|

Stefan Zweig’ta insanlı öykü örnekleri

Stefan Zweig’in Sahaf Mendel kitabı aslında bir otobiyografik romandır. Ancak burada yazar eserin kahramanı Jakob Mendel değil anlatıcıyla ortak özellikler taşımaktadır. Kitaplara düşkün bir adamın hikayesini anlatan Zweig’in bu hikaye üzerinden bir dönemi de okura aktarıyor.

20:43 - 14/07/2021 Çarşamba
Güncelleme: 20:48 - 14/07/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Modern sanat, klasik olana dudak bükmekten doğmaz; Modern ögeleri Yeni sıfatlaması ışığında düşünmeliyiz.
Modern sanat, klasik olana dudak bükmekten doğmaz; Modern ögeleri Yeni sıfatlaması ışığında düşünmeliyiz.
KAMİL EŞFAK BERKİ

Filozof Leibniz: Artık yapacak bir şey kalmadığında ne yaparsınız? sorusunu sorar. Orta Avrupalı yazarların insanlık ve çevre durumlarını çağrıştıran bir söz oldu bende.

Büyük Kavimler Göçüyle başlayalım. Truva Savaşı ertesi galip Yunanların Anatolia’yı istilâ girişimleri yüzünden Batı’ya kaçmak zorunda kalanlar Akdeniz’in güneyini kullanarak -âdetâ Hellenlere sezdirmemecesine- çizme şeklindeki yarımadaya ulaşmışlardır. Messina boğazından geçtiler. Kavimler Göçü için M.S.350’yi veren tarihçilerse sadece Karadeniz üstünden gelişleri belirtiyorlar. Öncesi var; Fenikelilerin kıyıyı takip ederek gidecek şekilde imal ettiği hafif gemilerle Cebelitarık Boğazı’na ulaştıkları, okyanusa açıldıkları da bilinmektedir. Bir de Hz. İsa ile çağdaş, hassas bir Musevi olan Flavius Josephus’ta karşılaştığımız bir bilgi vardır. O da Tufan’dan sonra Cûdi dağından ovalara inme cesareti gösterenlerden bazıları hakkındadır: “Batı’ya doğru ilerlediler, Cadiz’e kadar gittiler.” Atlasa baktığımda, bu şehrin Cebelitarık Boğazı kıyısında olduğunu görünce Mağrib ülkeleri üstünden gittikleri fikrini yaşadım.

Roma İmparatorluğu’nun kuzeyi Asya kaynaklı kavimlerdi. Cermenler, Franklar, Vandallar, Gotlar, Danlar, Belgler gibi halkların dillerinde Farsça kökenli kelimelere dikkat edilmelidir. Turan kavimleri olduğu belli Macarlar, (Polonya) Polovetsler… Bu, Rusça sarışın demek, ciddî Batılı Türkologlar Kumanlar olduğunda hemfikirdirler.

Şimdi, Batı Avrupalılar, Orta Avrupalıları daima ikinci sınıf görmüşlerdir. Bugün de öyledir. Lord, Kont, Vikont, Marki, Baron gibi pâyeler… Mavi kan’lar Orta Avrupa halklarını daima ezmişlerdir. Ve en başta Balkan halklarını.

ORTA AVRUPA EDEBİYAT HAVZASI


Orta Avrupalı edebiyatçıların çoğunda anlatıya sığınış gözlemlemek mümkündür. Çok dolaylı bir şekilde Batı Avrupa hegemonyasına, daha da ötesi, en erken gelmiş Asyaî kavimlerin kibrini protesto da düşünülebilir. Viyana, Prag, Budapeşte şehirlerinin yazarları, kimi Polonyalılar, Romanyalı şairler, romancılar, kimi Bulgar isimler Orta Avrupa havzası diyebileceğimiz bir varlık oluşturuyorlar. Bütün Orta Avrupa yazarları içinde Yahudi kökenli olanlar insan betimlemelerinde daha bir öne çıkmaktadırlar. Franz Kafka, Isaac Babel, Isaac Bashevis Singer, Elias Canetti ve Stefan Zweig önemli.

Yahudilerde büyük şair olayı pek görülmez. Goethe’nin devamı bir deha olarak kabul edilen Heinrich Heine bir istisna olarak kaldı. Musa’ya inen buyruklara itirazın, insan gönlünü kabul edemeyeceği bir aşırılığa çektiği için Şiirin yolu da kapanmış olmalı. Bu durum da Yahudileri şiirden çok anlatıya yöneltmiştir diyebiliriz.

