Edebiyat-ı Cedide ya da diğer adıyla Servet-i Fünun döneminin temsilcilerinden Tevfik Fikret 19 Ağustos 1915'te hayatını kaybetti. 24 Aralık 1867'de İstanbul'un Kadırga semtinde dünyaya gelen şairin asıl adı adı Mehmed Tevfik'tir. Memur babası, Osmanlı Devleti'nin çeşitli illerinde görev almış bir mutasarrıftı. Annesi ise 1822'de Yunan ayaklanmasında kimsesiz kalmış, Osmanlı'ya sığınmış ve Müslüman olmuş Rum çocuğunun kızıydı. Mehmed Tevfik'in Sıdıka adlı bir kız kardeşi de vardı.
12 yaşında annesi Hac ibadeti dönüşü yolda hayatını kaybetmiş, babası jurnaller tarafından saraya ihbar edilip sürgün edilmiş olan Tevfik, kız kardeşiyle birlikte anneannesi ve büyük yengesinin yanında büyüdü.
Galatasaray Sultanisi'nde öğrenim gören genç Tevfik, dönemin önemli isimleri Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi'den ders aldı. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı, ilk şiiri de bu yıllarda Tercüman-ı Hakikat'te yayımlandı. Bu şiir Nazmi mahlasıyla yazılmış, gazel tarzında bir şiirdi. Başarılı bir okul hayatı geçiren Tevfik Fikret, liseyi birincilikle bitirmeyi başardı.
Galatasaray Sultanisi'nden mezun olduktan sonra Hariciye Nezareti ve Sadaret Mektubi Kalemi'ne memurluk tecrübesi yaşarken, bir yandan da Fransızca ve Türkçe dersleri vermeye başladı.
Tevfik Fikret'in edebiyatta ün kazanması bu dönemde oldu. Mirsad dergisine bir şiir gönderdi, aynı sene dergide 18 şiiri yayınlandı ve derginin açtığı iki yarışmada birer birincilik elde etti.
Ancak Mirsad dergisi kapandı. Şiire tekrar ara veren Tevfik Fikret, arkadaşları Hüseyin Kazım ve Ali Ekrem'in çıkaracakları Malumat dergisinin başyazarlığını üstlendi. Derginin bir yıllık süren yayın hayatında 25 şiiri yayımlandı. Şiirlerinde daha çok batı tarzına yönelen şair, o yıllarda padişaha bağlı bir çizgideydi.
Yayına başladığı zaman bilim dergisi olan Servet-i Fünun, Recaizade Ekrem'in girişimiyle edebiyat dergisine dönüştü. Tevfik Fikret'in yönetiminde çıkan dergi, sanatta hem içerik hem biçimde atılım yapmayı ilke edindi. Bu yüzden Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) olarak anıldı. Bu ekolde Fikret'in yanı sıra Halit Ziya, Cenap Şahabettin, İsmail Safa, Mehmet Rauf, Samipaşazade Sezai, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayip, Hüseyin Siyret gibi isimler bulunuyordu.
Sanat hayatının en verimli dönemlerinden birini yaşayan şair, şiirlerine Mehmed Tevfik yerine Tevfik Fikret adıyla yayımlamaya başladı. Şiirlerinde toplumsal konulara daha çok yer verdi.
Robert Koleji'nde Türkçe dersleri vermeye başlayan Tevfik Fikret, öğretmenlikten kalan zamanını dergiye ayırdı. Abdülhamit karşıtı bir şiirinden dolayı gözaltına alınan şair, inziva düşüncesiyle meşgul oldu. Arkadaşlarıyla Yeni Zelanda'ya gitmeye karar verseler de, sonradan vazgeçtiler. Servet-i Fünun dergisiyle de bazı konularda uzlaşamadığı için dergiden ayrıldı ve yalnız öğretmenlikle meşgul olmaya başladı. Ayrıca ilk kitabı "Rubab-ı Şikeste" yayımlandı.
Bu yıllar Tevfik Fikret için oldukça zor geçti, içindeki karamsarlığı besledi. Önce kız kardeşi Sıdıka'yı kaybetti. Birkaç sene sonra da sürgüne gönderilen babası hayatını kaybetti. Sıkıntılar içindeki şair, İstanbul'u suçladığı şiiri "Sis"i kaleme aldı.
İnziva düşüncesini yeniden düşünen şair, Kadırga'daki konağını sattı, Rumelihisarı'nda planlarını kendi çizdiği bir ev yaptırmaya başladı. Üç katlı ahşap yapının inşaatı, 1905'te tamamlandı. Günümüzde müze olarak hizmet veren eve eşi ve oğlu ile birlikte yerleşti. Toplumla arasına bir mesafe koyabileceği, mesleğine devam edebileceği, ülkenin gidişatını uzaktan izleyip eser üretebileceği bu mekana Aşiyan (yuva) adını verdi. Evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etti.
