|

Yeni bir 'Alien' çekmenin eşiğine kadar gelmişken...

Bilim-kurgu ve fantezi sinemasına olanca düşkünlüğümle ifade etmeliyim ki bu güzelim hikâyeye gerçekten çok yazık olmuş. Hele de Hollywood'daki onca eski ve yeni senarist 2000'lerin başından beri acınası bir 'konu bulma kabızlığı' içindeyken! Kazak yapımcı Timur Bekmambetov ve sinemanın başkentindeki ilk yönetmenlik denemesi için kendisine şans tanıdığı İspanyol uyruklu çömezi Gonzalo López-Gallego, bilim-kurgu sinemasının tarihinde yepyeni bir kilometre taşı oluşturabilecek potansiyele sahip zımba gibi bir senaryoyu, 'found footage' (buluntu görüntülerden oluşma film) gibi geçmişte ancak belli sayıda yapımda etkili olabilmiş, manevra alanı son derece dar bir anlatım tekniğine kurban etmişler.

Ali Murat Güven
00:00 - 24/03/2012 Cumartesi
Güncelleme: 22:51 - 23/03/2012 Cuma
Yeni Şafak
Yeni bir 'Alien' çekmenin eşiğine kadar gelmişken&
Yeni bir 'Alien' çekmenin eşiğine kadar gelmişken&
alimuratg@yahoo.com


ÖLÜM YOLCULUĞU (APOLLO 18)

Yapım Yılı ve Ülkesi:
2011, ABD yapımı
Türü ve Süresi:
Bilim-kurgu, 86 dakika
Bütçesi:
5 milyon Amerikan Doları
Gösterim Formatı:
35 mm standart sinema filmi
(Dijital tabanlı çekim)
Perdedeki Resim Oranı:
1.33:1
Türkiye'de Gösterime Sunulan Kopya Sayısı:
30
Seslendirme Dili:
İngilizce
(Ülkemizde Türkçe altyazılı olarak gösterilmektedir)
Yönetmen:
Gonzalo López-Gallego
Senarist:
Brian Miller
Görüntü Yönetmeni:
José David Montero
Özgün Müzik Bestecisi:
Harry Cohen
Kurgucu:
Patrick Lussier
Yapım Tasarımcısı:
Andrew Neskoromny
Sanat Yönetmenleri:
Peter Bodnarus, Tyler Bishop Harron
Set Dekoratörleri:
Erik Gerlund, Oliver Zentner, Ugo Serrano
Kostüm Tasarımcıları:
Kate Main, Cynthia Ann Summers, Beverley Wowchuk
Oyuncuları:
Warren Christie (Ay modülü pilotu Binbaşı Benjamin “Ben” Anderson), Lloyd Owen (Komutan Nathan “Nate” Walker), Ryan Robins (Kumanda modülü pilotu Yarbay John Grey), Michael Kopsa (Savunma Bakanı Yardımcısı), Andrew Airlie ( Yer Kontrol Merkezi Şefi), Ali Liebert (Nate'in kız arkadaşı), Erica Carroll (John'un nişanlısı), Kurt Max Runte (Laboratuar Teknisyeni)
İthalatçı Şirket:
r Film ve Mars Entertainment Group işbirliğiyle
Dağıtıcı Şirket:
Pinema film
İçerik Uyarıları:
Filmde hiç bir cinsellik/çıplaklık teşhiri yok. Ancak, konusu ve genel atmosferi itibarıyla ilköğretim çağındaki sinemaseverler için ürkütücü olabileceğinden, 13 yaşından küçük izleyiciler için uygun bir yapım değildir.
Ailece izlenebilir mi?
/ ŞARTLI EVET /
13+
(Ailenin küçük üyelerinin 13 yaşında ve daha büyük olması şartıyla)
Filmin Yeni Şafak-Sinema Puanı:
(4 yıldız üzerinden)
* * 1/2
Resmî İnternet sitesi ve Fragmanı:

:::::::::::::::::::::::::::::

FİLMİN KONUSU:
Amerikan Uzay ve Havacılık Kurumu
NASA
'nın
1970
'lerin başında yaptığı resmî açıklamaların aksine,
Ay
'a
1974
yılında
“Apollo 18”
aracıyla bir insanlı uçuş daha gerçekleştirilmiştir. Bu olay, varlıkları şimdiye kadar hiç bilinmeyen bazı görüntü kayıtlarının bulunmasıyla gün ışığına çıkacaktır.
“Çok gizli”
ibareli o kayıtlarda, insanoğlunun
Ay
'a
1970
'lerden sonra bir daha neden hiç gitmediği sorusunun da dehşet verici cevabı yer almaktadır.

