadece, basın toplantısında Trump’un Güney Kore ile yapılan müşterek askeri tatbikatları sona erdirebileceğine dair bir ifadesi var ki, bu da tek başına yeterli değil. Yine benzer şekilde, Kim’in beyan ettiği “nükleer silahlardan arındırılmaya” dair somut olarak ne yapılacağı konusunda da herhangi bir bilgi, bir yol haritası, bir takvim yok.

Somut adımlar belirsiz

Bildiri dört ana maddeyle devam ediyor: 1. “(İki ülke) yeni ilişkilerini halklarının barış ve refah talepleri doğrultusunda şekillendirmeyi kabul ederler.” Her ne kadar halklara, özellikle de Kuzey Korelilere taleplerinin nasıl sorulduğu belli değilse de genel bir temenni olarak bu olumlu. Ancak temenninin ötesine geçilip, bu yeni ilişkilerin nasıl kurulacağı söylenmiyor. 2. “(İki ülke) Kore yarımadasında kalıcı ve istikrarlı bir barış rejimi sağlanması için ortak çaba göstereceklerdir.” Yine güzel bir temenni, ancak bunun nasıl hayata geçirileceğine dair en ufak bir ipucu bile yok. 3. “Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, 27 Nisan 2018 tarihli Panmunjom Bildirisi’ni yeniden teyit eder ve Kore Yarımadası’nın nükleer silahlardan arındırılması için çalışacağını taahhüt eder.” Kim Jong Un, bunu daha önce da söylemişti. Ancak mesele şu ki, “nükleer silahlardan arındırılma” konusunda ABD ve Kuzey Kore farklı görüş ve beklentilere sahipler. Bunlar nasıl aşılıp, ortak bir çözümde buluşulabilecek? Kuzey Kore bu konuda somut olarak ne yapacak? Bunlar belli değil. 4. “ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, savaş esiri ve kayıpların naaşlarının bulunması ve tespit edilenlerin ülkelerine geri gönderilmeleri konusunda çalışacaklarını beyan ederler.” Bu belki de bildirinin en somut önerisi. Ancak savaş esirleri ve kayıplar konusunda daha temel bir sorun var. 1953’de yapılan ateşkes ile sona eren Kore Savaşı’nda henüz barış anlaşması imzalanmadı. Dolayısıyla aslında taraflar halen teknik olarak savaş halindeler. Bir barış anlaşması imzalanması Panmunjom sürecinde dile getirildiyse de Singapur’dan bu konu gündemde yer almadı.

Özetle tarafların niyetleri olumlu, ancak sürecin nasıl işleyeceğine dair hiçbir veri yok elimizde. Metinde Trump ile Kim’in bildiride sıralanan önerileri “tamamıyla ve süratle” hayata geçirecekleri söyleniyor, ancak bunun nasıl olacağı söylenmiyor. Bir tek şu var: “ABD ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti, zirvenin sonuçlarının hayata geçirilmesi amacıyla mümkün olan en yakın tarihte ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti’nden muadil bir yetkilinin öncülüğünde müteakip müzakerelerde bulunmayı kabul ederler.” Singapur bir başlangıç, bundan sonraki süreçte müzakerelerin devam etmesi tabii ki gerekiyor, ancak bu metinden şunu anlıyoruz ki, bundan sonra yapılacak ilk görüşme için bırakın görüşmenin yer ve tarihini, Kuzey Kore’den kimin katılacağı bile belli değil.

