|

Yadigar-ı İstanbul

Akkök Yayınları, Sanat Tarihçisi Prof. Dr. Nurhan Atasoy Hanımefendi'nin danışmanlığında Yıldız Sarayı'nın fotoğraf arşivinden derlenen Osmanlı devri fotoğraflarıyla “Yadigar-ı İstanbul” adlı muhteşem bir eser oluşturdu. 358 sayfalık bir kitap haline getirilen fotoğraflar aynı zamanda 16 Mart tarihine kadar Yıldız Sarayı “Silahhane” binasında sergileniyor.

Osman Tanburacı
00:00 - 4/03/2007 Pazar
Güncelleme: 04:07 - 4/03/2007 Pazar
Yeni Şafak
Yadigar-ı İstanbul
Yadigar-ı İstanbul

Dünya incisi kent İstanbul… İnce minarelerine, boğazdaki yalılarına, tarihi kapılarına, pirinç musluklu çeşmelerine, taşına toprağına, hatta hatta bir “senk”ine dünya mülkü feda İstanbul…

Çağ kapatıp çağ açan bir mübarek toprak İstanbul. Ezan sesine kilise çanlarının karıştığı bir müslüman kent İstanbul… Gündüzleri pırıl pırıl bir gökyüzü, geceleri ışıl ışıl sokaklarında dünya insanının ayak izleri olan bir kent İstanbul. Bir geçittir İstanbul mutluluğa giden yolda. Bir fotoğraftır İstanbul ruha ve beyinlere hediye…

İstanbul'u soranlara söylenecek tek söz; “İstanbul anlatılmaz yaşanır” demek olacaktır.

Eskiyi soranlara da; İstanbul fotoğraflarda saklıdır demek en güzeli…


Söz mana, resim hatıra

Şairlere ilham vermiş hep İstanbul…

Yahya Kemal;

Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul…

Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiç bir yer…

Orhan Veli;

İstanbul'da, Boğaziçi'nde,

Bir garip Orhan Veli'yim;

Veli'nin oğluyum,

Tarifsiz kederler içinde.

Diye tanımlamış İstanbul'u. Kimbilir neler hissetmiş Orhan Veli bu dizeleri söylerken? Giderek başkalaşan İstanbul'un yok olacağından mı tarifsiz kederler içinde kalmış acaba? Pek de haksız değilmiş Orhan Veli… Osmanlı döneminden acaba neler kaldı bugün İstanbul'da. Neleri tükettik farkında olmadan. “Yadigar-ı İstanbul” fotoğraf albümü işte bunun ispatı.

Türkiye, “Yadigar-ı İstanbul” ile dev bir eser kazandı. Osmanlı dönemi fotoğraflarının tek tek elden geçirilerek bir kitap haline getirilmesi mükemmel bir girişim. Böyle bir esere omuz verenleri sizlere tanıtmak istiyorum.


Önce Atatürk

Cumhuriyetin kuruluşuyla, Yıldız Sarayı'nın tozlu arşivlerinde kalan ve zaman içinde ziyan olacak bütün eserleri 1924 yılında verdiği bir emirle İstanbul Üniversitesi'ne taşıtan kişi Mustafa Kemal Atatürk. Bugün bilim adamlarına kaynak oluşturmak açısından büyük önem taşıyan Yadigar-ı İstanbul kitabı aslında Atatürk'ün bir eseri… Akkök Şirketler Grubu ve Prof. Dr. Nurhan Atasoy da böylece Atatürk'ün bir vasiyetini yerine getirmiş oluyorlar…

Dayanamıyor; ve 25 senedir bu zahmetli uğraşı sürdüren Prof. Dr. Nurhan Atasoy Hanımefendi'nin elini öperek başlıyorum söyleşiye.

Bu nasıl bir meslek aşkıdır ki hocam, 25 sene resim seçtiniz?