:::::::::::::::::::::::::::::

Eğer ki ben
“Ölüm Yolculuğu”
nun senaryo yazarı
Brian Miller
olsaydım ve yazdığım bu son derece özgün, her aşamasıyla gayet tırstırıcı ve izleyicinin sinirlerini keman yayı gibi germeyi peşinen vaad eden hikâyeden baş yapımcı
Timur Bekmambetov
ile
İspanya
'dan
Hollywood
'a parlatmak üzere getirttiği çömezi
Gonzalo López-Gallego
'nun çektiği filmin stüdyo gösterimine katıldıktan hemen sonra, daha evime bile gitmeden, elime geçirdiğim ilk sopayla ikisine de çok sağlam bir kötek atardım. Ha, elemanlar dayağı yerken
“Ne yapalım, paramız ancak bu kadardı. Senaryonu alışıldık şekilde dramatize etmeye gücümüz yetmediği için, biz de olayları 'sonradan bulunmuş kaset' esprisi üzerinden anlatmayı denedik”
şeklinde bir savunma getirmeye kalkıştıklarında da
“O zaman hiç çekmeseydiniz bari şapşal adamlar, bu güzelim hikâyeyi bilim-kurgu türünün inceliklerini sizden daha iyi bilen bir ustaya verseydim de o çekseydi”
diyerek avazım çıktığı kadar bağırırdım.
Bu öfke, bu hiddet neden derseniz,
5 milyon dolarlık
zayıf bir yatırımın sonucunda ortaya konulan sonuç, öyle böyle değil,
Miller
'ın engin hayâl gücü ve emeği dikkate alındığında gerçekten de
“dağın fare doğurması”
ndan farksız. Bilim-kurgu, özellikle de bu sinemasal türün uzay boşluğunda geçen hikâyeleri ta sinemanın başlangıcından, Fransız sihirbaz, yönetmen ve özel efekt uzmanı
Georges Méliès
'nin
20
'nci yüzyılın başlarında insanları bir topun mermisinin içinde
Ay
'a gönderdiği sessiz filmlerden itibaren her dönemde geniş izleyici kitlelerinin ilgisine mazhar olageldi. Uzun bir süre düşük bütçeli
“B-filmler”
kategorisinde yoluna devam eden ve görece düşük bir yaş grubuna seslenen bilim-kurgu sineması,
1960
'ların sonlarından itibaren ise
Stanley Kubrick
'in
“2001”
i
(2001: A Space Odyssey)
,
Franklin J. Schaffner
'ın
“Maymunlar Cehennemi”
(Planet of the Apes)
,
Andrey Tarkovski
'nin
“Solyaris”
i,
Steven Spielberg
'ün
“Üçüncü Türden Yakın Karşılaşmalar”
ı
(Close Encounters of the Third Kind)
ve
Ridley Scott
'ın
“Yaratık”
ı
(Alien)
gibi kalburüstü örneklerle hem kendi zirve noktasına ulaşıyor, hem de seslendiği kitlenin yaş ortalamasını epeyce yukarılara çekiyordu.
Öte yandan,
“Ay”
deseniz, milyonlarca yıldır çevremizde dolanıp duran bu küçük ve dekoratif gezegen de ta
Kubrick
'in destansı
“2001”
inden bu yana söz konusu türün en gözde serüven mekânlarından biri olarak bilim-kurgu edebiyatı ve dahi sineması içindeki stratejik pozisyonunu her daim korumakta… Dünyamızın gümüşî renkteki gizemli uydusu yalnızca beyazperdede birbirinden muhteşem hikâyelere değil, hatırlarsanız, adı daima televizyon tarihinin gelmiş geçmiş en klas bilim-kurgu dizileri arasında sayılan
