|

Suat Hanım aslında hiç doğmadı

Bihaber, Fatih Baha Aydın’ın ilk romanı. Kitap, doğrudan meşhur bir akademisyen olan Kazım Kanmaz’ın hatıratı olarak başlıyor ve sona eriyor. Kurgunun arkasındaki sebepleri yaşayan, onu inşa eden ve yıkılışına tanıklık eden bizzat kendisi. Hatıratına başlarken bir şey itiraf ediyor Kanmaz: “Ressam Suat Hanım aslında hiç doğmadı.”

Yeni Şafak
04:00 - 10/10/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:43 - 9/10/2018 Salı
Yeni Şafak
Fatih Baha Aydın, Bihaber romanına hikâyenin sonunu anlatarak başlıyor.
Fatih Baha Aydın, Bihaber romanına hikâyenin sonunu anlatarak başlıyor.
Mehmet Faruk Kurt

İyi bir okuyucu için kitabın sonunu bilmek çoğu zaman bir kayıp değil, aksine bir kazançtır. Bu sayede okur için sathî bir okuma, yerini satır aralarında detaylar yakalama serüvenine bırakır. Hele ki kurgu kuvvetliyse, hikâyeyi sonuca götüren ayrıntıları fark etme çabası okuyucuya sıra dışı duygular yaşatır. Fatih Baha Aydın, Bihaber romanına hikâyenin sonunu anlatarak başlıyor, bu sayede kitap boyunca hikâyeyi bu sonuca götüren sebeplerin okuyucu tarafından fark edilmesini sağlıyor.

Bihaber, Fatih Baha Aydın’ın ilk romanı. Kitap, doğrudan meşhur bir akademisyen olan Kazım Kanmaz’ın hatıratı olarak başlıyor ve sona eriyor. Kurgunun arkasındaki sebepleri yaşayan, onu inşa eden ve yıkılışına tanıklık eden bizzat kendisi. Hatıratına başlarken bir şey itiraf ediyor Kazım Kanmaz: “Ressam Suat Hanım aslında hiç doğmadı, yaşamadı, ölmedi.”

Ressam Suat Hanım, 19. yüzyılda yaşamış ancak varlığı yakın zamanda fark edilmiş kadın bir ressamdır. Kadının eğitimsizliği, dışlanmışlığı temasını somutlaştırması bakımından bir anda tüm ülkede konuşulmaya başlanan ressamın ardında bıraktığı hiçbir somut eser yoktur. Ancak birkaç yıl içerisinde önce günlüğü, sonra da birer birer çizdiği resimler ortaya çıkar. Kazım’ın itirafı bütün bunların ardından yazılır. Aslında Ressam Suat Hanım hiç yaşamamıştır. Onu var eden Kazım’ın ta kendisidir.

YAŞAMADIĞINI İSPAT İÇİN HAYATIMI YAZIYORUM

Üç kısımdan oluşan romanın birinci kısmında Kazım’ın anne ve babasını tanıyor, aile içinde yaşanan çatışmalara, ilkokul, lise ve üniversite hayatına şahitlik ediyoruz. İkinci kısım ise akademi hayatına giriş ve evlilik sürecinden oluşuyor. Bunca şeyi, üstelik detaylı bir şekilde öğrenmemiz gerekiyor muydu sorusu zihnimizi kurcalarken şöyle bir cevapla karşılaşıyoruz: “Bilmenizi isterim ki, Suat Hanım’ın yaşamadığını, onun aslında beşer tarafından yaratıldığını ispat etmenin başka bir yolu olsaydı, hayatımı yazmazdım.”

İlk iki kısımda Kazım’ın hayatını detaylıca öğrenirken elbette Kazım’ın niye böyle bir yalanı ortaya attığına dair birçok ipucu yakalıyor, Suat Hanım’ı var ederken onunla beraber inşa ettiği karakterlerin – babası, kocası ve çocukları gibi – kimlerden esinlenildiğini de bu iki kısımdan öğreniyoruz. Ancak ilk kıvılcım ve bu kıvılcımın aleve dönüşmesi üçüncü kısımda karşımıza çıkıyor.

