• Sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim Özkan, aslen Malatyalıyım. 1988 yılında İstanbul Fatih’te doğdum. Kocaeli Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Yüksek lisansımı da aynı üniversitede iktisadi düşünce tarihi alanında yaptım. Şu an bir kurumun insan kaynakları departmanında çalışıyorum ve yaklaşık bir ay önce de eşimle birlikte Tilmiz Sahhaf’ı kurduk, burada hizmet veriyoruz.
Henüz çok yeniyiz. Dükkânı 29 Ekim’de devraldık, 3 Kasım’da resmi işlemler bitti, 8 Kasım’da da okurlarımıza kapımızı açtık. Bir aya yaklaştı diyebiliriz.
Hayır, olmadı. Kitaplarla aram iyiydi. Gerek okumayı gerekse kitaba ait kâğıt, mürekkep, kalem gibi objeleri seviyordum. Özellikle eski kitaplara merakım vardı. İleriye dönük sahaflık ile alakalı hayallerim vardı, genelde sahaflık deyince emeklilik mesleği olarak anlaşılıyor. Tilmiz Sahafı açınca niye bu kadar erken açtın da diyenler oldu aslında benim beş on sene sonrası için böyle bir düşüncem vardı ama denk geldi ve daha erken açmış olduk.
Biz burayı kitaplarıyla birlikte devraldık. Yavaş yavaş kitap temin etmeye de başladık tabi. Bu işin en önemli ayağı iyi kitaba sahip olmak. Satmaktan önce iyi kitabı toplayabilmek çok önemli. Kitap temininin ilk ayağı; dükkanınız açık olduğu takdirde halktan insanlar evlerindeki kitaplarını satmak üzere getiriyorlar. Ben kendim satmadığım için ‘’insanlar niye kitaplarını satarlar ki dursun kütüphanede’’ diye düşünürdüm ama insanların evlerinde bazen aynı kitaptan iki tane oluyor, bazen evlerini boşaltıyor oluyorlar veya birisi vefat ediyor onun kütüphanesi boşaltılıyor bu şekilde kitaplar bize geliyor onun dışında eş, dosttan da kitap getirenler oluyor.
Evet, mesela geçenlerde birisi rahmetli babasının birkaç kitabını satmak için gelmişti. O kitaplar arasında babasının doğduğu günün ilgi çekici bir gazetesi de vardı, 1939 yılına ait olan gazete İkinci Dünya Savaşı’nın başladığı günü ‘’Nihayet Harp Başladı’’ manşetiyle ilan ediyordu.
Kişiden kişiye değişiyor tabi, kimisinin kitaplarla bir alakası olmuyor, o kitaplarla bir hatırası da yoksa getirip satıyor, kimileri de evde çok yer işgal ettiği için satabiliyor herkes kitapla yaşamayı sevmiyor. Odalar dolusu kitap olunca tozlanması, sık sık temizlik gerektirmesi gibi sebeplerden dolayı o evde yaşamak zor olabiliyor.
Dükkânı devralırken arkadaşlarım; ‘’insanlar artık kitap okumuyor’’ ‘’bu işler biraz dijitale döndü’’ ‘’emin misin?’’ gibi tereddütvari sorular sormuşlardı ama devraldıktan sonra baktım ki özellikle genç kesimden kitaba bir meyil var, en azından içerisinde kitap olan mekanları dolaşmak noktasında bir meyil var diyebilirim bu bile kitaba hürmeti ifade etmesi açısından çok önemli. Üsküdar’ın öğrenci potansiyeli güçlü şu ana kadar her meslek grubundan gelenler olmakla birlikte daha çok öğrencilerin geldiğini söyleyebilirim.
Özellikle Tarih kitapları revaçta. Edebiyat, Siyaset, siyasi tarihi kitapları da alaka görüyor.