Osmanlı'dan kalan, yerli yabancı 430 fotoğrafçı tarafından çekilen, 36.535 fotoğrafı, 1975'ten bu yana tek tek elden geçirerek anlatılması zor bir görev üstlendim. Her seçtiğim resme dalıp güzel İstanbul'un tarihinde gezindim. Konuyla ilgili herkesle konuştum… Ardı arkası kesilmez telefon görüşmeleri yaptım.

Fotoğrafın icadı; 1839...

Sultan Abdülhamit batıya açık, geleneklerine bağlı bir padişahtı. 1839'da fotoğrafın icadıyla Osmanlı'nın batı kültürü ile kıyaslanması için emir vermiş ve yerli yabancı bir çok fotoğrafçının eserlerini toplatmış. İyi de yapmış, çünkü bu sayede “2010 Kültür Şehri İstanbul” için Akkök Grubu'nun desteğiyle çok faydalı bir eser yarattık. Şimdi Dinçköklere ikinci bir ricayla Yıldız Sarayı'nın kitabına da katkı isteyeceğim.

Başka tesbitleriniz de vardır, aktarır mısınız?

Bizden çok fotoğrafçı çıkmış… Abdullah Biraderler, Bahriye Mektebi Muallimleri, askerler… Sultan Abdülhamit iyi resim çekenleri ödüllendirmiş. Rütbe bile vermiş… Yabancılara resim çekmeleri içini izin vermiş, “başkasının gözüylü kendi ülkesini görmek” istemiş. Onun için de eski İstanbul kartpostalları üzerinde hep yabancı isimler vardır. Abdülhamit diplomalara vesikalık resim şartı getirmiş. Sabıkalıların resmini çektirip kayda almış. Mahkumların, katillerin albümlerini gördüm. Hastaneler, Koğuşlar belgelenmiş,. İtfaiye, Bahriye… Okullar… Okullarda daha çok kız çocukları var, başları açık… Böylece modern Osmanlı İmparatorluğu'nun gücü ispatlanmış. Abdülhamit, ülkesini dünyaya tanıtmak için yapmış bunları ve 1800'lü yılların sonunda hazırlattığı albümleri British Museum'a göndermiş. Osmanlıyı tanıtmak için… Biz ancak bir asır sonra böyle bir kitap yapabildik. Dört kişi birlikte seçtik resimleri. Bu kitap içimde bir yaraydı, başardık. Tesbitim şudur; İstanbul daha iyi korunmak ihtiyacında…

Hangi resimleri seçtiniz?

Prensip koydum, tek konuya eğilmedim, çeşitli yerlerden İstanbul'u temsil edecek fotoğraflar üzerinde durdum. Daha çok dış mekan kullandım. Çok bilinen yerlerden kaçtım. Hepsini bilgisayara yükledim. Sol gözümden oldum…


İstanbul'da değişiklik gördünüz mü?

Önünden her gün geçtiğimiz yerlerin ne kadar değişmiş olduğunu hiç bilmiyoruz ki… Fındıklı, Tophane'de Nüshetiye Camii'nin önünde kocaman bir bina varmış bugün yok! Muvakkıthane'nin yeri değişmiş. Bazı çeşmelerin de yeri değişmiş, oradan alıp öteye koymuşlar. Onları da albüme aldım. Kasımpaşa'daki Kışla binası yıkıldı sanmıştım. Kapısı bile arada kaybolmuş o kadar çok bina türemiş ki etrafında… Boğaziçi'ndeki değişim çok hızlı olmuş.

En önemlisi; Boğaziçi'nde eski bir köşkü olanın eski fotoğrafı varsa inşaat izni veriliyor şimdi. Bu çok önemli. Sosyolojik ve mimari bir katkımız oldu İstanbul'a. Keizer Wilhelm'in yaptırdığı Alman Çeşmesi'nin malzemeleri gemiyle gelmiş. İnşaatın her aşaması fotoğraflanmış… Büyükada'da kayık yarışları yapılmış… Daha neler neler. Bilgilerinize sunulur...



17 yıl önce