|

Tanpınar’ın ilk eleştirmeni: Saffet Tanman

Saffet Tanman Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en gözde öğrencilerinden birisidir. Hatıraları kitabında da öğrencilik yıllarından bahseder. 100 yaşında vefat eden Tanman’ın hatıraları dışında kaleme aldığı bazı yazıları da dönemin gazete ve dergilerinde okurla buluşmuştur.

04:00 - 15/06/2023 Perşembe
Güncelleme: 00:19 - 15/06/2023 Perşembe
Yeni Şafak
Ahmet Hamdi Tanpınar.
Ahmet Hamdi Tanpınar.

Günümüz okuyucusu Saffet Tanman adını, Yapı Kredi Yayınları arasında daha önce çıkan iki anı kitabıyla tanıyor: Batnas Tepeleri’nde Zaman ve Ilgaz Dağları’ndan Batnas Tepeleri’ne. Bu kitaplarda kendisinin de değindiği gibi Tanman, 1935-1940 yılları arasında okuyup mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Ahmet Hamdi Tanpınar’ın öğrencisi olmuştur.

Saffet Hanım’ın aile olarak kökleri Orta Asya’ya, Belh’e uzanmaktadır. Babası Mehmet Bahaettin Efendi, dördüncü göbekten Pîr-i Sânî Mustafa Çerkeşî’nin torunudur. Annesi Hatice Behîre Hanım ise İstanbul Sütlüce’deki Hasırîzade Tekkesi mensuplarından Mehmet Reşit Paşa’dır. (Sütlüce’deki bu tekke, Şeyh Galip’in yakın zamanlara kadar ayakta olan -şimdi boş arsası duran- evinin hemen yakınındadır ve restore edilmiş haldedir.)

Saffet Tanman, Handan İnci’nin aktardığına göre, Tanpınar hakkında şunları söylüyor: “Efendim ben, Cumhuriyet’in Edebiyat Fakültesi’ndeki ilk kadın mezunlarından biriyim ve bununla iftihar ediyorum. O zaman hiçbir dersini kaçırmadığımız hocamızın, Ahmet Hamdi Bey’in derslerine devam ediyorduk. Arkadaşım, sonra Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde profesör olan Nesterin (Dırvana) Hanım’la beraber en yakın talebeleriydik Tanpınar hocamızın. Buna da sebep, hocamızın aile dostu olması, bizim ailelerle eskiden beri görüşmesiydi. Tanpınar eski Osmanlı âdetlerini muhafaza etmiş ailelerle konuşmaktan zevk alırdı, eskileri dinlerdi. Böylece biz onun çok daha yakından talebeleri de oluyorduk.”

Hemen belirtelim, Saffet Hanım’ın “Tanpınar eski Osmanlı âdetlerini muhafaza etmiş ailelerle konuşmaktan zevk alırdı, eskileri dinlerdi” sözleri oldukça dikkat çekici. Tanpınar’ın romanları, hikayeleri ve yazılarına arka plan oluşturan zengin hamûlenin hangi kaynaklardan beslendiği hakkında ipuçları veriyor bize. Saffet Hanım’ın başka bir vesileyle belirttiği gibi, annesi Hatice Behîre Hanım’la Tanpınar’ın ayrı bir dostluğu bulunmaktadır. Evlerine geldiğinde Behîre Hanım’ın eski İstanbul hayatına dair anlattıklarını zevkle dinlermiş yazar.

Nesterin Dırvana’dan da biraz söz etmemiz lazım. Kibar, nezaket sahibi, iyiliksever kişiliğiyle bilinen Sadrazam Halil Rıfat Paşa’nın torunu olan Nesterin Hanım, Tanpınar’ın hem talebesi hem de daha sonra Edebiyat Fakültesi çatısı altında meslektaşı olmuştur. Annesi Fikriye Hanım ve anneannesi (Halil Rıfat Paşa’nın kızı) Nuhbe Hanımefendi, Merdivenköyü’ndeki Bektaşi Tekkesi’nin postnişini Mehmet Ali Hilmi Dedebaba’nın mensuplarındandır. Nesterin Hanım, kibarlık ve nezaketi aile mirası olarak devralmış bir hanımefendidir.