Tabi isimlerini saydığınız zatlar yanında kendimi sahaf olarak adlandırmak hem o zatlara hem de bu işi layıkıyla yapmış ve yapmakta olan kişilere hürmetsizlik olur. Bu işin taliplisiyiz diyelim. Sorunuzdaki meseleye gelecek olursam, Buraya gelen herkese bu konuyu anlatmaya çalışıyorum. Dükkânı açarken sadece kitap alıp satalım şeklinde bir ticarethane mantığıyla hareket etmedik. Elbette rızkımızı kazanacağız ama buranın bir buluşma noktası olmasını arzu ediyoruz. Öğrenci arkadaşlar, farklı meslek gruplarından insanlar gelsinler burada kitaplarla hemhal olsunlar, muhabbet edelim, bir şeyleri tartışalım, fikri olarak bir şeylerin alışverişini yapalım, burası küçük bir mektep olsun istiyoruz. Sizin de bahsettiğiniz gibi burada bir masa var şuan farklı projelerimiz var bazı kursların açılması noktasında düşüncelerimiz var mesela mücellitlik gibi bir atölye çalışması, halka yönelik kısa vadeli kurslar olabilir daha ileriye dönük bir ihtisas kütüphanesi düşüncemiz var özellikle de Siyer alanında bu işi yapmak istiyoruz Bizim hazırlayacağımız ihtisas kütüphanelerinde ilgili arkadaşlar gelsinler burada bir bursiyer gibi hiçbir ücret ödemeden o kitaplarla çalışmalarını yapsınlar istiyoruz.
İnşallah, dileğimiz o. Olur, olmaz onu zaman gösterecek fakat dediğiniz nokta çok önemli burası salt kitapların alınıp satıldığı bir dükkân olmasın istiyoruz.
Bu bizim için kesinlikle artı bir motivasyon kaynağı. Ben İstanbul/Fatih doğumluyum. Benim için mekânın hem hayatımda hem de ruh halimde ciddi manada tesiri vardır. Ben böyle bir dükkânı iki yerde açmak isterdim bir Fatih, iki Üsküdar’da. Bu arzumsa her iki mekânın da manevi olarak beni tatmin eden mekanlar olmasından kaynaklanıyor. Böyle bir dükkânı açmak Üsküdar’da nasip oldu, özellikle bahsettiğiniz gibi Aziz Mahmut Hüdai Hazretlerinin, Gizlice Evliya’nın hemen yanı başında bulunmak bizim için ciddi bir motivasyon kaynağı oldu. Bunun bereketini ruhen, manen görüyor, feyzinden faydalanıyoruz.
Öncelikle kitabın bize ne kadara mal olduğu fiyat politikamızı belirlememizde ana etken oluyor. Dükkânın varlığını sürdürebilmesi için kitabın geliş fiyatı ve piyasadaki fiyatı üzerinden bir ücretlendirme yapıyoruz. Farklı sebeplerden dolayı bir kitap bazen piyasada fahiş fiyatlara satılabiliyor. Mesela baskısı bitmiş fakat yeni olan bir kitabı çok yüksek fiyatlara satmamaya özen gösteriyoruz. Ederi neyse o yönde bir fiyat belirlemeye çalışıyoruz. Ne müşterilerimiz, daha doğrusu okurlarımız, ben müşteri demekten pek hoşlanmıyorum okurlarımız diyeyim yani ne okurlarımız üzülsün ne de biz bu işi devam ettiremez duruma gelelim. Ortak noktada buluşmaya çalıştığımız bir fiyat politikası gütmeye çalışıyoruz.
