|

Yapay Zeka’yla soykırım yapılıyor

Gazze’de yaşananlardan etkilenerek kaleme aldığı “Uyuyamıyorum” başlıklı bir blog yazısı sebebiyle kurusucu olduğu CircleCI şirketinden atılan İrlandalı yazılım mühendisi Paul Biggar, halihazırda İsrail’in tam 6 bin 6 yüz start-up şirketi olduğunu söylüyor. İsrail’in Filistin’de kullandığı yapay zeka teknolojisini de anlatan Biggar, Hamas’a bağlı olduğunu düşündüğü kişileri takip eden bir yapay zeka programı ile ”Bu kişiler evlerine gidince diğer sivillerle birlikte bombalanıyor ” diyor.

Fatma Matur
04:00 - 19/05/2024 Pazar
Güncelleme: 12:08 - 19/05/2024 Pazar
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.

Paul Biggar, NewYork’ta yaşayan, uzun yıllar Silikon Vadisinde çalışmış teknoloji girişimcisi İrlandalı bir yazılım mühendisi. Kendisini, “Esasen yazılım mühendisiyim, bilgisayar bilimleri alanında doktora yaptım. Şu an 1.7 milyar dolar değerindeki CircleCI şirketini kurdum ve geliştirdim ve Cloud için bir programlama dili olan DarkLang’in de kurucusuyum” diyerek tanıtıyor. Ancak bizim onunla tanışma sebebimiz geçtiğimiz Aralık ayında Gazze’de yaşananlardan etkilenerek kaleme aldığı “I Can’t Sleep” yani “Uyuyamıyorum” başlıklı bir blog yazısı. Biggar, kaleme aldığı bu yazı sonrasında kurucusu olduğu CircleCI şirketinin yönetim kurulundan çıkarılıyor. Ancak bu son yeni bir başlangıca dönüşüyor. O blog yazısından sonra birçok kişi Biggar’a ulaşıyor ve Biggar, bu kişilerle “Techforpalestine” adını verdikleri yepyeni bir topluluk kuruyor. Biggar bu topluluğu, “Filistin’in özgürlüğünü kazanmasına yardımcı olmak için projeler üreten ve Filistin’i özellikle Batı’da ve ABD’de teknolojik olarak savunmaya odaklanan bir topluluğuz” sözleriyle tanımlıyor. Biggar ile Filistin’e teknolojik alanda destek vermek için kurduğu Techforpalestine sitesini, İsrail’in teknoloji dünyasındaki varlığını ve Filistin’deki soykırımda kullandığı Lavender Project (Lavanta Projesi) ve Where’s Daddy (Babam Nerede) isimli iki yapay zeka sistemini konuştuk.


Siz İrlandalısınız. Bizler insan olduğumuz için soykırıma karşıyız ancak siz bir İrlandalı olarak işgal ve zulüm (opresyon) kavramlarına bizden daha aşina olmalısınız. İrlandalı olmanızın bu bağlamda Filistin’de İsrail tarafından sürdürülen soykırıma karşı duruşunuzda katkısı olduğunu düşünüyor musunuz?

Sanırım oldu, evet. Ben İrlandalıyım ve hayatımın yarısı orada geçti, orada doğup büyüdüm. İrlanda kültürü büyük oranda zulüm, kıtlık ve göç içerir, bunlar bizim psişemize işlemiş kavramlardır, sömürgeciliğe maruz kalmış taraf olarak bu kavrama da çok aşinayız. Tarih kitaplarımızda, şarkılarımızda bunları öğreniyoruz ve Filistin hakkında okumalar yapmaya başlayınca çok sayıda paralellik olduğunu hemen gördüm.

7 Ekim tarihine kadar Filistinlilerin 76 yıldır maruz kaldığı işgal hakkında bilginiz var mıydı?

Hayır, bildiğim birkaç şey vardı. Büyük Dönüş Yürüyüşü hakkında biraz okumuş ve dehşete kapılmıştım. Açık hava hapishanesi, apartheid gibi ifadeler duymuştum ama 7 Ekim tarihine kadar gerçekte ne olduğunu tam anlamamıştım, özellikle “Nakba” nedir bilmiyordum, İsrail’in bu kadar yakın zaman önce kurulduğunu bilmiyordum.

