|

Üç günlük dünyanın öyküleri

“Bekleme Salonu” ve “Beni Hikayeden Çıkart” isimli öykü kitapları ile tanıdığımız Ali Işık, içerisinde on bir yeni öykünün yer aldığı kitabı “Üç Günlük Dünyanın İkinci Günü” kitabını Pruva Yayınları etiketiyle okuyucu ile buluşturdu.

Latife Beyza Turgut
04:00 - 15/05/2022 Pazar
Güncelleme: 23:22 - 13/05/2022 Cuma
Yeni Şafak

Üç Günlük Dünyanın İkinci Günü
Ali Işık
Pruva Yayınları
2022
88 Sayfa
 Üç Günlük Dünyanın İkinci Günü Ali Işık Pruva Yayınları 2022 88 Sayfa

“Bekleme Salonu” ve “Beni Hikayeden Çıkart” isimli öykü kitapları ile tanıdığımız Ali Işık, yeni kitabı “Üç Günlük Dünyanın İkinci Günü” kitabını yayımladı. “Öykülerimde okur için, kendi yürüyebileceği bir alan bırakmayı önemsiyorum. Hatta bir yerden sonra okurla birlikte yürümek istiyorum” diyen yazarın yeni kitabı da öykü türünde okuyucusuyla buluşuyor. “Uzaklık Yaralar” kitabından sonra yazarın Pruva Yayınları’ndan çıkan ikinci öykü kitabı olma özelliği taşıyan kitap, içerisinde “Hızır mıydı O?”, “Pardon, Sahnedeymişiz”, “Nihayet!”, “Ses ve Siz”, “Dün Bugün Yarın”, “Aynada Kaçak Var”, “Âşıklar Kahvesi Boş Kaldı”, “Doğum Günü”, “Yusuf’u Kuyuda Unuttuk”, “Yarım Yazarlar Mezarlığı” olmak üzere on bir öyküye yer veriyor.

Işık, öykülerinde Hızır, hesap günü, gençlik, ölüm ve diğer dünya kavramlarını okuyucuya sunarak bu kavramları öykü kahramanları üzerinden yeniden tartışmaya açıyor. Yaş aldıkça içlerine düşen yıkımı, “Bir zamanlar olduğu gibi” beraberliğin esenliğiyle aşmanın ne derece mümkün olduğunu sorgulayan öykü kahramanları “Ne ara bu hâle geldik?” sorusuyla karakterleştiriliyor. Üçe bölündüğü farz edilen ömrün, ikinci evresinin serüvenlerinin anlatıldığı öykülerin tematik merkezi iç dünya olarak okuyucuya sunuluyor. Üç günlük dünyanın ikinci gününden öyküler sunan yazar, ne geriye bakmak için geç, ne de ileriyi görmek için erken olan bu günden hikayelerle okuru biraz olsun yaşadığı anın farkına varmaya itiyor.

İlişkilerin, arkadaşlıkların, birlikteliklerin giderek farklılaştığı, âhenksizleştiği, tavsadığı ve yer yer kopmaya başladığı varsıl ve hüzünlü yalnızlıkların herkesi psikologlara düzenli ziyarete zorladığı vaktin öyküleri anlatılıyor Üç Günlük Dünyanın İkinci Günü’nde. Kitabın “Hızır mıydı O?” isimli ilk öyküsünde yaşamak ve var olmak ikilemleri arasında gezinen Musa, Hızır’ını bulurken; bir sonraki öyküde sahnede olduğunu fark etmeyen kimliği belirsiz bir ruh kendini öteki dünya köprüsünde ilerlerken buluyor. Vazgeçme çağındaki yoğun bakım hastası, edinme çağında olan Cansel Hemşire’nin sesinde hayat bulduğu hikayenin ardında bir başka öykünün kahramanı ancak babası vefat ettikten sonra yazdığı romanlarını okumaya karar veren bir oğul oluyor ve kahraman okudukça yazarla -babasıyla- olan bağını keşfediyor.

“Yetmiş yıllık sesler sustu. Ustaların ayağı kesilince nefes alamayacak duruma geldik. Âşıklar kahvesinden nicedir türküler yükselmiyor.

Gönüller küçüldü.

Duvarda asılı sazlar bize bakıyor. Ceset gibiyiz, hepimiz. İstisnasız. Hepimiz, dünyanın pençesine düşmek üzereyiz. Sesimizi duyan âşıklar, kahveye gelsin.

Meydan sessiz kaldı.

Burası dünya. Çok ıssısızlaştı. Herkesin bir sınırı var. Ahenk bozulmadan, ateş sönmeden, şiir tükenmeden, son tel kopmadan; bekliyoruz. Âşıklar Kahvesi boş kaldı.” İnsanları en nazik tabirlerle duvardakiler, kahvedekiler ve dışarıdakiler diye üçe ayıran öykülerin yer aldığı kitap, “Dünya biz yaşarken mi soldu böyle?” sorusunu okuyucuya yöneltiyor. Seslendiği tüm okuyucusunu Âşıklar Kahvesi’ni yeniden şenlendirmeye davet ediyor.

#Ali Işık
#Pruva Yayınları
#Musa
#Hızır
2 yıl önce