|

Üç devirde bir diplomat: Salih Münir Paşa

Osmanlı merkez bürokrasisinin çeşitli kademelerinde görev alan Çorlulu ailesine mensup Mahmud Celaleddin Paşa’nın oğlu Salih Münir Paşa’nın Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan inişli çıkışlı hayat serüveni Salih Münir Paşa adlı kitapta anlatılıyor.

R. Rüveyda Okumuş
04:00 - 15/01/2023 Pazar
Güncelleme: 00:06 - 15/01/2023 Pazar
Yeni Şafak
Salih Münir Paşa.
Salih Münir Paşa.
R. Ruveyda Okumuş

Sultan II. Abdülhamid devrinin gözde diplomatı Çorluluzade Salih Münir Paşa’nın (1857-1939) yaşamı, diplomatlığı, şahsiyeti ve eserlerini konu alan önemli bir biyografik çalışma okuyucu ile buluştu.

Kitapta, Osmanlı merkez bürokrasisinin çeşitli kademelerinde görev alan Çorlulu ailesine mensup Mahmud Celaleddin Paşa’nın oğlu Salih Münir Paşa’nın Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan inişli çıkışlı hayat serüveni, parlak diplomatlık yılları, Jön Türk devrimiyle değişen imajı ile sonrasında yaşanan hadiseler arşiv belgelerinden hareketle ve objektif bir bakışla ortaya konuluyor.

Mekteb-i Sultani’ye giren ilk Türk talebeler arasında yer alan Salih Münir Paşa, burada Fransızcayı ve Fransız kültürünü öğrendi. Ahmet Vefik Paşa ve Cevdet Paşa’dan özel dersler aldı. Kendisi hem Doğu hem de Batı kültürünü aşina idi. 1872’de Babıali Tercüme Odası’nda memuriyet hayatına başlayan Salih Münir, şehzade Abdülhamid Efendi ile aynı hocadan Fransızca eğitimi aldıkları günlerde tanışır. Bir rastlantı sonucu tanıştığı şehzadenin birkaç yıl sonra tahta çıkmasının ardından Sultan’ın yakın çevresinde bulunmasının verdiği avantajla genç yaşta parlak bir kariyer edinir.

ETKİN BİR KONUMA GELİYOR

Münir Paşa sırasıyla Hariciye Mektupçuluğu, Matbuat-ı Ecnebiye Müdürlüğü ve Paris Büyükelçiliği’nde bulundu. Saraya yakınlığı ve Sultan’ın kendisine güven duyması onu Osmanlı hariciyesinde etkin bir konuma yükseltmiştir.

Sultan II. Abdülhamid tarafından 1895’te Paris sefiri olarak görevlendirilen Salih Münir Paşa yabancı basının takibi ve Balkan İttifakı teşebbüsü gibi çeşitli diplomatik vazifelerinin yanı sıra Avrupa’da bulunan Jön Türkler’in sivil kanadına karşı uzun ve çetin bir mücadeleye girişti. Jön Türklerin faaliyetleri, Ermeni olayları, Makedonya ve Girit meselesi gibi Osmanlı’yı meşgul eden meseleler hakkında Fransa’dan bilgi toplayarak rapor verdi. Paris büyükelçiliği yıllarında padişahla şifreli telgraflar vasıtasıyla haberleşmiş zaman zaman da İstanbul’a gelerek yüz yüze görüşme imkânı yakalamıştır. Sultan’ın sadık bir bendesi olan Münir Paşa’ya yaklaşık on üç yıl kaldığı Paris büyükelçiliği esnasında 1895’de Bern ve Brüksel elçiliği de verilmişti. Abdülhak Hamid Tarhan’ın hatıralarında geniş yetkilerinden ötürü “cihan sefiri” olarak anılan Münir Paşa’nın bu elçiliklere getirilmesinde saraya yakınlığı ve Sultan’a olan sadakati etkili olmuştur.

SİYASİ FAALİYETLER

Jön Türk Devrimi ve 31 Mart Vakası’nın ardından devr-i hamidinin en önemli figürlerinden biri olarak hakkında basında olumsuz pek çok şey yazılıp çizilmiş, Jön Türklerin hedefi haline gelmiştir. Kuşkusuz bunda Paris Büyükelçiliği yıllarında Jön Türklere karşı giriştiği siyasi faaliyetlerinin payı büyüktür.

Sultan Abdülaziz’in katledildiğini düşünen Sultan II. Abdülhamid tarafından 1880’de Yıldız Mahkemesi’nin kurulması ve Mithat Paşa’nın yargılanması hadisesine Mahmud Celaleddin Paşa ve Salih Münir Paşa’nın dahili oldukları vurgusuyla da Jön Türkler tarafından baba oğul kıyasıya eleştirilmiştir.

