|

Yapım aşamasındaki despot: Muhammed bin Selman

Tarih, muhalefetin acımasızca bastırılmasının, yaygın bir hoşnutsuzluğu korkunç sonuçları olan bir kaynama noktasına taşıdığını gösterdi. Kral Selman, İran Şahı’na ne olduğunu hatırlayacak yaşta. Hatırladıklarını, en çok sevdiği oğluyla paylaşmalı.

Haber Merkezi
04:00 - 28/10/2018 Pazar
Güncelleme: 04:16 - 28/10/2018 Pazar
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Dilip Hiro

Suudi kadınlara araba sürme yasağı Haziran ayında sona erdiğinde, bütün dünya bunu, yeni Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın modernleştirme, özgürleştirme ajandasının bir parçası olarak resmetti.

Fakat yetkililer, kadın aktivistlerin lehte konuşmamalarını emretti. Onların bu körelmiş mesajı, kadın aktivistlerin kampanyası sonucu değil, Kral Selman ve veliaht oğlunun bir armağanıydı. Aslında, hükümet bu aktivistlerin 11’ini bir ay önce tutuklamıştı. Dört tanesi serbest bırakıldıysa da, geri kalan yedi kişi, yetişkin kadınları yasal reşit olarak gören kadın vesayet sisteminin kaldırılmasını talep eden bir dilekçeyi imzaladı. Haklarında bir suçlama olmadan gözaltında tutuluyorlar ve 25 yıla kadar bir hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilirler.

Böylelikle, olan şey, reformla ilgili değil, her zamanki gibi daha çok iş gibiydi. Veliaht Prens, pek çok açıdan önceki yöneticilere göre zaten çok daha fazla despottu; bu yüzden İstanbul’daki Suudi konsolosluğundaki Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasını çevreleyen olaylar, ilk ortaya çıktığındaki kadar şok edici olmasa gerek.

GAZETECİLİKTEN MEN EDİLDİ

2017 yazında, 30 Suudi din adamı, yazar ve aydın, Muhammed Bin Selman tarafından yönetilen Kraliyet Sarayı’nın politikalarına karşı olduklarını ifade ettikleri için hapse atıldılar. O zamanlar, kendisinin tutuklanmasının da yaklaştığını hisseden Kaşıkçı, Washington’a kaçtı. 30 yıl boyunca seçkin bir gazeteci ve editör olan Kaşıkçı, ABD Başkanı Donald Trump’a yaptığı eleştiriden sonra, Aralık 2016’da (Suudi Arabistan’da) makale yayınlamaktan veya TV’ye çıkmaktan men edildi.

Washington Post’taki yazılarında Kaşıkçı, Riyad’ın Katar’a yönelik diplomatik ve ticari ablukasına, Lübnan Başbakanı Saad Hariri’ye (daha sonra geri çektiği) istifa baskısı yapmasına ve muhalefet ve medya üzerindeki baskılarına şiddetle karşı çıktı.

Ocak 2015’te Veliaht Prens Selman bin Abdülaziz’in tahta geçişinden önce Suudi monarşisi, gönülsüz bir şekilde, kurumlaşmamış Vahhabi din adamlarına bir alan bıraktı ve muhalifleri korkutarak, nakit bağışlarla üye olarak seçerek, ve yabancı merkezli muhalifleri ise periyodik kaçırmalarla susturdu. Bin Selman’ın hızlı yükselişiyle bu değişti.

TÜM GÜÇ MERKEZLERİ ELİNDE

Muhammed bin Selman, sadece hükümetteki -Savunma, Ulusal Muhafızlar, İçişleri Bakanlığı ve istihbarat teşkilatları- değil, aynı zamanda dünyanın en büyük petrol şirketi Suudi Aramco’nun yanı sıra inşaat ve medya alında da tüm güç merkezlerini ele geçirdi. Bin Selman, bunu Kasım 2017’de babasının onayladığı, görünüşte popüler bir yolsuzlukla mücadele kampanyasının başlatıldığı kisvesi altında Riyad’daki gösterişli Ritz Carlton Oteli’nde 326 iş adamı ve prensi gözaltına alarak başardı.

Böylece krallığın en üst düzey ikilisi, aralarında eski Kral Abdullah’ın torunları da dahil olmak üzere yükselen rakiplerini elemiş oldu. Kral Abdullah’ın oğlu Prens Mutaib, Ulusal Muhafızlar Komutanlığı görevinden azledildi.

Net 17.4 milyar dolar gelire sahip en zengin Suudi olan Prens El Velid bin Talal, yaklaşık 12 hafta boyunca Ritz-Carlton’da hapis tutuldu. Sonunda, açıklanmayan bir anlaşmaya varıldıktan ve bir TV röportajına “Her şey yolunda” mesajı verdikten sonra serbest bırakıldı. Prens El Velid’in geniş malikanesi, silahlı muhafızların kullanımına verildi. Serbest bırakılan diğer tüm tutuklular gibi, El Velid de ayağına elektronik kelepçe takmak zorundaydı. Böylelikle hareketleri takip edilebilecekti.

Gizli servis, Ocak ayında 11 prensi, eski Riyad’daki tarihi Kasr-ı Hüküm isimli kraliyet sarayından ayrılmayı reddettikten sonra tutukladı. Prensler, yüksek güvenlikli el-Hayer Hapishanesi’nde tutuldu. Prensler, hükümetin prenslerin faturalarını ödemeyi bırakacağı bir kararnameye itiraz etmek için toplanmışlardı.

TOTALİTER REJİMİN KURBANLARI

Gözaltına alınan kadın hakları aktivistleri, devlet güdümlü gazetelerde suçlandılar. Gazeteler, kadınları, vatana ihanet kampanyası yapmakla suçladı ve Katar tarafından finanse edildiklerini ima etti.

Sempatizanları ve uluslararası insan hakları örgütleri sayesinde, kadın hakları savunucları göz önünde tutuldu. Ancak tam tersine, muhalif din adamları, yazarlar ve entelektüellerin kaderi bilinmemektedir. Aynı şekilde, Ritz-Carlton’da tutulan ve daha sonra geleneksel hapishanelere transfer edilen, resmi baskı ve tehditlere direnecek kadar cesur 56 tutuklunun da durumu bilinmemektedir. Bu zulüm gören gruplar, 33 yaşındaki Bin Selman’ın yapım aşamasında olan totaliter rejiminin erken kurbanları olarak, var olmayan kişilere dönüştüler.

Ancak tarih, muhalefetin acımasızca bastırılmasının, yaygın bir hoşnutsuzluğu korkunç sonuçları olan bir kaynama noktasına taşıdığını gösterdi. Kral Selman, İran Şahı’na ne olduğunu hatırlayacak yaşta. Hatırladıklarını, en çok sevdiği oğluyla paylaşmalı.

#Muhammed bin Selman
#Suudi
5 yıl önce