Orta Avrupa’da anlatıda ileri yazarların varlığını, anlatıya zorunlu yönelme şeklinde tefsir etmek mümkündür. Anlatıda ‘ileri’ derken, insanı derinlemesine verme çabasını işaret etmiş oluyoruz.

Stefan Zweig’in Almanca aslından 2021 Nisan ayında Türkçeleştirilen Buchmendel novella, “kısa hikâye” ayrımlarına eğilen çevirmen Gülperi Sert’in incelikli açıklamaları var. Orijinal adı Buchmendel olan eseri Sahaf Mendel olarak sunuyor. Bir de anlatı mecrasında geliştirilmiş görüşlerle hemhal olmak isteyenlerin uğraşmak isteyeceklerini düşündüğüm bir cümlesi var: ”(…)Eser otobiyografiktir. Ancak Zweig, eserin kahramanı Jakob Mendel’le değil, ben-anlatıcıyla ortak özellikler gösterir.”

Adı Görünmeyen Koleksiyon olan novella ilk kez 1927’de yayımlanmış. Psikolojik tahlillerle beslediği, içten örülmüş biyografileri kültür ortamında büyük işleve sahip olan Zweig, roman ve kısa romanlarla öyküler de yazdı. Kitaptaki dönem çerçevesinin içini dolduran insan tiplemeleri hikâyede karakter yaratmanın ne denli önemli olduğunu göstermektedir.

Zweig’ın Viyana’daki capcanlı kültür ve edebiyat ortamının insanı etkileyen manzarasını bize kazandırdığı Dünün Dünyası kitabıyla birlikte okunursa, bu üç anlatı daha bir anlam kazanacaktır.

“(…)İşte o tarihlerde, bahsettiğim arkadaşım onun adını bana ilk kez o zaman anmıştı. “Seninle Mendel’e gideceğim,” diye söz vermişti, “o her şeyi bilir, her şeyi tedarik eder, en ulaşılmayacak kitabı, en unutulmuş Alman antikacıda bulur, getirtir.”

“(…) kısa boylu bir genç olan Mendel hahamlık okumak için Doğu’dan Viyana’ya gelmişti; ancak kısa bir süre sonra kitapların pırıl pırıl parlayan ve binlerce çeşit çok tanrılı dünyası uğruna o sert ve tek Tanrı’sı olan Yehova’yı terk etmişti.”

Mendel, Kafe Gluck’ta oturur. Pek saygı görmektedir. O kadar ki: “Masası bir mabet gibi korunurdu.”

Ta ki ‘yeni bir firavun gelmişti’ sınırına kadar, yani Hitler. Anlatı birden dona kalır; sanat, kültür, edebiyat hızla eskide kalmıştır. Zweig devam ediyor:

“Yeni bir firavun gelmişti ve artık hiç kimse Jakob Mendel’i tanımıyordu!”

Kafe Gluck satılmıştır ve Mendel’in öyküsünün gerisi Zweig’in portre hikâyeciliğindeki yetisinin sürükleyici anlatımı.

Bilmiyorum, günümüzde Yeni Kuşak, uygarlığı hatta edebiyatı, kafasında dijitalize mi edecek? Bu, şimdiden bazı belirtilerini de esirgemiyor aslında. Sinemadaki görsel efektler aşırılıktan örnekler verirken, edebiyat anlatıları da hezeyan dedirtecek hayallemelere kaymakta değil mi?

BİR İNSAN MAYASI TUTTURMAK

Kitaptaki üç örnek de insana odaklanan sanatın kalıcılığını bize gösterecek kuvvete sahiptir. Popülerlikten öte olan bir şey, adeta şart var: Nitelik. Edebiyatta bir insan mayası tutturmak. 1950’den sonra Attila İlhan bunun için epey kafa yormuştur, şiirde de hikâyede de. Derken 1955/56’da Sezai Karakoç’tan Sanatçı ve Realizm yazısı gelir. Çözümler öneren, şiir başta olarak bütün sanatlara ışık tutar özelliktedir. İnsan’lı şiiri önerir.

Modern sanat, klasik olana dudak bükmekten doğmaz; Modern ögeleri Yeni sıfatlaması ışığında düşünmeliyiz. Yeni kalıcı nitelikte ise, bir süreçte Klasik kabul edilmeye doğru gidecektir.

#Sahaf Mendel
#Stefan Zweig
#Gülperi Sert
3 yıl önce