Bu iki hanımın (Nesterin ve Saffet Hanımlar), Tanpınar’ın Huzur romanındaki “Nuran” karakterine ilham kaynağı olduğu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nin bazı hocaları arasında öteden beri konuşulagelmiştir. Orhan Okay, Bir Hülya Adamının Romanı Ahmet Hamdi Tanpınar kitabında bunu yazıya da dökmüş, “Huzur’daki Nuran’ın hayattaki muadili olduğu söylenen Saffet Tanman..” (s. 54) ifadesini kullanmıştır.

Huzur romanında, Tanpınar’ın yakın olduğu eski İstanbul ailelerine ait yaşantılardan izler bulunduğu belli. Roman’daki baş mekan Boğaz olsa da İstanbul Adaları ve Kocamustafapaşa gibi semtler de buna dahildir. Adalar, o dönemdeki İstanbullu ailelerin Boğaz’dan sonraki ikinci yazlık mekanlarıdır. Saffet Tanman, anılarında Bakırköy’de doğduğuna, yazları evcek Büyükada’ya taşındıklarına, orada komşuluk yaptıkları bazı ailelerin kimler olduğuna da yer vermiştir. Bunlardan biri de arkadaşı Nesterin’in ailesidir (“Nesterin’ler Anadolu Kulübü’nün yanındaki bir sokakta, bahçesi denize kadar inen bir evi kiralardı”). Saffet Hanımların Adadaki evlerine yaz aylarında Tanpınar’ın da geldiği olmaktadır (bazan yanında Yahya Kemal’le).

Baha Tanman, annesi Saffet Hanım’ın Ahmet Hamdi Tanpınar’a öğrenci olmasını “büyük bir şans” olarak değerlendirir bir konuşmasında. Çünkü Saffet Hanım o yıllarda hocasıyla Kocamustafapaşa’yı, eski sokakları gezme imkanını yakalamıştır. Eski yapıların da ziyaret edildiği bu gezilerde aralarında hiç boş lafların geçmediğini, kültür ve tarih sohbetleri yaptıklarını söylemiştir anne oğluna.

Bir edebî eserin hayattan beslendiği, yazarın, bazı yaşanmışlıklar ve kişilerden yola çıksa bile kurguladığı roman veya hikayesinde hayatı birebir kopya etmediği, göz önünde tutulması gereken ilk kurallardan biridir. Çünkü edebî eser kendi gerçekliği içinde yeni ve bağımsız işleyişi olan ayrı bir dünya kurmaktadır. Bu açıdan baktığımızda, Tanpınar’ın da eserlerinde bazı yaşanmışlıklar ve yaşamış kişilerden yola çıkmış olduğunu kabul etsek bile oradaki olay ve kişilerin hayatta birebir karşılığını aramak doğru olmaz.

Bu konuyu burada keserek Tanpınar’ın, öğrencisi ve aile dostu olan Saffet Tanman’la, yazı hayatlarındaki bir kesişmeden söz edeceğim. Orada Tanpınar hikayeci, Saffet Tanman ise onun hikâyesini eleştiren bir eleştirmendir.

Saffet Tanman

SAFFET TANMAN’IN KALEMİNDEN

Uzun bir ömür süren Saffet Tanman’ın (2012 yılında öldüğünde 100 yaşındaydı) bir kalem sahibi olduğunu ömrünün son yedi yılında yazdığı iki anı kitabıyla öğrendik. Onun biyografisini yazanlar, “1940’lı ve 50’li yıllarda çeşitli gazete ve dergilerde öyküleri ve edebiyat eleştirileri yayımlanmıştır” cümlesini de eklemişlerdir. Bazıları ise “Yörük Ahmet” adlı hikâyesiyle bir yarışmaya katıldığı ve birincilik kazandığını buna ilave etmişlerdir.

Ancak hangi hikaye ve eleştiri yazılarının nerede yayımlandığına dair hiçbir bilgi yoktur. Şimdi tekrar bakınca görüyorum ki, sözü geçen “Yörük Ahmet” hikayesi, Batnas Tepeleri’nde Zaman kitabında yer alan “Yörük Ahmet” bölümü olabilir. Söke yıllarını anlattığı bu kitabı dikkatle okunursa, yazarın, o günlerde sıcağı sıcağına aldığı notlardan, belki de tuttuğu günlüklerden yararlandığı anlaşılır.