15 Aralık’ta Filistin’de olanlarla ilgili “Uyuyamyorum” başlıklı bir yazı yazdınız, ardından kurucusu olduğunuz CircleCI şirketinin yönetim kurulundan çıkarıldınız. Bunun olmasını bekliyor muydunuz?

Aslında çok şaşırdım. Benim için risk oldukça düşüktü. CircleCI’daki pozisyonum herhangi bir maaş almadığım bir pozisyondu, finansal olarak bir şey fark etmedi ancak üzüldüm, oradaki rolümü seviyordum.

Finansal olarak etkilenecek olsanız yine de o yazıyı yazar mıydınız?

Evet, yazardım. Daha önce de Silikon Vadisi’ni eleştiren yazılar yazmıştım ve o yazıların kariyerimi nasıl etkilediğini bilmiyorum bile. Ancak bu yazıyı da diğer yazılarımı da yazarken üzerine iki kez düşünmedim.

İsrail karşıtı fikirleri susturmak istiyorlar

Teknoloji dünyasında ve Silikon Vadisi’nde İsrail’in varlığını sormak istiyorum. Siyonistler ve/veya doğrudan İsrail’i destekleyen insanlar ve şirketler ne oranda mevcut? Nasıl bir atmosfer var ve insanlar bu atmosferde Filistin için ses vermeye korkuyorlar mı?

Evet, özellikle Ekim ayında teknoloji dünyasında siyonistlerin çok net açıklamaları oldu ve bir korku kültürü yaratıldı. Bu nedenle Filistin’deki durumu, 7 Ekim öncesini bilen insanlar, risk toleransları yüksek dahi olsa ses çıkarmaya çekiniyorlar. Teknoloji dünyasında siyonistlerin varlığı da etkisi de çok geniş.

Google’da, Yapay Zeka’da, sosyal medyada Filistin’le ilgili konularda bir sansür ve dezenformasyon olduğunu fark ediyoruz. Bu gerçek mi yoksa durumu abartıyor muyuz?

Bu son derece gerçek. ABD’deki mekanizmalardan bir ADL (Anti Defamation League, Karalama Karşıtı Birlik olarak da geçen Siyonist kuruluş) görünürde antisemitizmle savaşan bir organizasyon ancak kamuya açık ve özel bildirilerinde İsrail karşıtı fikirleri susturmak istedikleri konusunda çok netler, TikTok yasağının arkasında da onlar var. 2017 yılında Silikon Vadisi Kontrol Merkezi diye bir yer kurdular. Bir grup yazılım mühendisi, veri bilimcisi ve politikacıdan oluşan bu merkezde bütün sosyal medya şirketleri ile çalışıyorlar. ADL CEO’su Jonathan Greenblatt merkezi böyle tanımlıyor ve bu teknoloji dünyasında oluşturdukları baskının yalnızca küçük bir bölümü. Birçok sosyal medya şirketinde üst düzey konumlarda İsrailliler var. Örneğin Linkedin’de Tomer Cohen adında bir yönetici var ve eski IDF ve Unit 8200 (İsrail İstihbaratının siber saldırılardan sorumlu birimi) mensubu. Linkedin’de çalışan çok sayıda kişiden aldığım bilgiye göre bu adam 7 Ekim’den bu yana Filistin destekçisi tüm içerikler için tek başına bir baskılama makinesi gibi hareket ediyor. Benzer biçimde Meta’daki en kıdemli isimlerden biri Guy Rosen; o da eski IDF ve Unit 8200 mensubu ve şu an Meta’da Bilgi Güvenliği’nin başındaki kişi. Meta’da çalışanların ifadesine göre oradaki en baskılayıcı isimlerden de biri aynı zamanda. Meta’nın zaten hep anti-siyonizm karşıtı politikaları vardı, halihazırda denetim komitelerinin “Nehirden Denize” ifadesini kontrol etme sürecini başlattığını duyurdular, bu ifadeyi yasaklayıp yasaklamayacaklarına karar verecekler. Ayrıca İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından da belgelenen bariz baskılar uygulanmakta. Yani evet, bunu kesinlikle uydurmuyoruz, abartmıyoruz, Filistin’e destek veren içeriklere sansür tüm sosyal medya şirketlerinde yaygın olarak var.

