|

Yasınızı sosyal medyada tutmayın

Ülkemizin yaşadığı büyük depremin ardından yas sürecini adeta dijitalleştirdik. Sosyal medyada tuttuğumuz bu yas amacından uzaklaştığı için ruhumuza zarar veriyor. Psikoterapist Dr. Mustafa Ulusoy, “Yas tefekkürü de gerektirir. Sosyal medya işte tam bu ruh uyanıklığını, tefekkürü baltalar” ifadelerini kullanıyor.

Merve Akbaş
04:00 - 12/02/2023 Pazar
Güncelleme: 23:42 - 11/02/2023 Cumartesi
Yeni Şafak
Sosyal medyada tuttuğumuz yas amacından uzaklaştığı için ruhumuza zarar veriyor.
Sosyal medyada tuttuğumuz yas amacından uzaklaştığı için ruhumuza zarar veriyor.

Geçtiğimiz hafta Kahramanmaraş merkezli meydana gelen depremler 10 şehrimizi etkiledi. Şu an binlerce binanın hasar aldığını ve maalesef binlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiğini biliyoruz. Yapılan önemli çalışmalar neticesinde Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Gaziantep ve Adana’da enkaz altında kalan birçok yaralı sağ olarak kurtarıldı. Bilanço netleşirken, bizler yaşananları anlamak ve bir nevi yas tutmak için sosyal medyayı kullanıyoruz. Haberleri paylaşmak, duygularımızı yazmak, yeni gelen bilgilerin yer aldığı post’ları “beğenmek” bu yas sürecine dahil gibi duruyor.

YAS TUTMA ŞEKLİMİZ DEĞİŞTİ Mİ?

Doğrusu teknolojinin yas tutma şeklimizi inkâr edilemez bir şekilde değiştirdiğini söyleyebiliriz. Anılarımız gibi acılarımız da dijitalleşti. Bu nedenle duygularımızı beğeniler, tıklar veya emojiler üzerinden belli etmeye çalışıyoruz. Peki bu ne kadar doğru bir davranış? Sosyal medyada yas tutmak bize iyi geliyor mu? Yoksa bu platformlardaki haber akışına dahil olmak, durumu hem bizim hem toplum için daha mı kaotik bir hale getiriyor? Sosyal medyada yas tutmak gerçek bir yas süreci sayılır mı? Yoksa sosyal medya akışı ruh sağlığımızı daha kötü bir hale mi getirir? Bu konuyu üç farklı uzmana sorduk.

Mustafa Ulusoy

TEFEKKÜRÜ BALTALIYORUZ

Psikiyatrist ve psikoterapist Dr. Mustafa Ulusoy “Yas sessizce, içinize kapanarak yaşanır” diyor ve konuyu şu şekilde değerlendiriyor: “Yasın bir işlevi, dünyada kaybetmeye kendimizi hazırlamaktır. Bu hayatta eninde sonunda hepimiz kaybederiz. Yas bu çerçevede bir tefekkürü de gerektirir. Sosyal medya işte tam bu ruh uyanıklığını, tefekkürü baltalar. Sosyal medyayla yas tutulmaz. Sosyal medya tam da sizi acınızla baş başa bırakmamak için vardır. Hele bir de abuk sabuk paylaşımlar, yönlendirici yalan yanlış bilgiler olunca içinizdeki üzüntüye gereksiz bir de öfke biner. Hele olaylar siyasi çizgide ele alınınca artık acınızı yaşayıp, dünyanın fani, insanın ölümlü, insanın sonsuz aciz, insanın fıtraten mükerrem bir varlık olarak başkasını da düşünen yanını keşfetme imkânı iyice ortadan kalkar.” Dr. Ulusoy bu noktada haber izlememeyi, sosyal medyayı takip etmeyeyi bunun yerine yardım kammpanyalarına katılmayı tavsiye ediyor. Dr. Ulusoy şunları söylüyor: “Benim tavsiyem şu olur: Haber seyretmeyin, video, fotoğraflara bakmayın, maddi yardım yapın, STK’lar ile çalışma veya ilişkide olma imkânını kullanın, içinize çekilin ve acınızı, üzüntünüzü yaşayın, dua edin. İlla da dua edin. Ölenler, yok olup gitmediler, manevi şehit olarak öte dünyaya alındılar ve ölseler de onlara okuyacağımız Kur’an ile onlara hâlâ yardım edebiliriz.”