(yıllar önce
TRT
televizyonunun
48
bölümünün tamamını gösterdiği)
“Uzay 1999”
un
(Space:1999)
serüvenlerinde de başrolü oynuyordu.
Hollywood
'daki yüzlerce senaristin kıvrım kıvrım kıvranarak, türlü mide sancıları arasında yapımcıların ilgilerini çekecek özgün hikâyelerin peşinde koştukları şu âhir zamanda,
Miller
denilen çiçeği burnunda senarist bu arenadaki daha ilk atış denemesinde bilim-kurgu türünün gereksinim duyduğu korku, gerilim, kuşku ve dahası belli ölçüde bilimsel gerçeklik gibi unsurların tamamını bünyesinde barındıran öylesine doğru bir ana damar yakalamış ki,
“Ölüm Yolculuğu”
, konsepti birazcık değiştirilerek,
Spielberg
ya da
Scott
gibi türün ağa babası olarak kabul edilen sanatçıların elinde rahatlıkla yeni milenyumun erken klasikleşmiş bilim-kurgularından birine dönüşebilirdi.
Bir kere, adam hikâyesinde sırtını bir sürü
“bilimsel ve tarihsel doğru”
ya yaslamış.
NASA
, son
Apollo
roketini
(Apollo 17)
Aralık-1972
'de
Ay
'a gönderip sağ salim geri getirdikten sonra,
“Ay araştırmalarının amacına ulaştığını ve bundan sonraki uçuşların gereksiz masraf oluşturacağını”
açıklayarak, programda yer alan
Apollo-18
,
19
ve
20
uçuşlarını iptal etmişti. Film de
“Apollo 18”
uçuşunun gerçekte iptal edilmediği ve dünya kamuoyundan gizlenerek yapıldığı gibi, bilim-kurgu türünün kendi mantalitesi açısından iç tutarlılığa sahip bir iddia üzerinden ilerliyor. Dahası, önceki uçuşlar sırasında astronotlar tarafından uydumuzun yüzeyinden toplanıp incelenmek üzere yeryüzüne getirilen
“Ay Taşları”
na ilişkin bir başka tezi daha var ki
(filmi izlemeyi planlayanların ağız tadını kaçırmamak için bu konunun ayrıntısına girmiyorum)
o kötücül tez de yine bilim tarihinin gerçekten yaşanmış bazı olayları üzerinden ilerliyor.
Apollo
misyonuna katılan astronotların hepsi,
Ay
'dan kargo kapasiteleri oranında taş ve toprak örnekleri getirmişler, dahası o taşların belli bir kısmı da yine
ABD
yönetimi tarafından dünya üzerindeki dost ülkelere ve bunların sahip oldukları bilimsel kuruluşlara, müzelere son derece nadide birer
hatıra eşyası
olarak armağan edilmişti.
Onun dışında,
Apollo Ay Programı
'ndaki taşıyıcı gemilerin teknik yapısından astronotların uzay boşluğunda giydikleri tulumların ayrıntılarına kadar filmdeki her şey titiz bir sanat yönetimi çerçevesinde, bilimsel gerçeklere uygun bir görüntü sunmakta… Bu yoğun gerçeklik hissi de
ABD-Ulusal Bilim Akademisi
'nden uzmanların yardımlarıyla yakalanmış. Öyle ki
“Ölüm Yolculuğu”
nun yapım sürecine ilişkin ayrıntılar sunan bazı kaynaklar, film için -çok sınırlı olmakla birlikte-
NASA
'dan bile bazı temel konularda danışmanlık hizmeti alındığını belirtmekteler…