Avrupa basınında Jön Türk avcısı olarak nitelendirilen Salih Münir Paşa, Jön Türk Devrimi’nin akabinde Eylül 1908’de görevden alınmasıyla II. Abdülhamid dönemindeki etkin politik yaşamı nihayete erdi. Münir Paşa, büyükelçilikten alındıktan sonra değişen imajının tesiriyle İstanbul’a kalıcı olarak dönmedi. Ailesiyle birlikte Paris, Poma ve Cenevre’de yaşadı.

1925 yılında Türkiye’ye dönen Münir Paşa Başvekalet (Osmanlı) Arşivi Tasnif Heyeti Şefliği’nde bulunduğu gibi çeşitli gazete ve dergilerde makaleleri yayınlanır. Bu yazılarda diplomasi, modernleşme, II. Abdülhamid devri, eski İstanbul hayatı ve Paris hatıralarını konu edinmiştir. II. Abdülhamid hakkında yazdıklarında kendi payına bazı hususlara değinmiş ise de devr-i sabıkın politikalarına eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmamış sağlığında olduğu gibi ölümünden sonra da II. Abdülhamid’e olan sadakatini ve kadim hukukunu korumuştur.

Tefrika yazılarının yanı sıra Türkçe ve Fransızca telif ve tercüme türünde kitapları olan Salih Münir Paşa’nın en meşhur eseri 1912’de basılan Diplomasi: Malumat-ı Esasiye’dir. Ömrünü verdiği diplomatlık mesleğindeki tecrübelerinden yola çıkarak kaleme aldığı bu eserde diplomatlığın tanımı, bir diplomatta olması gereken özellikler, diplomasinin incelikleri, dış siyaset, Osmanlı ve Avrupa devletleriyle ilişkileri ele almıştır.

Salih Münir Paşa, diplomasi ve bürokrasideki faaliyetlerinin yanı sıra tıpkı babası Mahmud Celaleddin Paşa gibi güzel sanatlara ve şiire de meraklıydı. Hariciye Mektupçuluğu esnasında -daha sonra Sultan II. Abdülhamid’in saray ressamı olacak- Fausto Zonaro ile dostluk kurmuş ve ona sık sık tablo sipariş etmiştir. Paşa resme olan alakasını ve yeteneğini geliştirmek için Zonaro’dan özel dersler de almıştır. Ancak amatör bir ressam olan Münir Paşa’nın pek fazla yol kat ettiği söylenemez. Resme olan ilgisinin en somut örneği ise bugün Askeri Müze Koleksiyonu’nda bulunan Bedeviler isimli tablosudur. Bu eserde elçiliği döneminde diplomatik vesilelerle ilgilendiği Kuzey Afrika’daki bedevi hayatını tuvale yansıtmıştır. Dost meclislerinde de resim ve musikiye olan hünerini sergilemekten geri durmamıştır.

Diplomat, yazar, amatör ressam, musikişinas Salih Münir Paşa aile yaşamı ve ünlü simalarla olan akrabalık bağlarıyla da dikkat çekmektedir. Eşi Havva Cemile Hanım ile evliliğinden Cemil Münir, Atiye Nimet ve Saliha Kamuran isimli üç çocuğu dünyaya gelir. Saliha Kamuran Hanım Osman Hamdi Bey’in oğlu Edhem Bey ile 1908’de evlenmiş böylece Münir Paşa ve Osman Hamdi Bey dünür olmuştur. Osman Hamdi Bey, Kaplumbağa Terbiyecisi isimli meşhur tablosunun 1907 yılına ait ikinci versiyonunu Fransızca olarak “Münir Paşa’ya muhabbetle yadigâr” ibaresiyle Salih Münir Paşa’ya ithaf etmiştir.

Salih Münir Paşa’nın Tanzimat’tan Cumhuriyet’e uzanan uzun ve çalkantılarla dolu yaşamı 27 Ocak 1939’da İstanbul’da son bulur. Ömrünün son yıllarında yokluk ve sıkıntı çektiği hatta 1937’de Atatürk’e içinde bulunduğu sıkıntılı hali bir mektupla anlatarak eski bir diplomat olarak iş istediği görülmektedir.

Yazarın Osmanlı Arşivi’nden hareketle doktora tezi olarak hazırladığı ve Salih Münir Paşa’yı merkeze alarak imparatorluğun son dönemine ışık tutan söz konusu çalışma Osmanlı diplomasisi, Sultan II. Abdülhamid devri ile Jön Türkler’e dair kaynak bir eser olarak önem taşımaktadır.

#Mahmud Celaleddin Paşa
#Sultanın Sefiri
#Salih Münir Paşa
#Kasım Hızlı
1 yıl önce