Kim kazançlı çıktı

Şunu kabul etmek gerekiyor ki, Kim Jong Un bu zirveden istediğini aldı. Yakın bir geçmişe kadar bir çılgın olarak nitelendirilen Kim, artık sadece sorumluluk sahibi bir lider olarak görülmüyor, ABD ile eşit şartlarda masaya oturmayı da başardı. Diğer yandan Kuzey Kore’nin tehdit algılarında ilk sırada yer alan ABD-Güney Kore askeri tatbikatları konusunda da Trump’tan bir söz almayı başardı Kim. Trump, bu tatbikatların hem “büyük masraf” hem de “provokatif” olduğunu kabul etti. Bununla birlikte Kuzey Kore’ye karşı uygulanan yaptırımların kaldırılabileceğini söyleyen Trump, bir soru üzerine “Kim’i Beyaz Saray’a davet edeceğini” de söyledi. Bunların tümü Singapur’da Kim Jong Un için kazanç hanesine yazıldı. Trump için ise durum biraz daha farklı. Kim Jong Un, Singapur’da daha önce söylememiş olduğu hiçbirşeyi söylemedi, hiçbir yeni taahhütte bulunmadı. Trump’ın kazancı belki de sadece aslında daha önce çığırtkanlığına kendisinin de katılmış olduğu savaş ihtimalinin ortadan kalkması oldu.

Singapur zirvesi, uzun ve zorlu bir sürecin sadece ilk adımı. Nükleer silah uzmanlarına göre bugün ABD ve Kuzey Kore her konuda yüzde 100 anlaşsalar bile Kore yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması 10 ile 15 yıl arasında sürecek. Süreç, aynı zamanda her an kesintiye uğrama veya tamamen çökme riskini de taşıyor. Taraflar her ne kadar genel temenniler açısından aynı frekansta buluşuyorlarsa da sürecin nasıl işleyeceği konusunda muhtemelen ciddi görüş ayrılıkları olacak. Sadece geçtiğimiz birkaç hafta içinde yaşanan gelgitler, önce zirvenin iptal edilmesi, Kuzey Kore’nin düşmanca yaklaştığının ileri sürülmesi, sonra sadece birkaç gün içinde ön heyetlerin bir araya gelerek zirve hazırlıklarının yapılması ve zirvenin gerçekleşmesi, önümüzdeki uzun süreçte de benzer dalgalanmaların, çok daha büyük ölçeklerde yaşanabileceğini, atılacak bir tweet ile her an her şeyin başa dönebileceğini gösteriyor.

Müttefiklerde Soru İşareti

Diğer yandan bu sadece ABD ve Kuzey Kore ile yürüyecek bir süreç de değil. Başta Güney Kore, Japonya ve Çin olmak üzere diğer paydaşların da katılımları ve bu paydaşların da beklenti ile çıkarlarının denkleme dahil edilmesi gerekiyor. Sıcak savaş ihtimalinin artık büyük ölçüde ortadan kalkmış olması, Güney Kore ve Japonya için sevindirici bir gelişme. Ancak Trump’ın Güney Kore ile yapılan tatbikatları sona erdireceğini söylemesi de şimdi bu ülkeler için yeni bir belirsizlik yarattı. ABD ile olan ittifaklarına bu ülkeler artık ne kadar güvenebilirler? Kuzey Kore’ye “güvenlik garantisi vermek” adına bölgedeki ABD askeri varlığının azaltılması, ki Trump bunun aslında çok masraflı olduğunu da söylüyor, Güney Kore ve Japonya’nın güvenliği açısından ne anlama gelecek? Bunlar Singapur zirvesi ile birlikte Seul ve Tokyo’da daha endişeli bir şekilde tartışılmaya başlanmış olan konular.

Çin’in ise Singapur zirvesinde umduğunu bulmuş olduğunu söylemek mümkün. Çin’in tercihi Kim rejiminin devam etmesi, önerisi de provokasyonu azaltmak amacıyla Kuzey Kore’nin nükleer denemelerine, ABD’nin ise askeri tatbikatlarına son vermesi şeklindeydi. Singapur’dan çıkan sonuç bir anlamda tarafların Çin’in beklentilerine uygun bir şekilde hareket ettiklerini gösteriyor. Kore yarımadasında gelişmeler çok hızlı yaşandı ve 1953’den bu yana kimsenin tahayyül bile edemeyeceği bir şey gerçekleşerek ABD ve Kuzey Kore liderleri bir araya geldi. Bundan sonrası uzun ve risklerle dolu bir süreç olacak ve bu süreci beklentileri gerçekçi düzeyde tutarak takip etmek gerekecek.

#ABD
#Kuzey Kore
6 yıl önce