Kesinlikle vardır. Piyasayı yönlendiren mahfiller her alanda olduğu gibi tabi ki kitap alanında da var. Bu durum elbette okuru etkiliyor. Bir kitap gerçekten nadirdir, baskısı da yoktur, hakikaten kıymetlidir, ilk baskıdır, eski baskıdır böyle bir kitabı alacak kitlenin, alanında uzman insanlar, koleksiyonerler ya da kıymetini, değerini bilen insanlar olması hasebiyle yüksek fiyatlı olması anlaşılabilir bir durum. Baskısı olan veya yakın zamanda basılacak kitapların bazen çok fahiş fiyatlarla satıldığını görüyoruz. Başkaları için bir şey demem doğru olmaz ama kendi açımdan bunu doğru bulmuyorum yani bir kitabın baskısı yakın zamanda yapılacaksa ve o an piyasada çok fazla kalmamışsa, benim elimde varsa bu durumu fırsatçılığa çevirmeden kitabın gerçek ederi ne ise o ücretle satmak temel arzum. Önemli olan okurun kitaba ulaşabilmesi, o kitabı normal ederinde sattığım zaman da kazanç sağlamış olacağım, kriz anlarını fırsata çevirip kar oranımı iyice yükseltmek yerine insanların memnuniyetini kazanmanın daha doğru olduğuna inanıyorum. Bu durum ticari açıdan baktığınızda da daha makul. Doğru ücretlerle kitaplarınızı satarsanız herkesin dükkanınıza ayağı alışıyor, bu noktada esnaflık çok önemli. Bazen üçe beşe bakmadan o kişiyle aranızdaki muhabbete ve sürecin devamlılığına bakarsınız…
Dükkânı devralmadan önce danışmak için birkaç sahafla tanıştım. Dükkân açılışının vermiş olduğu yoğunluktan dolayı henüz Üsküdar’daki sahaflarla tanışma fırsatım olmadı ama ben sahaflar arasındaki irtibatın sıkı olması gerektiğine inanıyorum. Sonuçta bu bir meslek, eskilerin tabiriyle bir lonca, aradaki muhabbetin, uhuvvetin sıkı olması, ticari ilişkilerin ötesinde bir ilişkinin olması bence önemli bunu da en yakındaki sahaflar, kitapçılardan başlamak üzere ilk fırsatta yapacağım inşallah.
Her şeyden önce bulunduğu semtin, bölgenin ihtiyaçlarını karşılayabilecek büyüklükte olmalı. Çünkü sürekli kitap geliyor, o kitapları depolamanız gerekiyor, sahaflar genelde halk tarafından istifçi olarak görülebiliyor ama ben böyle olmamasını istiyorum yani her kitap yerli yerinde olsun, kategorize edilsin, insanlar hangi kitabı nerede bulacağını kolayca anlayabilsin istiyorum bence bir sahafın böyle olması gerekiyor. Eskiden bazı sahaflara giderdim bir kitap sorduğumda ‘’ya şuralarda olabilir’’ şeklinde cevaplar aldığım olurdu, ben daha çok onları ikinci el kitapçı diye tabir ediyorum. Mekânın düzenli olması, yeterli büyüklükte olması ilk şart. İnsanlarla ilişkilerin çok iyi düzeyde olması gerekiyor gelen insan kendisini çok rahat hissetmeli ve hoşnut edilmeli. Rahat dolaşabileceği bir mekân olmalı. Diğer taraftan Okurlar ile ilişki çok önemli çünkü kimi okur gelir derdini anlatacak kimsesi yoktur veya etrafındakilere açamaz size anlatır bir iki saat dinlersiniz, iç dünyasına girmeye çalışırsınız, belki ihtiyacına göre bir kitap verirsiniz. Başta da konuştuğumuz gibi burası bir dükkândan ziyade bir mektep olsun… Bence ideal sahaf bu şekilde olmalı.
Bir gün dükkâna geldiğimde üniversiteye hazırlanan birkaç lise talebesi arkadaş vardı daha önce de buraya geliyorlarmış, dükkânı devraldığımı duyunca tanışmaya gelmişler onlarla yaptığımız muhabbet ve kurduğumuz ilişki çok hoşuma gitti. Onlar gibi genç arkadaşlarla iletişim halinde olmak, onlarla hemhal olmak bu dükkânı iyi ki açmışım dediğim bir olay oldu. O akşam yorgundum ama birden yorgunluğum geçti. Bu tarz ilişkiler beni motive ediyor.
Onu ben de biraz tecrübe edeceğim tabi belki bir yıl sonra bu soruya cevap vermek daha kolay olur. Dükkânı devralmadan önce başka sahaf arkadaşlarla yaptığım görüşmelerde edindiğim intiba; evet, insanlar bir şekilde geçiniyorlar, maişetlerini kazanıyorlar. Bu mesleğe başlayan birinin zaten bu işten zengin olayım gibi bir düşüncesi varsa bence zor ama kimseye muhtaç olmadan kendisinin, ailesinin geçimini sağlayabilir bence. Kitap piyasası dışardan görünenin aksine hareketli bir piyasa, insanlar hala kitap okuyor, kitaba merak duyuyor.