|

Türkçeye seyahat

Mertol Tulum’un makale ve kitap hacmindeki eserleri Ketebe Yayınları tarafından Mertol Tulum Kitaplığı başlığıyla peyderpey yayımlanıyor. Son altmış yılda yazılmış on dokuz yazıyı bir araya getiren Türkçe Ülkesinde Gezinti okurla buluştu. Kitapta Orhun Yazıtları’ndan İstanbul Türkçesine, Osmanlı şiir ve nesir dilinden Dede Korkut Oğuznameleri’ne Türkçenin çeşitli meseleleri tartışılıyor.

Yakup Öztürk
01:00 - 15/10/2022 Cumartesi
Güncelleme: 21:15 - 14/10/2022 Cuma
Yeni Şafak
​Türkçeye seyahat.
​Türkçeye seyahat.

Mertol Tulum’un Türkçe Ülkesinde Gezinti kitabında yer alan yazılardan üçü, kitabın meselelerinin küçük bir kısmına dair bilgi verecek olsa da burada tanıtılacaktır. Tespit ve iddiaların hemen tamamı Tulum’a aittir. Kitaba yönelecek okurun merakını en aza indirmek için “Alfabe ve Eski Alfabemiz Üzerine”, “Osmanlı Nesrinin Dili” ve “Filolog Bakışıyla Divan Şiirinin Dili” yazıları tercih edilmiştir.

Türkler, yaklaşık bin yıl Arap asıllı alfabeyi kullandılar. Bu alfabede ünlüleri gösteren ayrı sembollerin olmaması önemli bir eksikliktir. Arap alfabesinin kabulünden sonra Arapça ve Farsça kelimeler kaynak dillerdeki biçimleriyle Türkçeye geçmiştir. Bu durum Türkçe kelimelerin yazılmasında ana bir problem olmuştur. Bunun yanı sıra bu türden kelimelerde kısa ünlülerin harfsiz yazılmasından dolayı başka ve daha önemli sorunlar ortaya çıkmıştır. Yazıda birtakım seslerin eksik bırakılması okumayı ve hâliyle anlamayı güçleştirir. Arap alfabesinin kabulünden sonra, Türkçeye geçmiş olan Arapça ve Farsça kelimeler yüzünden Türkçe bir metnin okunup anlaşılmasında da problemlerle karşılaşılmış, bunun üstesinden gelinebilmek için yapısı Türkçeden tamamıyla farklı olan Arapçanın öğrenilmesi mecburî olmuştur. Arap harfli metinlerdeki med harfleri (elif, vav, ye) uzun ünlü işlevi görürler. Fakat bu harfler aynı zamanda ünsüz harfler olduklarından bağımsız ünlü sayılamazlar. Doğru heceleme için kullanılan “hareke” işaretleri de günlük yazıda görülmez. Kur’an-ı Kerim ve çocuklar için yazılmış alfabe türü kitaplarda karşımıza çıkar. Türkçedeki imlanın kusurlu ve yetersiz olmasının sebebi, Arap alfabesini ünlüleri yazmaktaki bu kusuru ile almış olmaktır. Kapalı e’nin de ünlü olarak alınması durumunda Türkçenin dokuz ünlüsü vardır. Bu zenginlik karşısında Arapça üç ünlü ile yaşar. Bu sorunu çözmek için ilk çare Arapçada uzun ünlüler için kullanılan med harflerini Türkçenin kısa ünlülerini göstermek için kullanmaktır. Hareke kullanımı da yetersiz kalmıştır. Hatta hareke kullanımı bir başka olumsuzluk getirmiştir. Kısa ünlüler için kullanılan harfler zamanla lüzumsuz görülerek Türkçe kelimelerin imlası zamanla Arapça kökenli kelimelerin imlasına yaklaşmıştır.

TÜRKÇENİN “KABALIĞI”