10 YILDA POSASI ÇIKARTILAN BİR TEKNİK

Çekimleri
Kanada-Vencouver
'daki setlerde yapılan bu gösterinin en büyük günahı ise sırtını büsbütün
“mockumentary”
(belgeselimsi görünümlü, ama aslında değil)
formatına yaslaması…
“Mockumentary”
, ilk ünlü örneğini
1980
yılında, o günlerde epeyce patırtı koparmış yamyamlık temalı bir hikâye olan
“Yamyamların Kıyameti”
(Cannibal Holocaust /
Yönetmen:
Ruggero Deodato)
adlı İtalyan işi erotik gerilim filmiyle vermişti. Sonrasında
80
'ler boyunca pek fazla sesi soluğu çıkmayan bu anlatım tarzı
90
'ların başından itibaren yeniden hortladı ve
1999
yılında
“Blair Cadısı Projesi”
(The Blair Witch Project /
Yönetmenler:
Daniel Myrick, Eduardo Sánchez)
adlı düşük bütçeli korku-gerilim hikâyesinde izleyiciler nezdinde -şaşırtıcı biçimde- tutunca da özelikle genç kuşak sinemacılar tarafından kısa sürede posası çıkartılan bir tekniğe dönüştü.
Söz konusu yöntemde,
“giriş, gelişme, sonuç”
şeklinde akıp giden standart bir hikâyenin dramatik örgüsünü plan plan, olağan bir anlatım ve yüksek kaliteli sinemasal resimlerle görüntülemek yerine,
“daha önceleri yaşanmış gerçek bir olaydan geriye kalan”
film, video kaset ya da güvenlik kamerası görüntülerinin
(daha doğrusu bu yönde bir teknik hava verilerek yapılmış profesyonel çekimlerin)
kurgulanmasına dayalı
“belgeci”
bir anlatıma başvurulmakta…
Ki
“mockumentary”
deyimi de aslında tarif ettiğimiz türün kurallarını bütünüyle karşılamakta yetersiz kalıyor. Çünkü, bazı
“mockumentary”
örnekleri var ki bunların başından sonuna kadar alabildiğine normal ve profesyonel bir belgesel diliyle aktığını görmekteyiz. Onları sahici bir belgeselden ayıran temel özellikleri
“el ya da güvenlik kamerası görüntüleri”
içermeleri değil, aslında hiç yaşanmamış hayâlî bir olayı gerçekten yaşanmış edâsında anlatıyor oluşları…
“Ölüm Yolculuğu”
nun dahil olduğu kategori ise
“Blair Cadısı”
ndan sonra
2000
'lerde resmen patlama yapıp
“Normalötesi”
(Paranormal Activity, 1997 /
Yönetmen:
Oren Peli)
,
“Düzeltilmiş”
(Redacted, 2007 /
Yönetmen:
Brian De Palma)
ve
“Canavar”
(Cloverfield, 2008 /
Yönetmen:
Matt Reeves)
ile en sıkı örneklerini ortaya koyan
“found-footage”
(sonradan bulunma görüntülerden oluşturulmuş film)
türüne çok daha yakın durmakta… Nitekim, bu yazıyı yazarken yaptığım üstünkörü bir araştırmanın sonucunda,
1990
'ların başlarından
2011
yılı sonlarına kadar gerek sinema gerekse televizyon için benzer bir teknikle
100
'e yakın film ve dizi çekildiğini öğrendim. Bunların
5-6
tanesi hariç, diğerlerinin bütünüyle korku-gerilim sineması istismarına dayalı çöplük işler olduğunu da özellikle vurgulamaya ise gerek yok.

ADI, CÜRMÜNDEN ÇOK DAHA BÜYÜK!

Kazakistan
'da doğan,
Rusya
'da sinema eğitimi görerek ilk çıkışını yine bu ülkenin film sektöründe yapan, nihayetinde erken dönem işleriyle dikkati çekerek
Hollywood
'a transfer edilen ve burada da fena sayılmayacak işlere imza atan yapımcı-senarist-yönetmen
Timur Bekmambetov
, bilim-kurgu türündeki üstün yeteneği ve vizyonuna rağmen, kabul etmek gerekiyor ki bu projesinde tek kelimeyle çuvallamış. Nitekim, dağıtıcı şirket
Dimension
'ın gerçekte
2011
yılı başlarında gösterime hazır olan
“Ölüm Yolculuğu”
nun piyasaya sürümünü tam
8 kez
ertelemesi, bir ara filmin salonlara hiç gitmeden direkt
DVD
piyasasına yollanması seçeneğinin gündeme gelmesi ve nihayetinde
Bekmambetov
'un baskılarıyla
2 Eylül 2011
'de
(sinema medyasına hiçbir ön gösterim yapılmaksızın)
salonlara dağıtılması da ortaya çıkan sonuca duyulan güvensizliği göstermekteydi. Hattâ, bir ara da
Dimension
yöneticisi
Bob Weinstein
kendince ticarî başarıyı artırabilmek adına yürüttüğü propagandayı iyice zıvanadan çıkarmış ve
Entertainment Weekly
dergisinin kendisiyle gerçekleştirdiği bir söyleşide
“Biz, şirket olarak tek kare kurmaca görüntü bile çekmedik, filmde izleyeceğiniz her şeyi bir yerlerden bulduk ve o görüntüler tamamen gerçektir”
gibi ileri düzeyde bir saçmalamaya dahi imza atmıştı.
Ancak, önceki kariyeri birkaç kısa film ve televizyon dizisinden ibaret olup,
Hollywood
serüveni
“Ölüm Yolculuğu”
yla başlayan
İspanyol
yönetmen
Gallego
, sinemaseverlerin
“kaliteli bilim-kurgu”
ya susamışlığını ve filminin
“Apollo 18”
gibi boyundan daha büyük bir etiketle piyasaya sürülünce kafalarda yüksek bir saygı uyandırması gibi silahları da çok iyi kullandı doğrusu... Öyle ki filmin bütün ön tanıtım sürecine egemen olan o
“cürmünden daha büyük yapım”
tafrasıyla sinemaseverlerde
1995
yılının kült filmi
“Apollo 13”
e benzer bir yüksek ihtişam hissi uyandıran bu mütevazı gösteri, eleştirmelerin yığınla olumsuz eleştirisine rağmen
2011
yılı sonu itibarıyla dünya çapında
20 milyon dolar
hasılat toplamış durumdaydı.