Peki ya eleştirileri! Onları gören birinden haberdar değiliz. Bu yazımızın asıl konusu, işte o eleştiri yazılarından biri. Sözünü ettiğimiz yazı, yayımlandığı gazetede “bir kariimizden [okuyucumuzdan-AK] gelen (...) tenkit yazısı” olarak sunulduğuna göre Saffet Tanman’ın yayımlanan ilk yazısı da olabilir (yazının başlık altına konulan isim “S. Tanman”dır). Fakat asıl ilgi çekici olan durum, bu yazının Ahmet Hamdi Tanpınar’ın o sıralarda yayımlanan “Abdullah Efendi’nin Rüyaları” hikâyesi hakkında olması. Beni şaşırtan bir başka durum ise şu oldu: O güne kadar Tanpınar’ın şiirleri üzerine yazılmış, kırık dökük birkaç yazı bulunsa bile Saffet Tanman’ın yazısının hikayeleri hakkında yazılan ilk yazı olmasıdır. Bugüne kadar, Abdullah Efendinin Rüyaları kitabı hakkında ilk yazıyı, 1943 yılında Mehmet Kaplan’ın yazdığını biliyorduk. Saffet Hanımın bu yazısı ise ondan iki yıl önceye, 1941 yılına aittir.

Saffet Tanman, “Abdullah Efendi ve Rüyaları” başlığını koyduğu yazısına, Tanpınar’ın “Abdullah Efendinin Rüyaları” hikayesinin “şairin yakın dostları arasında epeyce münakaşaya sebebiyet verdi”ğini belirterek başlıyor. Tartışmacıları iki gruba ayıran Tanman, bunlardan insanı lojik (mantıktan ibaret) bir yaratık olarak kabul eden birincilerin, eseri, “sadece bir fantezi olarak kabul” ettiklerini söylüyor. İkinci grup ise “lisanımızda ilk defa rastlanan bu yepyeni tarzı büyük bir coşkunluk ve sevinçle” karşılamıştır.

PSİKOLOJİK TAHLİL

Yazısında “modern psikoloji”, “tahteşşuur” (şuuraltı) ve Freud’den söz açan Tanman; “Modern psikolojinin tecrübî ilimler arasına girmesinden beri tahteşşuurun tahlili her edebiyatta mühim bir yer tutmuştur. Rüyada ise bütün ruhî hayatın anahtarını bulmak Freude’den beri en sağlam kazançtır” diyor. Bunun ardından Tanman’ın hikâyeyi hangi bakış açısına göre değerlendireceğini gösteren şu cümle geliyor: “Artık bütün bu analizlerde, cinsî hayatın başlıca rolü oynadığı beşer psikolojisini Evolüsyonunda bu insiyakın şekil verici vazifeyi gördüğünü biliyoruz.” Hikayedeki Abdullah Efendi’yi cinsel istekleri bastırılmış (“refoulé”) bir tip olarak ele almakta, onu alelade bir “deli ve manyak”tan ayıran tarafını “müşahede kuvvetine malik bir estet olması”nda görmektedir.

Birçok bakımdan dikkat çekici özellikler taşıyan Tanman’ın bu yazısı hakkında, eğer varsa, diğer “eleştiri” yazılarını görmeden kesin sonuçlara varmamız mümkün değildir. Onun, hocası Tanpınar’ın bir hayli etkisinde olduğunu, “Yörük Ahmet” hikayesinin bir “yılan” etrafında dönmesine bakarak da söyleyebiliriz (Tanpınar’ın “Evin Sahibi” hikayesi gibi). Ancak yine oradaki yazış tarzına bakınca, Tanpınar’a göre çok “realist” özellikler taşıyan üslubunun, bu yazısı hakkında beni bazı tereddütlere düşürdüğünü de ifade etmeliyim. Yaptığım alıntılar da gösteriyor ki, Saffet Tanman, bu yazısında çokça yabancı kelime kullanmakta, yazı, Tanpınar’a mahsus üslup özelliklerinin bazılarını içinde taşımaktadır. Sanki yazı, yayımlanmadan önce, Tanpınar’ın elinden geçmiş ve müdahale görmüştür. Eğer öyle değilse, Saffet Tanman’ın yazarlığı asıl uğraş alanı haline getirmemiş olmasını, Türk edebiyatı için bir kayıp olarak görmemiz gerekiyor.

Tanpınar, eserleri ve hayatıyla ilgili olarak bizi şaşırtmaya devam ediyor.

#Saffet Tanman
#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Batnas Tepeleri’nde Zaman
#Ilgaz Dağları’ndan Batnas Tepeleri’ne
1 yıl önce