“Osmanlı Nesrinin Dili” makalesi Osmanlı Türkçesinin tanımı ile başlar. Osmanlı Beyliği’nin güçlenerek Anadolu’da siyasi birliği sağlamasından sonra gelen İstanbul’un fethi, bu kenti yeni bir bilim, kültür ve uygarlık merkezi hâline getirmiştir. Bu kısa sürede gelişme gösteren yazı dili Osmanlı Türkçesidir. 16-19. yüzyıllar arası günlük dilden farklılaşmış olan bu dilin en belirgin niteliği kelime kadrosunun zengin, dolayısıyla anlam ve kavram çeşitliliği bakımından anlatı gücünün gelişmiş olmasıdır. Söz konusu yüzyıllarda bu dil üst seviyeye çıkmış, belli estetik kaygı ve sanat anlayışına dayanmıştır. Bu anlayışın temsilcilerinden biri olan Gelibolulu Âli’ye göre dil, güzel bir bakire kız gibidir. Sözün endamı, bu kızın endamı gibi pürüzsüz, belli ölçülere uygun olmalıdır. Buna ilave olarak tıpkı zarif ve işveli bir kızın hâl ve tavırlarındaki incelik gibi, sözün de anlam ve anlatım bakımından edalı olması gerekir. Daha önemli görünen bir başka şart ise, bir söz güzelinin olanca güzellik malzemesiyle, yani söz ve anlam sanatlarıyla süslenerek daha da güzelleştirilmesidir. Güzel söz, açık, anlaşılır, yerinde olmak kaydıyla süslü sözdür. Yukarıdaki makalede de atıfta bulunulduğu üzere bu dilin tutarsız ve yetersiz tarafları da vardır. Aynı ses için birden çok harfin bulunması tutarsızlık, dile başkalık kazandıran temel seslendirmeyi yansıtacak sayıda işaret bulunmaması da yetersizliktir. Arap asıllı eski Türk alfabesi, tutarsızlık ve yetersizlik açısından en çarpıcı örneklerden biridir. Mertol Tulum, dil meseleleri karşısında ömrünü Arap harfli metinlere hasretmiş bir âlim olarak milliliği savunur. Bu makalenin “Fesahat Nasıl Bir Anlayıştı?” ara başlıklı bölümünde özellikle yukarıda işaret edilen yüzyıllarda alıntı kelimeler Türkçe kelimeler karşısında üstünlük sağlamış, hatta Türkçe kelimeler anlamı bilinmeyen kelimeler yerine konarak “Kaba Türkçe” olarak adlandırılmıştır. 16. yüzyılın sonları ile gelecek yüzyılın başlarında birtakım yazarlardan örnekler veren Tulum, onların elinde neredeyse bütün Türkçe kelimelerin tasfiye edildiğini anlatır. Yerli ve millî malzeme ile geliştirilmiş bir tarz yerine bu dönemlerde kolay ve kestirme bir yol benimsenmiş, nesir, yabancı dillerden alınmış malzeme ile inşa edilmiştir.

“TURP”U “TÜRBE” OKUMAK TEHLİKESİ

“Filolog Bakışıyla Divan Şiirinin Dili” başlıklı yazıda da tarihî bir metin üzerinde çalışanların aşması gereken çeşitli seviyedeki engeller anlatılır. Bu engelleri aşmak iki yönlü bir çalışma ile olur. Doğrudan metnin diliyle ilgili iç tenkit çalışması bunların ilkidir. Kelimeden cümleye, bütün dil birimlerinin doğru çözümlenmesiyle metnin doğru anlamına ulaşma mümkündür. İkincisi dış tenkit çalışmasıdır. Ulaşılan doğru anlamın özünü oluşturan kültürel muhteva burada ortaya çıkar. Siyasî tarih, dinler tarihi, kültür, medeniyet, arkeoloji gibi alanların sağladığı bilgileri kullanmanın önemine dikkat çekilir. Bütün bunları kapsayan esaslı bir gramer bilgisiyle donanmak gerekir. Metnin devamında iç ve dış tenkit eserler üzerinden açıklanır. Farsça isim ve sıfat tamlamalarının doğru anlamlandırılması ile Türkçenin cümle kalıplarına uymayan yabancı cümle kalıplarının tespiti iki ayrı alt başlığın mevzuudur. Kültürel malzemeye hâkimiyet için tarihî sözlüklerin önemine de burada dikkat çekilir. Bir misal olması bakımından anlamın, metin çalışmalarındaki önemini anlatan şu satırlara kulak vermek gerekir. “Tîr”i kılıç sanıp onunla bıyık kestirenlerin, “beyt”i, “bit” okuyup ibret aynasına zihnî hastalık görüntüsü yansıtanların, “turp”u “türbe” okuyup bir bıçak darbesiyle koca türbeyi ikiye ayırma kahramanlığı sergileyenlerin bahsi oldukça ürkütücü görünüyor. Metin neşri sırasında çalışanı tedirgin eden bu türden zeminlerde daha dikkatli olmak için altmış yıldır bu sahaya emek veren Mertol Tulum’un tecrübesine ve peyderpey yayımlanan külliyatına tazimle yaklaşmak gerekiyor.

#Mertol Tulum
#Türkçe Ülkesinde Gezinti
#Orhun Yazıtları
2 yıl önce