Ürettikleri Yapay Zeka ön yargı içeriyor

Bu durumda Yapay Zeka’da da durum aynı olmalı değil mi? Yapay Zeka’nın Filistin konusundaki önyargılı ve ayrımcı tutumu da gerçek. Birkaç hafta önce Martin Ford ile röportaj yaptım ve Yapay Zeka’nın yakın gelecekte elektrik gibi vazgeçilmez ve yaygın kullanımlı olacağını söyledi. Bu kadar temel bir şey önyargılı ve ayrımcı olacaksa, bunun sonuçları nasıl olur?

Bu çok büyük bir endişe sebebi. Yapay Zeka temelde ona sunulan girdilerin önyargılarını, metinleri, verileri özümsüyor. Sosyal adalet gibi birçok alanda bunu görüyoruz, önyargı girdisi, önyargı çıktısına sebep oluyor. Bunu Meta’da çok kez gördük, örneğin bir süre Filistinli yazdığınızda Filistinli teröristler olarak çevriliyordu. Fakat geniş dil modelleri, örneğin ChatGPT, birkaç kelimenin çevirisinden çok daha fazlasını yapıyor. Sorun çeviri olsa düzeltmek kolay olurdu. Ancak ChatGPT gibi modellerde, sistemin nasıl çalıştığını kimse tam olarak bilmiyor. ChatGPT’nin nasıl çalıştığı, mantık yürütüp yürütmediği, dünyanın nasıl işlediği hakkında bilgisi olup olmadığı hakkında bir sürü fikir uyuşmazlığı var fakat nasıl çalışırsa çalışsın, içerdiği önyargı her yerden bir şekilde hep açığa çıkacak. Bu durumun azınlık olan, sesini duyuramayan, ayrımcılığa uğrayan insanlar için, Araplar, Müslümanlar, siyahiler, Rohingya Müslümanları için çok büyük etkileri olacak.

Peki, biraz da Filistinliler’e teknolojik alanda destek vermek için kurduğunuz techforpalestine (https://techforpalestine.org/) sitesinden bahsedebilir miyiz? Siteyi kurmaya nasıl karar verdiniz ve bu ekibe dahil olmak isteyenler neler yapmalı?

Techforpalestine 25 kişilik bir grup tarafından kuruldu. Gruptaki herkes Filistin’e destek vermek için boykot projeleri, savunma projeleri, ateşkes dilekçeleri yazma gibi bazı projeler yapıyorladı. Site benim blog yazımdan kısa süre sonra açıldı, şimdi destek veren 6 bin kadar insan var. Katılmak isteyenler sitemizin GetInvolved kısmından kaydolup projelerimize gönüllü olarak dahil olabilirler. Techforpalestine’ın temel amacı ve işlevi Filistin’le ilgili projeler üretmek ve bunları desteklemek. Gönüllü olarak bunlara dahil olmak mümkün.

Yapay Zeka ile masum insanlar hedef alınıyor

İsrail’in Filistin’deki saldırılarda kullandığı Yapay Zeka sistemi olan Lavanta Projesi nedir peki? Bu konuda hiçbir şey bilmeyen birine anlatır gibi tanımlayabilir misiniz?