Velhasıl,
“Ay'a aslında ABD tarafından bir kez daha gizlice gidildiği, ancak orada yaşanan hiç umulmadık bir felaketin sonucunda yetkililerin bu yolculukları sürdürmeye tövbe ettiği”
şeklindeki bu konsept, klas bir bilim-kurgu gösterisi için
yeme de yanında yat
bir malzeme olabilirdi. Ancak,
Weinstein, Bekmambetov
ve
Gallego
gibi azla yetinmeyi seven ağabeyler,
“Bereket versin, bu kadar düşük bir bütçeyle bire dört kazandık, kısa günün kârı ancak bu kadar olur”
diyerek türün tarihine geçebilecek heybette bir başyapıta imza atma fırsatını da kaçırmış oldular.
Gerçekçi bilim-kurguları ve özelikle de
Apollo Ay Programı
ile bağlantılı uzay hikâyelerini sevenler,
“Ölüm Yolculuğu”
ndan yine de belli ölçüde keyif alacaklardır. Özellikle,
“taşlar”
a ilişkin büyük sürpriz ve
“Ay yüzeyinde bulunan astronot cesedi”
gibi bölümler, türün antolojisine girmeye aday gösterilebilecek kadar iyi…

* * *

ALTTA: ARALIK-1972'DE AY'A GİDEN APOLLO 17 ASTRONOTLARININ DÜNYAMIZIN UYDUSUNUN YÜZEYİNDEKİ ÇALIŞMALARI SIRASINDA ÇEKTİKLERİ "GERÇEK" BİR FOTOĞRAF:


* * *

YENİ ŞAFAK SİNEMA SAYFASI / YILDIZ PUANLAMA TABLOSU

* * * *
(4 Yıldız)
Sinemanın sanat kimliğini pekiştiren gerçek bir başyapıt… Kaçırmanız gerçekten de yazık olur.
* * * 1/2
(3,5 Yıldız)
Oldukça başarılı bir film. Şartlarınızı zorlamak pahasına mutlaka görmelisiniz.
* * *
(3 Yıldız)
Çoğu bölümüyle sanatsal bir derinlik ve lezzet yakalayabilen, kayıtsız kalınmayacak bir film. Ömrünüzden bir kaç saati vermeye değer…
* * 1/2
(2,5 Yıldız)
Bazı bölümlerinde iyi bir filmin kalite standartlarına erişmeyi başarabiliyor; fakat bir bütün olarak bakıldığında ise sorunlu ve tam olmamış.
* *
(2 Yıldız)
Hiç bir sanatsal değeri ve akılda kalıcılığı yok. Yalnızca zaman öldürmek için tüketilebilir. Ki zamanınıza önem verdiğimiz için bunu da pek önermiyoruz.
* 1/2
(1,5 Yıldız)
Kötü bir film ve neden çekildiğini anlamak zor… Görmemeniz yararınıza olacaktır.
*
(1 Yıldız)
Sinema sanatı adına utanç verici bir gösteri… Arkanıza bakmadan kaçın, sevdiklerinizi de uzak tutun!

12 yıl önce