Gökhan Ergür

ÖNCELİĞİMİZ YARDIM OLMALI

Klinik psikolog Gökhan Ergür de şu an afetzadeler için bir şey yapamıyor olanların kendilerini çaresiz hissettiğine vurgu yapıyor. Ergür şunları anlatıyor: “Deprem bölgesinden uzakta olanlar, oradaki afetzedeler için bir şeyler yapmaya uğraşıyor çünkü kendimizi çaresiz hissediyoruz. Yapılan maddi yardımlara ek olarak sosyal medya üzerinden de bu insanî seferberliğe katkı sunmaya çabalıyoruz. Fakat burada gözden kaçırmamamız gereken bir husus var önceliğimiz ilk aşamada muhakkak elimizden geldiğince yardım etmek, yardım kuruluşlarıyla irtibata geçmek yardımların oraya ulaşmasını sağlamak. Yani etkin bir biçimde afetzedeler için mücadele etmek. Ve tüm bunlardan sonra sosyal medya üzerinden birlik, beraberliği yaymak, doğru haberleri paylaşarak acıyı azaltmak görevimiz olmalı. İç huzuru sağlamak, gönlümüzü rahatlatmak ve bir şeyler yaptım hissiyatına kavuşmak için sadece mesaj atıp kenara çekilmek ya da acıyı paylaşmak elbette bir yöntemdir ama afetzedelere ne kadar faydası olduğu tartışılır.”

YÜZ YÜZE OLMAK GEREKLİ

  • Duyguların artık sosyal medyaya taşındığına dikkat çeken Ergür, şu ifadeleri kullanıyor: “Mutluluklar, sürprizler, üzüntüler, vicdan azapları, endişeler kısacası insana dair tüm insanî süreçler dijital dünyada yaşanıyor, buna elbette yas süreci de dahil. Yas sürecinde önemli olan şey karşı tarafın acısını sahici bir şekilde paylaşmaktır. Onun gözlerinin içine bakarak, sarılarak, omzuna dokunarak, sessizce dinleyerek bu süreci yaşamak önemli. Elbette sosyal medya üzerinden de insanların yas süreçlerine destek olmaya çalışabiliriz, onlara yalnız olmadıklarını anlatabiliriz ama bu süreç oldukça hassastır ve tavsiyem bu acıların ve sağaltımın yüz yüze yaşanması gerektiğidir.”
Ayşe Kaya Göktepe

Depremzedelere yardım için bunlara dikkat

Klinik psikolog Dr. Ayşe Kaya Göktepe ise kendi ruh sağlığımızı korumanın da meselenin önemli bir aşaması olduğunun altını çiziyor: “Depremde zarar görenler için hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapmak istiyoruz. Ancak dikkat etmemiz gereken bazı hususlar var. Öncelikle sosyal medyada doğru haber kaynaklarını kullanmaya dikkat etmemiz oldukça önemli… Çok fazla haber içeriğine maruz kalmak bizim de travmatize olmamıza neden oluyor. Şu an maalesef 13 milyon insanımızın bu durumla mücadele ettiğini biliyoruz. Şayet biz bu insanlara yardım etmek istiyorsak öncelikle kendi ruh sağlığımızı koruyarak ayakta kalmalıyız. Hepimiz üzülüyoruz, öfkeleniyoruz, kaygılanıyoruz belki hayal kırıklığı yaşıyoruz. Bunların bedensel karşılıklarını da yaşıyor olabiliriz. Uyku bozukluğu, iştah dengesizliği gibi... Elbette hepsi şu anda normal ve kaybımız azaldıkça bu semptomlar da azalacak. Dikkat etmemiz gereken şu; duygularımızı yakınımızdakilerle paylaşmalıyız fakat bunu yaparken başkalarına da zarar vermemeliyiz.”

SOSYALLEŞMEK YASI KOLAYLAŞTIRIYOR

Sosyalleşmenin yas sürecini kolaylaştırdığına dikkat çeken Dr. Ayşe Kaya Göktepe, “Sosyalleşme yas sürecini kolaylaştıran bir yöne sahip ve yardımlaşarak güvende hissedip iyileşebiliriz. Ancak sosyal medyada yüz yüze olmadığımız bir insan grubu var ve sözümüzün nereye gideceğini bilmeden söylediğimiz her bir söz başkasının ikincil yaralanmasına yol açabilir” ifadelerini kullanıyor. Bize göre önemli olan başkasına göre önemli olmayabileceğine dikkat çeken Dr. Kaya Göktepe şunları ekliyor: “Ancak bu diğerini değersizleştirerek yaralamaması gerekir. Zira kriz durumunda ve kayıplara verdiğimiz tepkiler de parmak izimiz kadar kendimize özeldir.”


#Deprem
#Sosyal Medya
#Psikoloji
1 yıl önce