Lavanta Projesi’ni önce kavramsal olarak anlatıp sonra daha iyi anlaşılması için bir metafor üzerinden açıklayacağım. Lavanta Projesi, İsrail tarafından kullanılan ve bombalanacak hedeflerin listesini oluşturan bir Yapay Zeka programıdır. Sözde, Hamas komutanlarının hareketlerini temel alan verileri Hamas’taki militanları ya da militan olduğuna inandığı kişileri tanımlamak ve ardından onları bombalamak için kullanır. Lavanta Projesi ile tanımlanan kişiler, bu programla birlikte çalışan Where’s Daddy (Babam Nerede) adlı başka bir Yapay Zeka programı ile takip ediliyor, evlerine girdiklerinde bu kişiler İsrail tarafından bombalanıyor. Bu sayede takip edilen kişiyle birlikte mümkün olduğunca fazla sivil de öldürülmüş oluyor. Bunu bir metaforla anlatmam gerekirse, Lavanta Projesi bir öneri algoritması. Instagram ya da Netflix’in önerilerde bulunması gibi, Lavanta Projesi’nde Yapay Zeka araştırmaya dayalı olmayan verileri baz alarak öldürülecek insanları öneriyor. Benzer biçimde bazen Netflix kötü filmler ya da size ilgi çekici gelmeyen içerikler önerir. Yapay zekanın temelde yaptığı şey de aynı, yalnızca öneride bulunmak. Araştırma yeterliliği yok, bu insanların kim olduğunu bilmiyor, kişiler yapay zeka için sadece bazı sayılardan ibaret. Pre-crime (suçların gerçekleşmeden önlenmesi ve suçlunun suç işlemeden cezalandırılması) gibi bir kavram. En temelden kusurlu bir program. Bu sistemin gerçekten işe yaraması mümkün değil. İsrail programın yüzde 90 doğruluk oranı olduğunu iddia ediyor ki bu da tamamen palavra. Lavanta Projesi aslında İsrail’e soykırım yapmak için makul düzeyde inkâr (plausible deniability) imkânı veren bir sistem. Bunu ben Yahudilerin yaşadığı soykırımdaki trenlere ya da gaz odalarına benzetiyorum. Almanların insanları sokaklarda, elle, silahla öldürmeleri mümkündü fakat bunu soykırım haline getiren otomasyon sistemi oldu. Lavanta Projesi aynı şeyi temsil ediyor. Makul düzeyde inkâr sağlıyor, bunları makine yaptı dedirtiyor. “Evet bu insanları havaya uçurabiliriz çünkü makine bunun uygun olduğunu söyledi” diyorlar. Benzer bir makul düzeyde inkâr politikasını yardım kapılarında uyguluyorlar, yardımların girmesini engelleyen, kapıları bloke eden vatandaşları var ve bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok deyip işin içinden çıkıyorlar. Aynı şekilde ikili kullanım sistemi (İsrail’in sivil kullanıma uygun maddeleri, askeri olarak da kullanılabilir diyerek bloke etmesi, bunların girişine izin vermemesi) diye bir sistemleri var. İkili kullanım listeleri ile tırların taşıdığı şeylerin tümünün girişine engel oluyorlar. Bunların tümü soykırımı mümkün kılmak için makul düzeyde inkâr politikalarının bir parçası.

Yapay Zeka takip için geçerli bir yöntem değil

Peki, yapay zekanın bu insanları hedef olarak belirlerken kullandığı kriterler neler?

Bu tam olarak bilinmiyor. Bununla ilgili yayınlanan bir makalede binlerce veri olduğundan bahsediliyor. Bunlardan bazıları kişilerin dahil olduğu WhatsApp grupları, telefon numaralarını ya da adreslerini ne sıklıkla değiştirdikleri gibi veriler. Bu, programın ne kadar kusurlu olduğunu bir ölçüde gösteriyor aslında. Eğer Yapay Zeka’yı bir kara istilası yapmadan ya da büyük bir bombalamadan önce insanların nasıl yaşadığına göre eğitiyorsanız, ona öneriler veriyorsanız ve çıktıları işgalden ya da bombalamadan sonra tahminlerde bulunmak için kullanıyorsanız bu güvenilir bir sistem olamaz. Çünkü insanların telefonlarını değiştirme sıklığı evlerinin bombalanıp bombalanmadığına bağlı olur. Evleri bombalandıysa ya da zorla evlerinden çıkarıldılarsa, telefonlarını ya da adreslerini değiştirmeleri daha olası hale gelir. Yapay Zeka’nın Hamas’ı takip etmek için kesinlikle güvenilir ya da geçerli bir yöntem olmadığı açıkça ortada.

İsrail bu soykırım sırasında Yapay Zekayı kullanmakla kalmıyor, Yapay Zeka’nın tanımladığı hedefleri bombalarken sivil can kaybını artırmak için güdümsüz bombalar kullanıyor. Bunun ne demek olduğunu açıklar mısınız?