Hikâyenin kırılma noktası olarak nitelendirebileceğimiz kısım ise Kazım’ın Nazif Bey ile tanışmasıdır. Babasının çalışması konusunda ısrar etmesi üzerine ne yapar eder annesinin aklını çeler Kazım. Bunu başarmasını sağlayan ise sorumluluklarından kaçmak için yalana sığınmaktan çekinmemesidir. Annesi, çocuğun çalışmasındansa ney çalması gerektiğini düşünerek onu bir ressam olan ama ney çalmasını da bilen Nazif Bey’in yanına gönderir. Nazif Bey’den sadece ney dersi almaz Kazım, Suat Hanım karakterinin en önemli ayrıntılarını çizecek malumata, karakterin var olduğu iddiasını sağlamlaştıracağı resimlere de Nazif Bey vasıtasıyla ulaşır. Çünkü “insanın yalandan verim alabilmesi için bir dayanağa, yani ufacık da olsa bir gerçeğe ihtiyacı vardır.”

KARAKTERİ KURGULAYAN KENDİSİ

Üçüncü kısım Kazım’ın, kendi doğum günü için düzenlenen kutlama vesilesiyle bize asistanlarını tanıtmasıyla başlar. Sonrasında ise eski meslektaşı ama sonradan bakan olan Harun’un davetiyle Ankara’ya gider. Harun’un Kazım’ı yeni şeyler üretmemekle suçlaması, bir şeyler inşa etmesi gerektiğini söylemesi hikâyeyi sonuca götüren ilk kıvılcım olsa da fitili asıl ateşleyen, bir derste kendisine anlattıklarının doğru olmadığını söyleyerek onunla tartışan genç olacaktır. Konu Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanıdır. Uzun süren tartışmanın konusu sonlara doğru genişleyecek, önce romana, sonra iyi bir yazar olmanın gerekliliklerine, daha sonra da kalıcı eser bırakmaya ve kalıcılığı yakalamaya evrilecektir. Bu tartışmanın hemen ardından Kazım, Suat Hanım karakterini her açıdan kurgulamaya başlar. Suat Hanım için kuracağı hayatı kurgulamaya ona izafe edeceği resimler üzerinden başlayan Kazım’ın bundan sonraki yolculuğu Suat Hanım’ın varlığını kabul ettirmek ve onu dünyaya tanıtmak üzerine olacaktır.

HERKES BİZİM KADAR BİÇARE

Kazım karakterinin usta bir kurgucu olarak işlenmesi, esasında yazarın usta kurgusunun bir eseri. Kazım iyi bir yalancı ve bütün hikâye yalan üzerine kurulu. Yalanı inşâ edebilmek ise önce hakîkatin inşasıyla mümkün. Kazım, yazarın kurduğu hakîkatin üzerine bir yalan inşâ ediyor. Yani yazar, kendi kurgusunun üzerine bir kurgu daha kurmayı başarmış.

Romanın edebî tarafı ve asıl hikâyesi dışında dikkat çeken başka tarafları da var. Kazım’ın akademiye girişinden itibaren akademi dünyasına dair pek çok itirafla/eleştiriyle karşılaşıyoruz. En basitinden, Kazım’ın akademiye girişi üniversitede çalışmış olan babasının tanıdığı bir akademisyen vasıtasıyla oluyor. Talebesiyle yaptığı tartışmada da önemli tespitlerle karşılaşıyoruz: “Roman insanı konu alır, çünkü insanın olduğu yerde talihsizlik vardır. Ve kişi, gerek kendi talihsizliğini yazarak, gerekse başkalarının yaşadığı talihsizliği okuyarak yalnızlıktan kurtulmaya çalışır. Roman insanı konu alır. Çünkü yalnızlığımızı def etmenin tek yolu, herkesin en az bizim kadar biçare, kayıp ve talihsiz olduğunu anlamaktan geçer.”

Fatih Baha Aydın, böylesine güzel bir kurguyu olaylara aşırılık katmadan, büyük tesadüflere yer vermeden, gerçeğe çok yakın bir biçimde oluşturmayı başarmış. Ayrıca bu eserle özellikle genç yazarlara iyi bir eser ortaya koymak için daha önce denenmemiş tarzlar denemek zorunda olmadıklarını da göstermiş oluyor.

#Bihaber
#Fatih Baha Aydın
#Yeni Şafak Kitap Eki
#Kitap Eki
5 yıl önce