II. Meşrutiyet ilan edilince, Tevfik Fikret inzivadan çıkma kararı aldı. Meşrutiyet için "Millet Şarkısı" adlı marşı yazan şair, daha sonra "Rucü" şiirini yazdı. 'Geri alış' anlamına gelen şiirde, daha önce İstanbul'a yönelttiği suçlamaları geri aldı.
Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kazım ile "Tanin" adlı bir gazete çıkardı. Rücu ve Sis şiirlerini gazetenin ilk sayfasında yayımladı. Ancak gazete İttihat ve Terakki'nin yayın organı haline getirilmek istenince gazeteden ayrıldı.
Tevfik Fikret'in "Sis" şiiri, dönemin tablosunu oldukça sert bir dille eleştirir. Sisler içinde benzettiği şehre, "Örtün" der Tevfik Fikret. Şiir şöyle başlıyor:
Daha sonra oluşan siyasi tablo üzerine Tevfik Fikret, yeni bir şiir yazar. Bu şiirinde deyim yerindeyse İstanbul'un gönlünü alır. Şöyle diyor "Rücu" şiirinde:
Şiirin günümüz Türkçesi şöyle:
Edebiyat tarihimizde birbirlerine cevap olarak yazılmış şiirlerin, makalelerin örnekleri çoktur. Bunlardan en ilgi çekici olanlardan biri, Yahya Kemal Beyatlı'nın Tevfik Fikret'e cevap olarak yazdığı "Sis'ten Söyleniş" şiiri. İstanbul aşığı, her fırsatta yedi tepenin güzelliğinden bahseden Yahya Kemal, Tevfik Fikret'in İstanbul'a yönelttiği suçlamaları haksız buluyor ve 'beyaz karanlığa' benzettiği tablonun dağılacağına inanıyor:
Kendisine teklifi edilen Maarif Vekilliği'ni reddeden Tevfik Fikret, bu göreve getirilen Abdurrahman Şeref'in çağrısı üzerine Mekteb-i Sultani Müdürlüğü'nü kabul etti ve 1895'te istifa ettiği okula 1909 başında müdür olarak döndü. Müdürlüğü döneminde yaptığı değişikliklerle tepki çeken Tevfik Fikret, hükümet ile fikir ayrılığından dolayı istifa etmeye karar verse de öğrencileri onu bu kararından döndürdü. Ancak Maarif Nazırının değişmesi üzerine, yeni nazır Emrullah Bey'le anlaşamadığı için 1910'da görevinden kesin olarak ayrıldı.
Yeniden Aşiyan'da inzivaya çekilen Tevfik Fikret, artık sadece Robert Kolej'deki ders veriyordu. Meşrutiyet yönetiminden hayal kırıklığı yaşadı, artık İttihat ve Terakki Yönetimi'ne muhalif olmuştu.
Kardeşi ve babasını kaybetmesinin ardından, oğlu Haluk'un din değiştirip Hristiyanlığı seçmesi Tevfik Fikret'i derinden etkiledi. 1911 yılında 20 şiirden oluşan "Haluk'un Defteri" kitabını yayımladı. Bu kitabında gençlere rol model sundu. İlerlemeye verdiği değeri anlattı. Ancak ne var ki, büyük hayallerle Avrupa'ya gönderdiği oğlu Haluk, din değiştirip Hristiyan oldu, hayatına Amerika'da rahip olarak devam etti.
1912 yılında Trablusgarp Savaşı nedeniyle Meclsi'in feshedilmesine tepki gösteren şair, "Doksanbeşe Doğru" şiirini kaleme aldı. Aynı tepkisini Osmanlı'nın 1. Dünya Savaşı'na katılmasına da gösteren Tevfik Fikret, "Sancak Şerif Huzurunda"yı yazdı. Eleştirilerine birçok çevreden tepki aldı. Yeni bir okul açmak, edebiyat dergisi çıkarmak gibi düşünceleri vardı ancak bozulan sağlığı nedeniyle gerçekleştiremedi.
Son yıllarında hece ölçüsüyle çocuk şiirleri yazdı, bu şiirlerini "Şermin" adlı kitapta topladı. Kitaba, genç yaşta ölen kız kardeşi Sıdıka'nın kızı ve eğitimci Mustafa Satı Bey'in kurduğu Yuva adlı okulun öğrencileri ilham vermişti. Geçirdiği bir ameliyat sonrasında 19 Ağustos 1915'te Aşiyan'da hayatını kaybetti.
1908-1909 yılları arasında Galatasaray Spor Kulübü'nün Hami Başkanı olarak kulübü koruyucu şekilde davranmış, dönemin şartlarından etkilenmemesi için elinden geleni yaptı.
Galatasaray Kulübü, resmi hesabından Tevfik Fikret'i andı.
Kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada, "Unutulmaz Galatasaraylı, büyük şair, fikir adamı, Galatasaray Spor Kulübü'nün Hami Başkanı Tevfik Fikreti ölümünün 100. yıldönümünde saygıyla anıyoruz" denildi.