Tabi, İsrail Refaat Alareer’ı öldürmek için hassas güdümlü bir bomba kullandı. Bu bomba spesifik olarak Alareer’ın yaşadığı daireyi hedef almıştı ve bütün binayı havaya uçurmadı, dairenin bulunduğu katın tamamını havaya uçurmadı, Alareer’ın dairesine odaklanmış bir bombaydı. İsrail halihazırda hassas güdümlü bombaları yalnızca üst düzey hedefler için kullanıyor. Çünkü bu bombalar maliyetli. Bunun sonucu olarak da İsrail’e göre daha “düşük değerdeki” kişiler için güdümsüz bombalar kullanılıyor ve güdümsüz bombalar çok daha geniş alanları havaya uçuruyor ve çok daha fazla insanı öldürüyor. Konuşulması gereken bir şey de şu. Eğer bir sistem birinin isminin veriyor ve siz de “Bu kişi üzerinde güdümsüz bomba kullanacağız çünkü değerli bir hedef değil” diyorsanız, o zaman sistem bu kişilerin ismini neden veriyor? Güdümsüz bomba kullanma fikrinin bile tek başına korkunç insani sakıncaları var.

Bir röportajınızda Filistinliler’in teknoloji alanında var olmadıklarını çünkü geçen yüzyılın büyük bölümünde mahkum olduklarını söylüyorsunuz. Ancak dışarıdan bakınca teknoloji dünyasında sadece Filistinliler’in değil birkaç millet dışında yoğun olarak başka kimsenin olmadığı görülüyor. Gelecekte bu alanda daha fazla rol almak için neler yapmamız gerek?

Silikon Vadisi’nde çalışanların çoğu Amerika’daki üniversitelerden işe alınıyor. Bu nedenle Ivy League’deki üniversitelerden birine gitmek bir seçenek olabilir. Diğer bir yol ise bir start-up kurmak ve Silikon Vadisi’nde kalmak olabilir. Aslında daha önemlisi şu, Biz Silikon Vadisi’nin dünyanın teknoloji merkezi olmasını istemiyoruz, dünyanın farklı bölgelerine yayılmasını istiyoruz ki bu kadar büyük bir güç bu kadar küçük bir grup insanın eline kalmasın. Bunun için sermaye gerekli. Her teknoloji şirketi bir noktada bir start-up idi. Google, 1998’de 1 milyon dolar toplayarak kuruldu, Meta, 2005 yılında Facebook iken 500 bin dolar topladı. İsrail’in halihazırda tam 6 bin 6 yüz start-up şirketi var. Yoğun bir şekilde start-up’lara yatırım yapıyorlar. Aynı dev yatırımları yaparlarsa diğer ülkelerin de bunu başarmaması için hiçbir sebep yok.

Savaş teknolojisini Filistin üzerinde test ediyorlar

Her yönüyle aklımızın almadığı bir kötülüğe şahit oluyoruz. Savaşta test edilmiş (battle tested) ne demek?

Savaşta test edilmiş, İsrail teknolojisi söz konusu olduğunda sık sık bahsedilen bir terim. İsrail silah ve siber güvenlik şirketleri savaşta test edilmiş terimini sıklıkla nasıl Filistinliler üzerinde test ettikleri sistemler kurduklarını anlatmak için kullanıyorlar. Bu ister bir gözetleme aracı olsun, ister bir robot helikoptere ya da Drone’a bağlı bir keskin nişancı tüfeği olsun, ya da Lavanta Projesi gibi bir Yapay Zeka sistemi olsun, savaşta test edilmiş demek, bunların Filistinliler üzerinde kullanılıp test edildiği demek. Bu terimi kullanabiliyor olmalarının sebebi ise İsrail’in teknoloji alanındaki kişilerinin çoğunun Unit 8200’de çalışmış kimselerden oluşması. Önce askeri hizmette, Unit 8200’de çalışıyor, oradan da İsrail’deki teknoloji şirketlerine, start-up’lara ve büyük teknoloji şirketlerine ve aynı zamanda Silikon Vadisi’ne aktarılıyorlar.



#Filistin
#Gazze
#Yapay Zeka
15 gün önce